Legal-İllegal Mücadele ve Parlemanterizmin Devrimcileri Götürdüğü Yer: Tasfiye Sorunu

Siyasal literatürümüze geçmişte girmiş ya da yeni girmekte olan bazı kavramlar, yerli yerine konmadığında hem murat edileni savunmama ve hem de gereksiz suçlamalara konu olabilme gibi gariplikler doğurabiliyor. Bunların başında siyasal çalışma ve örgütlenmeyle doğrudan ilgileri olan legal-illegal, meşru-meşru olmayan ve açıklık-gizlilik kavramları geliyor. Bir makale boyutunda da olsa, bu kavramları irdelemekte yarar vardır.

Legalite-İllegalite:
Legal ve illegal kavramları Latince olup hemen hemen bütün Avrupa dillerine girmiş birer sözcüktür. Türkçedeki tam karşılığı ise yasal-yasal olmayandır. Herhangi bir devlette yasa koyucu tarafından çıkarılmış, yasalara uygun olan her kurum ve her davranış yasal, bunun tersi yasal olmamadır.
Tabii ki bu mevcut kanun ve burjuva devletin anayasa kanunları çerçevesindedir. Burjuva demokrasisi yerine işçi demokrasisinin olduğu bir ülke ise yasal ve açık olan devrimciler olacaktır.

Meşru-Meşru olmayan:
Ne var ki, legal olan her şey meşru değildir. Meşruluk ise, legal kavramını aşan, insanlığın binlerce yıllık mücadelesi sonucunda elde ettiği kazanımlardır. Aynı şekilde ahlaki değerleri de içerir. İnsan hakları buna örnek gösterilebilir. Nazi Almanya’sında Yahudileri gaz fırınlarına gönderen kararlar, yasa koyucunun verdiği yetkiye dayanarak alınmıştı. O gün yürürlükte olan Alman yasaları açısından yasal, ama hiç de meşru olmayan bir eylemdi. Nazi yönetimi için yasallık taşıyan bu olay, insanlığın vicdanında mahkûm edilmişti. Nitekim, Nürnberg Mahkemesi, savaş suçlularını Nazi Almanya’sının yasalarıyla değil, insanlığın meşru kabul ettiği genel hukuk ilkelerine göre yargılayıp mahkûm etti.
Bunun tersi de söz konusudur. Kişinin ya da toplumların yaptıkları şey, bir devletin yürürlükte yasaları açısından illegal, fakat insanlık açısından meşru olabilir. Bugün hiç kimse işçi sınıfının burjuva devlete karşı verdiği devrimci komünist mücadelenin meşruluğuna bir şey diyemez. Ama yasallık (legalite) açısından ele alındığında; mücadelenin yerini burjuva devletlerin yasalarında bulmak olanaksızdır.

İçerik

 

Açıklık-Gizlilik:

Açıklık ve gizlilik de meşru-meşru olmayan, legal-illegal kavramlarını karşılığı değildir. Türkiye’de kontrgerilla yöntemlerini kullanan Özel Harp Dairesi, Türkiye yasalarına göre kurulduğu için legaldir. Legal olmasına karsın, çalışmalarını gizli yapar. Ve yine legal olmasına karsın, Devrimcilere ve Komünistlere ezilen halklara uyguladığı katliam, gizli cinayetler, provokasyonlar açısından meşru olmadığı tartışma götürmez.

İllegal ve Legal Mücadele ve Örgütlenmeyi Anlamak

“Bugün illegal örgütlenmenin miadı bitti mi! İllegal örgütlenme konusunda sol ya da sosyalistler ne anlamakta! İllegal deyince akla silahlı mücadelemi gelmekte! Silahlı mücadelenin zemini var mı? Yasal partilerle örgütlenmek pasifizm veya reformizm mi demektir!
Kendisine illegal diyen partiler sosyalizm mücadelesinde hangi konuma sahiptir! Bu partiler illegal partiler mi! Hangi temelde ve nasıl örgütlenmektedir! Neden illegal veya legal örgütlenme ihtiyacı ihtiyaç duyulur ve kim için bu örgütlenmeler yapılır, kurulan örgütler misyonuna uygun mudur?
Türkiye ve Ortadoğu devrimi barışçıl mı, yoksa şiddete dayalı mı gerçekleştirilecektir! Türkiye ve Ortadoğu’daki örgütlenmeler Marksizmi ne kadar temsil etmektedir!
Yukarıdaki sıraladığımız sorular illegal ve legal mücadeleyi anlama bazında sorulmuş sorulardır.
Tüm bu soruların temelinde örgütlenme yatmaktadır. İnsanlık tarihi aynı zamanda sınıflar tarihi olduğu söylemine bağlı olarak içinde bulunduğumuz sürecin sorunlarını değerlendirdiğimizde toplumsal yaşamın tüm yapıları ihtiyaçtan kaynakladığını söyleyerek söze başlamak istiyorum. Örgütlenme de sınıfların olduğu toplumlarda, yine sınıflar arası çelişki ve ilişkiyi temel alarak, sınıfların içinde bulundukları sorunlara bağlı olarak ele alınmalıdır.

