Kod Adı :Ebu Ammar
75 yaşında ölen Filistin lideri Yaser Arafat onlarca yıldır, bağımsız Filistin devletini kurma mücadelesine liderlik ediyordu.
Arafat, Filistin davası mücadelesine gençlik yıllarında başladı
Filistin lideri, 2001 Aralık ayından hayatının son günlerine dek İsrail güçleri tarafından Batı Şeria’nın Ramallah kentindeki karargahında kuşatma altında tutuluyordu.
İsrail hükümeti bu kuşatma sırasında karargahın büyük bölümünü yerle bir etti, hatta zaman zaman Arafat’ın öldürülebileceği ya da sürgüne gönderileceği iddiaları gündeme geldi.
Arafat’ın hayatında İsrail hükümeti ile bu gibi mücadelelerin daha pek çok örneği var.
Hayatını Filistin davasına adayan Yaser Arafat’ın, aslında başkaları için ‘”normal” denecek bir yaşantısı olmadı.
Asıl adı Muhammed Abdülrauf Arafat el Kudva el Hüseyni olan Arafat, herşeyin ötesinde bir gerilla lideriydi.
Ancak gerilla lideri, aradan geçen yıllarda Nobel Barış Ödülü sahibi bir devlet adamı haline geldi.
Yarım yüzyıllık mücadele
Kudüs’te doğduğunu söyleyen Arafat’ın kayıtları, Mısır’a işaret ediyor
Mütevazı bir tüccarın oğlu olarak dünyaya gelen Arafat, 1929’da Mısır’da doğdu ve eğitimini Mısır’da tamamladı.
Arafat’ı gençlik yıllarında tanıyanlar, “doğal bir siyasetçi” ve aynı zamanda bir “işkolik” olduğunu söylüyor. Gençlik yıllarından hatırlanan bir başka özelliği ise lider olma yönündeki tutkusu.
Arafat daha sonra da sık sık, Filistin yönetiminde fazlasıyla kişisel bir tutum takındığı gerekçesiyle eleştirilecekti.
Hatta yıllarca sürdürdüğü bağımsız Filistin devletini kurma mücadelesiyle kazandığı destek, yetkilerini paylaşmayı reddetmesiyle son yıllarda büyük oranda azalmıştı.
Özellikle Oslo barış sürecinin başarısızlığa uğraması ardından, artık daha fazla Filistinli Arafat’ın değişken ve katı yönetimine karşı çıkmaya başlamıştı.
Ancak İsrail’in, Arafat’ı devre dışı bırakma girişimleri Filistinli liderin kaybettiği desteği hayatının son yıllarında yeniden kazanmasını sağladı.
Mısır’dan Tunus’a
Arafat henüz 19 yaşındayken İsrail devletinin ilanıyla sonuçlanan Arap-Yahudi çatışmasına katıldı. 1948’de Araplar savaşı kaybedince Mısır’a döndü.
Sembollerin adamıydı. Sürekli savaş giysileriyle dolaşmasıyla, savaşçı olduğunu gösteriyordu… Filistinlilere de umutlarını ayakta tutacak semboller sunuyordu.
Said Aburish, Arafat’ın biyografi yazarı
Kahire Üniversitesi’nde mühendislik okudu, Kuveyt’e çalışmaya gitti.
1958 yılında Kuveyt’te sürgünde bulunan Filistinlilerle, daha sonra Filistin Kurtuluş Örgütü ile birlikte en büyük grubu oluşturacak olan El Fetih örgütünü kurdu
Filistinlilerin bağımsızlık hareketi başta Arap ülkelerinden destek görmedi.
Arafat’ın liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü bunun üzerine silahlanarak, ses getirmek için uçak kaçırma eylemleri düzenledi ve başka bir çok şiddet eyleminde bulundu.
1964’te Arafat, Kuveyt’ten ayrılarak Ürdün’e geçti. El Fetih militanları da buradan İsrail’e baskınlar düzenlemeye başladı.
Arafat’ın 1968’te neredeyse 40’ına merdiven dayamışken Filistin Kuruluş Örgütü FKÖ’nün liderliğine seçilmesi, El Fetih’i fiilen FKÖ’nün merkezine oturttu.
Lider olma tutkusu eleştirilse de, Arafat Filistin sorununu daha önce hiç olmadığı kadar çok dünya gündemine çıkarmayı başaran isim oldu.
ARAFAT’IN ÖZGEÇMİŞİNDEN
1958: El Fetih’i kurdu
1964: Ürdün’e geçti
1968: FKÖ lideri seçildi
1970: FKÖ Lübnan’a yerleşti
1994: Filistin topraklarına döndü
1974’te Birleşmiş Milletler kürsüsüne elinde bir zeytin dalıyla çıktığında “Bu dalın elimden düşmesine izin vermeyin” dedi.
Bu arada bir ülkeden diğerine sürüldü: 1970’te Ürdün’den sınırdışı edildi. 1982’de İsrail işgali başlayınca Lübnan’dan da ayrılmak zorunda kaldı.
Lübnan’dan ayrıldıktan sonra örgütün yeni karargah merkezi olarak seçilen Tunus’ta İsrail’in bir hava operasyonuna ve ölüm timlerinin saldırılarına hedef oldu.
