Bolşevikler Gizli Emperyalist Anlaşmayı Ifşa Etti:Sykes-Picot
EMPERYALIZME KARSI OLUNMADAN DEVRIMCI OLUNMAZ
16 Mayıs 1916 tarihinde, Britanyalı diplomat Mark Sykes ile Fransız diplomat François Georges-Picot, Osmanlı Ortadoğusu’nu emperyalistler arasında paylaştıran gizli bir anlaşmaya imza atmıştı. Anlaşmayla bugünkü Türkiye’nin güney bölgesinden Lübnan’a, Halep’ten Musul’a kadar uzanan bölge Fransa’ya; Akabe’den Basra Körfezi’ne kadar uzanan bölge ise Britanya’ya veriliyordu.
Peki bu gizli paylaşım anlaşması, dünya kamuoyuna kimler tarafından ve nasıl açıklanmıştı? 6-7 Kasım’da, Bolşeviklerin öncülüğündeki işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesinin ardından, Çarlık tarafından yapılan tüm gizli anlaşmalar dünyaya duyurulmuştu.
Anlaşma imzalandıktan 556 gün sonra, 23 Kasım 1917 tarihinde,İzvestiya ve Pravda gazetelerinde emperyalist paylaşım planı ayrıntılarıyla yayımlandı. Üç gün sonra, The Manchester Guardianda anlaşmayı yayımlıyor ve İngilizce konuşan dünya emperyalist planlardan haberdar oluyordu.
Bolşevikler ayrıca, Çarlık Rusyası’nın İstanbul ve Boğazlar hakkında yaptığı gizli müzakereleri de deşifre ediyordu.
Yayımlanan anlaşma, İttifak Devletleri açısından büyük bir utanç kaynağıydı. Çünkü anlaşma, 1915’te Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e verilen Arap Krallığı ve 1917’de Filistin’de Yahudilere verilen “anayurt” sözleriyle açıkça ihtilah içindeydi. Yanı sıra, emperyalistlerin Osmanlı’yı bölme planları ilk kez bu kadar açık bir biçimde dünya kamuoyunun gündemine giriyordu.
Anlaşmanın yayımlanmasının ardından, 1918 yılında Britanya ve Fransa, Suriye ve Mezopotamya’da “yerli” hükümet ve yönetimlerin kurulmasını destekleyeceklerini açıklamak zorunda kalıyorlardı. Yine, Milletler Cemiyeti tarafından oluşturulan “manda” sistemleri, Sykes-Picot’nun önüne geçiyordu -her ne kadar, manda sistemleri gizli anlaşma ile uyumlu olsa da.
New York Times gazetesi, Osmanlı topraklarının paylaşılmasını öngören Sykes-Picot Anlaşması’nın 100. yıldönümünde arşivden yeni bir harita çıkardı. Buna göre harita İngiltere ve Fransa’nın hazırladığı Sykes-Picot’un bir alternatifi.
Haberde dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından hazırlatılan haritayla birlikte,”1920’lerde sınırlar bu şekilde çizilseydi Ortadoğu kurtarılabilir miydi?” sorusu da yer aldı.
Wilson tarafından işadamı Charles Crane ve din bilimci Henry King’e talimat verilmesinin ardından çizilen haritada, Osmanlı’nın Constantinopolitan State, Smyrna, Kürdistan, Ermenistan, Mezopotamya, Suriye ve Türkiye olarak parçalara ayrıldığı görülüyor.
Sykes-Picot
1916 yılında imzalanan gizli Sykes-Picot anlaşması yüzüncü yılına girerken Irak daha derin bir kargaşa ve bölünmeye doğru sürüklenirken, kuzeydeki özerk Kürt yönetimi Bağdat’ı bağımsızlık ilan etmekle tehdit ediyor.
Irak İslam Şam Devleti (IŞİD) militanları Irak ve Suriye sınırını 2014 yılında buldozerle dümdüz ederek Sykes-Picot anlaşmasını tarihe gömme ve bölgenin tüm sınırlarını ortadan kaldırma niyetlerini de ilan etmişti.
IŞİD’in kaderi ne olursa olsun, Sykes-Picot projesinin merkezindeki Suriye ve Irak devletlerinin bütünlüğü tehlikede.