12987182_579693862200683_5179360131507774891_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Konumuz ve duruşumuz gereği işçi sınıfı ve emekçiler için örgütlenmeyi irdelediğimizde geçmiş sınıf mücadeleleri ışığında sendikaların ve partinin işçi sınıfının temel örgütleri olarak değerlendirmeliyiz. Sendikalar işçiler için emekleri üzerinden burjuvaziye karşı pazarlık yapmanın ve haklarını talep edebilmenin aracı olarak arkadaşları ile birlikte oluşturdukları ekonomik demokratik örgütlerdir. Parti ise işçi sınıfın kapitalizme karşı ideolojik ve siyasi temeli olan bilinçli işçiler ve işçi sınıfının tüm sorunlarını işçiler lehine çözümü için “dert” edinen devrimci unsurların var olduğu örgüttür. Konumu gereği illegal veya legal olması var olan devletin niteliği ve baskı veya demokrasinin ölçüsüne bağlıdır.

Kapitalizmin feodalitenin bağrında geliştiği süreçte burjuva devletinin “demokrasi” uygulaması sınıf mücadelesine bağlı olarak işçilerin“mezar kazıcıları” olduğunu görmesi üzerine devletin iki yüzünden demokraside azalma ve baskıda ise oldukça şiddete dayalı artma olmuştur.
Burjuvazi için olan demokrasi hiçbir zaman işçiler için olmamış ancak kendi arasındaki ilişkilerde kullanılan devlet şeklinde yaşanmıştır. Burjuva demokrasisi de kapitalizmin gelişmesi emperyalist temelde dünya egemenliğini sağlamasının ardından devlette de biçimsel değişimler yaşanmıştır. Dünya sahnesine gerici, faşist ve baskıcı devlet politikalarına ve tekellerin kendi arasındaki çelişki ve ilişkilere bağlı olarak “burjuva demokrasisine”rastlansa da esas olan halk ve emekçiler için diktatörlük, baskı ve hak gaspları ile çeşitli şekiller almıştır.
İşçi sınıfı Paris Komünü sonrası gelişen sınıf mücadelesi ve devlet politikalarına bağlı olarak (ki parti ve devlet sosyalizmin somut olarak ortaya çıkması) ilk işçi sınıfı devletinin Rusya’da Sovyetler şeklinde ortaya çıkmasının sonrasında burjuvazi iyice saldırgan politikalar üretmiş ve feodalizmin kalıntılarının bile korunduğu gerici devlet biçimlerini oluşturmaya başlamıştır. (Burjuvazi ilk dönemlerde feodalizmi yıkarak gelişmiştir).

Konumuz gereği legal- illegal mücadele ve örgütlenme açısından devlet ele alınarak söylemde bulunmak gerekir. Devletin Lenin’in de en güzel şekilde formüle ettiği gibi bir sınıfın diğer sınıf veya sınıflar üzerinde baskı aracı olduğunu kabul olarak almamız gerekir. Örgütlenmenin talep ve hakların elde edilmesinin aracı olarak ihtiyacı karşılayacak mücadele araç ve biçimlerini anın durumuna göre hayata geçmesi önemlidir. Örgütlenmenin ve mücadelenin biçimi şartlara uygun olmalıdır. Devletin “demokrasiyi” içermediği şartlarda temel olan örgütlenme ve eylem yapma hakkı örgütlenmeye bağlı mücadelenin biçimini de etkiler.
Legal örgütler için önemli olan var olduğu sistemin olanakları ile yaşamını sürdürebildiği ve amaç doğrultusunda en geniş insan çevresini barındıran partilerin var olmasıdır. İllegal örgütler ise devletin alabildiğine baskıcı ve en ufak hak bile tanımadığı şartlarda var olan, çalışma tarzı ve ilişkilerinin alabildiğine gizli yapılarıdır.
Daha net ifade edilirse işçi sınıfının burjuvaziyi “senin devletini başına yıkacak ve kendi iktidarımızı kuracağız” söylemi temelinde yürütülen iktidar mücadelesi, sınıf bilinçli ileri kadro niteliğindeki devrimciler için illegal olmak zorundadır. Sınıf mücadelesinin ihtiyacı temelinde işçiler ve emekçilerin geniş katılımlı ve elde edilen haklara bağlı olarak, legal temelde olması, var olan devletin yasalarının demokrasi temelinde emekçiler lehine adım atılmış olmasını gerektirir ki bu da ancak işçiler ve emekçilerin mücadelesi ile alınan haktır.

