ABD’nin PKK’yı ‘transfer’ planı: Kandil’den Suriye..
Hürriyet Washington Temsilcisi Tolga Tanış bugünkü köşesinde, İncirlik’e bugün 6 adet Amerikan F-16’sı geleceğini yazarak, F-16’ların hangi koşullarla geldiğini anlattı. Tanış, Amerikalı bir yetkiliye, “PKK Kandil’de kalırsa Türkiye’nin hedefi olacak ama Suriye’ye geçerse saldırılardan korunacak mı?” sorusunu yöneltti.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner’in geçen hafta Ankara’nın PKK’ye yönelik hava saldırılarının Suriye’deki YPG güçlerini kapsamaması gerektiğini belirterek “Bu kuvvetlere zarar verilmemeli ya da ateş açılmamalı. Türk Hükümeti de açıkça kabul etti” dediğini hatırlatan Hürriyet Gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış, Amerikalı bir yetkiliye “PKK Kandil’de kalırsa Türkiye’nin hedefi olacak ama Suriye’ye geçerse saldırılardan korunacak mı?” sorusunu yöneltti.
ABD, IŞİD’in ‘kalbi’ Rakka’yı İncirlik’ten vurdu
ABD’li diplomatın kendisine “PKK bu mesajı nasıl okumak isterse öyle okuyabilir” yanıtını verdiğini aktaran Tolga Tanış, “ABD önce YPG üzerinden Türkiye’yi IŞİD’le savaşa katılmaya mecbur bıraktı. Şimdi de Türkiye üzerinden PKK’yi Suriye’ye geçmeye zorluyor” görüşünü dile getirdi.
6 ABD F-16’SI HANGİ KOŞULLA GELİYOR?
Tolga Tanış’ın Hürriyet’te bugün “6 Amerikan F-16’sı hangi koşulla geliyor?” başlığıyla yayınlanan yazısı şöyle: “İncirlik mutabakatı sonrası Amerikalılar IŞİD hedeflerini bu hafta İncirlik’ten kalkan insansız hava araçlarıyla da vurmaya başladılar. Ancak şimdi iş bir adım daha ileri gidecek. Ve bugün İncirlik’e 6 adet Amerikan F-16’sı gelecek. Böylece IŞİD hedefleri hafta başından itibaren Türkiye’den kalkan Amerikan F-16’ları tarafından da vurulacak. Bu işin haber kısmı. Peki F-16’lar hangi koşullarda geliyor?
Obama: Türkiye PKK’ya değil IŞİD’e odaklanmalı
Konuştuğum Amerikalı üst düzey yönetim yetkilisi, uçakların IŞİD’e karşı yürütecekleri saldırılarda hiçbir kısıtlamanın olmadığını söyledi. Bu şu demek: Amerikalılar İncirlik’ten kaldıracakları uçaklarla IŞİD’i nerede olursa olsun vurabilecekler. İster ılımlı muhaliflerin savaştığı Halep civarında. İster Kürt güçlerin olduğu Kobani ve Haseke’de. “O zaman İncirlik’ten kalkan Amerikan uçakları Türkiye’nin PKK bağlantısı nedeniyle terörist saydığı YPG’yle de koordinasyonlu saldırı düzenleyecek mi” diye sordum. Tekrar etti: “Hiçbir kısıtlama yok.”
PEKİ NEDİR BU YPG’YLE KOORDİNASYON?
Örneğin IŞİD’e karşı başlatılan Öz Kararlılık Operasyonu merkezinden cuma günü bir açıklama geldi. Ve Albay Wayne Marotto, “Koalisyon, Haseke çevresinde bu hafta YPG’yle koordinasyonlu 15 hava saldırısı düzenledi” dedi. Ne demek bu?
Öyle ya, Ankara geçen hafta üstüne basa basa “YPG güçlerine hava desteği verilmesi hususu ABD ile varılan mutabakatımızın unsurlarından biri değildir” demişti.
Pentagon Sözcüsü John Kirby: YPG’ye hava desteği daha etkili olacak Bu iş biraz Ankara’nın Kürecik’e yerleştirilen radarın İsrail’in güvenliğine hizmet etmeyeceğini iddia etmesine benziyor. Amerikalı yetkili sistemi şöyle anlattı. Koalisyon, önce bir hedef havuzu oluşturuyor.
YPG dahil çeşitli kaynaklardan gelen bilgiler bu havuzda toplanıyor. Doğrulukları analiz ediliyor. Sonra da o hedefi en etkin biçimde vurabilecek koalisyon unsuru belirlenip harekete geçiliyor. YPG Amerikalıların koordinasyon yürüttüğü güçlerden biri olduğu için, havuza bilgi aktarmaya devam ediyor.
