Bir Entrikacının Portresi; ‘H.BERKTAY’
KÜBA DEVRİMİ ‘ni Provakasyon diye niteleyen..SOL çevrelere bu zehirli fikirleri aşılayan HALİL BERKTAY’ın 1968 Yale Üniversitesi çıkışlı bir CİA ajanı olduğunu biliyormuydunuz ?..
Halil Berktay, genel olarak Taraf Gazetesi’nde kaleme aldığı yazılarını, “Weimar Türkiyesi” adlı kitapta topladı.
Doğu Perinçek’in “dergisinde” 1980’lerin ikinci yarısından sonra PKK’ya övgüler dizildiğine dikkat çekerken (s. 15) sanki kendisinin 2000’e Doğru’nun yayın kurulu üyesi ve Ankara temsilcisi olduğunu unutmuşa benziyor!
Sadece bu değil…Örnek olaylar çok…
SOLU BÖLDÜ
1968-71 yılları arasında Proleter Devrimci Aydınlık dönüşümünün sorumlusu olarak salt Perinçek’i görüyor. (s 48-51) Okurken “acaba Halil Berktay hafıza kaybına mı uğradı” diye düşünmeden kendinizi alıkoyamıyorsunuz. “Akademi solculuğunu” Aydınlık hareketine sokup, ABD’den (Yale Üniversitesi’nden) getirdiği “Sovyet sosyal emperyalizm” teorisiyle hareketi bölen Halil Berktay (ve düşünsel yoldaşı Şahin Alpay) değil miydi?
ABD’den Maocu Labour Party’nin ateşli ve dogmatik taraftarı olarak Türkiye’de dönen H. Berktay değil miydi? 1969 Çin Komünist Partisi 9. kongresinde Lin Biao tarafından sunulan raporu İngilizce’den Türkçe’ye çevirip Sovyetler Birliği’ne en ağır sözlerle saldıran H. Berktay değil miydi? (Türkiye sosyalistlerini bölen ABD destekli Maoculuk araştırma konusu olmalıdır.) Peking Review’i elinden düşürmeyen H. Berktay, bugün dünü unutmuş gibi yazıyor; sanki orada değilmiş gibi kalem kıvraklığı yapması da ayrı bir hüneri galiba.
H. Berktay kitabında, Perinçek’in TİİKP’sine de ağır sözler ediyor.
TİİKP savunmasından, Mamak yargılamalarından alıntılar yapıyor. Bunların okuyan H. Berktay’ın aynı örgütün önemli teorisyenlerinden biri olduğunu düşünemez bile.
ÖRGÜTTEN KOVULDU
12 Mart 1971 askeri darbesi öncesi, H.Berktay Aydınlıkçılara bir el kitabı yazıp dağıttı: Bir devrimci işkencede nasıl tavır almalıdır? (Poliste ve İşkencede İhtilalci Tutum). ”Gerekirse işkence de şerefiyle ölmesini bilmelidir” diye yazdı.
Sonra darbe oldu; H.Berktay gözaltına alındı ve örgüt hakkında polise en çok bilgiyi o verdi. d.perinçek tarafından çözüldüğü gerekçesiyle örgütten atıldı.
Proleter Devrimci Aydınlık’ın 12 Mart darbesini doğru dürüst analiz edemeyip insanları yanıltan ve hata yapmasına yol açan yazılarını kim kaleme aldı?
1970’lerde H. Berktay örgütten atıldıktan sonra ne olduysa oldu, yine D. Perinçek’in sağ kolu ve örgütün teorisyeni oldu.
Bugün eleştirdiği siyasal kararların hepsinin altında imzası vardı.
Bunların teorik temellerini yazdığı 1975 yılında itibaren çıkan Aydınlık arşivlerinde hala duruyor.”Bilim Kurulu”nda neler yaptığını kendisi unutmuş olabilir; ama tarih unutmuyor işte. Aynı bugün gibi o günde çok sertti.
