Türkiye ve Suudi Arabistan’a karşı terör tehditlerinin artması ardından, AKP hükumetiyle Suudi Krallık rejiminin Suriye’ye müdahaleci girişimlerini gözden geçirme ve Beşar Esad hükumetinin geçici olarak iktidarda kalma teklifini kabul ettikleri belirtildi.
Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye politikalarının sonuca ulaşmadığı, ters teptiği, hatta bu iki ülkenin, ama özellikle de Suudi krıllık rejiminin geleceğini tehdit etme merhalesine ulaştığı noktasında ciddi emareler ortaya çıktığı bu günlerde bu politikaların sahipleri tarafından değiştirilmesi mecburiyetinin söz konusu olduğu artık net bir şekilde kendini belli ediyor. Bu çerçevede iki yazı olayı net bir şekilde izah ediyor. Bu yazılardan biri Parstoday’da yayınlanan bir yorumhaber. Diğer yazı da Tesnimnews’de tercümesi yer alan Rey el-Yevm Gazetesi’nde usta gazeteci Abdel Bari Atvan’ın aynı konu ile ilgili değerlendirmesine ait ana başlıkları içeren yazıyı ilginize sunuyoruz…
Türkiye ve Arabistan’ın, Suriye politikalarını gözden geçirme zorunluluğu
Türkiye Dışişleri Bakanlığı‘ndan adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, Arabistan’da yayınlanan Asharq Al-Awsat gazetesine verdiği demecinde AKP hükümetinin geçiş dönemi için Beşar Esad hükümetinin iktidarda kalmasına muhalefet etmeyeceklerini söyledi.
Raialyoum gazetesinin değerlendirmesine göre, Arabistan şehirlerinde yapılan bombalı intihar saldırılarından 3 gün önce Suudi hanedan rejiminin Dış İşleri Bakanı Adil el-Cubeyr de Washington ziyaretinde, Suudi Arabistan’ın DAEŞ ile savaşmak amacıyla Suriye’ye asker gönderebileceğini belirtip, ilk kez Beşar Esad hükümetini devirmekten söz etmedi. Peki niçin Türkiye’deki AKP hükümetiyle Arabistan’daki Suudi krallık rejimi geçici de olsa Suriye’deki Beşar Esad hükümetini devirmekten söz etmiyorlar?
Her şeyden önce son aylarda her iki ülkeye karşı terör tehditlerinin zirveye ulaştı.
Türkiye son yıllarda Kürt sorunuyla baş başa kalmış bulunuyor. PKK lideri Abdullah Öcalan 21 Mart 2013 Newroz kutlamasında Diyarbakır’da yayınlanan mektubunda PKK’ya ateşkes ve geri çekilme çağrısında bulundu. Böylece yeni bir barış görüşmeleri süreci başlatıldı. Bunun ön şartlarından biri de Öcalan’ın serbest bırakılmasıydı. AKP hükumeti de çözüm sürecinin devam etmesi için, PKK’nın silah bırakması gerektiğini belirtti. 7 Haziran seçimleri ardından silahlı çatışmalar artarak devam etti ve çözüm süreci durduruldu.
Son bir yılda 8 bini aşkın PKK’lı ve sivil Kürtler katledildi. 2 bine yakın asker ve polis ile koruyucu öldürüldü, binlercesi de yaralandı,
yüz binlerce Kürt mülteci duruma düştü.
PKK’nın tehditleri devam ederken, Selefi Vahahbi tekfirci DAEŞ terör örgütü de Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde varlığını sürdürüp, Atatürk Hava alanı gibi en güvenli bölgelere ve hedeflere terör saldırılarını arttırdı. Bu şartlarda Türkiye Dış işleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun da belirttiği gibi, Türkiye Suriye konusunda Rusya ve İran ile ihtilaf yaşadığı halde, Suriye krizinin siyasi çözüm yolu hakkında görüşmelerini sürdürdüğünü söyledi. Amerika ve NATO da Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Suriye’de uçuşa yasak bölge, tampon bölge ve güvenli bölge oluşturma ve Suriye hükümetine askeri müdahalede bulunma çağrısını da reddetmektedir. Suriye ordusunun da tekfirci teröristleri imha operasyonlarını sürdürmesi, Türkiye ve Suudi krallık rejiminin çaresiz Beşar Esad’lı bir çözüm planına yakın durmalarına sebep olmaktadır.
