“Ben Bir Komünist Değilim Ama Bizi Onlardan Başka da Anlayan Olmadı..”

Nelson Mandela, 1918 yılında, Güney Afrika’nın Doğu Cape eyaletinde küçük bir köyde doğdu. Annesi Hristiyan Metodist mezhebine bağlı olduğundan, Metodist yatılı okullarda okuduktan sonra Güney Afrika’da siyahların öğrenim görebildiği tek üniversitede hukuk eğitimi gördü.

Yerli halkın beyazlara karşı hak mücadelesini savunan Afrika Ulusal Kongresi’ne (ANC) ilk kez 25 yaşındayken ve eylemci olarak 1943 senesinde katıldı. Daha sonra ANC Gençlik Kolu’nu kurdu ve başkanlığını üstlendi. 1950’li yıllara gelindiğinde ırk ayrımcılığı etkisini göstermeye başlamıştı. Nelson Mandela, Afrika Ulusal Kongresi’nde etkin rol almaya başladı. Daha militanca bir örgütlenmeyi savunan Mandela, defalarca tutuklandı, siyasi faaliyetlerde bulunması yasaklandı. Beyazların ve siyahların beraber yaşadığı bir Güney Afrika hayalini paylaşan Güney Afrikalı komünist beyazlarla yakınlaştı. Mandela ve Tambo, birlikte, siyah çoğunluğu baskı altında tutan, beyazların kurduğu Ulusal Parti’nin uygulamaya başladığı ırk ayrımcılığı (apartheid) sistemine karşı kampanya yürüttüler.

mandelacastro01Mandela, 1956 yılında 155 eylemciyle beraber en ağır düzeyde vatana ihanetle suçlandı ama hakkındaki suçlamalar, dört yıl süren duruşmaların ardından düşürüldü. Irk ayrımcılığına karşı direniş, her geçen gün büyüdü; özellikle de siyahların nerede yaşayıp nerede çalışacaklarını sınırlayan yasalara karşı tepkiler güçlendi. Mandela, 1958 yılında Winnie Madikizela’yla evlendi, ancak ANC’nin 1960 senesinde yasa dışı ilan edilmesiyle, diğer parti üyeleriyle beraber saklanmak zorunda kaldı.

Irk ayrımcılığı giderek daha fazla hissedilmeye başlandı; 1960 senesinde 69 siyahın polis tarafından öldürüldüğü Sharpeville katliamı, bir dönüm noktası oldu. Bu olay, barışçı direnişin de sonunu getirdi. O sırada ANC’nin başkan yardımcısı olan Mandela, ordu ve hükümet hedeflerine karşı silahlı mücadele başlattı, ANC’nin silahlı kanadını kurdu. Bir süre sonra hükümeti devirmeye ve halkı kışkırtmaya çalışmakla suçlanarak tutuklandı ve hapse atıldı.

Mandela, Afrika Ulusal Konseyi’nin on üyesinin ırk ayrımı güden rejimi yıkmak amacıyla yaptıkları eylemlerden dolayı yargılandıkları meşhur Rivonia davası sırasında, kendi savunmasını yaparken, demokrasi, özgürlük ve eşitlik konusundaki görüşlerini şu sözlerle dile getirecekti: “Ben, tüm insanların uyum ve eşit fırsatlara sahip şekilde beraberce yaşadığı, demokratik ve özgür bir toplum idealini benimsedim. Bu, uğrunda yaşamak ve ulaşmak istediğim bir idealdir. Ama gerektiğinde bunun uğrunda ölürüm de.”

Nelson Mandela, 1964 yılının kışında, 46 yaşındayken ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mandela ve diğer ANC liderleri ya hapiste ya da sürgündeyken, Güney Afrika’da direniş son bulmadı; yüzlerce insan öldürüldü, binlerce kişi yaralandı. Ancak Mandela, hapiste olmasına rağmen direnişin sembolü olarak öne çıktı.

Hapsedildiği Robben Adası, adeta bir eğitim merkezi oldu. Mandela mahkumların oluşturduğu politik eğitim sınıflarının başında yer alıyordu. Bu arada sürgünde olan eski ortağı Tambo, 1980 yılında Mandela’nın serbest bırakılması için uluslararası bir kampanya başlatmıştı.

Uluslararası toplum Güney Afrika’da ırk ayrımcılığı güden rejime karşı ilk kez 1967 yılında yaptırım uyguladı. Baskılar 1990 yılında sonuç verdi, Güney Afrika hükümeti, sonuçta işbirliği yapabileceği tek siyah liderin Nelson Mandela olduğunu idrak etti.

Dönemin Güney Afrika devlet başkanı FW de Klerk, ANC’ye konan siyaset yasağını kaldırdı, Mandela serbest bırakıldı ve Güney Afrika’da tüm ırkları temsil eden bir demokrasi kurulması için görüşmeler başladı. Mandela ve ANC liderleri, silahlı mücadeleyi askıya aldıklarını açıkladı.

1993 yılının Aralık ayında Mandela ve de Klerk, Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Bundan beş ay sonra Güney Afrika tarihinde ilk kez tüm ırklardan adayların katıldığı demokratik seçimler düzenlendi ve Mandela ezici çoğunlukla cumhurbaşkanlığına seçildi.

89. doğum gününde dünyanın en zor sorunlarının çözümünde danışmanlık yapacak “Akil Adamlar” grubunu oluşturdu. Son yıllardaki belki de en dikkate değer kampanyası, oğlu Makgatho’nun 1995’te ölümünden sonra oldu. Mandela, AIDS salgını konusundaki tabuların hala hakim olduğu ülkede oğlunun AIDS’den öldüğünü açıkladı ve Güney Afrikalıları AIDS’in “normal bir hastalık olduğunu kabullenmeye, bu hastalığı konuşabilmeye” çağırdı.95 yaşında hayatını kaybeden Nelson Mandela, Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına dayalı rejimi (apartheid) yıkarak yerine tüm ırkların eşit şekilde temsil edildiği bir demokrasi getirmek için verilen mücadeleye önderlik etti.