MURAT BELGE’YE KARŞIYDI
‘Militan’dı; partideki liberal sağcılaşmaya karşı “ideolojik sağlamlaştırma”nın önde gelen isimlerinden biriydi.
1970’li yılların sonunda Sovyet sosyal emperyalizmi teorisini o kadar abarttı ki; Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi yıkma planlarına karşı, ABD’yi ittifak yapılacak ülke olarak gördü.
Tarih 1 Mart 1979. Aydınlık’ta H. Berktay bakın ne yazdı:
“İşte aynen Hitler’inki gibi bir faşist devlet olan bugünkü Sovyetler Birliği de, siyasi taarruzunu durdurabilecek bu barış kuşatması karşısında bu yüzden telaşa kapılmıştır.”
“Barış kuşatması” ABD ile ittifakın adıydı!
Bu nedenledir ki…
Parti içinde “askeri cunta halkın düşmanıdır ve doğrudan hedef alınmalıdır” karar tasarısını reddedip 12 Eylülcülerle uzlaşma arayan teslimiyetçilerin başında H. Berktay geliyordu.
İşte iki darbe ve işte H Berktay’ın siyasi duruşları..
ABD’nin planladığı 12 eylül 1980 askeri darbesinden H. Berktay ucuz kurtuldu.
Örgütün “Ufuklar”, “Saçak” dergilerinde yazılar kaleme aldı; Kaynak Yayınları’nı çıkardı.
Bu yayın organlarında, 12 Eylül’den sonra ortaya çıkan “sivil toplum”culuğa karşı zehir zemberek yazılar yazdı.
Teorik eleştiriler getirdiği Murat Belge’yi yerden yere vurdu. (İlginçtir; H.Berktay, M.Belge için dün nasıl yergide ağır yazıyorsa bugün de övgüde o derece abartılı bir dil kullanıyor.)
H Berktay’ın dönüşleri yazmakla bitmez.
YİNE ÇARK ETTİ
1980’den sonra Aydınlık hareketi içinde yükselmeye başlayan anti-stalinist söylemlere karşı çıkan isimlerden biri de yine Berktay’dı…
Ancak aynı H.Berktay bir-iki yıl sonra yine çark etti. Eskiden Hitler rejimine benzettiği Sovyetler Birliği’nin şimdi sosyalist ilan edilmesi gerektiğini söylemeye başladı.
(H.Berktay’ın yeni siyasal çizgisinin mimarı Pravda’nın Türkiye temsilcisi Andrey Stepanov idi. Bu görüşmeler üzerine H.Berktay SB’nin sosyalist olduğuna ikna oluvermişti!)
Şaşırdınız mı?
Şaşırmayınız…
H.Berktay sınıfın çalışkan çocuğu gibidir. Okur ve bilgi sahibi olur.Ama olguyu-bilgiyi analiz edemez; teorik olarak ezbercidir. Okuduğunu sadece aktarır.
Yani tercüme odasında yetişmiş “Tanzimat aydınına” benzer.
Evet sohbet ederseniz veya dersine girerseniz bilgisiyle sizi kendine hayran bırakır ama o bilgiyi teorik inşada kullanamaz.
Aslında ne okursa; kendinden bilgili kimle görüşürse onun gölgesi olur.
Bu kadar zikzakın, yalpalamanın başka bir açıklaması olabilir mi?
Diğer yanda…
H. Berktay’ın bugünlerde herkese yaptığı gibi, biz de ona “ajan” mı diyeceğiz? -“Objektif ajan!”-
AYDINLIK’TAN AYRILIYOR
1980’li yılların sonunda Gorbaçov’un ateşli bir taraftarı haline gelen H.Berktay, Sovyetler Birliği yıkılınca yine çark etti.
Yeni siyasal kavramları “özgürlük” ve “demokrasi”ydi.