Sorunun illegal örgütlerin miadını doldurmuş mu, şeklinde ifade edilmesi günümüz sınıf mücadelesine ve Sovyetlerdeki geri dönüşüme bağlı olarak dünyada gelişen Lenin karşıtı söylem ve anlayışların Troçkist, revizyonist ve reformistlerce ön plana çıkartılmasından başka bir şey değildir. Kapitalist emperyalizm dünyada var oldukça gerçek demokrasinin olmadığı tüm ülkeler için sınıf bilinçli işçiler ve devrimciler yani komünistler için illegal örgütlenme temeldir. Şartlara bağlı olarak legal parti ve örgütler elde edilen haklar temelinde kurulabilir. Ancak iktidar mücadelesi veren sınıf örgütü kendisi için demokrasi sağlanana kadar bu şartlarda bulunmak zorundadır.
Var olan örgütleri sınıf ve sosyal temeline bağlı olarak değerlendirmek gerekir. Adının komünist veya devrimci olması bu örgütlerin gerçekte böyle olması anlamına gelmiyor. Aksi halde bugün İngiltere işçi partisinin, İsrail işçi partisinin hatta ülkemizdeki devletin en iyi savunucusu olan işçi partisinin birer işçi partisi olduklarını söylemiz gerekirdi.

Yine birer emperyalist savunucu olan Fransa Komünist partisi ve AB üyesi ülke benzer partiler için de aynı şeyi söylemiz gerekirdi. Var olan legal partilerin (sol çerçevede) büyük çoğunluğunda reformizm egemen durumundadır. Ortaya çıkış ve programlarına baktığımızda genel sınıf çıkarlarını yasaların izin verdiği oranda yasal olarak parti programlarına koya- bildiklerini de görmeliyiz. Bu noktada reformizm ile reformlar için mücadeleyi karıştırmamak gerekir.
Reformizm işçi ve emekçi kesimlerin tüm taleplerinin kapitalist sistem içinde burjuva temelde çözülebileceğinin ifadesidir. Oysa reformlar için mücadele işçi ve emekçilerin iktidar mücadelesinde gerek sendikalar, gerekse diğer demokratik kitle örgütlerinin talepleri doğrultusunda esas hedefe ulaşmasını sağlayacak düzen içi olanaklarının alınması mücadelesidir.

13061971_580512032118866_4800024422281865817_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sıralanan örgütleri bu yazı içinde bu temelde değerlendirmek, şu şöyledir bu böyledir demek bence doğru olmaz. Ancak ilk grubun mevcut şartlara bağlı olarak kurulmuş yasal partiler, ikinci grup örgütlerin ise illegal örgütler olduğu bilinmektedir. Sorun bu örgütler gerçekten işçiler ve halk için siyasi olarak var mıdır, buna bakmak gerekir. İşçiler ve halk için var olan örgüt programında ve eylemlerinde buna uygun davranmak onlar adına değil onlar ile birlikte davranmak ve onların içinde olmak zorundadır. Mücadelesini belli bir ulusun kendi kaderini tayin temelinde oluşturan örgütlenme ise kapitalizmin yarattığı bir sorunu yine kapitalist şartlar içinde çözmeye çalışan burjuva karakterli örgütlenme olmak zorundadır. İddia edilen ezilen ulusun işçilerin örgütlenmesi ise, unutulmasın ki işçiler ulusal temelde örgütlenemez, evrensel olmak zorundadır.

Marksizm günümüz şartlarında işçi sınıfı ve ulusların işçi sınıfı önderliğinde demokrasi ve kapitalizmden kurtuluş mücadelesinin yükseltilmesi gerektiği ideolojidir. Bunun gereği emperyalist politikalara karşı demokrasinin sağlanması ve kapitalizme karşı sosyalizmin dünya sahnesinde yeniden zafere ulaşmasıdır. Bunun için tek tek ülkelerde gerçek komünist partiler önderliğinde halkın örgütlü gücünün siyasi mücadelede olmasını sağlamak ve uluslar arası alanda komünist ve işçi sınıfı partilerinin birliğinin sağlanarak emperyalizme karşı sınıfsal duruşu başarmak gerekir.

Sınıf Savaşımında Legal (Yasal-Açık) Yasadışı(İllegal-Gizli)
Mücadele İlişkisini Doğru Kavramak

Burjuvazi, proletaryanın karşısındaki örgütlenmiş bir güç olarak dururken; proletarya da eşit olmayan koşullara rağmen, kendi örgütlülüğünü ‘yaratmak zorundadır. İşçi sınıfının yanı sıra diğer emekçi katmanlarda egemen sınıfın saldırılarını püskürtmek ve bir güç olarak onun karşında durabilmek için örgütlü olmak zorundadırlar. Egemen sınıf, burjuva devlet aygıtı dahil her tür olanağı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. İşçi ve emekçilerin örgütlenme ve buna karşı mücadeleden başka seçenekleri de yoktur. Burjuvazinin her türden olanağı kullanarak örgütlendiğini söylemiştik. Bu örgütlenme, her şeyden önce egemen sınıfın, kendi çıkarlarını tehdit eden her türden örgütlenmeye saldırması ve yok etme girişimlerini doğurur. Bugün toplumsal örgütlenme içinde var olan bir çok mevzi (demokratik ve sendikal ) düşünülerek şu soru akla gelebilecektir. Öyleyse burjuvazi bu örgütlenmeleri neden dağıtmıyor ? Ya da bu örgütlenmeler nasıl kurulabiliyor?

