17 yaşında bir tabut: Erdal EREN…

erdal-eren-1-AATarih:12 Eylül 1980.CIA’in Ankara İstasyon Şefi Paul Henze o gün her zamankinden daha heyecanlı ve hareketli görünüyor.Alelacele, merkeze bir bilgi notu gönderiyor.’Our boys have done it!’(Bizim çocuklar işi bitirdi!)
Evet bu memlekette ‘onların çocukları’ oldu hep kötü seneryolarının başrollerinde.Yapımına milyonlarca dolarlar harcandı belki.Ve hasılat rekorları kırdı; zulüm ile.Süleyman Demirel, Kenan Evren, Alparslan Türkeş, Turgut Özal, Fethullah Gülen, Recep Tayyip Erdoğan…Bizim insanımıza rol düşmedi hiç.Hoş verseler de kabul etmezlerdi zaten;bölüm başına ne kadar para alacakları umurlarında olmazdı hiç!
‘Our boys have done it!’Hayır; iş bitmemişti.Tersine daha yeni başlıyordu!

İç savaş yeterince körülenmiş, halkın can havliyle bir kurtuluşu(!) beklemesi öngörülmüştü.Bir yandan Alparslan Türkeş’in öncülüğünde ‘Büyük Yürüyüş’ adı altında çeteler sokaklara dökülmüştü.Camiler, faşistler tarafından bombalanıyor böylece alevileri yoketme propagandaları yapılıyordu.Bir yandan da Tetikçi Abdullah Çatlı solcu öğrencilere yönelik katliamlarını gerçekleştiriyordu.Gençlere Ülkü Ocaklarında Judo öğretiliyordu.Kimi faşist öğrencilerin komando eğitimleri aldığı ortaya çıktı sonradan.Solcular da bu harekete karşı silahlandılar.
Sağ-sol, alevi –sunni, Kürt-Türk her inanç, her kimlik, halklar… Her şey bölünerek iki kısıma ayrıldı.Taraflar oluşturulup bunların arasındaki gerilim tırmandırıldı.Ve sonunda büyük kurtacı(!) devreye girdi.Paul Henze’nin çocuklarıydı onlar:Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenen Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun.

Lakin iş bitmemişti henüz.Aksine yeni başlıyordu: Önce Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu kapatıldı.Ardından Kürtçe konuşma yasağı ile kürt hareketi gerekçelendirildi.

80’li yıllar Sovyet-Amerika mücadelesinin şiddetle arttığı dönemlerdi.Amerika’nın emperyalist ve militarist dünya politikasını tehlikeye sokan tek devlet Sovyetler’di.

Kapitalist topluluklar, diğer ülkeleri bu örgütlenmeden uzak tutmak için insanları bir şekilde bağlayabilirlerdi ancak: Din ve Milliyetçilik.

Ne hikmetse Türkiye’de Ülkü Ocakları kurulmuştu bu dönem.Yine ne hikmetse bu kuruluşla darbe ortamı tırmandırılmış ve darbeden sonra İmam Hatip Liselerinin sayısında büyük bir artış gözlenmişti.

Buna paralel olarak ,yine üniversiteleri, dolayısıyla genç beyinleri denetim altında tutmak için ‘YÖK’ kuruldu.

page_erdal-erenin-annesine-mektubu_926198227

Bu sayede artık üniversiteler merkezi ve hiyerarşik bir anlayışla yönetilicek, üniversitelerin üst düzey yönetim kadroları YÖK tarafından seçilcekti.

Bunlar sadece başlangıçtı tabi.İşte darbenin kanlı bilançosu:

*650 bin kişi gözaltına alındı ve 90 güne varan gözaltı sürelerinde ağır işkence gördü,
* 1 milyon 683 bin kişi fişlendi,
* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılandı,
* 7 bin kişi için idam cezası istendi,
* 517 kişiye idam cezası verildi,
* 124 kişinin idam cezası Askeri Yargıtay tarafından onaylandı,
* Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı,
* İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi,
* 71.500 kişi Türk Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı,
* 98.404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçlamalarından yargılandı,
* 388 bin kişiye pasaport verilmedi,
* 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı,
* 18.525 kamu görevlisi hakkında soruşturma açıldı,
* 14 bin kişi “yurttaşlık”tan çıkarıldı,
* 30 bin kişi “mülteci” olarak yurtdışına gitti,
* 366 kişi “kuşkulu bir şekilde” öldü,
* 644 cezaevindeki toplam hükümlü ve tutuklu sayısı 52 bin kişi,
* Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi,
* 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi,
* 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü,
* 14 kişi açlık grevinde öldü,
* 16 kişi “kaçarken” vuruldu,
* 95 kişi “çatışmada” öldü,
* 73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi,
* 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi,

