Bir Alevi’den Demirtaş’a Açık Mektup

Birkaç oy daha fazla alabilmek için; Alevi, Gezici ve solcuların yanından ayrılmaz, onları dilinden düşürmez oldun. Bu Alevi aşkı ne vakit cemre düşürdü gönlüne başkan?
Cumhurbaşkanlığı adaylığından sonra ettiğin lafları da, çok önemsiyordum bu yüzden. Ama konuştukça, hayal kırıklığı yaşadım. Daha evvel yaptıkların ve söylediklerinle değerlendirmek gerekir seni. Bizde bir laf var; “kişinin iştir ayinesi, lafa bakılmaz” diye.

Bu cumhurbaşkanlığı adaylık sürecinde çok değiştiğini düşünüyorum. Zamanında ettiğinle şimdi söylediğin arasında uçurum var. Bugün söylediğinle dün söylediğin, bugün yaptığınla dün yaptığın uymuyor birbirine; bu da seni samimiyetsiz biri yapıp çıkarıyor. Birkaç oy daha fazla alabilmek için; Alevi, Gezici ve solcuların yanından ayrılmaz, onları dilinden düşürmez oldun. Bu Alevi aşkı ne vakit cemre düşürdü gönlüne başkan?

Bak birkaç örnek vereyim de anla:

1)Alevi ülkesi Lazkiye’yi ilhak etmek mi? Hatırlar mısın bundan yaklaşık bir yıl önce, El Nusra ve İŞİD Lazkiye’ye girip oradaki 300’e yakın Alevi’yi keserek katlettikten tam bir hafta sonra, “Kürdistan Lazkiye’yi de içine alırsa Kürtlerin büyük bir sorunu ortadan kalkar, denize ulaşırlar” demiştin.

Herkes senden Alevi katliamına karşı bir tavır sergilemeni beklerken, sen, düşmüş olan Keseb’in bu durumundan faydalanıp, açık denizlere ulaşma hayalleri kuruyordun. Göz bebekleri, çukurlarından oyulmuş vaziyette cesedi yerde yatıyorken Ahra kızın, sen yine sadece Kürtleri düşünüyordun ve Kürtlerin büyük sorunu olduğunu iddia ettiğin sıcak denizlere ulaşmaktan bahsediyordun ve bunu yeni katliam yaşanmış Alevilerin topraklarının ilhakı üzerinden kurguluyordun? Hiçbir Kürdün yaşamadığı Lazkiye’yi ilhak etmekten bahsediyordun. Bu yüzden bugünkü Alevi açılımın bana hiç samimi gelmiyor. Bu samimiyetsizliği çevrendeki hipnozlanmış kaplumbağa misali hareket eden ‘Aleviler’ göremiyor diye, diğer tüm Aleviler de göremiyor mu sanıyorsun?

2)Gezicilerle işim olmaz diyordun: Şimdilerde ‘Gezi de Gezi’ deyip duruyorsun. O Gezi’de kaç tane çocuk-genç öldürüldü, yüzlercesi yaralandı, tüm ülke ayağa kalkmıştı; sen yoktun ortalıkta. Bir gün görmedik seni alanlarda. Onlarca milletvekili hatta genel başkanlar bile gördü bu Gezi, bir seni görmedi. Hayırdır?

Bugün ağzından düşürmediğin Gezi direnişi sırasında sen neredeydin? Gezi sürecine dahil davaların hiçbirinde esamen okunmazken, birden bire seçim arifesinde mahkemelerde boy göstermeye başlaman da, hiç hoş değil ve çok samimiyetsiz. “Ağaçtan devrim yaptık” diyorsun da, biri de çıkıp sana sormaz mı; “Hoop hemşerim, Gezi için dediklerini unutmadık, o kadar da salak değiliz. Bizi yanında, çeperinde pervane dönen ‘solculara’ benzetme” diye? Sahi ne demiştin Gezi için o vakit: “Bu şekilde hükümeti devirecek, darbeye doğru götürecek bir halk hareketi çıkarabilir miyiz? Ya da bu halk hareketini darbeye kanalize edebilir miyiz?’ böyle bir arayış vardı.

