Topcu Kislasi ve AKP İcin Önemi

Tarihimiz ilerici hareketlerle dolu olduğu kadar gerici ayaklanmalara da sahne olmuştur. Bu ayaklanmalardan en çok ses getireni ise 31 Mart ayaklanmasıdır.

31 Mart (Rumi takvime göre) vakası İkinci Abdülhamit’in otuz üç yıl süren istibdat döneminin ardından İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşmiştir. Meclisi süresiz kapatan, kendisine muhalif paşaları sürgüne gönderen ve topluma baskı uygulayan İkinci Abdülhamit’e tepki Jön Türklerden ve İttihat ve Terakki Cemiyetinden gelmiştir. İki hareketin birleşerek Abdülhamit’e Kanuni Esasi adında yeni bir anayasayı kabul ettirmeleri ile Meşrutiyet devrine geçilmiş oldu.

İkinci Meşrutiyetin açtığı “hürriyet” ortamında basına uygulanan sansür de kalkmıştır. Yaşanılan özgürlük ortamı cokca gazete çıkarmasını sağlamış ve gazeteler arasında cepheleşme oluşmaya başlamıştır. Cepheleşme genelde İttihat ve Terakki’nin yanında olanlar ve ona karşı muhaliflerden oluşmuştur. Birkaç gazete toplumda yaşanacak olaylar hakkında yönlendirici konumdadır. Dönemin öne çıkan gazeteleri arasında “İkdam” ve “Volkan” 31 Mart ayaklanmasında doğrudan rol oynamıştır.

“Volkan” Derviş Vahdeti adında Şeriat savunuculuğu yapan birinin çıkardığı gazetedir. O dönemde hürriyet taraftarları olduğu kadar Şeriat yanlısı insan da bir hayli fazladır. Peki, Şeriat yanlısı o kadar insan varken 31 Mart ayaklanmasında Derviş Vahdeti’nin ismi neden ön plana çıkmaktadır.

Kimdir bu Derviş Vahdeti? Derviş Vahdeti, Kıbrıslı olarak anılır. Kıbrıslılığı orada aldığı din eğitiminden kaynaklanmaktadır. Ancak asıl ön plana çıkan yanı müthiş bir İngiliz taraftarıdır. İngilizlere hayranlığını açıkça söyleyen Derviş Vahdeti, İttihatçıları İngiliz taraftarı olmamakla suçlayacak kadar da İngilizcidir.31 Mart ayaklanmasında yabancı muştasının olduğu su götürmez bir gerçektir. Derviş Vahdeti, Volkan gazetesinde yazdığı yazılar ile Şeriat niyetini net olarak belli ediyordu. Derviş Vahdeti Volkan gazetesi etrafında başlayan örgütlenmesini İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’nde somutlaştırır. Yayınladıkları bildiriye göre cemiyetin başkanı Hazreti Muhammet’tir. Kuruluş bildirilerinden bir diğerinde ise insanların yaptığı kanunlara değil, Kuran’a dayandıklarını açıklamışlardır.B_967095201619_064932_00

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hızla üye sayısını arttıran cemiyete kayıt olanları Derviş Vahdeti bir asker olarak görmektedir. Derviş Vahdeti’nin İttihad-ı Muhammedi çevresinde oluşturduğu gerici güç artmıştır. 31 Mart ayaklanmasına yakın bir tarihte 21 Mart’ta bir açılış mevlidi düzenlerler. Ayasofya Camii’nde düzenlenen bu mevlide Said-i Kürdi’de katılmıştır ve uzun bir nutuk okumuştur. İttihad-ı Muhammedi gerici örgütlenmesini devam ettirirken, bir yandan da isyan çıkarmak için fırsat kollamaktadır. İsyan için bir sebep şarttı. O sıralarda Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi öldürülür. Serbesti, İttihat ve Terakkiye karşıdır.