Sınıf savaşımları tarihi içerisinde ezilenler ve ezenler arasında binlerce, on binlerce çatışma yaşanmıştır. Bu çatışmalar, işçi ve emekçileri nihai hedefe götüren küçük yapı taşlarıdır. Ve bu çatışmalar sonucunda ezilenler onlarca mevzi kazanmışlardır. Bu mevziler egemen sınıfların saldırılarına rağmen, binlerce emekçinin kanları ve canları pahasına yaratılmıştır. Burjuvazinin tarih, sahnesine çıktığı günden bu güne kadar, işçi sınıfının salt sendikal örgütlenme özgürlüğü için verdiği mücadeleler düşünüldüğünde bile bu anlaşılacaktır.
Proletarya partisi, burjuvazinin iktidarı gönüllü olarak terk etmeyeceğinin tarihsel bilinciyle, burjuvaziye karşı örgütlerini yaratırken, örgütlerini egemen sınıfların denetim alanı dışında örgütlemeye özel bir önem vermek zorundadır.

Burjuva devlet aygıtının topyekün yıkılması, proletaryanın iktidarının örgütlenmesi ve sınıfsız toplumun kurulması savaşı veren proletarya partisi, işte bu yüzden bütün örgütlenmelerini yasal olarak örgütleyemez. Ve asil çekirdeğini gizli örgütlemek durumunda kalır.
Kaldı ki; ülkemiz koşullarında proletaryanın devrimci partisi bir yana, demokratik ve sendikal örgütlenmelerin oluşturulması dahi yoğun baskı ve saldırılara maruz kalmaktadır. En küçük hak alma mücadelesi bile kan ve zulümle bastırılmaya çalışılmaktadır. Öyleyse, bizzat diktatörlüğün kendisini hedef alan ve onu yıkmaya çalışan komünist öncünün çalışmasında örgütlenme, kaçınılmaz olarak yasadışı olmak zorundadır. Proletaryanın komünist öncüsünün gizli örgütlenmesi, diktatörlüğe ve onun kolluk güçlerine karşı bir gizliliktir. Yoksa emekçi sınıflara karşı bir gizlilik ve emekçi sınıflardan gizli faaliyet yürütmek değildir.
Proletaryanın komünist öncüsü, bir yandan gizli örgütlenirken diğer yandan da var olduğu kadarıyla her düzeydeki yasal ve meşru örgütlenmeyi sonuna kadar kullanmaya, bu mevzileri geliştirmeye ve etkinliği altına almaya özel bir önem verir. Çünkü Lenin’in de söylediği gibi bu örgütlenmeler komünist örgüt için nefes borularıdır.

Bir taraftan proletaryanın nihai kurtuluşunu hedefleyen parti; kendi örgütlerini koruyup, güçlendirirken, diğer taraftan da emekçi halk yığınların ekonomik demokratik çıkarlarını savunma ve bu çıkarlar için mücadele etmeyi iç içe geçirerek aksatmaksızın sürdürür. Öncü örgütün kendi örgütlenmelerini oluşturma mücadelesi dışında ekonomik, demokratik haklar için sürdürdüğü mücadele kaba bir bakışla ele alındığında düzeni restorasyon olarak algılanabilir. Oysa durumun böyle olmadığı açıktır. Proletaryanın devrimci partisi girdiği bu mücadelelerle diktatörlüğe karşı yeni mevziler kazanmakla kalmaz, aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçi halk yığınları içindeki etkinliğini geliştirir. Yanı sıra, devrimi yaratacak olan yığınların bu küçük çarpışmalar içinde eğitilip, daha deneyimli hale gelmelerini sağlar.

Yasal ve yasadışı mücadele, bir birini bütünleyen ve birçok durumda iç içe geçmiş mücadele ve örgütlenme yöntemlerine sahiptir. Burjuvazinin siyasal iktidarını yok etmeye yönelik proletaryanın devrimci partisinin yasal olarak örgütlenmenin olanaksızlığı bilinciyle hareket ettiğini söylemiştik. Buna rağmen proletaryanın nihai kurtuluşu için mücadele eden Devrimci Komünist öncü örgüt, bir yandan tüm demokratik örgütler içinde çalışırken, diğer yandan da bu tür örgütlenmelerin olmadığı her alanda yasal ya da meşru örgütlenmeleri bizzat kendisi yaratır ve bu örgütlenmelerin kurumsallaştırılması mücadelesini verir. Parti hiç bir zaman için salt kendi parti örgütüyle devrimi örgütleme yeteneğine sahip olamaz. Bu açık bir gerçektir. Yani sıra devrimin gerekliliğini kitleler, kendi mücadele deneyimleri içinde kavrarlar.
Her iki durum içinde Komünist örgüt, en geniş yığınları birleştireceği, örgütleyeceği, onları mücadeleye sevk edeceği örgütlenmeleri yaratmak ve bu örgütlenmeler içinde doğru devrimci çalışmayı örgütlemek zorundadır.Birbiriyle bu derece iç içe geçmiş yasal ve yasadışı örgütlenmeleri birleştirmek yasal ve yasadışı örgütlenmeler içinde güçlü bir çalışma yürütmek ve etkinlik kurmak kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Komünistler devrimci çalışmanın devamlılığı için yaşa-dışı örgütlendiklerinin bilinciyle hareket ederler. Bu zorunludur. Çünkü yasadışı örgütlenmenin kendisi bir amaç değil burjuvaziye ve onun terörüne rağmen devrimci çalışmayı kesintisiz sürdürmenin aracıdır.
Yasal çalışmanın küçümsenmesi, yasal mevzilerin burjuvazinin icazetli örgütleri olarak görülmesi komünist örgütün kitleler içindeki etkisini küçültmekle kalmayacak; aynı zamanda onu kitlelerden tecrit olmaya, kitlelerle olan bağlarını kesilmesi noktasına, yani kitlelerin dışına düşmeye sürükleyecektir. Kazanılmış her tür demokratik mevzi ve örgütlenmeyi koruyup geliştirmek ve bunun içinde bu örgütlerde devrimci çalışma sürdürmek zorunludur.
Komünistler, mücadelenin sürekliliğinden ve zafere ulaşmasından sorumludur. Bu, onu örgütlenmede değişik politikalar izlemeye götürür. Lenin, 1905 Devrimi’ni izleyen özgürlük günlerinde bile, “Partimizin çalışma koşulları köklü bir değişim geçiriyor. Toplantı, örgütlenme ve basın özgürlüğü kazanılmıştır. Elbette bu özgürlükler son derece öğreticidir. Ancak bunlara güvenmek deliliktir, hatta cinayet olur… Örgütün gizli aygıtı korunmalıdır. Aynı zamanda… gizli aygıtın yanı sıra legal ve yarı legal yeni parti örgütleri ya da partiye sempatizan örgütler kurmak, kesinlikle gereklidir” demektedir.

