Amerikan Emperyalizminin Kiyamet Senaryolari..

FEMA Nedir?

ABD gizli hükümeti neye hazırlanıyor..
Türkçe’si Federal Acil Durum Yönetim Teşkilatı olan FEMA , milli güvenlik tehlikeye girdiğinde seçimsiz milli hükümet olarak yönetimi devir alacak birimdir.

FEMA’nın Amerikan başkanını aşarak karar alma yetkisi vardır. FEMA’nın (Federal Emergency Management Agency) bütün yürütme emirlerini ve acil durum uygulama emirlerini devreye sokması için ihtiyaç duyulan tek şey, başkanın kanunda sıralanan bir hususta acil durum ilan etmesidir. FEMA nükleer saldırı, iç savaş ve isyana göre yeniden yapılandırıldı.
Olağanüstü durum ve sıkıyönetim kanunları yeniden düzenleniyor.


ABD, vatandaşlık kanunundan bankacılık ve sağlık hizmetleri işlemlerine kadar olağanüstü şartlar için hazırlık yapıyor. Alaska dahil, ABD’nin bütün eyaletlerinde 800 adet toplama kampının hazırlandığı -hazır halde bekletildiği- ifade diliyor. Mesela;
Alaska’daki toplama kampının iki milyon kişiyi barındırabilecek kadar büyük olduğu sızan bilgiler arasında. FEMA’nın yönetiminde olacak bu kampların en büyükleri Florida, Kaliforniya, Alabama, Arkansas, Kolorado, Hawai, Georgia, İllinois, İndiana, Missisipi, Luisiana, Teksas, Nevada, Oregon, Washington ve diğer eyaletlerde yer alıyor. Ünlü Halliburton şirketinin yan kuruluşları Brown and Root ve Kellogg başta olmak üzere, FEMA’nın sığınakların inşası için şirketlere ödediği meblağ bir milyar 250 milyon dolar.


Bu büyüklükteki bir paranın harcamasından en fazla iki düzine kongre üyesinin bilgisi sahibi olabileceği gelen bilgiler arasında. Söz konusu kişilerde itimada layıklar listesinin en üst derecelerinde bulunan kişiler. İletişim araçlarının ele geçirilmesinden bütün sivillerin işçi taburlarına aktarılmasına, acil durum generalinin bütün kişilere bir milli kayıt uygulamasından (11002 numaralı yürütme emri), 20 Temmuz 1979’da Başkan Carter tarafından imzalanan 11490 numaralı emriyle hepsi birleştirilen yürütme emirleriyle FEMA bütün mahalli, eyaletlere ait ve milli yönetimi ele alır, anayasayı rafa kaldırır ve ne isterse onu yapar.


William Cooper’ın “Apokalips’in Atlıları”nda anlattığına göre; “Irangate”in ünlü albayı North America Birleşik Devletleri’nin anayasasını susturmaya hazır olduklarını söylemişti. Ve yakalanmalarının tek getirisi FEMA yönetiminin ertelenmiş olmasıdır. İleride mutlaka FEMA devreye girecek.

Amerika’daki hakim medyada iki konu ile ilgili hemen hemen hiç bilgi bulamazsınız.

Biri FEMA diğeri de iklim silahı HAARP. Bunlarla ilgili bilgi veren internet siteleri de hemen tahrip edilir. Amerika bir kaos dönemine hazırlanıyor. FEMA mensupları istediği zaman insanları hiçbir gerekçe göstermeden tutuklama, süresiz gözaltında tutma yetkilerine sahip. FEMA merkezleri “çok gizli” dereceli ayrı birimleri de bünyesinde barındırıyormuş. Çok gizli birimler de çalışanlarının gömleklerinin üzerinde Kızılhaç ve yakalarında İsa’nın çarmıha gerildiğini sembolize eden çarmıh işareti yer alıyormuş. ABD yönetimini ele geçirmiş olan Evanjelist-Kabalist Siyonist şebeke sadece İslam dünyası için değil, vatansever gerçek Amerikalılar da dahil bütün insanlık için birinci tehdit unsuru haline gelmiştir.

Maxime Lefebure, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde araştırmacı.