Bu yüzden de Gezicilerle aramıza mesafe koyduk, Gezicilerle birlikte olamayız.” – “Bizim ırkçılarla, ulusalcılarla, oradaki milliyetçilerle birlikte hareket etme gibi bir durumumuz olamaz. Tabanımız bu konuda dikkatli, duyarlıdır. Kesinlikle onlarla ortak eylem, etkinlik içerisinde olmaz bizim tabanımız.” Direniş sırasında Gezi için bu lafları söylemiş sen, nasıl oluyor da bugün her ağzını açtığında Gezi Direnişimiz teranelerinde bulunabiliyorsun? “Gezi’de Erdoğan’ı ben kurtardım” diyen birinin politik yaklaşımlarını tereddütsüz, sorgusuz sualsiz kabul eden biri olarak sen, nasıl bugün Gezi’den bahsedebiliyorsun sahi? Bu yüzden bugün söylediğin bu Gezi lafzı bana hiç samimi gelmiyor. Senin Ağaçtan devrimin de emperyalizmin kâğıttan kaplanına benziyor velhasıl.

3) Kürtler ÖSO’ya katılmalıdır:Hatırlar mısın, senin başkanı olduğun partinin milletvekili ve bu siyasetin önemli isimlerinden biri olan Ahmet Türk, ABD’li yetkililerle görüşmek üzere gittiği ABD’de PYD’nin de ÖSO’ya katılması gerektiğinden bahsetmişti ve o dönem için henüz Kürtlere bulaşmamış olan bu katil çeteler, binlerce Alevi katletmişti? Kurşunla Alevi öldürmenin yasak olduğu, Alevi’nin ancak kesilerek öldürülmesi gerektiğini belirten kurallara sahip bir çete ile ortaklaşmak gerektiğini salık veren bir partinin genel başkanı olarak, seni bugün nasıl samimi bulalım be Demirtaş? Hem o buluşmada açığa çıktı ki, BDP ve ABD senatosu ve ABD’li çeşitli resmi kurumlar her yıl düzenli olarak gizli istişari görüşmeler yapmaktadırlar. Bunu Ahmet Türk’ün kendisi söylemişti.

Sahi her yıl ABD resmi makamlarıyla BDP’nin, dolayısıyla bugün HDP’nin düzenli görüşme yapıyor olmasını hazmedebilecek kadar geniş mideli HDP içindeki “sosyalistler”in bir yerleri şişmiyor mu acaba? Gerçi bugün de öğrendik ki, ABD’nin Ortadoğu’daki tahakkümünü en iyi organize eden birimi olan Adana/İncirlik ABD konsolosluğuyla her yıl Diyarbakır’da ortak iftar organize ediyormuşsunuz. Ne diyeyim, Allah kabul etsin!

4) Dersim ihanetini unuttun mu?:Sayın başkan, geçen gün Alevi Dernek temsilcileriyle yapmış olduğun toplantıda, “Seçimlerde Alevilerin her kime kullanırlarsa kullansınlar, kullanacakları oylara ve tercihlerine saygılı olacağını” ifade ettin. Bu da hiç samimi gelmedi bana; tam bir seçim yatırımı, burjuva siyaseti kokuyor. Daha evvel hatırlarsan, en son genel seçimlerden sonra, tamamı Alevi olan Dersim’den milletvekili çıkaramadığınız için, Dersimlilere söylemediğinizi bırakmadınız. Bizzat sen başkan, “Dersim ihanetini unutmayacağız” diyerek Dersimlileri ihanetçi ilan etmedin mi? Ahmet Türk, “ Bu ayıp da Dersim’e yeter” diyerek, Dersimlileri ayıp bir şeyler yapmış bir toplum olarak yaftalamadı mı?

En yetkili gazetelerinizde Dersimliler, “analarının tecavüzcülerine aşık, celladına aşık, Stockholm sendromlu, düşürülmüş aşağılık kişilikler” biçiminde tanımlanmadı mı?

Şimdi söyle Demirtaş, ben sana nasıl inanayım? Alevilerin tercihlerine saygılı olacağın yönündeki beyanatı nasıl samimi bulayım?