Böylece diğer koalisyon unsurları gibi havuzdan beslenen İncirlik’teki Amerikan uçakları da, ister istemez YPG’yle koordinasyon kurmuş oluyor. Tıpkı İsrail’in güvenliğine katkı sağlayan Amerikan askeri güçlerinin, Kürecik’in de dahil olduğu bir istihbarat havuzunu kullanıyor olmasındaki gibi.
AMERİKAN PRAGMATİZMİ DEVREYE GİRİYOR
O zaman Türkiye’nin YPG’nin aslı PKK’yı vurması işi karmaşık hale getirmiyor mu? Bu aslında Washington’un tercih ettiği bir durum değil. Her fırsatta çözüm sürecine dönülmesi çağrısı yapmaları da bu yüzden.
İncirlik Hava Üssü
IŞİD’e karşı yeni merkez Türkiye: Diğer üsleri de açabiliriz Ancak burada da yine her işi lehine çevirmeye bakan meşhur Amerikan pragmatizmi devreye giriyor ki, o da şöyle. “Kandil’deki hedefleri vuran Türk uçakları, koalisyon IŞİD’i vurmaya çalışırken hava sahasında sorun yaratmaz mı” dedim. Konuştuğum Amerikalı yetkili, harita üzerinde farklı hava koridorları oluşturulup bunun çözülebileceğini (deconfliction) söyledi.
“Biz müttefikiz ve bu tür durumlarda nasıl hareket edeceğimizi biliyoruz. Tatbikatlarda denenmiş şeyler” dedi.
Ancak burada kritik nokta şu… Perşembe günü Dışişleri Sözcüsü Mark Toner da söyledi ve Ankara’nın PKK’ya yönelik hava saldırılarının Suriye’deki YPG güçlerini kapsamaması gerektiğini belirtip “Bu kuvvetlere zarar verilmemeli ya da ateş açılmamalı. Türk Hükümeti de açıkça kabul etti” dedi.
“O zaman PKK Kandil’de kalırsa Türkiye’nin hedefi olacak ama Suriye’ye geçerse saldırılardan korunacak mı” dedim görüştüğüm yetkiliye. “PKK bu mesajı nasıl okumak isterse öyle okuyabilir” dedi. Şunu yaptı Washington: Önce YPG üzerinden Türkiye’yi IŞİD’le savaşa katılmaya mecbur bıraktı.
Şimdi de Türkiye üzerinden PKK’yı Suriye’ye geçmeye zorluyor. IŞİD’e karşı cepheyi güçlendirmek için. Bunu teyit etmediler. Ayrıca belki de Kuzey Irak Yönetimi’nin egemenliğini tehdit eden Kandil’deki fiili durumu da bu sayede sonlandırmanın iyi olabileceğini düşünüyorlar.”
ABD, her ne kadar Barack Obama yönetimi boyunca askeri imkanlarını kullanmada tasarruf yapmış olsa da, dünyadaki sorunlara askeri olarak müdahale etmekten çok da vazgeçmiş görünmüyor. Kendilerine dünyanın hemen hemen her yerine müdahale etme imkanı veren, aynı zamanda hem açık, hem de gizli olan yaygın bir sisteme sahipler; en küçük fırsatta bu sistemi harekete geçirmekten çekinmiyorlar.
Kosova’dan Libya ve Suriye’ye, Irak’tan Afganistan’a, Ukrayna’dan Brezilya ve Venezüella’ya, coğrafi, tarihi ve kültürel olarak birbirinden uzak toplumlar arasında ne gibi bir ilişki olabilir? Aralarındaki bağlantı, Pentagon’un « coğrafyasının » sembolize ettiği ABD’nin küresel stratejisinin kurbanı olmalarıdır. Bütün dünya, ABD’nin altı « birleşik muharip komutanlıklarından » her birine ayrılan « sorumluluk sahalarına » bölünmüş durumdadır:
Kuzey Komutanlığı (NorthCom) Kuzey Amerika’yı,
Güney Komutanlığı (SouthCom) Güney Amerika’yı,
Avrupa Komutanlığı (EuCom) Avrupa Birliği ve Rusya’yı kapsayan bölgeyi,
Afrika Komutanlığı (AfriCom) Afrika kıtasını,
Merkez Komutanlığı (CentCom) Ortadoğu ve Asya,
ve nihayet Pasifik Komutanlığı (PaCom) Asya-Pasifik bölgesini kapsamaktadır.
