Kontrgerillanın kanlı provokasyonu: 6-7 Eylül

10660173_949236598439336_8594088012760620328_nAKP’nin demokrasi kahramanı Adnan Menderes ve partisi DP tarafından tertiplenen, Rum ve gayrimüslim yurttaşları hedef alan 6-7 Eylül olaylarının üzerinden tam 59 yıl geçti. 59 yıl önce yaşanan saldırıların ruhu şimdi AKP ile yaşıyor.

Bundan 59 yıl önce İstanbul’da yaşayan gayrimüslimler bir yalan haberle hedef haline getirildi. Dışişleri yetkilileri Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ederken Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı haberinin yayılması üzerine, 6 Eylül 1955’te ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıktı.Gerçekte, bahçeye atılan küçük çaplı bir patlayıcı, binanın iki camını kırmıştı.İstanbul Ekspres gazetesi daha olay gerçekleşmeden iki saat önce, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskısını yaptı. Tirajı 20 bin civarında olan gazete 6 Eylül’de 290 bin bastı.Bunun için önceden kağıt stoğu yaptığı iddia edildi.Yalnızca İstanbul Ekspres gazetesi değil Cumhuriyet, Tercüman, Milliyet, Sabah aynı manşetlere yer verdiler. Camilerde Rumlar’a karşı kışkırtıcı vaazlar verildi ve düğmeye basıldı.

6-7 Eylül’de neler yaşandı?
6 Eylül’de saat 13.00’da devlet radyosundan duyurulan, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bombalı saldırıya uğradığı haberi, İstanbul’daki Rumları hedef alan saldırının fitili olarak ateşlendi.

64678u.jpg

Dönemin istihbarat örgütü MAH’ın hizmetinde çalışan İstanbul Ekspres gazetesi tarafından yapılan ikinci baskıda, haber manşetten verildi. Normalde 20-30 bin civarında tiraj yapan gazetenin ikinci baskısı, o dönemin teknik koşullarında hiç de kolay olmayan bir sayıda, 290 bin adet basılmıştı ve bu gazete Kıbrıs Türktür Cemiyeti tarafından dağıtılmıştı.

Böyle bir kurgu ile fitili ateşlenen saldırı “tesadüfen” kamyonlarla İstanbul’u gezmek için getirilen güruh tarafından gerçekleştirildi. Tesadüfün boyutu öyle noktalardaydı ki, kamyonlarla istanbul’u gezmeye gelen güruhun elinde tek tip sopalar ve baltalar bulunuyordu.

6-7-eylul-olaylari.jpg

Rumlara ait olduğu önceden tespit edilerek duvarları kırmızı haçlarla işaretlenmiş, tabelası yabancı dille yazılmış, Tünel’e kadar uzanan güzergâhta bulunan tüm mekânlar yağmalandı. Ev ve işyerlerine giren güruh içerisinden kimi yağmacılar “cana zarar verilmeyecek, sadece mala zarar verilecek” diye bağırıyorlardı.

(İstanbul Ekspres gazetesi daha olay gerçekleşmeden iki saat önce, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskısını yaptı. Tirajı 20 bin civarında olan gazete 6 Eylül’de 290 bin bastı.)

10668443_10204143079550124_509550683_nKomünistler suçlu ilan edildi
Olayların hemen ardından basında önce, “halkın duygusal tepkisi”, “milli galeyan” gibi ifadeler yer alırken kısa bir süre sonra ağız değiştirilerek, hiçbir delile dayanmadan “komünistler” günah keçisi ilan edildi. Emniyetteki dosyada adı yer alan elli solcu aydın tutuklandı. Aceleyle hazırlanmış suçlular listesinde çok önceden ölmüş olanlar ve askerliğini yapmakta olanlar da vardı. Aydınlar 5 ay cezaevinde tutulduktan sonra beraat ettiler.