13165847_587571998079536_4122391672487894173_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Legal Mücadele ve Devrimci Partiler

Lenin yoldaşın ilk kitabı olan “Halkın Dostları Kimlerdir?”in dipnotlarında ufak bir ayrıntı var, birçok kişi bu ayrıntıyı kaçırmış olabilir fakat bu ayrıntı olağanüstü koşullarda halka ulaşabilmenin illegal yollarından bahsetmekte ama aynı zamanda da Marksist bir stratejiyle devlete karşı zor duruma düşmemek için de hukuki olarak legal yollara başvurulmaktadır.

Lenin’in kitabı ayrı kısımlar halinde basıldı. Birinci kısım, Haziran 1894’te St. Petersburg’da hektografla çoğaltıldı ve orada ve diğer kentlerde gizli olarak dağıtıldı. Birinci baskısı Temmuz 1894’te çıktı. Birinci ve ikinci kısımlardan 100 kadar nüsha. A. A. Gonskin tarafından, Ağustosta Gorki’de (Vladimir eyaleti) ve Eylülde Moskova’da basıldı. Aynı yılın Eylülünde, A. A. Vaneyev, St. Petersburg’da, hektografla birinci bölümden 50 nüsha (bu dördüncü baskıydı), üçüncü bölümden de yaklaşık olarak bir o kadar nüsha bastı. Kitabın bu baskısının kapağında şu not bulunuyordu: “Taşradaki bir grup sosyal-demokrat tarafından basılmıştır.” Kitabın illegal koşullar altında çıkarılması böyle bir notu gerekli kılıyordu.

Lenin’in birçok eserinde kullanılan şu sözcük önemlidir: Legal Marksist.
Kimdir legal Marksist? Günümüzün komünist partileridir. Lenin’in ve partisinin devrim sürecinde mücadele edilen oportünizm batağına saplananların dergileri legal şartlarda çıkarılmıştır. Sebebi ise aşikardır. Devlet, gerçekten bağımsızlığı, demokrasiyi, antiemperyalizmi ve antikapitalizmi savunan, oligarşinin zulmüne boyun eğmeyen dergileri, gazeteleri susturur. Birkaç medya organını serbest kılarak da “Biz fikir özgürlüğüne saygılıyız!” esprisi yapar. İşte burjuvazinin iki yüzü! İşte legalizm ile kol kola girmiş Marksist(!) partilerin düştükleri acınacak durum. (Naçalo, Jizn gibi yayınlar Lenin’in en çok eleştirdiği ve legal Marksist dediği dergilerdir.)

Lenin, “Sosyal Demokrasinin Tarım Programı” kitabında der ki: Tıpkı bunun gibi köylü talepleri konusundaki görevimiz, bilimsel verilere dayanarak bu taleplerin azamisini saptamak ve bu azamî uğruna savaşta yoldaşlara yardım etmektir ve sonra ılımlı legal eleştirmenleri ve akla-yatkın sonuçların fazlasıyla büyülediği illegal “kuyrukçular”ı bırakalım, bu “şüpheli” niteliğe gülsünler. [sayfa 281]
Lenin’in hedefinde sadece legalistler yoktur, her illegal mücadeleyi seçen de doğru yolda diye bir şey yoktur. İşte bu alıntı bunu fazlasıyla ortaya koyar. Birbirlerini de eleştirebilirler, nitekim illegal yola çıkan her örgüt doğru yolda değildir, aklın yolu birdir. Doğru olan tek yol Marksist-Leninist siyaseti teorik ve pratik olarak en iyi uygulayan örgütün yoludur.
“Iskra – 1900 yılında Lenin tarafından çıkarılan bütün Rusya çapında ilk illegal Marksist gazete. İşçi sınıfının örgütlenmesinde tayin edici bir rol oynadı.” Tayin edici rolü, devrimin stratejik taaruz devresini illegal mücadele vermiştir, dünya sosyalist devrim tarihi bu doğrultuda gerçekleşmiştir, Türkiye’deki devrimin rotası da bu şekilde olacaktır.
Elbette Sovyetler Devrimi’nde şehir ele geçirildiğinde, saray basıldığında ve hükümet tutuklandığında bütün mücadele yöntemleri illegaldi. Var olan devlet sistemi çökertildi, hukuki yollar devrimciler tarafından belirlendi ve sistem ele geçirildi.