5) 17 Aralık çözüm sürecine yönelik bir darbe girişimidir:Hani ‘bağlamadan başka bir şey çalmıyor’ diyerek, hırsızların korkulu rüyası olacağını ulu orta çığırıp duruyor ya dalkavuk solcular. Bu da neresinden tutarsan samimiyetsizlik akan bir beyanat. Hatırla, bu ülkenin en büyük yolsuzluk ve rüşvet pisliğinin ortaya döküldüğü 17 Aralık Operasyonu’nda, bu pisliği yapan AKP’ye destek çıkmıştınız ve önderliğiniz “Bu, çözüm sürecini baltalamak için gerçekleştirilmiş bir darbe girişimidir” demişti ve bizzat sen de “bu konuda net bir mesaj vermiştir, doğru bir tespit” diyerek kabullenmiştin. Şimdi söyle be başkan, bağlamadan başka bir şey çalmayacağını bilen biri olarak ben, çalıp çırpanlara göz yummayacağına ya da çözüm süreci zarar görmesin safsatası yüzünden soyup soğana çevirenleri aklamayacağına nasıl inanayım?

6) Reyhanlı Meselesinde hükümetin yanında yer aldınız:Sonra bir Reyhanlı olayı vardı. Hani AKP politikaları nedeniyle Suriye savaşının Türkiye’ye sıçramasını temsil eden ve AKP’nin beslediği çetelerin yaptığı çok açık olan katliam. Ülkenin tüm solcuları ve demokratları tek yürek olmuş, bu katliamın sorumlusu AKP’den hesap sorma niyetindeyken, siz yine hükümetin yanında olduğunuzu açıklamıştın. Erdoğan sorumlusu olduğu bu katliamdan sonra, meydanlara çıkıp, “benim 53 Sünni vatandaşım öldü” diyerek Alevilere bir kez daha nefret kusmuşken, sen şunu diyordun: “Türkiye’ye yönelik bu saldırı, sivil yurttaşlara yapılan saldırılarda öncelikli olarak hükümeti eleştirmek yerine birlik olmamız gerekir. Biz bu saldırılara karşı hükümetin yanında yer alacağız”. Şimdi çıkıp, solcu, demokrat, AKP karşıtı olduğuna dair naralar atmanda hiçbir samimiyet kırıntısı yok desem, cevap verebilecek misin?

7) Diyanet İşleri Başkanlığı’na destek vermiştin: Samimiyetsizliklerinin hangi birini anlatayım, yaz yaz bitmiyor. Cumhurbaşkanlığı ‘vizyon’ toplantısında yaptığın açıklamalar da hiç inandırıcı değildi. Mesela “Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın” diyorsun ama bunun Alevilerin gözünü boyamak için, öylesine söylenmiş bir laf olduğunu anlamamak için aptal olmak lazım lakin biz aptal değiliz sayın Demirtaş. Diyanet işleri Başkanlığı umurunda değil ve hatta kaldırılmasını bile istemiyorsun.

Hatırla, fazla değil bundan bir iki yıl önce AKP’nin meclise sunmuş olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı yasasına ilişkin senin başkanı olduğun parti, AKP’ye destek sunmuş ve bu yasaya evet oyu vermişti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmaması için destek oyu vermiş biri olarak, bugün hangi cüretle bizlere Diyanetin kaldırılması gerekir diyorsun? Zaten bozuk ve gerici olan eğitim sistemini daha da gericileştirmek ve mollalar yetiştirmek üzerine kurgulanmış 4+4+4 gibi AKP tarafından dizayn edilmiş yasalara evet oyu vererek, Alevi ve ilerici düşmanı, gerici bir neslin okullarda yetişecek olmasına önayak oldunuz.

Şimdi söyle başkan, tüm bunlar orta yerde dururken, bu konuda takındığın tavır ortadayken, hangi yüzle diyanet kaldırılsın diyebiliyorsun?

8) O kadar demokratsınız ki Sevan Nişanyan’ı bile pişman ettiniz: Yine aynı konuşmanda sürekli ‘tek tipçi dayatmalara karşı’ olduğunu söylüyordun. Her türlü tekçiliğin son bulacağından bahsediyor ve her üç cümlenden birinde demokrasi diyordun. Biliyorum ki, biri ne kadar çok cesur olduğundan bahsediyorsa, onun cesaretle ilgili bir sıkıntısı vardır. Cesur olmayan biri ancak bu kadar sıklıkla cesur olduğundan bahseder. Şimdi senin durumunda buna benziyor. Her fırsatta demokrasi de demokrasi lakırdıları.

Düşünmeden edemiyorum, birinin bu kadar demokrasiden bahsediyor olması; onun demokrasiye uzak oluşundan mı kaynaklı acaba? Derken cevabı buluyorum, evet. Sürekli tek tipçi dayatmalara karşı olduğunu söyleyen sen ve temsil ettiğin politik eğilim, her fırsatta insanlara bir tek tipçilik dayatmıyor mu?

