Gezi-Haziran İsyanı Güncesi
29 Mayıs’ta, Gezi’de nöbet tutanların sayısı giderek artarken, Erdoğan, bir zamanlar “cinayettir” dediği 3. Köprü’nün temelini atıyordu. Yanında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de vardı. İstanbul’un Kuzey Ormanları’nı yağmaya açan köprüye, Alevi katliamları ile bilinen Yavuz Sultan Selim’in adını vermişlerdi. Törende, Erdoğan direnişçilere şöyle seslenmişti: “Birileri geliyor, Taksim Meydanı’nda yok Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş orada gelip gösteri yapacaklar şudur, budur vesaire… Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik.” Bu sözleri emir kabul edenler 29 Mayıs’ın 30 Mayıs’a bağlandığı saatlerde parka şafak baskını yapıp nöbet tutanların çadırlarını yaktı.
Aynı sözler Erdoğan’ın yenilgisinin de tarihe geçmesini sağladı. Erdoğan’ın karşısına “Senin karar vermen yetmez” diyerek çıkan milyonlar AKP’ye geri adım attırıp Gezi Parkı’nı kurtaracaktı.
30 Mayıs‘ta “birileri” on binler oldu. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganı yankılanmaya başladı. Aynı gece Erdoğan’ın emri ile polis bir kez daha saldırdı.
Adım adım direnişten isyana
Sabaha karşı polis Gezi Parkı’na saldırmıştı. İş makinaları yeniden parka girdi. Taksim 30 mayısDayanışması sabah saat saatlerinde parkta yaptığı açıklamada “Gezi Parkı halkındır sahip çıkacağız” diyordu. Üniversiteliler ellerinde fidanlarla Gezi Parkı’ndaydı. Polis saldırıları aralıklarla devam ederken, 30 Mayıs akşamı Park’ta buluşan binlerce insan isyanın ilk işaretlerini veriyordu.
30 Mayıs’ı 31 Mayıs‘a bağlayan gece sabaha karşı AKP emri ile polis yine Park’taki direnişçilere saldırdı. Bu saldırı ile Gezi Parkı’nda, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Trabzon’da halk, başka bir güne uyandı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…
Taksim Dayanışması saat 10.00′da Divan Otel önünde basın açıklaması için buluştuğunda karşısında yine polis terörünü buldu. Gazın ve TOMA’dan sıkılan tazyikli suyun karşısında direnenler vardı, Başbakan bir isim daha almıştı: Kimyasal Tayyip.
Saldırının dozu artıyor, direniş sürüyor ve haberler yayılıyordu. İstanbullular, direnişe yuceltunca_-2-_taksim_31052013
dağılan eylemciler saatlerce direndi. DİSK‘in 13.00′a Taksim Meydanı’na yaptığı çağrıyla çevredeki eylemciler toplandı. Meydanda toplanan binlerce kişi DİSK’in yapacağı açıklamayı beklemek üzere oturma eylemine geçti.
DİSK Genel Sekreteri Arzu Atabek Çerkezoğlu konuşmasını yaparken polis üç koldan tekrar gaz bombalarıyla saldırıya geçti. Taksim Meydanı’nda başlayan çatışma; İstiklal Caddesi, Sıraselviler ve Harbiye’ye yayıldı.
Gezici hekimler İşbaşında
gezi-parki-revir-doktorPolisin
Lobna vuruldu
31 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na yönelik polis saldırısında Lobna Allami başından gaz Lobna-Allamikapsülü ile vuruldu. Ağır ameliyatlar geçiren ve yaşamı boyunca bu saldırının izlerini taşıyacak olan Lobna hastaneden taburcu olurken konuşamıyordu ama bir eliyle zafer işareti yapıyor diğer elinde tuttuğu dövizde “Yaşam biçimime dokunma” diyerek “direnişe devam” mesajını tüm ülkeye veriyordu.