Mekanizmanın yerle bir edilip yeni bir devrimci hükümet kurulması devrimdir Marksist teoride. Devrim, halkın devrimci girişimiyle “aşağıdan yukarı” mevcut devlet cihazının parçalanarak, politik iktidarın ele geçirilmesi ve bu iktidar aracılığıyla “yukarıdan aşağıya” daha ileri bir üretim düzeninin örgütlenmesidir.
Legal ve İllegal Mücadele İlişkisi İle Tasfiyeci Sapma
Legal ve illegal mücadele üzerine dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça çokça ve yoğunca tartışmalar yapılmıştır. Ve hala da yapılmaktadır. Ama her ne hikmetse, herkes kendince yorumlayarak çalışma tabanlarını oluşturmaya çalışmaktadırlar. Oysa bu noktada ilkeler oldukça açık ve net bir kesinliktedir. Zira sorunun kendisi ilkeseldir. Hele ki faşizmin egemenliği söz konusu olduğunda, illegal örgütlenme ve legal olanaklardan yararlanma sorunu ilkesel bir ayrıma işaret etmektedir.

Devrim ve sosyalizm, ancak ve kesin olarak illegal komünist devrimci bir ağ yani örgüt-parti liderliği ile mümkündür. İllegal örgütlenmemiş bir örgüt ya da çekirdeğin, düzenin saldırılarına açık olması bir yana, çalışmanın devrimci bir tarzda olmasının olanağı da yoktur. Düzenin sınırları ve kendi yasallığında yaşayan- zira düzen kendi yasalarını bile hiçe sayabilmektedir yeri geldiğinde ve ihtiyacı olduğunda, hele ki düzen dışına çıkma niyetli, mücadeleli olanlara “hoşgörülü” davranması asla mümkün değildir- bir illegal örgütlenme olmadan devrim, sosyalizm ham bir hayaldir.
Bu bağlamda komünizmin kurucu ustalarının da öğütlediği, uygulamaya aldığı illegal çekirdektir sınıf mücadelesinin lider organı. Sınıf mücadelesinin devrimci çekirdeği illegal örgütlenmek ve çalışma biçiminin temelini yasadışı mücadele oluşturmak durumundadır.

Düzenin yasal sınırlarını temel alan çalışma biçiminin devrimci olması imkânsızdır. Zira zaten düzen burjuva anlamda bile demokratik bir içerikte değildir. Demokratik olmayan bir düzende yasal temelli bir devrimci mücadele vermek demek, devrimi intihara sürüklemek, düzeni yukarıya çekmek demektir.
Bu anlamda sınıf mücadelesinin lider gücünün illegal örgütlenmesi temel bir ilkedir. Bundan asla vazgeçilemez. İllegal örgütlenme ve mücadele, sınıfın devrim, özgürlük ve sosyalizm davasının başarısının anahtarı nitelikte ilkesidir. İllegal mücadele aracı temeldir bu anlamda.

12994462_580041925499210_6461336931189867149_n

Diğer yandan legal mücadele olanaklarından azami yararlanmakta illegal devrimci sınıf mücadelesinin bir gereğidir. Geniş proleter ve emekçi yığınlar ile buluşmak, onları sosyalizm davası etrafında birleştirmek, eğitmek ve örgütlemek açısından sendikalar, dernekler ve diğer yasal mücadele araçlarını sonuna kadar kullanmak zorunludur. Sendikalar, dernekler ya da diğer legal mücadele araçlarından yararlanmak kadar, yasal bir parti de bu anlamda bir araçtır. Ama İllegal devrimci sınıf mücadelesi ile illegal partiyi güçlendirmek için bir araçtır. Yoksa ki, bağımsız bir mücadele alanı olarak değil.

Legal mücadele alanları ile araçları kesinlikle illegal devrimci sınıf mücadelesine bağlıdır, bağımlıdır. Zira devrimin esas merkez organı, düzenin sınırlarını aşan bir illegal çekirdektir. Yoksa ki, düzen sınırlarını kendisine sınır sayan bir legal mücadele aracının değil. Değindiğimiz üzere, legal mücadele araçları geniş yığınlarla bağ kurmak, onları devrim-sosyalizm safına katmak, sınıf mücadelesi içinde pişirmek, örgütlemek, devrimci illegal sınıf partisinin ilke ve kavgalarının bir neferi haline getirmek amaçlı kullanılır.