Suudi dikta hanedan rejimi de Beşar Esad hükümetini devirmekten ümit kestiği için,
Medine’deki DAEŞ terör saldırısını kullanarak, Beşar Esadlı geçici bir sürecini kabul etme zorunluluğunu hissediyor. Suudi krallık rejiminin Yemen halkını katliamdan geçirmesine rağmen,
Yemen’e karşı savaşında hezimete uğraması, Suudi hanedanının iç iktidar çekişmeleri de Suudi Arabistan’ın Suriye’ye karşı politikalarını değiştirme zorunda kaldığını gözler önüne seriyor.
Erdoğan Esad’a Muhtaç Oldu
Rey El-Yevm Gazetesi Baş Editörü ve Arap Dünyasının tanınmış uzmanlarından Abdel Bari Atvan yazısında Ankara’nın Suriye Hükümetine karşı tutumunun neden değiştiğini değerlendirdi.
Abdel Bari Atvan; Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Siyonist Rejim ile ilişkilerini normalleştirmesi, Moskova’dan açık ve yazılı olarak özür dilemesi, Kahire ile ilişki kurmaya çalışması ve son olarak da altı aylık geçiş sürecinde Beşşar Esad’ın kalmasını onaylaması gibi Ankara’nın diziye dönen ve sürekli değişen tutumlarını değerlendirdi.
Abdel Bari Atvan, Ankara’nın 6 aylık geçiş sürecinde Beşşar Esad’ın iktidarda kalmasını onayladığı yönündeki haberin Asharq Al-Awsat Gazetesinde yayınlanmasının ardından şunları yazdı: “Türkiye adına böylesi bir değişimin yaşandığı bu haber için bu gazetenin seçilmesinin, bu durumu kabullendirmek, Arabistan ve Türkiye’nin bu konudaki anlaşmalarını açıklamaları ve iki ülkenin Suriye’deki silahlı gruplarına ve siyasi temsilcilerine tutumun değiştiğine dair açık bir mesaj olan çeşitli hedefleri vardır.”
Bu tip haberlerin sızması, 189 kişilik ilk Rus turistlerinin bulunduğu uçağın Antalya Havaalanına inmesi, ikisini de IŞİD’in gerçekleştirdiği söylenen Medine ve Atatürk Havalanın ‘da meydana gelen son patlamalar, tesadüf olamaz.
Türkiye’nin tutumunu değiştirmesindeki önemli ve kritik noktalarından biri, Ankara’nın Beşşar Esad’ın altı aylık geçiş sürecince görevde kalmasını onaylamasıdır. Bununla birlikte 5 yıldır Türkiye ve müttefiklerinin, Suriye Hükümetinin ortadan kaldırılması için attığı adımlar boşa çıkmış ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır ve artık ne bölge meselelerini nede başka bir meseleyi belirleme hakları yoktur.
Öte yandan eğer Ankara’nın, Beşşar Esad’ın görevde kalmasını onaylamasının Türkiye sınırlarında bir Kürt Devleti kurulmasını engellemekle bir ilişkisi varsa, bu Türkiye hükümetinin Suriye Hükümeti’nin esiri olduğu anlamına gelmektedir ya da tam tersi; yani Türkiye hükümeti böylesi bir tehditle mücadele edebilmek için fazlasıyla Suriye Hükümetinin yardımına ihtiyacı vardır.”
Abdel Bari Atvan, Esad’ın görevde kalabilmesi için altı aylık sürenin belirlenmesinin amacının, Kürt bir devletin oluşmasını engellemek ve sonrasında da Türkiye hükümetinin Suriye hükümeti karşısında yeniden tutumunu değiştirmesi ve onu ortadan kaldırmaya çalışması olduğuna değinip, Türklerin bu davranışını kibir ve bencilliğin zirvesi olarak nitelendirerek şunları söyledi: “Beş yıl önce Suriye hükümetinin devrilmesi için gün sayan ve bu planı gerçekleştirmek için insanlık dışı ve kanlı eylemlerde bulunan Türkiye hükümetinin Suriye karşısında yaptıklarının unutulacağının garantisini Recep Tayip Erdoğan’a kim veriyor?”
Siyaset dünyasının yanlış politikalardan geri adım atması, bu geri adımda sadık ve ciddi olunduğu takdirde, erdem ve cesaretin zirvesidir. Bu yüzden Erdoğan ve hükümetine yanlış, yenilgiye mahkûm ve Türkiye ve etrafındaki ülkeler için olumsuz sonuçlar doğuran siyasetin yüksek tepesinden güvenli bir şekilde inebilmesi için uzun bir merdiven verilmelidir.
