Ilımlı İslam Mümkün mü?..
Çin-Rusya -ABD ve ALMANYA -Bu dört güç arasındaki ilişkiler önümüzdeki dönemde dünya siyasetinin dinamiklerini, halklarının yaşamlarını belirleyecek gibi görünüyor.Bu ‘eksik resmi’ 5.bir köşe tamamlıyor; Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir bölgeyi ateşe veren, Avrupa’da siyasi iklimi etkileyen İslamcı hareket.
SİSTEMİK DÜZENSİZLİK DÖNEMİ
İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Chatam House’da gerçekleştirilen Londra Konferansı’nın açış konuşmasında, “Dünyanın yaşamakta olduğu geçici bir istikrarsızlık dönemi değil. Dünya sistemik bir düzensizlik dönemine girdi” saptamasını yapmıştı. Konferansın web sitesinden izlenebilen panelinin, 1914 ile 2014’ü karşılaştırmaya, “Küreselleşme ve entegrasyon daha fazla istikrarsızlık ve çatışmaya mı yol açıyor” sorusuna cevap aramaya yönelik olması da ayrıca anlamlıydı. “Sistemik düzensizlik” saptaması açık bir biçimde Çin’in yükselmesine, Rusya’nın etkisini yeniden artırmaya başlamasına, ABD ve Batı’nın olaylara yön verme gücünün gerilemekte olmasına ilişkin.
Ukrayna krizi ve Rusya’nın Kırım’ı alması, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya gelince, Almanya’da Siemens’in İngiltere’de BP ve finans kesiminin karşı yöndeki lobileri, ABD ve Batı’nın yetersizliğini ortaya koydu. Alman Şansölyesi Merkel, geçen hafta yine, “Rusya’ya karşı düşmanca tavır almanın yanlış olacağını” vurguladı.
. Çin’in Kıta sahanlığı ve güvenlik alanı konularında, Vietnam, Filipinler ve Japonya’yı tedirgin eden girişimleri “Çin’in kararlılığını, ABD’nin kararsızlığını gösteriyor”.
ABD Savunma Bakanı Hagel de, “Çin’in tek taraflı girişimleriyle istikrarı bozduğunu” Bu sırada Hindistan’da milliyetçi-dinci- ırkçı bir parti hükümet oldu. Rusya, Pakistan’a silah satmama uygulamasını tek taraflı olarak kaldırdı, hem de “Pakistan dağılıyor mu” sorusunun gündeme geldiği bir noktada.“bu durumun Hindistan’ı ABD’ye yakınlaştırarak bölgede yalnızlaştıracağını” ABD’nin bölgedeki en yakın ittifakı Japonya ise milliyetçi bir hükmet, milliyetçilik eğilimi artan bir nüfusun etkisi, Çin tehdidi algısı altında ABD’ye bağımlılığını azaltmaya, askeri olarak kendi başının çaresine bakar duruma gelmeye hazırlanıyor.
ABD “Büyük Ortadoğu” olarak tanımladığından bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika başlı başına bir bölge. İslamcı hareketin şiddete dayalı cihat savaşı da bu bölgede özel bir durum yaratmış bulunuyor.
2010-2013 döneminde, cihat projesine bağlı grupların sayısında yüzde 58 artış ve bu grupların militan sayısının ikiye katlanarak 100.000’e ulaştığı tahmin ediliyor. El Kaide taraftarı grupların saldırıları 392’den yaklaşık 1000’e yükselmiş. Bu yıl bu sayının hızla artmaya devam ettiği de söylenebilir. Libya ve Suriye bir yana, yalnızca Boko Haram’ın eylemlerinde nisandan bu yana bu saldırılarda yalnızca Nijerya’da 500’den fazla insan öldü ve kaçırılan 200 kız öğrencinin kaderi de hâlâ belli değil. Kuzey Afrika, Nijerya, Gana, Mali, Yemen, Somali bu grupların eylemlerinin etkilerini yaşamaya devam ediyor.
Ortadoğu’da Suriye, Irak ve Lübnan gibi üç ülkeyi tek bir savaş alanına çevirmeye başlayan bir savaş var. Bu savaşın yayılmasında, AKP hükümetinin de desteklediği, Türkiye topraklarında rahat rahat dolaşmalarına izin verdiği cihatçı gruplar adeta belirleyici rol oynuyorlar. Söylentilere göre bu grupların en acımasız militanlarının da İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerden geliyor olması, bu savaşın geleceği hakkında önemli işaretler veriyor.
Bu savaşların, cihatçı grupların etkinliklerinin geleceği hakkında başka önemli işaretler de var. İstihbarat çevrelerinde gıda fiyatları, siyasi istikrarsızlık eğilimlerine ilişkin çok önemli bir öncü gösterge olarak kabul ediliyor (Foreign Policy, 05/6/14).
