-Kobani’ye yapılan ABD yardımlarını destekleyen solcular-
EMPERYALİZME KARŞI OLUNMADAN DEVRİMCİ OLUNMAZ
“Emperyalizmle yolunu çakıştıran solcu kalamaz.”
“Türkiye soluna emperyalizm hoşgörüsü Türk milliyetçiliği üstünden değil, sol-liberalizm ve Kürt milliyetçiliği üstünden giriş kanalı bulmuştur.”
“ABD’nin havadan gönderdiği silahların kaynağı Barzani mi, Talabani mi? Herhalde bunu tartışmayacaktık, farklılıklar bunun üstünden açığa çıkmayacaktı. Solda farklılıkların emperyalizmin Kürt denklemine bir kez daha dahil olmasını olumlayıp olumsuzlamak üstünden çıkmasında şaşırtıcı bir şey yok.
Tartışma hakikiyse sonuç doğurur. Bir kez tartışıldığında hayat aynı yerde değildir artık. Emperyalizmin devreye girmesini olumlayanların oluşturduğu yelpaze “devrimci sürecin ilerlemesi”nden “pratik mecburiyet”e kadar gidiyor.
Ne biri ne diğeri hoşgörü beklesin! Emperyalizmi olumlayan, bedelini ödeyecek. Çaresi yok.
Bedel dediysem, yanlış anlamayın, kastım son derece basit: Emperyalizmi olumlamak soldan kopuş dilekçesidir.
TÜRKİYE’DE EMPERYALİZM ÖVGÜCÜLERİ İÇİN PABUÇ ÇOK DAHA PAHALI
Dilekçenin dilekçe olması için bir merciye verilmesi gerekir. Örnek olsun, Fransız Komünist Partisi Yugoslavya’nın emperyalizm tarafından parçalanmasına kayıtsız kalıp, sonunda NATO’nun Belgrad’ı bombalamasına destek ilan ettiğinde yazmış olduğu “dilekçe” herhangi bir merciye verilememişti. Çünkü Fransa’da FKP’yi emperyalizm yanlılığını ilan etti diye solun dışında tasnif edecek bir politik odak yoktu. Halen de yok!
Aklı başında marksistler bu rezaleti protesto edip eleştirdiler. Ama kökleri 19. yüzyılın büyük mücadelelerine uzanan, Nazi işgaline karşı Direniş’in bir numaralı partisini “artık sol değildir” diye damgalamak politik güce bakar ve böyle bir politik gücün olmaması da rastlantı değil, objektif durumdur. Fransa solunda anti-emperyalizmin üstünü örten bir milliyetçi damar her zaman var olmuştur. Komünist hareketin kökleri Birinci Dünya Savaşının sosyal-demokrat, emperyalizm yanlısı ihanetinin içinden de geçmiştir ve bu etkiyi özümsemiştir. Bugün de sosyal-demokratlaşan FKP’nin NATO’culuğun etrafından dolanıp hâlâ solculuk taslamasını mümkün kılan bir objektivitedir bu.
Türkiye’de emperyalizm övgücüleri için pabuç çok daha pahalı!
Yine yanlış anlaşılmasın, burada da niyetim efelenmek değil. Yalnızca “bizim objektivitemizden” söz edeceğim.
TÜRKİYE SOLUNA EMPERYALİZM SOL-LİBERALİZM VE KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ ÜSTÜNDEN GİRDİ
Bizim ülkemizde sol genetik yapısı itibariyle anti-emperyalisttir. Osmanlı sömürgeciliği ve cumhuriyet döneminin yayılmacılığı, Kürtlere yönelik baskıcı asimilasyon politikası ve Kıbrıs’ın işgali, Fransız emperyalizminin Fransız sosyal-demokrasisinde ve komünizminde uyandırdığı hoş tınıları yaratmamıştır. Sol Kürtlerin uğradığı zulme hep (altını çiziyorum hep) karşı çıkmıştır ve bunun tanıkları arasında Doktor Hikmet’le Şair Hikmet, Behice hanımla Deniz ve Mahir ilk ağızda sayılabilir.