Derviş Vahdeti için bu fırsat kaçmamalıdır. Ahrar Partisi, İttihad-ı Muhammedi’nin yanında tavır alır. 31 Mart günü sabaha karşı İttihatçıların Meşrutiyet ilan edildikten sonra İstanbul’a getirdikleri avcı taburları “Şeriat isteriz” diye yeşil sancaklar ellerinde ayaklandılar. Meclis’i işgal edip hükümeti işlemez konuma soktular. 31 Mart’ta İngiliz parmağı ağır basıyor31 Mart ayaklanması, İngilizler açısından bir irtica değildir.

31 Mart’ı bugünün deyimiyle bir demokrasi hareketi olarak gören İngiltere için her şey normaldir. Sevr anlaşmasına neredeyse on yıl vardır ama Osmanlı Devleti’ni parçalama fikri İngiltere’nin gündemindedir. İngilizciliği Şeriatçılığının bile önüne geçen Derviş Vahdeti ise kullanılacak en iyi piyondur.

Sadece Osmanlı döneminde değil Cumhuriyet yıllarında da gericilik kökü hep dışarıda olan bir akımdır. Bugünden geriye doğru baktığımızda Menderes döneminden bu yana gelen bütün sağ hükümetler her zaman Amerika’dan icazet almışlardır. Sormak gerekir, siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz diyenleri Batı neden desteklemiştir peki? Hıristiyan Batı için, Türkiye’de oluşan gerici akımların desteklenmesi, Türkiye’nin Sevr haritasında çizildiği şekle sokulmak istenmesindendir. Ondan dolayı, Yeşil Kuşak Projesi, Ilımlı İslam Devleti, Şeriat Devleti gibi konular etrafında dönen tartışmalar yabancı devletlerin planlarından bağımsız olarak değerlendirilemez.

Hıristiyan Batı, İslam Şeriatını ancak bir parçalama projesi olarak destekler. Bu parçalama projesine karşı mücadele edecek insanlar da Şeriatı bir iç mesele olarak kısırlaştırmayıp geniş çerçeveden bakmalıdırlar. 31 Mart’ta İngilizlerin ağırlığının olduğu açık ve net görülmektedir. Zaten İngilizler 1909’da Derviş Vahdeti’yi desteklerken 1925’te Şeyh Sait’i ayaklandırdılar.

Bu nedenle; 31 Mart olayı 2. Meşrutiyetin ilanından sonra , İstanbul’da yönetime karşı yapılan bir irtica ayaklanmasıdır. İsyan Topçu kışlasındaki gerici askerlerin subaylarına karşı ayaklanması , Meclis-i Mebusan üzerine yürümesi, ile başlamış, Haraket Ordusu tarafından bastırılıp 2.Abdülhamit tahttan indirilmiştir. Sloganı şeriat isteriz olan bu ayaklanma asker ve sivil hükümet darbesi olup, Kolağası Mustafa Kemal tarafından bastırılarak başarılı olamamıştır.

Tarihi açıdan kötü bir üne sahip, mimari açıdan ise hiçbir değeri olmayan Taksim Topçu Kışlası’nı yeniden gündeme getirip, inşa etmek geçmişin intikamını almak olabilir mi? İrtica ayaklanmasının 23 Nisan günü bastırılması birilerinin 23 Nisan’ı sevmeme nedeni olabilir mi?

AKP iktidarının ondört yıllık düşünce ve bu düşünceyi yayma çabalarına bakarsak, Laikligin Tam Bagimsiz Türkiyenin ve 31 Mart’ın intikamını alma amacı ile Topçu Kışlasını yeniden dikmek istediğini kolayca anlamak mümkündür.

Sonuç olarak; cumhurbaşkanının kafasında yatan , hayalini kurup yüksek sesle haykırdığı Topçu Kışlası projesini hayata geçirme isteğinin altında yatan 31 Mart’ı aklama ve Laik Cumhuriyetin reddi  ve tarihsel bir hesaplasmanin disavurumudur. Bu proje gericilik ve şeriat özlemidir.