ABD’nin ikiyüzlülüğü..
IŞİD’in Erbil’e yaklaşması üzerine örgüte ait mevzileri havadan bombalayan ABD’nin bunu yapmaktaki amacı, perişan durumdaki insanları kurtarmak değil, kendisi için stratejik açıdan son derece önemli gördüğü Erbil’deki çıkarlarını korumak.
IŞİD saldırıları yüzünden Sincar Dağı’na kaçan binlerce Ezidi, yardım gelene dek mahsur kaldıkları dağda açlık ve susuzlukla mücadele etti. Sadece Irak Kürdistanı’nda soykırımı önlemek adına vaziyeti kurtardığınız için teşekkürler, Başkan Obama! Sincar Dağları’nda dolaşan binlerce Ezidi Kürt, kaç gündür sizin bu paha biçilmez yardımlarınızı bekliyordu. Siz tepki verme konusunda işi aceleye getirmezken, o arada bir sürü insan bitkinlik ve susuzluktan ölüp gitti. Ama ne demişler: Geç olsun, güç olmasın!
Ama Musul’un Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) eline geçmesinden çok daha önceden beri sistematik olarak mağdur edilen Musullu Hristiyanlar, uzun zamandır ABD’nin yardımını bekliyorlardı. Keza, yaklaşan “soykırımın” getirdiği ayrıcalıklı konum asla kendilerine bahşedilmeyen Suriye ve Darfur’daki insanlar da. Ruanda konusuna ise hiç girmiyoruz.
Amerikan ordusuna ait insansız hava araçları ve uçaklar, çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu, şirket ve elbette Amerikan askerine ev sahipliği yapmakta olan, ekonominin yeni Dubai’si, kutsal Erbil topraklarına yaklaşan IŞİD mevzilerini Hellfire füzeleri ile vurduğu için hepimiz çok rahatlamadık mı?
“Maliki, geçtiğimiz Aralık ayında Anbar vilayetini askeri yoldan ezmeye karar verince, Felluce halkına da eninde sonunda IŞİD ile aynı safta yer almaktan başka seçenek bırakmamış oldu.”
Aslında bu hava saldırılarından dolayı gayet memnun olmam lazım. Duhok Üniversitesi’nde ‘Barış ve Çatışma Araştırmaları’ alanında ders vermek üzere, yedi yaşındaki kızımla beraber dünyanın bir ucundan Irak’a taşınacakken, geri dönüp durum düzelene kadar birkaç gün beklemem söylendi. Sanki IŞİD, kötü bir fırtınanın ardından ABD hükümeti tarafından temizlenecek bir kar yığınından ibaretmiş gibi…
Dolayısıyla artık Irak’a taşınıp saf Kürt gençlerine liberal barış çalışmalarını zorla yutturabilirim. Nasıl olsa insansız hava araçları Irak’a gidip, işlediğiniz savaş suçlarını barış ve güvenlik adına temize çıkarabilmem için önümü açtı. Hava saldırılarına minnettarım, çünkü bu sayede işimden olmaktan kurtuldum.
2014 yılının başlarında Yemen’i ziyaret ettim. İnsansız hava araçlarının savunmasız siviller üzerinde yarattığı yıkıma, insanların ölümüne tanık oldum. Kurbanların yakınlarıyla, insan hakları örgütleriyle ve yerli aktivistlerle görüştüm. Hepsi, El Kaide’nin Arap Yarımadası’ndaki yükselişini, düzenlediğiniz hava saldırılarına bağlıyor. Zira saldırıların yol açtığı sivil kayıplar, aslında gruba yönelik yerel desteği adeta patlaşmış.
O zaman bu hava saldırıları da, Irak’ın bazı Sünni bölgelerinde IŞİD militanlarının manevi konumunu iyileştirir mi? ABD’nin çatışmaya müdahil olması, Irak Kürdistanı’nda zaten var olan Arap karşıtlığını daha da pekiştirir mi?
Maliki şiddeti cezasız kaldı..
2013 yazında, tam da hükümet karşıtı gösteriler gerçekleştiği esnada Irak’ın Anbar Eyaleti’ne bağlı Felluce’deydim. İnsanlar üç basit siyasi talepte bulunuyorlardı. Ki bunlardan biri, yani mezhepçi Başbakan Nuri Maliki’nin istifası, Barack Obama yönetimince de kabul edilmişti. Uluslararası toplumdan hiç kimse, Occupy Felluce hareketinin, mezhepçiliğe son verilmesi ve federalizme dair tüm sözlerin kenara bırakılmasını da içeren taleplerine kulak verme zahmetine girmedi. Bunun yerine, “terör” kartını oynayarak gösterileri bastıran Maliki rejiminin yanında yer aldılar.
Maliki, Aralık ayında Anbar’ı askeri yoldan ezmeye karar verince, Felluce halkına da eninde sonunda IŞİD ile aynı safta yer almaktan başka seçenek bırakmamış oldu. Sonrasında ise hastaneler, okullar ve sivil hedefler, Maliki yönetimi tarafından varil bombaları ile vuruldu ve bu yapılanların hepsi cezasız kaldı. IŞİD’in Erbil’e doğru ilerlemesinden herkes yakınıyor, ama Maliki’nin işlediği savaş suçlarından bahseden yok.
“ABD’nin Kürdistan’da kimseyi kurtardığı yok; sadece kendi çıkarlarını korumanın derdinde. IŞİD Erbil’e yaklaşmasaydı, müdahale de olmazdı.”
Irak Kürdistanı’ndaki son durum, Maliki’nin mezhepçi politikalarına tereddüt etmeden destek veren ABD’nin ve (Felluce’den defalarca davet gelmesine rağmen) askeri operasyon öncesinde Anbar Eyaleti’ni ziyaret etmeyerek yerel halkın gözünde adeta tarafgirliğini ilan eden Birleşmiş Milletler (BM) Irak Yardım Misyonu’nun eseri. Şimdilerde ABD, Irak’taki mevcut vaziyeti BM’de lanetliyor. Lakin bu tavrı, Washington’ın son dönemde IŞİD tarafından işlendiği iddia edilen suçlara ortak olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Şii ve Sünni Araplar arasında mezhepçilik, ülkenin işgalinden önce bu kadar yaygın değildi. Oysa Kürtler için ayrımcılık, etnik temizlik ve soykırım, 80’li yıllarda Saddam Hüseyin liderliğinde yürütülen ve uluslararası toplumun asla soykırım olarak kabul etmediği Enfal kampanyasından bu yana hayatın bir gerçeği.
Irak’taki IŞİD mevzilerine hava saldırılarını düzenleyen süper güç, ortadaki durumu yaratanın ta kendisi olunca, insan buna memnun olamıyor. ABD’nin Irak Kürdistanı’nda kimseyi kurtardığı yok; sadece kendi çıkarlarını korumanın derdinde.
IŞİD eğer Erbil’e yaklaşmasaydı, muhtemelen müdahale de olmazdı.
Saddam’ın kitle imha silahlarına karşı yardım gönderilmeyen Halepçe halkı gibi, Sincar’dan çıkarılan Ezidiler de açlıktan ölmemek için bir süre daha ağaçların yapraklarını yemeye mecbur kalırlardı.
Dr. Victoria Fontan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki Duhok Üniversitesi Öğretim Üyesi. King’s College London’da ‘Savaş Çalışmaları’ alanında çalışmalarını sürdürüyor.