‘Fedakârlık Olmazsa Devrim de Olmaz’

Mektubunuzu aldım. Sevindim. Benim için burada endişelenecek bir durum yok. Her ne kadar kavga olduysa da bizim onlarla bir ilişkimiz yok. Kavga hükümlüde oldu. Ben ise müşahadede yatıyorum.

Burada rahatım yerimde. Canım da sıkılmıyor. Bol bol kitap okuyorum. Tahliyeyi falan da düşündüğüm yok. Nasıl olsa bir gün tahliye olacağım….

Benim için önemli olan sizin durumunuz. Siz iyiyseniz ben de iyiyim demektir. Sen de çok iyi bilirsin ki fadekârlık olmazsa devrim de olmaz. Şairin dediğini gibi:

‘Seni yanmazsan/Ben yanmazsam/Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.’

Anneme, Bora’ya, Hamdi’ye selamlar.
Ya vatan ya ölüm.

Deniz Gezmiş.

13177642_10208515966528064_6146514482117886646_n

‘Hamdi bana Newsweek göndersin’
Baba,

O gün sen gittikten sonra baklavayı aldık ve Cihan’la kendimize bir güzel ziyafet çektik. Durumumuz iyidir ve rahatımız yerindedir. Bu konuda hiçbir endişen olmasın.

Burada bol bol kitap okuyorum. Başka bir isteğim de yok zaten. Yalnız Hamdi’ye söyle, haftalık Amerikan dergisi Newsweek’i her hafta postayla göndersin bana…

Anneme, Bora’ya, Hamdi’ye selamlar.

Deniz
———–
‘İngilizce makale tercüme ediyorum’

Baba,

Sana uzun süredir mektup yazamadım. Ben bildiğin gibi burada iyiyim. Beni merak etmeyin. Hatta sık sık gelmenize de gerek yok.

Burada bol bol kitap okuyorum. Şimdi birde İngilizce makale tercüme ediyorum. Şimdilik biraz yavaş gidiyor ama ileride hızlandıracağım.

Bora ne yapıyor. İyidir herhalde. Öyle tahmin ediyorum ki Hamdi derslerine çalışıyordur. Annem de tatilde olduğuna göre rahatınız iyidir.

Mektubu iadeli taahhütlü yolluyorum ki elinize geçsin. Geçen sefer Sağmalcılar’dan bir tane yollamıştım, almamıştınız.

Mektupla birlikte bir de resim yolluyorum. Burada çektirdim onu…

Mektuba son verirken annemin ve senin ellerinden öperim. Bora’ya ve Hamdi’ye selamlar.

Deniz Gezmiş
***

HAMDİ GEZMİŞ:

“İsviçre’ye gönderelim” teklifi

Bir gün evimize iki sivil gelmişti; belki Emniyet’tendi, belki MİT görevlileriydi. Babama kapıda kimliklerini ve silahlarını gösterdiler. “Yanlış anlamayın, konuşmaya geldik. İsterseniz bunları bırakalım” dediler.

Babam yine takibe geldiklerini sanıp, “Deniz hapiste, biliyorsunuz” dedi.

“Yok, biz başka bir konuyu konuşmak istiyoruz” dediler.

Bunun üzerine içeri buyur ettik; girdiler.

Annem, babam ve ben vardık. Oturduktan sonra, “Başbakanımız bu eylemlerden çok rahatsız, acaba bir çözüm bulabilir miyiz? Bunu görüşmeye geldik” dediler.

Başbakan, Demirel’di o dönem…

Merakla dinliyorduk.

Babam, “Biz de üzülüyoruz. Ben de evladımın ziyan olmasını istemem” dedi.

Bunun üzerine sivillerden biri, “Acaba yurtdışına gitse, Avrupa’ya, mesela İsviçre’ye gitse. Oradaki masraflarını devlet karşılasa…” diye ağız yokladı.

13138960_1044136872341304_6040639478486412791_n

Babam anladı teklifi:

“Tabii yurtdışında tahsil görmesini çok isterim. Burada canından olmasındansa dışarda okumasını en başta ben arzularım. Ama kabul eder mi, etmez mi, bilemem. Zor görünüyor” dedi.

Yine de bu teklifi abime ileteceğine söz verdi.

Adamlar sevinir gibi oldu.

“Başbakanımız önümüzdeki günlerde İstanbul’a gelecek. Bir olumlu cevap alırsak, hemen kendisine iletiriz. Gereken işlemlere başlanır” dediler.

Teşekkür edip gittiler.

Babam, bu teklifi abime iletti.

Güldü abim.

“Dalga mı geçiyorsun baba” dedi. Geçti.

Üzerinde bile durmadı.

O görevlileri gerçekten Demirel mi göndermişti; yoksa sonradan Demirel’e söylemek üzere kendi inisiyatifleriyle mi hareket etmişlerdi, bilemiyorum. Ama Demirel’in, o dönem ki eylemlerden rahatsız olduğu bir gerçektir.

#denizgezmiş