Halkın Sanatçısı Halkın Savaşcısı
Yılmaz Güney’in kaleminden kendi biyografisi…
Toptaşı Cezaevi 1979
1937 yılında Türkiye’de bir güney şehri olan Adana’nın Yenice köyünde doğdum.
Kürt asıllı topraksız köylü bir ailenin iki çocuğundan biriyim.
Annem dindardı, okuma yazma bilmezdi. Babam ise okumayı askerde öğrenmişti.
Babam 1976’dfa ben Kayseri Cezaevi’ndeyken öldü. Mezarını göremedim.
9 yaşımdan bu yana hayatımı çalışarak kazandım.
9 yaşımdan bu yana hayatımı çalışarak kazandım.
İlk işim dana gütmekti. Liseyi Adana’da bitirdim.
O yıllar Doruk adında bir sanat dergisi çıkarttım.
Sanata meraklıydım ve hikayeler yazıyordum.1955’te bir hikayemden ötürü takibata uğradım hakkımda dava açıldı.
1957 yılında , İstanbul’a, İktisat Fakültesi’nde öğrenim görme hayalleriyle geldim.
1957 yılında , İstanbul’a, İktisat Fakültesi’nde öğrenim görme hayalleriyle geldim.
Fakat devam edemedim.
1955 yılından itibaren devam eden mahkeme süreci sonuçlandı ve 7 buçuk yıl ağır hapis ve 2 buçuk yıl sürgün cezasına çarptırıldım.
Daha sonra temyiz üst mahkemesi kararı bozdu .
Daha sonra temyiz üst mahkemesi kararı bozdu .
Yeniden görülen mahkeme sonucu cezam 1 buçuk yıl ağır hapis ve 6 ay sürgün cezasına çevrildi.
Öğrenimim yarım kalmıştı. Önümdeki tek yol , kendimi hayatın okulunda, hayatın kabul ettiği ve dayattığı öğretmenler aracılığıyla eğitmekti. Öyle yaptım.Kitaplar, sinema, iş, cezaevi, acımasızlık, hayatın katı kuralları, baskılar, kahpelikler, yiğitlikler!, karşılaştığım zorlukları yenmek için direnmek ve kararlılık. Öğretmenlerimden biri ZORDUR.
1961 Mayıs’ında cezaeviyle tanıştım.1962 Aralık’ında cezam bitti. Muhafazakarlıklarıyla ünlü Konya cezaevine sürgüne gönderildim. Konya sınırlarından çıkamıyordum.
1961 Mayıs’ında cezaeviyle tanıştım.1962 Aralık’ında cezam bitti. Muhafazakarlıklarıyla ünlü Konya cezaevine sürgüne gönderildim. Konya sınırlarından çıkamıyordum.
Her akşam polise imza vermeliydim. En çok imzayı polis defterine attım;180 defa !1968 … Ve askere gittim.
1970 Nisan’ında döndüm: Hayatımdan çalınan 2 yıl…
1971 Mayıs’ında on binlerce aydın, sanatçı, yazar gibi ben de gözaltına alındım.
1970 Nisan’ında döndüm: Hayatımdan çalınan 2 yıl…
1971 Mayıs’ında on binlerce aydın, sanatçı, yazar gibi ben de gözaltına alındım.
Hakkımda hiçbir delil yoktu, sadece kuşku.
Bir hafta gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldım ama resmi olmayan bir emirle ve tehditle yine Nevşehir’e 3 aylığına sürgün edildim.
Bu kez polise imza gitmiyordum, polis beni dışarıdan kolluyordu.1972’de Mart’ın 16’sında devrimcilere yardım ettiğim gerekçesiyle tutuklandım, 10 yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldım.1974 genel affıyla serbest bırakıldım.
1974 Eylül’ünde bir cinayet olayına adım karıştı ve 19 yıla mahkum edildim.
Cezaevindeyken “Güney” adlı bir sanat ve kültür dergisi çıkarttım. 13 sayı sonra sıkıyönetimin tekrar gelmesi nedeniyle dergimiz kapatıldı ve hakkımda yazılarımdan ötürü 10 ayrı dava açıldı.
1974 Eylül’ünde bir cinayet olayına adım karıştı ve 19 yıla mahkum edildim.
Cezaevindeyken “Güney” adlı bir sanat ve kültür dergisi çıkarttım. 13 sayı sonra sıkıyönetimin tekrar gelmesi nedeniyle dergimiz kapatıldı ve hakkımda yazılarımdan ötürü 10 ayrı dava açıldı.
Suçum; “komünizm propagandası yapmak, milli duyguları zayıflatmak, halkı suç işlemeye teşvik etmek, suç sayılan fiilleri övmek ve devletin içte ve dışta itibarını sarsmak”. İstenen ceza toplamı; yaklaşık 100 yıl…
1981 Ekim’inde izinli çıktığım Isparta yarı açık cezaevine dönmedim.
1981 Ekim’inde izinli çıktığım Isparta yarı açık cezaevine dönmedim.
Sonra da yurtdışına çıktım.