İsrail ölüm timlerinin saldırıları, örgütün yeni merkezi olarak seçilen Tunus’ta da sürdü. Ama Arafat hem bunlardan, hem de uçağının Libya Çölü’ne düşmesiyle uğradığı felçten kurtuldu.
Bu arada 1987’de Batı Şeria ve Gazze’de ayaklanma başladı. Arafat, Birinci İntifada’yı bütün gücüyle sahiplendi.
Ama ilk Körfez Savaşı’nda yanlış tarafı, Saddam Hüseyin’i destekleyince Arap dünyasınfan aldığı maddi ve manevi desteği kaybetti.
Üç sene sonra ise, Amerikan ve Sovyet liderlerin önderliğinde Madrid’de bir Orta Doğu barış konferansı toplandığında, masaya oturdu.
Bu süreçte imzalanan Oslo anlaşmalarıyla Filistin topraklarına özerklik verildiğinde, 1 Temmuz 1994’te, 27 yıldır giremediği Gazze’ye başkan olarak döndü.
Üç sene sonra ise, Amerikan ve Sovyet liderlerin önderliğinde Madrid’de bir Orta Doğu barış konferansı toplandığında, masaya oturdu.
Yaser Arafat, İzhak Rabin, Bill Clinton
Oslo barış süreci başarısızlıkla sonuçlandı
Bunu haftalarca gizli olarak yürütülen Oslo barış görüşmeleri izledi.
Bu süreçte muhatabı, sonradan bu anlaşma nedeniyle bir suikaste uğrayan İsrail Başbakanı İzhak Rabin, arabulucu ABD Başkanı Bill Clinton idi.
Bu süreçte imzalanan Oslo anlaşmalarıyla Filistin topraklarına özerklik verildiğinde, Filistin topraklarına dönmesinin önü açıldı.
Sürgünden dönüş
Arafat 27 yıl sürgünde kaldıktan sonra, 1 Temmuz 1994’te Filistin Ulusal Yönetimi’nin başkanlığını üstlenmek üzere Gazze’ye döndü.
Hatırlayın! Beyrut’tan ayrılırken bana sormuşlardı. Nereye gideceksiniz diye… Ana vatanıma, Filistin’e gideceğim demiştim; işte geldim…
Yaser Arafat’ın Gazze’ye dönüş konuşmasından
1993 Ekim’inde FKÖ Merkez Komisyonu’nca yapılan bir oylamayla bu göreve getirilen Arafat’ın bu unvanı, 1996’da yapılan bir halkoylamasıyla da teyit edildi.
Arafat’ın hedefi her zaman Filistinliler için bağımsızlık ve kendisi için de devlet başkanlığı oldu.
Ama iki hedefine de ulaşamadı: Sağcı Başbakan Benyamin Netanyahu döneminde duran barış süreci, bir daha toparlanamadı.
Solcu Ehud Barak’ın başbakanlığa seçilmesi, umutları yeniden canlandırdıysa da, bu da uzun sürmedi: Muhalefet lideri Ariel Şaron’un Haremüşşerif’e yaptığı tartışmalı ziyaret, ikinci Filistin intifadasının fitilini ateşledi.
İslami Cihad ve Hamas, her eylemle güç toplamaya başladı.
Arafat son yıllarını Ramallah’taki karargahı Mukata’da hapis hayatı yaşayarak geçirdi.
Bir yandan Filistinliler içinde büyüyen iktidar kavgasına, diğer yandan İsrail’in sürgün ve suikast tehditlerine meydan okudu.
İktidar mücadelesi
Arafat’ın Filistinliler üzerindeki mutlak kontrolüyle ilgili rahatsızlık son olarak, Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi Ebu Mazen olarak da bilinen Mahmud Abbas’ın başbakanlığı sırasında bir kez daha su yüzüne çıktı.
Arafat, Mahmud Abbas’ın başbakanlığını desteklemedi
Arafat da diğer Arap liderlerine benziyordu. Demokrasiye inandıklarını söylerler ama kendileri demokratik değildir. Hepsi birer küçük diktatördür.
Abdülbari Atvan, El Kuds gazetesi editörü
2003 yılı Mart ayında, Filistin parlamentosu (Filistin Yasama Konseyi) başbakanlık makamının oluşturulmasını onayladı.
ABD’nin yaptığı baskı sonucu Mayıs 2003’te Ebu Mazen başbakan olarak atandı.
Başbakan ve aynı zamanda Filistin Kurtuluş Örgütü’nün genel sekreteri olan Ebu Mazen, Arafat’tan sonra en üst düzey yetkiliydi.
Ebu Mazen, Arafat ile görüşmeyi reddeden Bush yönetimi tarafından desteklendi. Ebu Mazen, İsraillilerin de müzakere masasına oturmak isteyebileceği bir isim olarak düşünüldü.
Ancak Arafat, Ebu Mazen’in başbakanlığına karşı çıktı. Hamas ve İslami Cihad örgütleriyle mücadele konusunda tam bir destek vermeyince, Ebu Mazen güvenliği sağlamakta başarısız oldu.
İktidar mücadelesini Yaser Arafat kazandı ve Ebu Mazen 2003 Eylül’ünde istifa etmek zorunda kaldı.
Ebu Mazen’in istifasının ardından başbakanlığa Ahmed Kurey geçti. Kurey de bir ara iktidar mücadelesi nedeniyle istifa etmiş olsa da halen görevi sürdürüyor.