Orhan Kemal’i oğlu Işık Öğütçü anlattı.

‘Orhan Kemal’in eserlerinin başkahramanıyız..´

Edebiyatımızın Usta Yazarı Orhan Kemal’i 2 Haziran 1970’te kaybettik. Orhan Kemal, edebiyatımızın en önemli simlerinden birisi… Hanımın Çiftliği, Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Baba Evi, Avare Yıllar, Tersine Dünya, Ekmek Kavgası, 72. Koğuş, Gurbet Kuşları, Vukuat Var, Kaçak olmak üzere pek çok yapıta imza atmış bir isim Orhan Kemal… 2 Haziran 1970’te kaybettiğimiz Orhan Kemal için en küçük oğlu Işık Öğütçü, ailesinin de desteğini alarak pek çok çalışmaya imza attı. Işık Öğütçü, babası Orhan Kemal’i anlattı.

Orhan Kemal, gerçek anlamda yaşamın zorluklarını yaşamış… Eğer bu zorlukları yaşamasaydı, her şey farklı olur muydu?

Bu sorunuz üzerine babamın bir röportajda verdiği yanıt aklıma geldi. Şöyle demiş, “Şayet okuyup eğitimimi tamamlasaydım; doktor, mühendis, avukat veya yüksek tahsilli bir meslek sahibi olsaydım, belki yine yazar olurdum. Fakat o zaman yazacağım şeyler insanları eğlendirmek için ve benim çevremde gördüğüm yüksek tahsilli insanların yaşamları olurdu, herhalde onları anlatırdım.” Ama o ekmeğin okuldan önce geldiğini görerek, ailesinin siyasi sürgün olduğu için ekonomik zorlukla boğuşması, onun hayata çok daha çabuk atılması gerektiği gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bir taraftan çalışması, bir taraftan kitapları sürekli okuması, çevresindeki olan biten, insanların sömürülmesi, haksızlığa uğraması onda bilinçlenmeyi hızlandırmış, 1938 yılında hapse girdiğinde Nâzım Hikmet’le tanışması ise üniversite ayarında eğitim yapmasını sağlamıştır. Beş yılın sonunda Nâzım Hikmet kürsüsünden mezun olan, hayata, insanlara ve olaylara sınıfsal olarak bakmasını bilen bir mezun olarak Türk edebiyatındaki yolculuğuna çıkmıştır. Tüm zorluklar onu pişirmiş, ölümsüz eserler bırakmıştır.

Attila İlhan 1995 yılındaki bir yazısında, “O edebiyatımızda, küçük ve ıssız akarsulardan, gizli halk pınarlarından beslenip kabaran, muazzam ve muhteşem bir nehir gibi, geçmişimizden geleceğimize ağır ağır akıyor; onu, külhani fötr şapkası, yampiri gülümsemesi; her an, hiç yoktansa en aza razı alçak gönüllülüğüyle, sık sık hatırlıyorum; kişiliğini ve eserlerini, genç kuşaklara tanıtmak ve sevdirmek bize düşer: Boynumuza borçtur.” diyerek halkın içinden gelen bir yazar olduğunu çok güzel vurguluyor.

Yine aynı yazıda Orhan Kemal’in halk olduğunu şöyle belirtiyor; “İnsan olarak büyüklüğü, bunun farkında olmayışında; farkında olsa da, belki önemsemeyişindeydi; bazıları gibi halk olmaya özenmezdi, özenemezdi zaten, çünkü ‘bizatihi’ halktı o; kişiliğiyle, ailesiyle, yaşantısıyla!” Tabii halkın sorunlarını sürekli yazdığı içinde, ona bedel ödetilmesi lazımdı.