1981 Ekim’ine kadar yaklaşık 12 yılımı çeşitli cezaevlerinde geçirdim.
Bu 12 yıl içinde ikisi yarı açık olmak üzere 15 cezaevi tanıdım.
Ülkemden ayrıldıktan sonraki ilk aylarda 3 davamın sonuçlandığını, sonuçta toplam 20 yıl ağır hapis, 7 yıla yakın sürgün cezası aldığımı öğrendim.
Öbür davalarım devam ediyordu, ancak hangisinden ne kadar ceza aldığımı bilmiyordum.
Ülkemden ayrıldıktan sonraki ilk aylarda 3 davamın sonuçlandığını, sonuçta toplam 20 yıl ağır hapis, 7 yıla yakın sürgün cezası aldığımı öğrendim.
Öbür davalarım devam ediyordu, ancak hangisinden ne kadar ceza aldığımı bilmiyordum.
( “Sürü” filminin senaryosunu tamamladığı İzmit Cezaevinde Yönetmen Elia Kazan’ın ziyareti, 1977)
“BİR DAĞ MEYVESİNİN KIRILMAZ ÇEKİRDEĞİ”
ve hiç kırılmadı…
“Bir dağ meyvesinin kırılmaz çekirdeği” aslında birçok kişi tarafından bilinmeyen Pütün soyadından gelse de Yılmaz Güney’e, onun 47 yıllık yaşamını tanımlıyordu.
1937’de Adana Yenice’de başlayan “Yılmaz” öykü, sinemayla, kitaplarla, direnişle, halkın kurtuluş sevdasıyla, çoğunlukla da demir parmaklıkların ardından yükselen kelimelerle ilerledi.
Varlık nedeni olarak tanımladığı “yazı” ve “sinema” “kavga adamı” Yılmaz Güney’in sonsuzluğa bıraktığı ışık oldu. İşte o yüzdendir ki Yılmaz Güney; biraz arka planda kalan ama hep aydınlanan soyadındaki gibi, bir dağ meyvesi oldu sinemaya ve edebiyata bıraktıklarıyla.
Bir dağ meyvesi gibi her dem taze, tüm karşı çıkışlara rağmen hep çekirdeği kadar sağlam …
(Isparta Cezaevi 1980-1981)
ve hiç kırılmadı…
“Bir dağ meyvesinin kırılmaz çekirdeği” aslında birçok kişi tarafından bilinmeyen Pütün soyadından gelse de Yılmaz Güney’e, onun 47 yıllık yaşamını tanımlıyordu.
1937’de Adana Yenice’de başlayan “Yılmaz” öykü, sinemayla, kitaplarla, direnişle, halkın kurtuluş sevdasıyla, çoğunlukla da demir parmaklıkların ardından yükselen kelimelerle ilerledi.
Varlık nedeni olarak tanımladığı “yazı” ve “sinema” “kavga adamı” Yılmaz Güney’in sonsuzluğa bıraktığı ışık oldu. İşte o yüzdendir ki Yılmaz Güney; biraz arka planda kalan ama hep aydınlanan soyadındaki gibi, bir dağ meyvesi oldu sinemaya ve edebiyata bıraktıklarıyla.
Bir dağ meyvesi gibi her dem taze, tüm karşı çıkışlara rağmen hep çekirdeği kadar sağlam …
(Isparta Cezaevi 1980-1981)
Kayseri Cezaevinde Bir Gardiyanla
Toptaşı Cezaevi 1979…mahkumlara konuşma yaparken..
Eğer vatan, yalnızca sermayenin vatanıysa, orada emekçi yoksul
Halka, işçiye, köylüye yaşama şansı yoksa, elbette bana da yaşama hakkı olmıyacaktır. Bizim yerimiz mutlaka zindanlar olmalıdır.
Fakat şu gerçeği kimse aklından çıkarmamalıdır.
Zindanları yaratan emek, belki birgün o zindanları yıkacaktır.
Benim kişisel dileğim şudur..
BARIŞ VE KARDEŞLİK…YILMAZ GÜNEY
(Selimiye Cezaevi 1972-1974)
Halka, işçiye, köylüye yaşama şansı yoksa, elbette bana da yaşama hakkı olmıyacaktır. Bizim yerimiz mutlaka zindanlar olmalıdır.
Fakat şu gerçeği kimse aklından çıkarmamalıdır.
Zindanları yaratan emek, belki birgün o zindanları yıkacaktır.
Benim kişisel dileğim şudur..
BARIŞ VE KARDEŞLİK…YILMAZ GÜNEY
(Selimiye Cezaevi 1972-1974)