Aslında Orta Doğu’nun bugünkü sınırları, 16 Mayıs 1916’da Mark Sykes ve Francois George-Picot tarafından imzalanan belgede açıkça tanımlanmamıştı.
IŞİD’in sildiği Irak-Suriye sınırı büyük olasılıkla Sykes ve Picot tarafından çizilen meşhur “kumdaki çizgi”den bir kaç yüz kilometre ötedeydi.
Bu çizgi kuzeydoğuda İran sınırından, aşağıda Musul ve Kerkük ve çölü geçerek Akdeniz ve Filistin’in üst sınırına doğru uzanıyordu.
Bölgenin mevcut sınırları Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde ve Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda uzun ve karmaşık antlaşmalar, konferanslar ve çatışmalar sonunda belirlendi.
Ancak rakip iki sömürgeci gücün çıkarları ve acımasız hedeflerinin hakimiyetindeki Sykes-Picot’nun ruhu bu süreçte ve onu takip eden yıllarda 1956’daki Süveyş Kanalı krizine hatta daha sonrasına kadar hüküm sürdü.
Kürtlerin dönemi?
Gizlice sömürgeci paylaşımlara örnek teşkil eden Sykes-Picot anlaşması dış güçlerin kendi iradelerini dayattıkları, sınırlar çizdikleri ve yerel liderlikleri yerleştirdikleri, bölge halklarıyla ‘böl ve yönet’ oynadıkları ve kendi kazançları için diğerlerini harcadıkları bir çağın etiketi haline geldi.
Orta Doğu’nun miras aldığı düzende çeşitli ülkelerin sınırlarının etnisite, kabile, din ya da dil gözetmeksizin çizildiği görülüyor.
Çok sayıda azınlık grubu içinde barındıran ülkeler güçlü tek bir lider ya da güçlü bir merkezi hükümet olmadan yıkılmaya yatkın oluyor.
İlginç olan Sykes-Picot’nun mirasına açıkça saldıran iki tesirli güç şu an birbirlerinin boğazına sarılmış durumda; IŞİD militanları ve Irak ile Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler.
Her iki ülkede de Kürtler batılı koalisyon güçlerinin IŞİD’le mücadelede en etkili müttefikleri oldu. Oysa hem IŞİD hem de Kürtler bölge haritasını yeniden çizme kararlılığını paylaşıyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani BBC’ye röportajında “Bunu sadece ben söylemiyorum. Sykes-Picot başarısız oldu. Bitti.” diye konuşuyordu.
Barzani “Bölge için yeni bir formül bulunmalı. Ben bu yeni formülde Kürtlerin tarihi taleplerini ve bağımsızlık haklarını alacaklarından umutluyum” diyordu.
Barzani “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Irak devletinin oluşumunda acı tecrübeler yaşadık. Irak’ın bütünlüğünü korumaya çalıştık ama parçalanmasından biz sorumlu değiliz. Başkaları sorumlu. Irak’ı her yandan saran kaos ve sorunların bir parçası olmak istemiyoruz” diye de ekliyordu.
Barzani bağımsızlık dürtüsünün çok ciddi olduğunu ve hazırlıkların “tam gaz” ilerlediğini de vurguluyordu.
Irak’ta merkezi hükümetle ciddi müzakarelerin yapılması gerektiğini ve “dostça bir ayrılık” sağlanması gerektiğini söyleyen Barzani, bu olmadığı takdirde Kürtlerin tek taraflı olarak bir referandumla bağımsızlığını ilan etmesi gerektiğini anlattı.
Iraklı Kürtler, taleplerine sıcak bakmayan Suriye, Türkiye, İran ve Irak’la çevrelenmiş durumda.
IŞİD tehdidi altında Batılı güçlere her zamankinden daha fazla bağımlı olan Kürtler, Batılı müttefiklerinden Irak içinde kalma tavsiyeleri alıyor.
Iraklı Kürtler yakın zamanda resmi bir bağımsızlığa ulaşmasa da pasaport ve kendi para birimleri hariç, kendi sınırları içinde bir bayrak, uluslararası havaalanları, bir parlamento ve hükümet, kendi güvenlik güçleri bulunan bir varlık oluşturdular.
Bu anlamda haritayı yeniden çizmiş oldular. Kuzey Suriye’deki Kürtler de kendi kendine yönetim adı altında Türkiye ile sınırdaki bölgeyi kontrol ediyor.