Mustafa Suphi, Şefik Hüsnü, İsmail Bilen için de kimse kusura bakmasın, “Kürt sorununa ilgisizlik, kemalistlik, şovenizm” falan türü ucuz suçlamalar dayanaksızdır. Solda Kıbrıs konusunda düşülen hatalar süreklilik kazanamamış, kurumsallaşamamıştır. Bu başlıkta çok ısrar edenler solculuklarını Denktaş’ın arkadaşlığıyla değiştokuş ettiler. Solculuk verdiler, kontrgerilla eskilerinin sevgisini aldılar!
Türkiye soluna emperyalizm hoşgörüsü Türk milliyetçiliği üstünden değil, sol-liberalizm ve Kürt milliyetçiliği üstünden giriş kanalı bulmuştur. Yıllarca AB demokrasisinin üstün yanlarını dinlemedik mi! Solcular elbette ilke olarak anti-emperyalistti; ama bazen emperyalizm o somut durumun somut tahlilinde (bu da Leninizm oluyor!) olumlu bir etki yaratamaz mıydı?
Yaratamaz! Yanıt bu kadar basit. Ve nasıl içki şişede durduğu gibi durmuyorsa, emperyalizmi aklamak da “somut durumun somut tahlilindeki” gibi kalmayacaktır.
2003 ilkbaharında NATO uçaklarının Irak’ı bombalayışının Newroz’a denk getirilmesi rastlantı değildi. ABD daha önceleri kendisinin desteklediği Irak Baas’ından zulüm gören Güney Kürtlerine kol kanat geriyor, düşen bombalar köşeye kıstırılmış Kürt kitlelerinde Newroz kutlaması duygusu uyandırıyordu!
Orada durmadı. Barzani ve Talabani hareketleri emperyalizmin piyonu oldu. İlkine bir devletçik, ikincisine bölünmüş Irak’ın devlet başkanlığı hediye edildi. Sadece onlar değil, Irak Komünist Partisi’ne de işgal hükümetinde kültür bakanlığı verildi. O sıra Bağdat müzesi soyulmaktaydı!
Ne iyi ki, biz Türkiye’de Türkleri, Kürtleri ve diğer herkesi kapsayan ortak bir sol tanımına sahibiz. Musa Anter, Aziz Nesin kadar aydınlanmacı; Cigerxwîn, Nâzım kadar anti-emperyalisttir. Bütün kökenlerden solculuğumuzun genlerinde yüzü burjuva modernizmini aşmaya dönük bir aydınlanmacılık, kapitalist devletçiliğin ötesinde halka uzanan bir kamuculuk, milliyetçi değil anti-emperyalist vurgulu bir yurtseverlik ve emekçi sınıf karakteri var. Bunlardan herhangi biri yokmuş gibi davranan, “boşver işçi sınıfını” diyebilen, “okullar paralı olsun” diye saçmalayan, “şu zorunlu din eğitimine karşı çıkmayalım” diye gevşeyen ve “yahu bu Amerikan yardımı da hayat kurtarıyor” diye yolunu şaşıran soldan gider.
EMPERYALİZMLE YOLUNU ÇAKIŞTIRAN SOLCU KALAMAZ
İşçi sınıfını boşverene verilecek yanıt emekçi halkımızın dağları taşları aşan örgütlü mücadelesi olamıyor. Özelleştirmecilere alternatif olarak tıkır tıkır işleyen bir eğitim veya sağlık hizmeti gösteremiyoruz; eski Türkiye’nin meraklısı değiliz! Eski Türkiye’nin aydınlanmacılığıyla övünecek halimiz de yok…
Zaten bunlar mümkün olsaydı, solculuktan sapma gösterene sapma değil meczup denirdi. Kürt siyasi hareketlerinin emperyalizmden medet umma noktasına gelmelerini mümkün kılan elbette, emperyalizmin yarattığı çaresizlik halidir. Bu hal gerçektir, somuttur. Bu hal önemsiz görülemez.
Ama özetle Türkiye başka yere benzemez. Emperyalizmle yolunu çakıştıran solcu kalamaz.
“Ee nerden alsalardı silahı?” Bu, dünyanın bütün ezilenlerinin emperyalist ve sistem içi politikalara entegre edilmesini meşrulaştıracak olan sorudur.
Bizim sorumuz ve çağrımız açık: Çaresizliğin alternatifini aramak ve yaratmak isteyen var mı? Buyrun sosyalizm mücadelesine…
Ha denirse ki, ama sosyalizm gerçekçi değil, komünizm zaten ölmedi mi… Tartışmamız hakiki sonuçlar doğurmuş demektir.
Aydemir Güler