Mayıs sonunda Dünya Bankası, temel gıda fiyatları eğiliminde bu yıl yaşanan önemli gelişmeleri gösteren bir rapor yayımladı. Rapor 2012 Ağustos ayından bu yana gerilemekte olan gıda fiyatları indeksinin, bu yılın başından bu yana belirgin biçimde artmaya başladığını saptıyor. Bu dönemde, genel gıda fiyat indeksi yüzde 4 artarken, buğdayın fiyatı ocak-nisan arasında yüzde 18, şekerinki yüzde 13, mısırınki yüzde 12 artmış. Rapor, bu fiyatların, önümüzdeki dönemde, kuraklığın ve genel iklim koşullarındaki değişimin, siyasi etkenlerin de basıncıyla artmaya devam etme olasılığının da yüksek olduğunu saptıyor. “heç fonların” spekülatif hareketlerini hızlandırıcı etkisi..
Gıda fiyatları kronolojisiyle “Arap isyanlarının” kronolojisi arasında güçlü korelasyon olduğunu gösteren çalışmaları, Suriye iç savaşıyla ülkede patlak veren büyük kuraklık arasındaki güçlü bir ilişki
Gıda krizlerinin yarattığı yıkım cihatçı örgütlerin yeni kadro kazanmasını hızlandırıyor. Özetle Büyük Ortadoğu bölgesinde siyasi istikrarsızlıkların hatta savaşların artabileceğini, İslamcı-cihatçı hareketin dünyanın beşinci köşesi olmaya başladığını düşünmek olanaklı.
İslamcı-cihatçı hareket, ABD ve AB dış politikasının önemli konularından birini oluşturuyor.bir intihar saldırısındaki teröristin ABD vatandaşı oluğunun anlaşılmasından, Belçika’da bir sinagoga yönelik, bir Fransız vatandaşı tarafından gerçekleştirildiği anlaşılan silahlı saldırıdan sonra tartışmalar yoğunlaştı..
TÜM YOLLAR
Belçika’da sinagoga saldıran Fransız vatandaşı Suriye’de eğitim görmüş. Avrupa Birliği’nin Terörizmle Mücadele örgütünün yetkililerinin Türkiye’ye verdikleri 5 bin kişilik liste, AB ülkelerinden yaklaşık 450 potansiyel teröristin yanı sıra, Suriye’ye gitmiş olan 700 Fransız, 300 Alman vatandaşının isimlerini de içeriyor.
Avrupalı uzmanlar bu İslamcı teröristlerin ülkelerine döndüklerinde büyük sorunlar yaratmalarından korkuyorlar. Avrupa Birliği Terörizme Karşı Mücadele Koordinatörü Gilles de Kerchove, Al Safir gazetesiyle yaptığı söyleşide “Bunlar silah kullanmayı, bomba yapmayı öğreniyorlar.Deneyimli savaşçılar gençlere örnek oluyor, heveslendiriyor”…
AB “darülharp”…
Suriye’ye gidenlerin arasında, 30 Kanada, 100 ABD vatandaşı olduğu da tahmin ediliyor. Belçika’daki saldırıyı düzenleyen de Suriye’ye İngiltere, Ürdün ve Türkiye üzerinden girmiş. Financial Times’ın aktardığına göre AB Terörizmle Mücadele görevlileri, “bu konunun AB ve Türkiye arasındaki sorunların başında geldiğini”, “Tüm yolların Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na çıktığını” gösteriyor.
Gerek Amerikan vatandaşı intihar eylemcisinin, gerekse de sinagoga saldıran Fransız vatandaşının Suriye’de IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) olarak bilinen cihatçı grubun üyesi olması, dikkatleri El Kaide, El Nusra gibi örgütlerin yanı sıra özellikle IŞİD üzerinde yoğunlaştırmaya başladı.
BİRİ ILIMLI İSLAM MI DEDİ*
Batı istihbarat çevrelerindeki genel algı, Suriye ve Irak’ta aynı anda etkinlik gösteren IŞİD’in etkisi ve gücünün, El Kaide’nin etkisini ve gücünü aştığı yönünde.
Rand Corporation’un raporu, Obama, siyasal İslamın “ılımlı” kanadıyla ilişkiye geçme stratejisini benimsediğinden bu yana cihatçı terörist sayısının ve eylemlerinin katlanarak arttığını ortaya koyuyor. Bu koşullarda, “ılımlı İslam”la işbirliği politikasının sorgulanması da çok doğal. Tlili’nin yazısı, bu sorgulamanın iyi bir örneği.
Tlili, Obama’yı siyasal İslamın ılımı kesimiyle ilişki kurmaya ikna eden raporu hazırlayan ekibin içindeymiş. NYT’deki yazısında Tlili, Obama’nın Kahire konuşmasında ileri sürdüğü, şiddet yerine rıza, uzlaşma ve pazarlıkla yönetmek, azınlık haklarını kabul etmek, halkın çıkarlarını partinin çıkarlarının önüne koymak gibi, demokrasi kriterlerinin, Mısır’da Mursi, Tunus’ta Ennahta tarafından nasıl tamamen ihlal edildiğini anlatıyor (Tlili, AKP deneyimini unutmuşa benziyor). Seçilmiş olmanın demokrasi anlamına gelmediğini vurguluyor. Tlili, “ılımlı İslam” söyleminin aslında radikal projeyi yaşama geçirmek için kullanıldığının anlaşıldığını savunuyor.
Tlili, Obama yönetimi bundan sonra Müslüman dünyadaki seküler demokratik partileri güçlendirmek için çabalamalıdır, “toplumsal adalet için, ‘ılımlı’ ya da cihatçı İslamcılığa kapıları kapatmalıdır” diyor.