erdal_eren2-2

İşte Böyle kanlı bir tablo bıraktı geride Kenan Evren önderliğinde, Paul Henze’nin çocukları.Ne de olsa Ressamdı Kenan Evren.İyi resim yapardı.
Sadece ‘Bilim ve Sosyalizm’ yayınlarına ait 133,607 kitabı imha ettiler.
Anayasanın tamamına yakını değiştirdiler bu dumanın altında.Bunlardan en göze çarpanı ise 15.maddeydi.Bu maddeye göre cunta üyeleri ömür boyu yargılanamayacak; yani işkencelerin, ölümlerin hesabını kimse onlardan soramayacaktı.Diğer bir deyişle ömürlerini ipotek altına aldılar 15.maddeyle.Ve ezici bir üstünlükle kabul edildi Anayasa.Bunda, şeffaf oy sandıklarının ve oy pusulasının önüne dikilen askerlerin etkisi var mıydı bilinmez.Ama halkın Eyvah komünistler!’,’Vurun dinsizler!’ naralarıyla kandırıldığı kesin.Hiç bir hükümet de bu maddeyi kaldırmak için çaba sarfetmedi.Ne de olsa onlar da burjuvanın,kapitalist çarkın partileriydiler.

1980 darbesiyle ‘Özelleştirme’ adı altında başlatılan pazarlama AKP hükümetiyle devam etmektedir.AKP de CIA’in bu topraklarda ‘din tohumunu’ ektiği tarlanın son bereketidir.Ve bunlar sayesinde şimdiye kadar yaklaşık 320 bin dönüm toprak yabancıların eline geçmiştir.
Evet böyle bir darbecidir Kenan Evren.İyi ressamdır aynı zamanda.Yaptıklarından hiç mi hiç pişman olmayacak kadar da kararlıdır.Şimdi Muğla Üniversitesi’ne kitap bağışlayan , saçlarına aklar düşmüş bu adamcağızın , bunları zamanında yaktığı sayısız kitaptan utanç duyup yaptığını sanmayınız sakın.Çünkü ‘Yine olsa, yine yaparım’diyebilecek kadar pişkindir.

Der tabii. Çünkü bilir ;yargılanmayacak.Elinde ‘kapı gibi maddesi’ var.Burası da Türkiye hem.Nitekim eski Adana Savcısı Sacit Kayasu, Evren’in yargılanması için bir iddaneme hazırlamış,dava reddedilmekle kalmayıp üstüne Sacit Kayasu’ya “iddianame düzenleyerek görevi kötüye kullanmak” gerekçesiyle hapis cezası verilmiştir.

Böyle olunca da Kenan Evren’in dünya umurunda olmaz tabi.Onun derdi Sibel Can’ın nü resmini yapmaktır.Ne de olsa iyi ressamdır.Kolay beğenmez de hani.Öyle ki İkinci Paylaşım Savaşı ve İç savaş ortamında sanatını icra etmeye çalışan, insanlık onuru adına baskılara, zulümlere direnen, kendine has çizimiyle dünyaca kabul gören ,Hitler’in bombaladığı sivil toprakları ‘Guernica’ eseriyle faşistlerin yüzüne tokat gibi vuran, Bu uğurda zindanlarda yatan Picasso’nun resimlerine bakıp ‘Ne var, bunu ben de yaparım’diyebilecek kadar iyi eleştirmendir.Mütevazidir..Hayal gücü de Fikret Otyam’ın fotoğraflarını resme dönüştürcek kadar güçlüdür.

yyyyy

Yalnız Sayın Kenan Evren’le aynı görüşleri paylaşabiliriz kimi zaman.Bir insanın hayatında hiç mi doğrular olmaz canım?Ama ‘3 idam bir doğruyu götürüyor’ işte.Bir düşüncenin ardında yatan niyettir bana göre önemli olan.Bu nedenle hiç mi hiç gocunmam.Çünkü Elif şafak’la Hrant Ağabey ‘in arasındaki kesin net çizgidir Kenan Evren’le beni ayıran.Evet Kürtleri kayırmamamız gerektiğini düşünüyorum bende.Evet baraj düşmelidir.Herkes mecliste söz sahibi olabilmelidir.Yanı başımızda bir Kürt Devleti kurulmaktadır.
Ama ben bunları söylerken cebime dolarlar girmiyor işte!

Şimdi soruyorum size:Kenan Evren bize Diyarbakır’ın Mamak’ın,gözü bağlı, ayakları kan içinde insanların,rahmine elektrik kablosu sokulmuş kadınların, copla tecavüz edilen çocukların, satılan toprakların resmini çizebilir mi ? 17 yaşındaki Erdal’ın ipte sallanan mor cesedini resimleyebilir mi? Filistin Askısında ,domuz bağında bir Kürt çocuğunun ya da ‘kart kurt kürt sesleri çıkaran bir Türk çocuğunun acısını anlatabilir mi?
Sayın Evren’in ağzından çıkanı kulağı duysaydı ; 20 sene evvel göndermez miydi kendini darağacına?
Şimdi ne oluyor? Bunları size kim söyletiyor?

Ne değişti?

Biz şimdi sizi ‘Asmayalım da besleyelim mi’ Sayın Evren..
O.G

https://www.youtube.com/watch?v=3ZCFQtetooM