Esas olan illegal devrimci mücadeledir. Legal tüm mücadele araçları illegal devrimci mücadeleye tabidir. Bu anlamda birincil ve ikincil olan alan, odak ve biçimleri iyi bir biçimde tasnif etmek ilkeseldir. Birisi diğerine tabidir ve bu ilkeseldir, altını çizelim.
Legal mücadele ile illegal mücadele ise ustaca birleştirilmek zorundadır. İllegal çekirdekten olan kadrolar, taraftar ve sempatizanlar bu konudaki sınavı en iyi biçimde verdikleri oranda sınıf mücadelesi başarılı olabilir. Sınıfın illegal çekirdek liderinin program, ilke, tüzük, propaganda, ajitasyonunu geniş yığınlarla buluşturmada işte sözünü ettiğimiz oranda tek tek komünistler ile yerel-lokal illegal çekirdeklerin rolü devreye girmektedir.

Sendikalarda sınıfa ihanet içindeki sarı-gerici-faşist sendika ağalarının teşhir edilmesi ve de sınıfın sınıf bilinçli bir hale getirilmesinden tutalım da; illegal çekirdeğin tüm görev ve sorumluluklarını taşıyan bir çalışmanın esaslıca alınması gereklidir. Çalışılan her alandaki faaliyetin esası kesinlikle illegal devrimci çekirdeğin güçlendirilmesi ve onun etrafını geniş yığınlarla örterek, illegal çekirdeğin güvenliğinin arttırılması ile devrime yönelik örgütlenme ve mücadelenin büyütülmesi hedeflidir. Legal çalışma, illegal devrimci sınıf çalışmasının büyütülmesi açısından gerekli, zorunlu olduğundan bu çalışma aracından da vazgeçilemez. Ama temel olan değil tali olandır.

İllegal ve legal mücadele araçlarının ustaca birleştirilmesi, kullanılması sınıf mücadelesinin başarısının gereğidir. Bir komünist devrimci bu araç ve biçimler konusunda yeterli bir bilgi birikimi ile donanıma sahip olması gerektiği gibi; iyi bir pratisyen olmak durumundadır. Bu araçları ustaca birleştiren bir kişi, yerel ya da genel örgütlerin başarısız olması olanaksızdır.
Diğer yandan bu mücadele araçlarının her ikisinin de fetişleştirilmesi de sınıf mücadelesinin reddi anlamına gelen bir tasfiyeciliktir. Sol ve sağ tasfiyeci iki sapmadan söz edilebilir bu alanda da.

Lenin’in sol komünizm-bir çocukluk hastalığı diye tanımladığı birinci tasfiyeci çizginin karakteristik özelliği illegal çalışma biçimini fetişleştirip, onun dışındaki tüm araç ve biçimlere burun kıvırmalarıdır. Bu da dar-sığ-sınıf-kitlelerden uzak, yalıtık bir devrimciler örgütüne işaret eder ki; bu da sınıfın sözde “soldan” tasfiyesi anlamına gelmektedir. Bu sapma, devrimi yapanların sınıflar değil, dar bir devrimciler örgütünün ürünü olduğu sonucuna götürmektedir ki, bunun adına sapma, tasfiye yanında darbeci bir biçim demek haksızlık olamaz.

Sol tasfiyeciliğin yığınlara, sınıfa güvenmediği sonucu haksız bir sonuç çıkarsama olmaz bu durumda. Devrimi dar bir devrimciler örgütünün başarmasının olanaksız olduğu, devrimin ruhuna aykırı bir duruma işaret ettiği, bunun da devrimci bir tutum olmayıp tasfiyeci bir hastalık olduğu aşikârdır. Kendini yığınların yerine koyup, düzene karşı devrimcilik oynayanların tarihsel hezimetleri her bakımdan deneyle sabittir. Rus Narodniklerinden, Kızıl Tugaylara kadar bu durum açıkçası ortadadır.

Ama komünist devrimci mücadele ve çalışma araç-biçimleri-sapmalar konusunda sol tasfiyecilikten ziyade günümüz dünyasında daha çok sağ tasfiyeci dalganın etkin olduğunu söylemeliyiz. Asıl tehdit ve tehlike sağ tasfiyeciliktedir. Özellikle devrim dalgalarının gerilediği, düzene karşı koyuşların çekildiği, dünya ölçeğinde sınıf mücadelesinin olması gerektiği yerden geride durduğu koşullarda depreşen ve de ardından derin izler bırakarak mücadelenin düzene eklemlenmesi sonucunu doğuran bu dalga daha korkunç tahripkârdır sınıf açısından.