IŞİD’in ise toprak kazanımları zirveye ulaştı.
Irak ve Suriye’deki kaos bunun kök salmasına izin verdi. Ancak Irak’ta Sunni Arap azınlığın ve Kürtlerin yabancılaştırılması ve Suriye’nin tehlikeli mehzepçi bir savaş içinde parçlanması henüz doğal sürecini tamamlamadı.
Konuşulmayan çaba, 20. yüzyılın mirasının bıraktığı sınırlar içinde farklı toplulukların yaşaması için formüller bulunup bulunamayacağı, insanları barındıracak yeni sınırların çizilip çizilemeyeceği ve bu kavramın nasıl belirleneceği üstüne.
Sınırların geleceği belirsiz
Lübnanlı Dürzi lider Walis Jumblatt “Sykes-Picot kesinlikle bitti. Ama şimdi her şey havada. Sonucun açıklığa kavuşması için uzun zaman gerekiyor” diyor.
Sykes-Picot anlaşması Osmanlı İmparatorluğu’na karşı destekleri karşısında İngilizlerin Araplara verdikleri özgürlük sözleriyle doğrudan çatışıyordu.
Anlaşma aynı zamanda ABD Başkanı Woodrow Wilson’un Osmanlı hakimiyeti altında yaşayan halkların knedi kaderini belirlemesi gerektiği yönündeki görüşüyle de zıt düştü.
Wilson’un dış politika danışmanı Edward House anlaşma hakkında İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’dan bilgi aldıktan sonra şunları yazmıştı:
“Bu son derece kötü bir anlaşma. Bunu Balfour’a da söyledim. Gelecekte savaşların üreyeceği bir bölge yaratıyorlar”.
BUGUN BU ANLASMAYI CANLANDIRMAK ISTEYEN EMPERYALIZM DESTEKLI GRUPLAR ..
PAK’ın ‘Sykes-Picot’ konferansı:
‘Kürdistan denizlere yetişmelidir’
Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK) Diyarbakır’da “Sykes-Picot’un 100. Yılında Kürt ve Kürdistan Sorunu” adıyla bir konferans düzenledi.
Liluz Otel’de düzenlenen konferansa PAK yöneticileri ile Kürdistan’ın dört parçasından birçok aydın, siyasetçi ve yazar katıldı.Avukat Sabahattin Korkmaz’ın moderaötürlüğünde gerçekleşen konferans, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Yürütme Konseyi Üyesi Dr. Ali Teter, Sofya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yaşar Abdülselamoğlu, Jeopolitik Uzmanı Roj Mamendi ve Dr. Ekrem Önen’in sunumlarıyla devam etti.
Yaşar Abdülselamoğlu konuşmasında; “Sykes-Picot ile Ortadoğu’da bütün suçları kendi üzerinden batıya bağlayan faktörler, bugün Kürdistan’ın Güneyi’nde Mesud Barzani gelin bu antlaşmayı ortadan kaldıralım dediği zaman, herkes bir kez daha Sykes-Picot’nun adını anmamaya, konuşmamaya başladı” diye belirtti.
Roj Mamendi ise, “Kürdistan denizlere yetişmelidir ve bunun için de ya Kürt koridoru ya da Kürt duvarı oluşturulmalıdır” dedi.
Daha sonra söz alan Dr. Ali Teter, “Kürdistan’ın bütün işgalci devletleri bu antlaşmaya karşı ama karşı değiller. Diyorlar ki ‘Bu anlaşma kafiranedir, bu dinsizlerindir, kolonyalistlerindir, emperyalistlerindir’ ama biz gelin bu sınırları kaldıralım ve kendi sınırlarımızı yapalım dediğimizde, ‘Hayır bu mukaddes bir antlaşmadır, Rabbel Alemin bunu göklerden indirmiştir’ diyorlar” dedi.
Son olarak söz alan Dr. Ekrem Önen, Rusların Sykes-Picot ile ilgili arşivlerini yorumlayarak, “Sykes-Picot’un İngiliz ve Fransızlar arasında yapıldığı biliniyor. Ancak gerçekte bu ittifak Ruslar’ın, İngilizler’in ve Fransızlar’ın arasında oldu. Ruslar anlaşmadan çekildikten sonra bu anlaşma açığa çıktı” diye konuştu.