Önce;- kendisine Sosyalist Parti genel başkanlığı önerilen-Aydınlık hareketinden koptu. Aslında kariyeristti ama rüzgarın döndüğünü hissedip korktu. (Kendisi kitabında, 1980’lerin sonunda birleşik demokratik bir sol partinin kurulamamasını kaçan bir şans olarak görüyor. (s 103) Adama sormazlar mı genel başkan/lider olup becerebilseydi/yapabilseydi. Hayır H.Berktay kişiliği böyledir; hep şikayet eder.)
Aydınlık hareketinden kopunca “Sosyalist Birlik” dergisini çıkardı.
Yeni bir parti kuruluşu için çalıştı; Türkiye Birleşik Komünist Partisi’ne yakınlaştı.
Bunların hepsini “yaparmış” gibi yaptı. Çünkü…
“KOMÜNİZMİ HATIRLAMAK”
H.Berktay aslında artık kendi yolunu kendi çizmek istiyordu. Çoktandır dostlarına dert yanıyordu: siyasetle ilgilenmek istemiyor; üniversitede hocalık yapmak istiyordu. Önce yeni yaşam tarzını istedi, sonra ona uygun bir teorik inşaya girişti. “Kişisel kurtuluşu” için kendini “tarih çalışmalarına” adadı. ABD’ye (Harvard), İngiltere’ye (Birmingham) gitti.
Tarihe bakışını/ anlayışını tamamen değiştirdi. Eski kitaplarını, çevirilerini yaktı.
Sonra gelip Sabancı Üniversitesi’nde “hocalık” yaptı. “Komünizmi Hatırlamak” dersi verdi.
Bu savrulma sırasında siyasi tartışmaların hiç içinde olmadı; yıllarca sustu.
Sonra birdenbire ne olduysa suskunluğunu bozdu.Taraf’ta sert yazılar kaleme almaya başladı.
Yazma süreci ne tesadüf ki, Ergenekon soruşturmalarının başladığı döneme denk geldi.
YENİ SAFI AKP
Neler yazmadı ki… (Kitaptan):
Ulusalcıların dili basmakalıptı ve Naziler’e benziyordu. (s 17)Ulusal-devrimcilik, İtalyan ve Alman faşizmiyle aynıydı. (s 85) Ulusalcılar faşistti. (s 121) Marks ve Engels demokrasi üzerine pek kafa yormadıkları için çok teorik hatalar yapmışlardı. (s. 86) Amerika Türkiye’de pek bilinmiyor aslında; övülecek bir ülkeydi. (s 117)
Bugün Türkiye’de en donmuş en muhafazakar düşünce Kemalizm’di. (s. 127)
Ermeni tehciri değil Ermeni soykırımı yapılmıştı. (s. 129)
Türkiye’de politik İslam hırçın bir umutsuzluk ve çıkışsızlıktan doğmamıştı; sosyal temeli yoksullaşma, işsizleşme ve lümpenleşme değildi; aksine Avrupa’yla bağları içinde büyüyen bir sermaye birikimine oturuyordu; İslamcılar ne şeriat ne de dış dünyadan kopuş istiyordu. (s. 134)
CHP çökmüş bir partiydi, ideolojik olarak iflas etmişti; aldığı yüzde 20 oy da bunu gösteriyordu. (s. 137)
Anti-emperyalizm bir aldatmacaydı. ( s. 182)
Nazım Hikmet’i, kişi ve önder olarak Mustafa Kemal’i yücelttiği; Kurtuluş Savaşı’nı idealize ettiği; ve son şiirleri dağınık olduğu için eleştiriyordu. (s. 200)
Yeni safını şöyle belirliyordu; ulusalcılığa karşı çıkan AKP’nin yanı. (s.125)
KİM UTANACAK
“Türkiye’de şu son beş yılın ulusalcılık çılgınlığı aşıldığında, kimler hiçbir rezillik yapmamış gibi davranacak, kimler bir nebze olsun utanacak?” (s 24)
Şimdi siz böyle yazan birine ne yanıt verirsiniz?..
Halil Berktay hiç mi aynaya bakmıyor acaba?…
İdeolojik dönüşüm kişilik zaafiyetlerine mi yol açıyor?