Suç çetesi basın karşısında
31 Mayıs’ta İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve İBB Başkanı Kadir Topbaş ise ilk kez basın karşısına çıkıp “Ağaç sevgisi üzerinden prim yapıyorlar” dedi. Aynı gün 6. İdare Mahkemesi Topçu Kışlası’na yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Canlı yayın arabaları ancak barikatta işe yaradı
31 Mayıs-1Haziran direnişinde halk evinin, esnaf dükkanının kapısını geziparkiJPG00120eylemcilere açtı. Eylemcilerin birbiriyle haberleşmesi evlerden ve dükkanlardan dağıtılan internet şifreleri ile sağlandı.
Taksim’de sabah saatlerinden itibaren çatışmalar sürüyor, medya ise olan bitene yer vermiyordu. Gezi Parkı’ndaki saldırıları görmeyen, yayın akışını bozmayan, penguen ve Hitler belgeseli gösteren CNN Türk ile NTV, protestoların merkezine oturacaktı. Haber alma hakkı elinden alınan halkın tepkisi ile mecburen “bazı gelişmeleri” aktarmaya başlayan medya için artık çok geçti. Medya ne yaparsa yapsın halkın tepkisini yatıştıramadı. Bugüne kadar iktidarın dikte ettiği karartılmış haberlerle beslenen halk, Gezi ile bu sürecin bire bir tanığı olmuştu. Halk haber alma hakkı için medya kuruluşlarının önüne yürüyecek, eylemlerde “yandaş medya istemiyoruz”, “satılmış medya” sloganlarını atacak, muhabirlerin polisi haklı gösterme çabasına müdahale edecek, canlı yayın araçlarına el koyacaktı. Yakılmış ve tahrip edilmiş araçlar Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nda sergilenecek, barikatları süsleyecekti. Medya, isyanın yarattığı çözülmenin sancılarını birbiri ardına gelen istifalar ve patronların gazetecileri işten çıkarmasıyla yaşayacaktı.
Direniş ülkeye yayılıyor
31 Mayıs’ta saatler 19.00′ı gösterdiğinde işten çıkan genç, yaşlı, kadın, erkek yüzbinlerce kişi Taksim çevresine yayılan çatışma noktalarına akın etti. İsyan’ın sloganlarından biri artık “Gündüz işte, gece direnişteyim” olmuştu. TOMA’ların önüne oturan, polis barikatını yıkıp Gezi Parkı’na girmeye çalışan, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı etrafındaki yolları kesen direnişçiler, Beyoğlu’ndan Beşiktaş’a yayılan alanda 2 gün kesintisiz çatıştı. Kentlerin gözü kulağı İstanbul’daydı, ne zaman ki çatışma şiddetlense, saldırı artsa kentler direnişe geçiyordu. Ankara’da Başbakanlık-TBMM-Genelkurmay-A
Direniş halk isyanına dönüştü/Mahalleler ayakta
Yoksul emekçi mahalleler ayağa kalktığında Gezi direnişinin bir halk isyanına dönüşeceği belli olmuştu. AKP’nin 11 yıllık iktidarında güvencesizlikle kuşattığı, temel haklarını ellerinden aldığı şiddet ve baskı ile kontrol altına almaya çalıştığı halk, AKP iktidarına karşı evlerinden çıktı, sokağa indi. Mahalleler, polis şiddeti ile bastırılamayan militan bir direnişin merkezi haline geldi. Mahalle direnişleri, halk isyanının örgütlü bir halk hareketine dönüşmesi için yığınak yapılacak noktaları da açığa çıkardı. Taksim’de çatışma sürerken İstanbul’un en “kalburüstü” semtlerinden en yoksul mahallelerine kadar eylemler yayıldı.
Eylemlerde hedef AKP ilçe binaları, bakanlıklar, Meclis, yerel ölçekte kaymakamlık, karakol gibi AKP faşizminin simgesi olarak görülen mekanlar oldu.
Kent merkezlerine yakın Okmeydanı, Dikmen gibi mahalleler kendi bölgelerinde olduğu kadar aynı zamanda Taksim ve Kızılay gibi merkezdeki çatışmaları güçlendirirken, merkezlerden uzağa gidildikçe eylem biçimleri mahallelerin en yakınlarındaki ana arterleri kesme, mahalle barikatlarını kurma gibi militan kitlesel biçimlerde sürdü.
