Erdoğan Darbe Yolunda Son Adimi da Atti

Peru devlet başkanı Alberto Fujimori, 5 Nisan 1992’de hükümeti, Meclisi ve yargı kurumlarını feshettiğini ilan etti. Olağanüstü hal yasalarıyla halka yönelik terör uyguladı. Başkanlık sistemine geçmeyi sağlayacak 330 milletvekilliğinin anayasal yollardan sağlanamayacağı netleşirse, Erdoğan da Fujimori tipi bir darbe yapabilir.

5 Nisan 1992’de Peru devlet başkanı Alberto Fujimori televizyona çıkarak, hükümeti, Meclisi ve yargı kurumlarını feshettiğini ilan etti. Yeni bir hükümet kurduğunu, bütün yasama ve yargı yetkilerini bu hükümetin üstleneceğini açıkladı. Meclis bu kararı tanımayarak, anayasada var olan Başkan’ı görevden alma yetkisini kullanmak istedi. Fujimori orduya Meclis’i basma ve dağıtma emrini verdi.Fujimori anayasayı askıya aldı.
Sıkıyönetim ilan etti.
Muhalefet liderlerini tutuklattı.
Olağanüstü hal yasalarıyla halka yönelik terör uyguladı.
Ülkede işkenceler, gözaltında kayıplar ve katliamlarla dolu bir sayfa açtı. Fujimori cuntası egemenliği altında yeni seçimler yapıldı ve kurucu meclis oluşturdu. Bu meclisin yaptığı anayasa 1993’te referanduma sunuldu ve yüzde 52 oyla onaylandı.
Peru-Fujimori örneği, darbelerin kendine has bir türünü oluşturuyor.

Fujimori’nin darbesi gibi, seçilmiş devlet başkanı eliyle yapılan darbelere kendi kendine darbe (auto-golpe, self-coup) denir.
Bu darbe türünde seçilmiş devlet başkanı kendi hükümetini (ve başka anayasal kurumları) lağvederek cunta kurar.
Erdoğan’ın “Başkanlık Sistemi” adı altında kurmaya yöneldiği yeni diktatörlük rejimini anlamak için Peru örneğini iyi incelememiz gerekir.

Peru örneği, bizzat seçilmiş başkanın kendi hükümetine karşı yaptığı bir darbe olarak, günümüz Türkiye’sine çeşitli yönlerden benzemektedir. Erdoğan da bu tür bir darbe yolunda gibi görünüyor.

Hükümeti Beştepe’de topladığı 20 Ocak’tan bu yana, fiilen AKP hükümetini kendisi yönetiyor. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne bağlı 12 daire başkanlığı oluşturarak ayrıca doğrudan kendine bağlı fiili bir paralel hükümet kurdu.
Cumhurbaşkanına örtülü ödenek kullanma yetkisi verildi. Bu aynı zamanda Saray’a bağlı bir özel istihbarat örgütüne de vize çıkarttı. Erdoğan konuşmalarında sıkça “parlamenter sistem bekleme odasında”, “bu anayasa bize dar geliyor” söylemleriyle, mevcut anayasayı askıya aldığını ilan ediyor.

Politik güç dengeleri Erdoğan’ın “Başkanlık” diktasını anayasal yollardan kurmaya elvermeyecek gibi görünüyor.
Bülent Arınç gibi AKP kurmayları dahi, 330’u dahi bulamayacaklarını itiraf etmeye başladı. Bu durumda Erdoğan, inisiyatifi tümüyle üstlenerek Davutoğlu ve hükümetini bir kenara itti. Devletin bütün imkan ve olanaklarını bir iç kargaşa ve kaos iklimi oluşturmaya hasrediyor.

İç Güvenlik Pakedinin tanıdığı olağanüstü yetkileri kullanarak halka karşı terörü tırmandıracak. Kutuplaştırarak oy artırmaya çalışacak. Özel amacı HDP’yi baraj altında ve dolayısıyla meclis dışında bırakmak. Başkanlık Sistemine geçmeyi sağlayacak 330 milletvekilliğinin anayasal yollardan sağlanamayacağı netleşirse, Erdoğan da Fujimori tipi bir darbe yapabilir.

Bu darbe tıpkı 2003’te generallerin tertiplemeye çalıştığı darbeler kadar halk desteğinden yoksun olacaktır. Ancak eğer Erdoğan, seçimlere doğru Türkiye’yi yoğun bir çatışma ortamına çekebilirse, o zaman geniş yığınlarda “istikrarı sağlayacak bir güçlü adam” arayışı baş gösterebilir. Halk nezdinde kredisi olmayan “Başkanlık” sistemi işte ancak o durumda yığınlara ehven-i şer gibi görünmeye başlayabilir.

Bütün halk güçlerinin pozisyonunu buna göre alması ve böyle bir hamleyi kolaylaştıracak eylem ve söylemlerden sakınması yerinde olur. Yanlış bir politik konjonktür okumasına dayalı eylemler, içerik olarak devrimci karakter de taşısalar, nesnel olarak Erdoğan’ın hamlesini kolaylaştıran bir rol oynayabilir. 13501760_1373271282702530_8121300793533961540_n

İstanbul’da bombalar patlarken,
Meclis’te yüksek yargı Saray’a bağlandı!Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen bombalı terör saldırısı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı yasalarıyla ilgilenildi. Saldırı sonrası herhangi bir ara verilmezken, Meclis’te sahur için ara verildi.

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanılan terör saldırısında parlamentoda skandal anlar yaşandı. Hükümet; Yargıtay ve Danıştay’ın içini boşaltarak tam uyumlu yüksek yargıyı oluşturacak yasa tasarısını Meclis’e sunmasının ardından Atatürk Havalimanı’ndaki terör saldırısı sırasında Meclis’te Danıştay Kanunu hakkında görüşmeler yapıldı.

TBMM Genel Kurulu’nun twitter resmi hesabından 36 kişinin öldüğü saldırı esnasında şu gelişmeler oldu: Türkiye, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 36 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırıları ile sarsılırken, Ankara’da Meclis Genel Kurulu’nda ‘yüksek yargıda neşter’ olarak adlandırılan Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ilk 6 maddesi kabul edildi.

Ömür boyu Yargıtay ve Danıştay üyeliğinin son bulacağı, Anayasa Mahkemesi üyelikleri gibi 12 yılla sınırlandırılacağı DanıştayKanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri TBMM’de devam ediyor. Tasarının Meclis’te kabul edilmesiyle birlikte Yargıtay’ın 516 olan üye sayısı 300’e düşürülecek. Bu sayı da, boşalan her iki üyelik için bir üye seçilmek suretiyle kademeli şekilde nihai olarak 200’e indirilecek.

Yargıtay’da şu an 23’ü hukuk, 23’ü ceza olmak üzere 46 daire bulunuyor. Düzenlemeyle bu sayı 24’e düşürülecek.
Danıştay’ın ise 17 dairesi ve 195 üyesi bulunuyor. Tasarının Meclis’ten geçmesiyle Danıştay’ın daire sayısı ise 17’den 10’a düşürülecek. İlk etapta 116’ya indirilecek üye sayısı da yıllar içinde kademeli bir şekilde düşürülerek (boşalan her iki üyelik için bir üye seçilmek suretiyle) 90’a düşürülecek.