Yıkılma tehlikesi, Amerikalı ve Avrupalı müttefiklerinin bu ülkeye yaptığı darbeden kaynaklanan ekonomik kriz, Ankara’nın kasıtlı olarak Suriye savaşına dâhil edilmesi ve daha sonra arkasındaki desteğin kesilmesi, Erdoğan hükümeti’nin böylesi bir geri adım atmasına ve tavır değişikliğinde bulunmasına neden oldu. Hiç şüphesiz bu tavır değişikliği bir hata değil, aksine inat ederek mevcut politikalara devam etmek bir hatadır.
Erdoğan, Amerika ve NATO’nun tavrını tecrübe etti ve hayal kırıklığı yaratan sonuçlara ulaştı. Şimdi de Rusya treninin son vagonuna bindi; hiç şüphesiz bu tren onu Emevi Caminde namaz kılma hayallerini gerçekleştirmek için Şam’a götürecektir. Değişimlerle dolu bölgemiz dikkate alındığında, Beşşar Esad’daonun sağ tarafında ve Suriye müftüsü de sol tarafında namaza duracaklardır.”
Putin-Erdoğan görüşmesinin bir numaralı gündem maddesi Suriye’
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’nın St. Petersburg kentindeki tarihi zirvede bir araya geldi. Türkiye’nin 24 Kasım’da Rus uçağını düşürmesinin ardından yapılan ilk yüz yüze görüşme olurken, aynı zamanda Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrasındaki ilk yurtdışı ziyareti.Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin ‘limoni’ seyrettiği bir konjonktürde verilen mesajların ne anlama geldiğini ve ilişkilerdeki normalleşmeyi gazeteci-yazar Cenk Başlamış, RS FM’de Ceyda Karan’ın hazırlayıp sunduğu ‘Eksen’ programında değerlendirdi.
‘SONUNDA AKILCILIK HAKİM OLDU’
Başlamış, dokuz aylık gerilimli bir sürecin ardından karşılıklı oturulup el sıkışılmasını her iki ülke açısından da tek başına büyük önemi bulunduğuna vurgu yaparak, “Bu zirvenin en önemli yönü zirvenin gerçekleşmesi” tespitinde bulundu.Putin ve Erdoğan’ın ortak basın toplantısında sansasyonel bir açıklama olmadığına dikkat çeken Başlamış, “Asıl sansasyon bu zirvenin kendisi. İki lider biraz farklı konuştu. Putin, Türk tarafına ‘Zamanla hallolacak’ derken, Erdoğan daha iyimser konuştu. Ancak ‘Bu zirveden müthiş bir sonuç çıkmadı’ diye düşünmemek lazım. Bence önemli olan sonunda her iki tarafta da akılcılığın hakim olması ve duygusallığın bir kenara bırakılması. Zira biz yüz yıllardır aynı bölgede yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz” dedi.
‘RUSYA TÜRKİYE’SİZ ÇOK FAZLA ŞEY YAPAMAYACAĞI GÖRÜŞÜNDE’
24 Kasım’da Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesiyle başlayan kriz, Erdoğan’ın Kremlin’e gönderdiği ‘özür mektubu’ ile yatışmıştı. Putin’in Erdoğan’ı 15 Temmuz’dan sonra arayan ilk lider olması ve iktidar kanadının darbe girişiminin ardında Batı’yı, özellikle ABD’yi hedef gösteren sert açıklamaları, NATO ile gerilim, ’Türkiye’nin rotasında değişiklik mi olacak’ sorusunu akıllara getirmişti.Cenk Başlamış, Batı medyasının dikkat çektiği bu konuyu, “Bu düzeyde yapılan toplantılarda bu tarz şeylerin ele alındığını sanmıyorum. Rusya’nın düşüncesi Türkiye ve Rusya’nın bölgenin en güçlü iki ülkesi olduğu ve birbirleri olmadan çok fazla birşey yapmalarının mümkün olmadığı yönünde. Dolayısıyla siyasi konularda iki ülkenin iddiası ve hırsı nedeniyle bir eşgüdüm sağlamak ve yakınlaşmak o kadar kolay olmayabilir” diye yorumladı.
‘BATI İLE İLİŞKİLERİ ZAYIFLAMIŞ TÜRKİYE’Yİ RUSYA İSTER Mİ?’