Sosyalist geleneğin sürdüğü, yıllardır eylem pratiklerine, polis ve devlet şiddetine karşı sarıgazimilitan direniş örneklerine sahne olan mahalleler, bu deneyimi Haziran İsyanı’na aktardı. Militan eylem çizgisi hızla kitleselleşti. Yaşlı kadınlar barikatlarda nöbet tuttu. Barikat başlarına tepsiyle börekler indirildi. Bu barikatlar Armutlu’da isyanın ilerleyen günlerinde koltuk takımları ve çamaşır makinaları ile güçlendirilecekti.
Taksim halkın! Köprü de geçilirmiş!
31 Mayıs’ta gün boyu süren çatışmalar 1 Haziran’da da devam etti. Taksim ve çevresindeki kadikoy-bogaz-kopru-gecisidire
Mahallelerin ıssız sessiz sokakları, slogan sesleriyle doluyor, binlerce mahalleli ne zaman nerede biteceği belli olmayan yürüyüşlerini sabahın ilk ışıklarına kadar sürdürüyordu. Halk, Okmeydanı’nda yolları trafiğe kapatıyor, Sarıyer ve Ataşehir’de AKP ilçe binalarına yürüyor, Kadıköy’den Taksim’e ulaşmak için sabah 5’te Boğaziçi Köprüsü’nden yürüyerek geçiyordu. Saatler süren yürüyüşün ardından Beşiktaş’a ulaşan binlerce Kadıköylü, polisle çatışıyordu. Boğaziçi Köprüsü’nden şafak vakti geçen binlerce direnişçi isyanın simgelerinden birine dönüştü. Gezi Parkı’na yapılan her saldırıda bu simge eylem devreye girdi. Sarıgazi’den, Çekmeköy’den Kartal’dan, Kadıköy’den binlerce kişi köprüyü geçip Taksim’e ulaşmak için yollara düştü.
1 Haziran saat 09.00′dan itibaren halk Taksim’e akmaya başladı. Taksim Dayanışması ve 1haziran-2toplumsal muhalefetin tüm bileşenleri Taksim’e çağrı yaptı. CHP ise saat 16.00′da Kadıköy’de yapacağı mitingi iptal etti ve Taksim’e çağrı yaptı.
Bülent Arınç öğle saatlerinde “Burada AVM istemiyoruz diyenlere biber gazı sıkmak yerine, ikna edici çalışmalar yapılmasını faydalı görüyorum” açıklaması yapmak zorunda kaldı.
Saldırılara meydan okuyan on binlerce direnişçi çatışa çatışa saat 16.30′da tarihi bir zafere imza attı. Direnişçiler, Taksim Meydanı’nı Tayyip Erdoğan’ın elinden çekip aldı. Meydan ve Gezi Parkı’nda kısa sürede 100 bine yakın insan toplandı. AKM önünde sıkışıp kalan polis ekibi kovuldu, TOMA’lar taşlandı. Taksim Meydanı polisten tamamen temizlenirken, meydana çıkan Gümüşsuyu, Sıraselviler, Tarlabaşı, Harbiye’den gelen yollara ve ara sokaklara olası polis saldırılarına karşı büyük barikatlar kuruldu. Meydan ve Gezi Parkı artık direnişçilerindi.
Sıra Gezi Komünü‘nün temellerini atmaktaydı. Polis, Taksim’deki kontrolü kaybederken mahalle direnişlerinin yaygınlığı polisin kentin tamamını kontrol altına almasını engelledi. AKP’nin polisi, kuvvetli ve yaygın halk direnişi karşısında çaresizdi. Gezi Parkı ve Taksim Meydanı kazanımı mahalleleri durdurmadı. Mahalleler, 1 Haziran akşamı da sokağa çıktı. Beşiktaş’ta Başbakanlık Ofisi’ni direnişçilerden koruyan polisler halka saldırmaya devam etti, günler boyunca Beşiktaş halkı Başbakanlık binasını zorlayacaktı.
Aynı gün diğer illerde kentlerin meydanlarını dolduran halk, “Tayyip istifa, hükümet istifa!” sloganları atıyor, Taksim’e selam yolluyordu. Ankara halkı saatler süren çatışmaların ardından polis barikatlarını yıkıyor ve 7 yıl sonra girdiği Kızılay Meydanı’nda ateşler yakıyordu. Kennedy Caddesi, geceler boyunca süren çatışmaların adresi olacaktı.