Bu altı coğrafi komutanlığa dünya ölçeğinde görev yapan 3 komutanlık daha eklenmektedir:
Nükleer kuvvetlerden sorumlu Stratejik Komutanlık (StratCom),
Özel Harekatlardan sorumlu Komutanlık (SoCom),
Nakliyeden sorumlu Komutanlık (TransCom).
Avrupa Komutanlığının başında, otomatik olarak aynı zamanda Avrupa’daki müttefik Yüksek Komutanlığı görevini de üstlenen, ABD Başkanı tarafından atanan bir general ya da amiral bulunmaktadır. Pentagon’un komuta zincirine NATO da dahil edilmiştir, yani İttifak, temel olarak ABD stratejisine göre hareket etmektedir. Bu strateji, bugün hala dünyanın en büyük gücü olmasına karşın yeni devletsel ya da toplumsal öznelerin gelişmesi karşısında alan kaybeden ABD’nin çıkarlarını tehdit eden tüm Devlet ya da politik/toplumsal hareketlerin imhasını gerektirmektedir.
Bu strateji, açık savaştan –bakınız Yugoslavya, Afganistan, Irak ve Libya’da gerçekleştirilen hava, deniz ve kara saldırıları- ve bu ülkelerde olduğu kadar son olarak Suriye’de ve Ukrayna’da yürütülen gizli operasyonlara kadar çeşitli araçlardan faydalanmaktadır. Pentagon bu operasyonlar için, « dünya ölçeğinde her gün 80’den fazla ülkede faaliyet gösteren » yaklaşık 70 000 uzmandan oluşan özel kuvvetlere sahiptir. Bunun dışında paralı askerlerden oluşan bir gizli orduyu da kullanmaktadır: Foreign Policy’nin belgelediğine göre [1] Pentagon’un Afganistan’daki paralı askerlerinin sayısı yaklaşık olarak 29 000’dir ki bu da her bir ABD askeri için üç; Irak’ta ise yaklaşık 8 000’dir, yani her bir ABD askeri için iki paralı asker anlamına gelmektedir.
Pentagon’un paralı askerlerine, CIA’den başka on beş federal ajanstan oluşan devasa İstihbarat Teşkilatı da eklenmektedir. Paralı askerler iki açıdan faydalıdırlar: ABD’ye isnat edilmeksizin öldürebilir ve işkence edebilirler ve öldükleri zaman ise isimleri ölüm listelerinde yer almaz. Bundan başka Pentagon ve istihbarat servisleri, Libya ve Suriye’de içeriden saldırmak için kullanılan İslamcı gruplar ve Ukrayna’daki askeri darbede kullanılan Neo-Naziler gibi, bizzat silahlandırıp eğittikleri gruplara da sahiptirler.
Aynı stratejinin bir başka aracı da, devasa imkanlara sahip olan, « yurttaş haklarını savunma » adına iç istikrarsızlıklar çıkarmaya yönelik eylemlerde CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan şu « sivil toplum kuruluşları »dır. Aynı çerçeveye –hakim Ferdinando İmposimato’nun İtalya’daki [2] « gerilim ve katliam stratejisinin sorumlularından biri » olarak suçladığı Bilderberg grubunun [3] ve « renkli devrimlerin » mimarı « yatırımcı ve iyiliksever George Soros »’un Open Society’sinin [4] eylemleri de girmektedir.
Bugün Washington’un darbeci stratejisinin odak noktasında, BRİCS ülkelerini içeriden zayıflatmak için Brezilya ve Latin Amerika İçin Bolivarcı İttifak (ALBA)’ı mayınlamak için ise Venezüella bulunmaktadır. Venezüella’yı istikrarsızlaştırmak için –yakın zamanda ortaya çıkan bir belgede bizzat Güney Komutanlığının itiraf ettiği gibi [5]- « ölçülü silahlı şiddetin kullanımıyla birlikte sokak eylemlerini bir arada yürütme imkanı veren bir gerilim senaryosunu » kışkırtmak gerekir.
Çeviri –Osman Soysal
[1] “Mercenaries Are the Silent Majority of Obama’s Military”, Micah Zenko, Foreign Policy, 18 Mayıs 2016.
[2] « Terrorisme : le juge Imposimato accuse le Bilderberg », Réseau Voltaire, 30 Ocak 2013.
[3] « Ce que vous ignorez sur le Groupe de Bilderberg », par Thierry Meyssan, Komsomolskaïa Pravda (Russie) , Réseau Voltaire, 9 Nisan 2011.
[4] « George Soros, spéculateur et philanthrope », Réseau Voltaire, 15 Ocak 2004.
[5] «Operación Venezuela Freedom-2», Red Voltaire , 22 Mayıs 2016..