Mahkemelere verilmesi, takip altında olması, ekonomik sıkıntı içinde bırakılması hep halkı savunduğu içindi. Şimdi aklıma geldi… Babam, mahkemeye verilen hikaye kitabıyla ilgili şunları söylemişti, “… Arka Sokak hikaye kitabım mahkemeye verilmişti. Hakim, iddia makamına uyarak ‘Konularımı neden hep fakir fukaradan, işçiden aldığımı, Türkiye’de varlıklı insanların, iyi yaşayanların olup olmadığını’ sormuştu. İlk bakışta evet, çok doğru bir soru. Neden hep bu insanları, neden bu insanların yokluğunu ele alıyorum? O zaman hakime, ‘Ben gerçekçi yazarım. En iyi bildiğim konuları alırım. Varlıklı yurttaşların yaşayışlarını bilmiyorum, nasıl yaşadıklarından haberim yok,’ demiş ve beraat etmiştim.”10358755_893419724021024_3362584978235160923_n

‘BİZLER ONUN ESERLERİNİN BAŞKAHRAMANIYIZ’

Orhan Kemal’i 46 yıl önce yitirdik. Aradan geçen onca yıla karşın hâlâ en çok okunan ve sevilen isimlerden birisi… Orhan Kemal’in bu kadar çok sevilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir kere sahici ve samimi. Kimseyi kandırmıyor. Dürüst. Ne yazdıysa yaşamın içinden süzülüp gelen hayatlar. Tüm küçük insanlar yani bizler onun eserlerinin başkahramanıyız. Herkes kitaplarında kendinden ve çevresinden bir şeyler görüyor. Eserleri aynı zamanda sosyolojik, tarihsel, ekonomik, hukuksal pek çok veriyi içeriyor. Eğitimdeki pek çok disiplin onun eserlerinden faydalanıyor. Tezler onun kitaplarından faydalanılarak yazılıyor. Ayrıca popüler kültür de onun eserlerinden faydalanıyor. Bir bakıyorsunuz TV dizisi olmuş veya filme alınmış. Tiyatroları oynuyor. Toplumsal hafızada onu hatırlatacak pek çok şey ortada olunca özellikle gençler onu severek, hayran olarak okuyorlar. Kitaplarının hızlı, akıcı ve yüksek tempoda okunur olması da okuyucunun ilgisini çekiyor. Sanırım daha uzun yıllar da okunacaktır.

YERELDEN EVRENSELE AÇILAN ROMANCI

Kitapları pek çok yabancı dile de çevrildi. Yabancıların Orhan Kemal’e bakışı nasıl?

2004 yılından sonra Kültür Bakanlığının TEDA Projesi ile üstadın kitapları da yurt dışında çevrilip okunmaya başlandı. En son bilgilerime göre 65 kitabı çeşitli ülkelerde yayımlandı. Okuyucu beğeniyor ve istiyor ki, pek çok ülkede birden fazla kitabı yayımlandı. Yerelden evrensele açılan romancılar pek fazla yoktur. Orhan Kemal bunu başarmış sanatçılarımızdan biridir. İngiltere’de ilk kitabı yayımlandığında İngiliz basını kitaplarını çok olumlu eleştirdi. Ama her yerde olduğu gibi daha fazla tanıtım yapılmadı. Yapılsaydı İngiltere’de de çok okunan yazarlar arasına girerdi. Bugün kitapları Amerikan Kongre Kütüphanesinde yer alan, kitapları yurt içinde ve dışında sürekli basılıp okunan, küçük insanların büyük yazarına, hayatımıza girdiği için teşekkür ediyorum.

ORHAN KEMAL KÜLLİYATI GENİŞLİYOR

Sizin kültürel ve edebi anlamda da pek çok çalışmanız var. Ailenizle birlikte Cihangir’de Orhan Kemal Müzesi’ni açtınız. Müzeden söz eder misiniz?

