“Halka Yol Gösteren Özgürlük”

Bugünden bakınca bile ne kadar rahat söylenebilir acaba?
1789 ve 1830 ve 1848 tarihlerinde acaba kimler ilerici ve kimler gericiydi Fransa’da?
O büyük Fransız Devrimi’ni yapan burjuvazi, 1848’de ilerici midir gerici midir?
Belki bir ipucu, Delacroix “Halka Yol Gösteren Özgürlük” tablosunu 1852’de, kırmızıları biraz daha tonlayarak elden geçirdiği için elde edilebilir. Ama sol, ilerlemenin ivediliğini arzular. Bu en azından net bilgidir.

Hızlı ilerlemek, devrim demektir. O zaman devrimciler solcudur. Ben de zaten Aristo’yum. İstenildiği kadar hafife alınabilir. Bu, görmekte olduğumun yalın gerçekliğini etkilemiyor.

Devrimse, Muhammed ya da Spartaküs diyemiyoruz. Ne kuracağını ve neyi yıktığını bilmeyene paye veremiyoruz. Dolayısıyla, sol ya da devrim öğrenmek için bunlara bakamıyoruz, öğrendikten sonra da bunlara bir şey diyemiyoruz.

Her çağın heyecanı vardır mutlaka ve bugün de var. Gürül gürül bir kitle, tam da kıyı bucak değil, hınca hınç meydan ve grev ve eylem ve Nisan ve Mayıslar boyunca yaşamın göbeğinde istiyor. Kendini, olabilir olanın çok daha gerisinde, ilkelinde, kimsesizliğinde yaşatmak isteyen asalak tabakaya karşı ayaklanıyor.

Ayaklananları Robes Pier, Danton, Marks, Lenin, Mao, Castro, Chavez olarak biliyoruz. Yaşamın göbeğinde Nisanlar, Mayıslar, Temmuzlar, Ekimler, Kasımlar boyunca koca koca kitlelerle birlikte biliyoruz. Yok muydu, elbet vardı. Masasının başından kitlelere ne yapmaları gerektiğini söyleyenler vardı. Masalarının başında yazmakta olanlar da zaten bize hep o masa başlarından akıl veriyor. Yok efendim öyle solculuk olmaz, böyle devrimcilik olmaz…

Tuhaftır, devrimleri yapanlardan ağrı bize söyleyebildikleri tek şey yokken ne kadar da kendilerine güvenle konuşuyorlar. Konuşmalarının yaşam göbeklerinde filizlenmediğini görmezden gelerek ne de çalımlılar. Yaşamın coşkusu, bunları hiç umursamayan kitleler oluyor. Örneğin kolluk kuvvetlerinin barikatları, şiddetleri, hapisleri yıldıramıyor ve yol göstericilik unvanını kendi kendine alanların verdikleri akılları, solculuklarını, devrimciliklerine onlara karşı yapmaları beklenen zenginler alkışlıyor. Alkışın sesini, o zenginin altında sömürülenler de duyuyor, başlarını çevirip alkışlanana bakınca zaten dikkate almıyorlar.

Halk, solcu ya da devrimci olmak yolları aramıyor. Peşinde olduğu yalnızca, insana yakışır yaşayabileceği bir yaşam. Maddi kaynakların bunu ne kadar olanaklı kılabileceğinin ve bu olanakların az sayıda kişinin insan gibi yaşaması için alabildiğine kullanıldığının farkında. Bu bilgi üzerine insan gibi yaşamak istiyor. Horlanmadan, aç kalmadan, eğilip bükülmeden. Yürüyüş yapıyor, miting yapıyor, eylem yapıyor, kendini yakıyor ama verili koşulları kabul etmiyor.
İnsan gibi yaşama olanaklarını abartmış azınlık ayrıcalıklarını kabul etmek istemiyor ve kendi çıkarına yönlendirmelerde bulunup halkın isteğini başka kanallara akıtmak istiyor. Etnik köken veya din gibi anlamsız ve saçma sapan şeyleri sürekli gündemde tutuyor.
İnsan gibi yaşamak istiyorum diyene camiyi gösteriyor, ana dilde eğitim sakızı veriyor. Çiğneyen var, yakaran var bu saçma ve sapan lakırdıları. Ancak, bunlar insanca bir yaşam anlamına gelmiyor. Anlamsızlığı, daha çok din ve daha çok etnikçilik ile derinleştirip kabullendirmeye çalışıyor azınlık mutlular. Daha ne kadar dayatabilirler?

Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Diyarbakır, Bursa, sanayinin az çok oluştuğu ne kadar yer varsa, taşeron çalıştırılan kaç hastane, kaç belediye bulunuyorsa o kadar huzursuzluk, yetersizlik ve solculaşma var.

Tekel işçilerinin Ankara’daki büyük eylemliliğinden beri hiçbir şey aynı değil ve öğrencisi, işçisi, avukatı, köylüsü yaşam koşullarını savunmak, ilerletmek için büyük bir atılım içinde. Tam tersi yöne evirtmek için tarihimizin en büyük medya-yargı-polis-hükümet komplosu yıllardır her türlü yanıltma ve yıldırma araçlarıyla saldırıyor olsa da bu somut arayışın sürekli bir tırmanışla sürüyor olması ve en aşağılık yayın gruplarının gazete ve televizyonlarında bile haber olmak boyutuna varması büyük heyecandır.

Devrimi yapmış olan devrimcilerin birikimlerini bilmek algıyı hızlandırır ve durum kavrayışını geliştirir. Yararlıdır. Ama artık bugünün değişkenleri yeni bir devlet bileşkesine gebedir, yeni bir yoldan yeni bir yaşam kurulacaktır. Halkız, öğreniyoruz ve öğretiyoruz..

Devrim Özgür