İlk gün, gelişen ve yayılan olaylara dair hükümetten herhangi bir açıklama yapılmazken gece yarısı sıkıyönetim ilan edildiği duyuruldu. Ancak sabahın erken saatlerinde sıkıyönetim kaldırıldı ve ikinci günün akşamı tekrar sıkıyönetim ilan edildi. Ordu olayları izledikten sonra ancak ikinci günün sonunda kalabalığa müdahale edip dağıttı ve olaylara son verdi.

takq24.jpg

Kapitalistleşmenin yolu yağma
6-7 Eylül olayları, milli burjuvazi yaratma düşüncesinin en keskin şekilde ortaya konmuş hali olarak hatırlanmaya devam ediyor. Kıbrıs tartışmaları üzerinden Rum vatandaşlar hedef olarak gösterilirken, olayların ardından asıl amacın azınlıkların tasfiyesi olduğu anlaşılır. Evleri ve işyerleri yakılıp yıkılan, kendileri şiddete maruz kalan gayrimüslim yurttaşlarımızın geride bıraktığı işyerleri çabucak müslüman iş adamlarına verilirken, özellikle İstanbul’daki gayrimüslim sermaye tasfiye edilmiş oluyordu. Yağmalanan işyerlerinin sadece yüzde 59’unun Rumlara ait olması yaşanan olaylarda sadece Rumların hedef alınmadığı ve gayrimüslimlerin tasfiyesi için uğraşıldığı görüşünü destekliyor. Özellikle saldırganların ellerinde listelerle gezdikleri göz önüne alınırsa bu sistematik saldırıda topyekün bir tasfiyenin amaçlandığı daha net anlaşılıyor.
1942’de yürürlüğe giren Varlık Vergisi, gayrimüslimlerin ekonomideki hakimiyetine son vermek açısından önemli bir adım olsa da 6-7 Eylül’de yaşananlar, çok daha ciddi bir tasfiye operasyonu anlamına geliyor.

İstanbul’daki saldırıda 74 kilise, 1 havra, 8 ayazma, 3 manastır, 3584’ü Rumlar’a geri kalanı Ermeni, Yahudilere ait 5583 işyeri yağmalanır ve yıkılır. İzmir’de ise 14 ev, 6 dükkan, 1 pansiyon, Katolik Kilisesi, İngiliz Kültür Evi talan edilir ve yakılır. İstanbul’da 200 civarında tecavüz olayı gerçekleşir. 3 kişi ölür, 30 da yaralı tespit edilir. İzmir’deki saldırılarda ise 57 kişi yaralanır. İstanbul’da ve İzmir’de olaylardan hemen sonra örfi idare (sıkıyönetim) ilan edilir.Celal Bayar’ın, İstiklal Caddesi’ndeki hasarı görünce, etrafındakilerin duyacağı bir sesle İçişleri Bakanı Namık Gedik’e “Galiba dozu kaçırdık” dediği olaylarda 11 kişi hayatını kaybetti. Helsinki Watch örgütünün bir raporuna göre ise ölenlerin sayısı 15 olarak kayıtlara geçti.Tahribat eş zamanlı olarak İstanbul’da Rumların yoğun olarak yaşadığı diğer semtlere; Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Balat , Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek’e kadar uzanmış hatta Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy’de de meydana gelmiştir.Olayların ardından, Türkiye’de yaşayan binlerce Rum, Türkiye’den göç etti. Nüfus mübadelesi sonucunda 1925 yılında yaklaşık 100.000’e düşen İstanbul’daki Rum nüfus, 2006 yılında 2.500 kişiye kadar düştü.

Özel Harp Dairesi (ÖHD) başkanı, Genelkurmay İstihbarat başkanlığı ve Milli Güvenlik Kurulunda üst düzey görevlerde bulunmuş emekli Tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun gazeteci Fatih Güllapoğlu’na söyledikleri:

“Bak ben sana bir örnek daha vereyim. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı. Eğer Ö.H.D. olmasaydı, o harekât, yani iki harekât da o kadar başarılı olabilir miydi? (…) Adaya, bankacı, gazeteci, memur görüntüsü altında Özel Harp Dairesi elemanları gönderildi ve bu arkadaşlarımız, adadaki sivil direnişi örgütlediler, halkı bilinçlendirdiler. Silahları 10 tonluk küçük teknelerle adaya soktular. Sonra 6-7 Eylül olaylarını ele al…

-Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı?

-Tabii. 6-7 Eylül de, bir Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?

-E, evet Paşam!…”

(“Türk Gladio’su İçin Bazı İpuçları,”Tempo Dergisi, S. 24, 9-15 Haziran 1991)