Orhan Kemal Müzesi’nin açılması ailemizin ve dostlarının çok büyük bir hayaliydi. Otuz yıl içinde hiçbir özel ve resmi kuruluştan açılmasıyla ilgili bir talep de gelmedi. Tam otuz yıl sonra bunu aile olarak gerçekleştirdik. Şu an on altı yıldır Cihangir’de faaliyette. Yerli yabancı ziyaretçi geliyor. Fazla tanıtım yapma imkanımız yok. Dünyada bu çapta bir müzenin ziyaretçisi çok olur, tanıtımı çeşitli kurumlar tarafından yapılır ve geleceğe taşınır. Burada maalesef böyle bir şey söz konusu değil. Elimizden gelen en fazla çabayı sarf ederek üstadı geleceğe taşımayı sürdürüyorum. Müzede onun fotoğrafları duvarları süslüyor. Kitaplarının ilk baskıları, yurt dışında yayımlanmış nüshaları, küçük objeler, kullandığı eşyaları, giysileri, çalışma odası, kitapları, daktilosu, sanki çıkıp gelecek ve odasına girip çalışacak şekilde hazır bekliyor.

Müze kadar önemli başka çalışmalara da imza atıyorsunuz. Babanız Orhan Kemal’in dosyalarda, dergilerde, gazetelerde kalan yazılarını, öykülerini, şiirlerini, romanlarını kitaplaştırdınız… Bugüne kadar gün yüzüne çıkardığınız eserler hakkında bilgi verir misiniz?

10376140_893419917354338_5316041116884730190_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şu an itibariyle dokuz kitaba imza attım. Bunları sırasıyla söyleyecek olursam: İlk kitabım babamın şiirlerini ve günlüklerini derlediğim “Yazmak Doludizgin”, dedemin anılarını kitaplaştırdığım “Abdülkadir Kemali Bey’in Anıları”, daha sonra da üstadın düzyazılarını derlediğim “Önemli Not”, dedemin Toksöz gazetesi makalelerini bir araya getirdiğim “Toksöz 1924”, onunla yapılan röportajları ve eserlerinin eleştirilerini derlediğim “Zamana Karşı Orhan Kemal”, Ahmet Ümit ile editörlüğünü yaptığımız Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan “Orhan Kemal”, yine Orhan Kemal’in yaptığı röportajların olduğu “Orhan Kemal Soruyor”, fotoğraflarından yola çıkarak yazdığım Fotobiyografi kitabı “Orhan Kemal Sessizlerin Sesi” ve senaryolarını içeren “Bilinmeyen Senaryolar”. Tabii bunların dışında babamın yazıp unuttuğu, gazete ve dergi sayfalarında kalan tefrika romanlarını da gün ışığına çıkardım. Bunlar da “Yüz Karası”, “Uçurum” ve “Kenarın Dilberi”dir. Ayrıca üç eserini “Nâzım Hikmet’le 3.,5 Yıl”, “Arkadaş Islıkları” ve “Tersine Dünya”yı da tiyatroya uyarladım. Eylülde kitaplarına girmemiş, yine dergi ve gazete sayfalarında kalmış öykülerini bir kitapta toplayacağım. Bu çıkacak. Gelecek yıl ise “Mektuplar” kitabını yayımlatmayı düşünüyorum. Çok üretken bir yazar. Bakalım başka sürprizler önümüzdeki yıllarda olacak mı? Göreceğiz.

45.ORHAN KEMAL ROMAN ARMAĞANI TÖRENİ

Orhan Kemal Kültür Merkezi tarafından düzenlenen Orhan Kemal Roman Armağanı’nı bu yıl “Dokuzuncu Haşmet”  adlı eseriyle İbrahim Yıldırım kazandı. Ödül töreni bugün 10.30’da Beyazıt’taki Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesinde gerçekleşecek.

Süheyla Acar’ın açılış konuşmasını yapacağı törende, Işık Öğütçü “Ölümünün 46.Yılında Orhan Kemal”i anlatacak. Edebiyatımızın usta öykücülerinden Adnan Özyalçıner  “Yazı işçisi” Orhan Kemal’i anlatacak. Çimen Günay Erkol ise “Edebiyatımızda Orhan Kemal”in yerini konuşacak. Ali Kırca “Arkadaş ıslıklarında Orhan Kemal”i anlatırken, Melih Güneş de “Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal”in dostluğuna dair düşüncelerini konuklarla paylaşacak. törende ayrıca Haydar Ergülen, Efsun, Ece ve Ekrem Ataer, Handan İnci, Nâzım K.Öğütçü gibi isimler de konuşmacı olarak yer alacak.