Özellikle dünya çapında sosyalizmin revaçta olmadığı, yığınların düzen sınırları çerçevesinde olduğu, emperyalist kapitalizmin her bakımdan dünya ölçeğinde göreli ya da gerçek güçlü olduğu anlarda bu sağ tasfiyecilik ya da legal çalışmayı her şeyin merkezine koyan, illegal devrimci sınıf mücadelesini küçümseyen, yukarıdan bakan anlayışlar daha da kendilerine uygun zemin bulmaktadırlar. Sağ tasfiyeciliğin en belirgin özelliklerinden birisi; illegal devrimci sınıf mücadelesi liderliğine bakış açısıdır. İllegal mücadele gereksiz, boşa çaba ve emek demektir bu anlayış için. Düzenin sunduğu olanaklar içinde mücadele büyütülebilir onlara göre. Hatta “devrim” bile yapılabilir! Düzenin yasallığını aşamayanlar ve onu kutsayanlar, yine onun çizdiği sınırlar içinde “devrim” yapacaklar!!!

Bu hareketin temelinde de illegal bir çekirdek vardır genel olarak. Ama sınıf mücadelesi çerçevesinde, illegal mücadele ile legal mücadeleyi ustaca birleştirmek ve yığınları örgütlemeyi beceremeyince ya da düzene dümen kırmaya karar verince; “illegalite ile olmuyor, yasal parti ya da örgüte güven olacağı için ve de yığınlar açık alana daha iyi geldikleri için yasal parti-örgüt şart” deyip düzene yelken açmakta beis görmemektedirler.

Sözde çoğunlukla kararlarına yön veren, yığınlara ulaşıp onları devrimcileştirmektir. Ama genel olarak bu “iyi niyetin” ardından yığınlara ulaşmak için yığınların geri bilincine teslim olmak, yığınları devrimcileştirmek yerine yığınlaşmak, kitleselleşmek yerine kitleleşmek gelmektedir.

Legal bir partinin devrim yapamayacağı ve düzen sınırlarını aşamayacağı açık ve net bir gerçektir. Legal bir partiye yüklenecek en büyük misyon, yine bir legal dernek ya da sendikaya yüklenecek misyondan çok da ileri değildir ve de olamaz, olmamalıdır. Zira her ikisinde de amaç yığınlara bir biçimde ulaşmak ve onları devrimci komünizm uğruna aydınlatmak, mücadeleye çekmek ve örgütlemektir. Legal olanaklardan yararlanarak komünist devrimci mücadeleyi ve onun çekirdek örgütünün liderliğini yaparak ilerlemek ile legal bir parti çerçevesinde sözde devrimci mücadele örgütlemek anlayışı arasında ilkesel ve kesin ayrılıklar vardır.
Legal- sağ tasfiyecilik çoğunlukla kendisine şöyle bir kılıf hazırlar: “ Bizler, illegal çekirdeği koruyarak legal partiyi amaçlarımıza uygun olarak kullanarak mücadele veriyoruz. İllegal çekirdek, asla tasfiye edilmedi, edilemeyecek”. Ama gerçekte olan bu mudur? Hayır. Zaman içinde legalizmin baş döndürücü çekiciliği(!) ağır basar. Bu andan sonra başından beridir girilen yolda, kitleleşerek, kitleleri ileri çekmek yerine kendileri onların düzeyine inerek düzenle halvet olurlar. Bu evlilik giderek daha da ileri taşınır ve klasik bir sosyal demokrat olunur bile zaman içinde. Hele ki, ülkemiz gerçeği dikkate alındığında bu sürecin daha bir hızlıca döndüğünü söylemeye gerek bile yok.

Sonuçta geniş yığınların devrimci eylemine ve devrime doğru yürüyüşüne inançsızlık, güvensizlik ve tasfiyeci bir biçimde yığınları yok sayma ile yığınlara tapınmanın; her ikisinin de buluştukları nokta devrime sırt çevirmektir. Sağ ve sol tasfiyecilik, her halükarda sınıf açısından aynı noktada buluşmaktadırlar. Zira her ikisi de, sözde farklı noktalardan sınıfa yaklaşsalar da sınıf mücadelesinden uzaklaşmaları anlamında aynı yerde buluşmaktadırlar.

Zira her iki durumda da aracın amaçlaştırılması sorunu vardır. Legal ya da illegal çalışma ya da örgütler, kesinlikle özgürlük ve sosyalizm amacının araçlarıdırlar. Örgütü yaşatacağım diye kitlelere gitmemek ile kitlelere gitmek adına temel olan örgütü tasfiye etmek aynı yerde buluşmaktadırlar. İllegal devrimci komünist devrimci örgütte, legal çalışma alanları ya da odakları da devrim davasının araç ve biçimleridirler. Devrimin kendisi olmadıkları gibi, fetişleştirildiklerinde de devrimden uzaklaştırmaktadırlar.
Komünist devrimci sinir merkezi ya da örgütünün bu iki hastalıklı yapıdan, anlayıştan uzak durması; geçmiş ve bugün deneylerinden yeterince ders almış olarak sınıf mücadelesi açısından bu mücadele biçimlerini ustaca birleştirmesi devrim açısından ilkesel ve zorunludur. Her iki tasfiyeci anlayıştan uzakta, sınıfla birleşmek, bütünleşmek ve devrime doğru yürümektir komünist devrimci liderliğin görevi.
Şan olsun Partiye Devrimci Komünist Önderliğe.
Kasım 2013-PARTİ BAYRAĞI