Türkiye’nin en iyi dilbilimcisi ‘fukara’ Sevan Nişanyan bile sizin bu tek tipçi baskınızdan ve antidemokratik tutumunuzdan nasibini almadı mı? Yaptığı tek şey, diğer tüm dilbilimci bilim insanları gibi; Zazacanın Kürtçenin bir lehçesi olmadığını söylemekti, adama söylemediğinizi bırakmadınız. Sonra bu konuya dair, sizin temsil ettiğiniz siyasi çevre tarafından gördüğü baskılar nedeniyle bu konuya dair yazmaktan-çizmekten vazgeçti ve “bunu söylediğiniz zaman linç edilebilirsiniz… gökyüzü tepeme yıkıldı diyebilirim… dünyanın en tehlikeli meselesi gibi” şeyler söyleyerek elini eteğini çekti.

9) Dünyanın merkezinde Kürtler var:Kürt’le yatıp, Kürt’le kalkıyordunuz, tüm metinleriniz Kürt’le başlayıp Kürt’le bitiyordu. Hatta o kadar ki; bir gün Kürt ulusalcısı bir arkadaşıma yazdığınız bir metindeki Kürt ibarelerini çıkarıp yerine Türk yerleştirerek metni okuduğumda, bana, “Bu Türk ırkçılarının elinden ne yapacağız?” demişti. Tarihin ilginç bir cilvesi, tehlikeli bir ironisi ve bize acı bir tebessüm ettirecek şey bu olsa gerek. Neyse, diğer tüm ulusçular gibi dünyanın merkezine siz de Kürtleri koymuşken, ne oldu da birden gözünüz açıldı ve Kürtlerden başkalarının da olduğunu fark ettiniz?

Bu ani değişimler hiç inandırıcı değil ve çoğu zaman tehlikelidir. Bu, klasik burjuva siyasetçi aldatmacası. Seçim öncesi bir anda söylemde değişim sağlayarak, her kesime aynı hassasiyeti gösteriyormuş kurnazlığı bu. Ne çabuk mazlum bir halkın temsiliyetinden kurtuldunuz da, böyle burjuva siyaset oyunlarıyla halkı hipnotize etmeye başladınız? Ne zaman düşmanınıza bu kadar benzemeye başladınız da fark edemedik? Bizim mi gözlerimiz kördü, yoksa siz mi çok hızlısınız? Hiç anlayamadık…

10) Ak-İt gazetesi BirGün’den daha mı fazla saygıyı hak ediyor?:Sonra şu BirGün Gazetesi meselesi var. Hani muhabir sana gayet normal bir soru sormuştu da, Ak-İt gazetesi muhabirini saygıyla dinleyip, önemseyerek cevap vermiş olan sen, aynı hassasiyeti ve sevecenliği buna göster(e)memiştin.

Bir Gün muhabirine iğneleyici bir edayla, gazetenin adını bir kez daha sorup, sonra toplantıya gelen şakşakçı takımına kahkahalar attırmıştın. Dün BirGün gazetesini arayıp, ‘böyle bir yaklaşımının olmasının mümkün olamayacağını’ belirtmişsin. Muhabire alaycı bir dille söylediğin “Bir Gün’dü değil mi, peki” biçimindeki yaklaşımının, ‘alaycı olmadığını’ söylemişsin ve ‘salondaki gülmelerin yersiz olduğunu’ belirtmişsin.

Ama görüntüleri izleyen herkes gördü ki, gazetenin adını zikrederken suratına yapışmış o alaycı üslubun kendini her yerinden ele veriyordu. Kaldı ki alaycı olmadığını ve gülenlerin yersiz bir davranışta bulunduğunu söylemişsin ama videoyu bir daha izlediğimde gördüm ki, soruyu sorduktan sonra sen de gülüyorsun ve “cık cık cık” çeker gibi başını sallıyorsun.

Kısaca Demirtaş, hiç samimi değilsin ve yaptığın her olumsuz hareketi, söylediğin her olumsuz lafı, köhnemiş bu sistemin siyasetçileri gibi sonrasında yalanlamayı tercih ediyorsun. Tayyip’le ne çok ortak noktan varmış meğer. Gezi’ye darbe girişimi diyen iki liderden biri Tayyip diğeri sensin. 17 Aralık’a darbe girişimi diyen iki lider yine sen ve Tayyip. AKP hükümetini aklama adına uydurulmuş paralel devlet lügatini kullanan iki liderden biri sen, biri de Tayyip. Daha fazla ortak nokta aramak istemiyorum, çünkü biliyorum ki aradıkça bulacağım ve üzüleceğiz, hiç gerek yok.