Her iki tarafın da ekonomi ve enerji alanlarında işbirliğine ağırlık vererek sorunu çözmeye çalıştığına işaret eden Başlamış, “Elbette Rusya Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşmasını ister. Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşması Batı’nın bölgeden uzaklaşması anlamına gelir. Rusya ABD’yi burada, özellikle de Karadeniz’de istemiyor. Türkiye’nin Batı ittifakıyla ilişkilerinin zayıflaması otomatik olarak Rusya’nın güçlenmesi anlamına gelir. Ancak Şangay İşbirliği Örgütü’ne üyelik ve Avrasya Ekonomik İşbirliği’nin tam üyesi olmak gibi meseleler konuşulsa da, ben Batı ile ilişkileri zayıflamış bir Türkiye’yi tam üye olarak görmek ister mi, ya da böyle bir arzusu var mı emin değilim” yorumunu yaptı.‘KRİZİN EKONOMİYE ETKİLERİ KOLAY KOLAY ÇÖZÜLMEZ’
İlişkilerin 24 Kasım öncesine dönmesinin zaman olacağının altını çizen Başlamış, “Bir anda düğmeye bastım ilişkiler yeniden başladı olmuyor. Putin de bunun zaman alacağını söyledi. 9 ay boyunca Rusya’da iş yapan işadamları o bu pazarı kaybetti. Siyasi kriz bitmiş gözüküyor ama o işadamları Rusya’ya döndüklerinde bıraktıkları pazarın başkaları tarafından doldurulmuş olduğunu görecekler. Bu iş ekonomide de kolay değil. Zaman alacaktır” dedi.
‘SURİYE’DE RUSYA EN ÖNEMLİ OYUNCUDUR DEMEK…’
Görüşmede en çok merak edilenlerden biri de kuşkusuz Türkiye’nin Suriye politikasında bir değişikliğe gidip gitmeyeceğinin bu görüşme neticesinde şekillenip şekillenmeyeceğiydi. Başlamış, Erdoğan’ın Rusya’ya gitmeden önce Rus medyasına yaptığı ‘Suriye’deki barış sürecinde Rusya en önemli oyuncudur’ açıklamasının çok önemli olduğuna vurgu yaparak şu değerlendirmede bulundu:”Bunun altının nasıl dolacağı önemli. Bunu söylüyorsanız eğer başka bir açıklama ya da bi hamleyle takip etmek zorundasınız. Yani söylemenin bir nedeni olmalı. Ben Suriye politikasında bazı değişikliler olacağını düşünüyorum. Ama bu Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını kabul etmeye kadar gider mi, bunu söylemek güç. Basın toplantısında bir açıklama yapılmadı ama Esad’la ilgili açıklama yapılmaması bu yönde adımlar atılmayacağı anlamına da gelmiyor. Bir gerçek var Suriye’de güçlü olan ve sözünü dinleten ülke Rusya. Politikasında değişiklik yapmaya çalışan ülke ise Türkiye” diye konuştu.
‘CİHATÇI GRUPLARA YARDIMI KESİN TALEBİ’
Türkiye’den Suriye’deki cihatçı gruplara yardımı kesmesini öteden beri isteyen Rusya’nın, St. Petersburg’da Erdoğan’a bu talebi bir kez daha iletmiş olabileceğini söyleyen Başlamış, bu krizde Rus yetkililerin ‘Suriye bir numaralı gündem maddemiz’ tavrını takındığını ifade etti. Başlamış şöyle devam etti: “Rusya’nın pozisyon değiştirme durumu yok. Neticede eli güçlü olan taraf. Burada durumu karışık olan Türkiye ve kendisi de bunu kabul edip politikasında değişikliklere gidiyor. Bence burada Türkiye’den bir şey bekliyor Rusya ve bu olacak. Ama ne boyutta olacak bunu söylemek güç.”
Türkiye’den İran’a Suriye Teminatı: ‘Sınır Kapanacak’
Londra’da yayın yapan El Guds El Arabi Gazetesi, Türkiye’nin İran’a Suriye-Türkiye sınırını kapatacağı yönünde teminat verdiğini yazdı.
Londra’da yayın yapan El Guds El Arabi Gazetesi, Türkiye’nin İran’a Suriye-Türkiye sınırını kapatacağı yönünde teminat verdiğini yazdı.
Gazete, İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün Komutanı Kasım Süleymani’ye yakın kaynaklara dayandırdığı haberinde, Türk uzmanlarının Ürdün’deki operasyon odasından ayrılmalarının da bu kapsamda olduğunu bildirdi.
Öte yandan aynı kaynaklara göre, yakın bir zamanda İran-Suriye-Türkiye üçlüsü Tahran’da bir güvenlik zirvesi yapabilir.