İkinci Dünya Savaşında Fransa’ya Hitler’in saldırmasına rağmen “Amerikan Dış Politikası” adlı eserinde Lefebure şöyle der: “1943’den başlayarak Alman kentleri yoğun biçimde bombalanır ve savaşın sonuna doğru gereksiz bir barbarlığa dönüşür bu bombardımanlar. Şubat 1945’te Dresden’in tahrip edilmesi gibi.” Gerçekten de 1945’te Hamburg ve Dresden şehirleri cehenneme çevrildi. Yarım milyondan fazla Protestan-Katolik sivil diri diri bombalarla yakıldı. 11889572_10153484704270750_4304279423256351599_n

Katilleri Protestan ve Katolik

Hugo Chavez Venezuela devlet başkanı ve Hıristiyan. Ama “Chavez öldürülmeli” diyen de Evanjelist-Protestan Hıristiyan Pat Robertson. Hiç kimse yanılarak Amerika’da yönetimi ele geçirmiş olanların Birleşik Devletler vatandaşlarına zarar vermeyeceğini düşünmesin. Evanjelist-Kabalist şebeke Amerika dahil İslam ülkeleri ve dünya için karanlık bir gelecek planlaması içindeler. Zira Yeni Dünya düzeni’nin yeni “Holokostlar”dan “Anka kuşu” gibi doğacağına inanmaktalar. Gerçekte inandıkları pagan tanrısı Osiris.
Eski Mısır tanrısı Osiris, İskenderiye Kütüphanesi yangınından kurtulan “Corpus Hermetica” adlı Eski Mısır kitabına göre; iki kardeşin cinsi ilişkilerinden doğan: Osiris, İris, Set ve Neftis adlı dört ünlü Mısır tanrılarından biri. Yani inandıkları tanrının ilahi dinlerle alakası yoktur. Bir kısım siyasal İslamcı yazar-çizer takımının ve hatta bazı emekli generallerin,”ABD Irak’ta madara oldu” yollu vizyondan uzak öngörüleri kimseyi kandırmasın.


Irak’ın işgaline karar verenlerin bu ülkeye sulh ve sükunet gelsin gibi bir dertleri yok. Onlar daha çok kan istiyorlar.
Öyle ki, kan denizinde yüzecek bir Nuh’un Gemisi onların planlarına uygun. Amerika’nın birçok önde gelen entelektüeli, Immanuel Wallerstein gibi, çıkması muhtemel iç harpten bahsediyor. ABD’deki muhafazakarların kalesi The National Review dergisinde, ünlü muhafazakar devlet adamı William Buckley yazdığı bir makalede: “Amerika’nın Irak’taki hedefini gerçekleştirmekte başarısızlığa uğradığından artık kimse şüphe duymaz.” Diyor.


Ünlü şair William Butler Yeats’in deyişiyle “artık her şey paramparça; merkez dağılmış durumda.” Immanuel Wallerstein, “Dünya sistemi felakete sürüklenirken, Amerika, bütün dünyada, düşman üstüne düşman kazanıyor. Neo-conların çılgın politikaları, ABD’yi beklenmedik bir iç savaşın eşiğine sürüklenmekle sonuçlanabilir\’85 Şimdi de Cheney, Putin’i ve Rusya’yı hedef göstermeye başladı. Böyle yapmakla Cheney, “tapınağı” yerle bir eden ABD’nin Samson’u rolünü oynuyor.
Oysa Cheney, ABD’de bir iç savaşın patlak vermesine yol açmakla başarıya ulaşabilir yalnızca” diye yazıyor.

İki husus öne çıkıyor.

İran’a bir nükleer saldırıda bulunup, bu bahane ile ülke yönetimini FEMA’nın ele alması.
Diğer hususa gelince; her an 1929’un kara perşembesini hatırlatan, ancak bu kez küresel boyutta yaşanacak bir ekonomik krizi tetiklemek. Çünkü Amerikan ekonomisini, içinde bulunduğu durumda sürdürmenin imkanı kalmamıştır. Bunları komplo teorisi sayanlar çıkabilir. Ancak biraz araştırılınca doğruluğunun kolayca teyit edilebileceği görülür. Amerikalı vatansever entelektüellerin en çok korktuğu kurumların başında, Federal Reserv denilen Merkez Bankası konumundaki banka gelir.
Bu bir şirket olup Amerikan Yahudisi ailelere aittir. Federal Reserv denilen bankada basılan dolarların dörtte üçünün hiçbir gerçek karşılığı yoktur.


