Neoliberalizmin En Yeni Ürünü: Modern Köle Ticareti – Ignacio Ramonet
Uzmanlar köle emeği vebasının Avrupa Birliği’nde hızla geliştiğini ortaya koydu. Sendikalar ve emek grupları, Avrupa’da yüzbinlerce işçinin kölelik afetine tabi olduğunu tahmin ediyor…
Paris, Temmuz (IPS). Köleliğin kaldırılmasından tam iki yüz yıl sonra iğrenç bir uygulamanın yeninden yürürlüğe girdiğine tanıklık ediyoruz: İnsan ticareti. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), her sene 12.3 milyon kişinin uluslararası suç şebekelerince tutsak edilerek, insanlık dışı koşullarda zorla çalıştırmada kullanıldıklarını tahmin ediyor.
Kadınların durumunda kurbanlar genellikle cinsel istismara tabi tutulurken, kalan diğer bir kesim de hizmetçi olarak kullanılıyor. Çeşitli dolandırıcılıklarla tutsak edilerek organları uluslararası organ ticareti kapsamında satılabilen gençlerin durumu da var.
Otelcilik, lokantacılık, tarım ve inşaat iş kollarındaki ucuz emek talebini karşılamak için bu uygulamalar gittikçe daha da yaygınlaşıyor.
AGİT [Avrupa İşbirliği ve Güvenlik Teşkilatı], geçtiğimiz Haziran ayında Viyana’da yapılan konferansının son iki gününü bu konuya ayırdı. Olay uluslararası olsa da, çeşitli uzmanlar köle emeği vebasının AB’de hızla geliştiğini ortaya koydu. Sendikalar ve emek grupları, Avrupa’da yüzbinlerce işçinin kölelik afetine tabi olduğunu tahmin ediyor.
İspanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Birleşik Krallık ve diğer AB ülkelerinde Avrupa serabının cezbettiği göçmen işçiler, kendilerini çeşitli mafya şebekelerinin ve eski çağların kölelerinkine benzer koşullarda çalışma tuzağına düşmüş halde buluyor. Örneğin Bir ILO raporu, Napoli’nin güneyinde 1200 evsiz tarım işçisinin sözleşmesiz olarak, çok düşük ücretlerle ve özel milislerle korunan seralarda günde 12 saat çalıştırıldıklarını ve toplama kamplarını andıran koşullarda yaşadıklarını ortaya çıkarıyor.
Bu “çalışma kampı” Avrupa’da tek değil; binlerce belgesiz göçmen aynı akıbete uğrayarak, birçok Avrupa ülkesinde gelişmekte olan modern köle ticaretinin kurbanları olmuş durumda. Çeşitli sendikalara göre bu zorla çalıştırma şekli tüm tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 20′sini oluşturuyor.
İnsan ticaretindeki bu genişlemeden büyük ölçüde mevcut ekonomik model sorumludur. Gerçekte son otuz sene boyunca ekonomik şok terapisiyle dayatılan neoliberal küreselleşme, toplumun en kırılgan katmanlarını yıkıma uğrattı ve son derece ağır sosyal maliyetler yükledi. Sermaye ve emek arasında şiddetli bir rekabet yarattı. Serbest ticaret adına dünya çevresinde üretim ve ticaret yapan çokuluslu şirketler, mallarını emeğin en ucuz olduğu yerlerde üretiyor, fakat hayat pahalılığının en yüksek olduğu yerlerde satıyor. Yeni kapitalizm rekabet yeteneğini ana motoru yaparak, emeğin ve emekçilerin metalaştırılmasını da beraberinde getirdi.
Avrupa’da şanslı küçük bir azınlığa önemli fırsatlar sağlayan kürselleşme, kalan kesimlere ise, AB ücretli çalışanları, küçük işletmeler, küçük çiftçiler ve onların dünyanın diğer yanındaki düşük maaşlı sömürülen muadilleri arasında acımasız ve doğrudan bir rekabeti dayatıyor. Bunun apaçık ortada olan sonucu ise şu: Gezegen ölçeğinde bir sosyal damping.
Bunun istihdam açısından getirdiği sonuç felakettir. Örneğin Fransa’da bu gelişme son yirmi senede sadece sanayi iş kolunda iki milyondan fazla işyerinin tasfiyesine neden oldu.
Süreğen bir emek açığının olduğu Avrupa’daki belli iş kolları belgesiz işçi çalıştırmaya yöneliyor ve bu da gizli şebekeler aracılığıyla yapılan ve çoğu durumda insanları kölece çalışmaya mahkum eden yasadışı işçi ticaretini daha da teşvik ediyor. Çok sayıda rapor, açıkça göçmen tarım işçisi “satışı”nı belgeliyor.
Bu suçlarla mücadele etmekte kullanılabilecek birçok uluslararası hukuk aracı olmasına ve devlet yetkililerinin bu suçları kınayıcı açıklamalarının gittikçe çoğalmasına rağmen, kamuoyunun uygulamaya son verme iradesi zayıf. Aslında sanayi ve inşaat iş kolu yönetimleri ve tarım ihracatçıları belgesiz işçi ticaretini görmezden gelmeleri için hükümetlere baskı yapıyor.
Sanayi yönetimi kitlesel göçü daima destekledi, çünkü bu, emeğin fiatını düşüren bir şey. Avrupa Komisyonu ve BUSINESSEUROPE (Avrupa sanayicileri ve İş Adamları Konfederasyonu) raporları yıllardır daha fazla göç çağrıları yapmakta.
Fakat bugünün insan tacirleri sadece köle emeğini sömürenler değil; Şimdi bir “yasal esaret” türü de geliştiriliyor. Örneğin geçtiğimiz Şubat ayında İtalyan şirketi Fiat, işçilerine insafsız bir ültimatom tebliğ etti: Ya daha az ücretle daha kötü koşullarda çalışmayı kabul et, ya da şirket üretim faaliyetini Doğu Avrupa’ya kaydıracak! İşten atılma ihtimaliyle karşı karşıya kalan ve Doğu Avrupa’nın olabilecek en düşük ücret düzeyleri ve haftas onusuz çalışma koşullarıyla korkutulan FİAT içilerinin yüzde 63′ü, sömürülmelerinden yana oy verdi.
Avrupa’da krizden ve sert mali düzenleme politikalarından faydalanan birçok işveren, buna benzer “yasal esaret” şekilleri tesis etmeye çalışıyor. Neoliberal küreselleşmenin sağladığı araçlar sayesinde, işçilerini uzak ülkelerdeki ucuz emek nedeniyle vahşi bir rekabetle tehdit ediyorlar.
Eğer bu yıpratıcı sosyal gerilimden kurtulacaksak, küreselleşmenin mevcut işleyiş biçimlerini sorgulamak, küreselleşme karşıtı bir sürece başlamak zorundayız.
Çeviri: Kutlu Tunca