11) Kardeşliğin İslam olanı makbuldür:Yazmakla bitmez. İslam kardeşliği referansınız var mesela Amed Newroz’unda okunan bildiride. Hani Alevi ve Ermenilerin katledilmesi üzerine kurulu bir Türk-Kürt İslam kardeşliği. Öve öve bitiremediğiniz İslam kardeşliği. Sonra HDP’nin şeriatçı parti meclis üyesi var, Hüda Kaya. Alevilere olan kinini her fırsatta kusuyor. Gazeteniz Gündem’de geçen hafta yazısı çıkan. Hani şu Başbağlar katliamını Alevi ve solcuların yaptığını iddia edip, Alevi ve solcuların Başbağlar’dan özür dilemesi gerektiğini ifade eden yazıyı yazan zat. Bir de Altan Tan vardı değil mi şeriatı savunan partinizde.

Parti Meclis üyeleriniz arasında da çokça bulunuyor bunlardan. İlerici parti(!) böyle bir şey olsa gerek. Hazır aklıma gelmişken, ilerici, dayatmaya ve tek tipçiliğe karşı olduğunu iddia ettiğiniz partiniz, İslam Konferansı düzenledi değil mi? Kurandan sure ve ayetlerle açılışı ve kapanışı yapılan konferans. Bir de sivil Cuma eylemleri örgütleyerek kitlenizi ibadete ve islam’a yönlendirme çabalarınız oldu sanırım bu arada.

Bir de Gezi eylemleri sırasında sadece bir gün ve sadece 24 kişiyle Amed’de basın açıklaması yapan siz; “peygamber efendimiz(sav)in doğumu şerefine” diye adlandırdığınız kutlu doğum haftası etkinliğinize aynı Amed’de 1 milyondan fazla kişi topladınız. Haremlik selamlık düzenine göre kadın ve erkekleri ayrı ayrı konumlandırdığınız organizasyonunuzda, yüzlerce şeriat bayrağı dalgalanıyordu. Yani bugün bize çizdiğiniz laik, ilerici, demokrat, solcu profiliniz ile gerçekliğiniz arasında dehşet bir zıtlık var başkan! Daha samimiyetsizliğine dair çok şey yazacaktım ama sayfalarca sürer. Mektubu da fazla uzun tutmamak lazım.

Son olarak şunu söylemek isterim; bugün, yetmez ama evetçilerden, liberallere, yandaş basından, senin deyiminle paralellere, onlardan diğer şeriatçılara kadar bütün bu sistem medyası seni yağlıyor, ballıyor, şişiriyorsa bir durup düşünmen lazım. Fidel’in bir lafı var; “eğer düşmanın seni ödüllendiriyorsa sende bir bit yeniği vardır” diye. Hayırdır, bayram değil seyran değil, bu enişteler seni neden öpüyor Demirtaş, hiç düşündün mü? Kâhtalı Mıçı edasıyla “bu CHP’yi şöyle parçalayacağız, böyle yerle bir edeceğiz” diyen SSÖ’nün durumunu hatırlıyorsun değil mi? Şimdilerde ortalıkta görünmüyor. Seni pohpohlayan bu ekip, zamanında onu da pohpohlamıştı. Garibim gaza gelmiş, CHP’ye saydırıp duruyordu. CHP oylarını parçalayıp Erdoğan’ın elini güçlendirmek için kurgulanmış bir oyunun piyonu oldu o da hemen, bilerek ya da bilmeyerek. Şimdi sıra sende gibi görünüyor.

Kürtleri bir yana (AKP’ye) bırakıp, Alevi ve sol oylara oynaman isteniyor, aman söylemedi deme. ‘Ama bunu yapmazsam süreç bu durumdan zarar görür’ diyorsan, sen bilirsin. Ne de olsa tarihin gördüğü ilk Truva atı da bu topraklardan çıktı. Mektubumu burada sonlandırmak durumundayım. Güzel ve eşit günlere bizi götürecek bir politik araç bulma umuduyla!