Yani enflasyon, hiper enflasyon ve deflasyon yaratmak mümkündür. Hele günümüzde ABD yönetimini ele geçirmiş olan Evanjelist-Kabalist şebeke için bu iş çocuk oyuncağı. Amerikan ve dünya ekonomisine yön veren Federal Reserve Bankası ABD’nin 12 eyaletinde bulunur ve hepsi de New York Merkez Bankası’na bağlıdır. Yine hiç biri kamu kuruluşu olmayıp özel şirkettir.


Zaten ülkenin merkez bankası olması gereken yer olan başkent Washington D.C. de değil, Wall Street denilen para simsarları tefecilerin cirit attığı New York’tadır. Jim Marrs’ın “Gizli Dünya İmparatorluğu” isimli eserinde de yazdığı gibi, ilk merkez bankası kuruluş kararı, Morgan’ların Georgia eyaleti açıklarındaki Jekyll adasındaki özel malikanelerinde 1910 yılında; Rothschild, Rockefeller, DuPont, Habsburg, Warburg, Oppenheimer, Morgan, Bundy, Freeman, Collins, Astor ve Lord ailesi temsilcilerinin katıldığı bir toplantıda alındı.

Bu ailelerin ortak özelliği Illuminati denilen gizli dünya imparatorluğunun 13 tepe mensubu olmaları. Merkez Bankası fikrini ortaya Rothschild ailesi atmıştı. Ellerinde o kadar çok nakit var ki, borsa yada ferdi, şirket kredileri onlar için bir anlam ifade etmiyor. 1913 yılında ABD’nin bütün diğer ülkelere örnek teşkil edecek Federal Reserve Bank’ı kuruldu. Bu bankanın toplam hisselerinin yüzde 33’ü Chase Manhattan Bank (Rockfeller ailesi), yüzde 21’i Citibank’ın (Rockefeller ve Morgan ailelerinin kontrolünde) olmak üzere çoğunluk hisse yüzde 54, iki ailenin kontrolü altındadır.


ABD ve uluslar arası para politikalarında son sözü onlar söylemekte. Özellikle İkinci Dünya Harbi’nden sonra ABD Merkez Bankası’nın aldığı her karar, Avrupa, Asya ve bütün dünya ekonomilerini derinden etkilemektedir. Merkez Bankaları kurulduktan sonra yukarıda zikrettiğimiz aileler devletlere daha rahat borç vermeye başlamışlardır. Bu aileler için bir ülkenin para akışını düzenlemek kadar tatlı bir iş olamaz. Elbette paralarına para katmalarının yanında esas idealleri sonuçta tek dünya devleti kurup yönetmek. Kriz çıkartmak, hisse senetlerini satıp dövize yöneltmek veya tersi işlemlerle paralarını birkaç günde, haftada, ayda ikiye, üçe katlamak\’85


Bu arada Türk, Amerikalı, Rus veya başka milletten olsun, olan zavallı halka olmaktadır. Türkiye, 1838 Baltalimanı Serbest Ticaret Anlaşması’yla önü açılan bir “küreselleşmenin” sonucu olarak 1854-1914 Osmanlı Türkiyesi ve 12 Temmuz 1947’den beri Cumhuriyet Türkiyesi. günümüze kadar bu şebekenin temsilcileri elinde kıvranıp durmaktadır. Elbette asıl suçlu Türk milletinin iktidarı teslim ettikleridir.


Borçlar yüzünden Osmanlı Türkiyesi’nin düştüğü duruma Cumhuriyet Türkiyesi düşmek üzeredir. Türk cumhuriyeti ve bağımsızlığı kaybedilmek üzere. Bunlar kaybedilince, vatan da din de namus da kalmaz.
Bu arada Türk insanının dikkati, dış güçlerce yönlendirilen medya sayesinde suni gündemlerle başka başka yönlere çekilmektedir.


Hangi mankene kim”zorla” tecavüz etti, kim kimin karısı ve kocasıyla “aşk yaşadı”?
Devreye, burnunu, memelerini ve başka yerlerini düzelttiren üçüncü sınıf sanatçı (!) zibidi takımı şarkıcı, popçu bilmem neci sokulur.
Bu da kesmeyince TV kanallarında saçma sapan yarışmalar, anahtar deliğinden gözetleme programları, abuk diziler halkı melankolik hale getirmek için vizyona sürülür.

https://youtu.be/aCKZPhyEHaA