Ethem vuruldu
Ankara’da polis şiddetine karşı halk direnişinde OSTİM işçisi Ethem Sarısülük, Ahmet ethemŞahbaz isimli polis tarafından 1 Haziran’da başından vuruldu ve hastaneye kaldırıldı. Ethem yaşam mücadelesini kaybetse de isyan boyunca ve ardından gelen tüm direnişlerde yaşamaya devam etti. Katili Ahmet Şahbaz ise AKP tarafından korumaya alındı. Bir yıl geçti ancak katil polis hala tutuklanmadı.
2 Haziran halk taleplerini ilan ediyor
Taksim zaferinin ardından direnişçiler ertesi güne sabah temizliğiyle başladı. Meydan, park,taksim talepler sokaklar halk tarafından temizlendi. Direnişçiler yaşam alanlarına sahip çıkmanın en güzel örneğini sergilerken bu davranış benimsenerek yaygınlaştırıldı. Öğle saatlerinde yüz binler; emek-meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, sosyalistlerin de dahil olduğu en geniş bileşeni ile Taksim Dayanışması’nın çağrısı üzerine Taksim Meydanı’nı doldurdu. Direnişin 4 acil talebi ülkeye ve dünyaya duyuruldu. Meydanlardan yükselen asıl mesajın “Hükümet istifa” olduğu ilan edildi.
Tüm Türkiye’de (hatta dünyada) gözler Taksim Meydanı’na çevrilmişken Erdoğan, “Evet cami de yapacağız. Ben bunun iznini gidip de CHP’den, birkaç çapulcudan alacak değilim” açıklamasında bulundu. Tayyip Erdoğan’ın hakaret sözcüğü olarak kullandığı “çapulcu” kelimesi, direnişçilere yeni bir kimlik kazandırmıştı. Hakaret ve aşağılama amacıyla kullanılan “çapulcu” sözü, halkın sahiplendiği bir onur ve isyancı kimliğine dönüştü. İsyan boyunca ortada görünmeyen İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş 2 Haziran’da “Halka rağmen hiçbir şey yapılamayacağını hatırlattıkları için göstericilere teşekkür ediyorum” diyecekti.Baş belası twitter ve çapulcularKesintisiz süren direniş, Taksim’den İstanbul’un mahallelerine, Anadolu haberturkonu (6)kentlerine yayılmış, yüz binler milyonlara dönüşmüştü. Artık slogan, “Hükümet istifa” idi. Taksim’e yüzbinlerin akın etmesi ve egemen medyanın iktidar korkusu ile penguen belgeselleri göstermesi karşısında sosyal medyanın alternatif bir iletişim kanalı olarak sansürü delmesi Erdoğan’ın ayarını bozdu. Habertürk’te kendisini zorla davet ettirdiği programda Fatih Altaylı’ya konuştu: “AKM’yi yıkacağız, Taksim’e cami yapacağız, affedersin anne-baba kızının birilerinin kucağında oturmasını ister mi, erkeğin kadınla erkeğin aynı bankta oturmasına saygı göstermiyorum.” Twitter’dan “baş belası” diye söz ederken direnişçilerin kolektif bir kimlik haline getirdiği sözünü de orada söyleyiverdi: “Üç beş çapulcu.”Mehmet Ayvalıtaş yaşamını yitirdi2 Haziran gecesi Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde saat 22.00 civarında on binin üzerindemehmet_ayvalitas
mahalleli sokağa çıktı. Bu sırada bütün uyarılara rağmen kitlenin arasına giren bir araç, genç işçi Mehmet Ayvalıtaş’a çarptı, Ayvalıtaş hayatını kaybetti. Mehmet, AKP faşizmine karşı büyüyen isyanda kaybedilen ilk direnişçi oldu. Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş ise çocuğunun hesabını sorma mücadelesi verirken yaşamını yitirdi.Ali İsmail’e kıydılar
2 Haziran gecesi Eskişehir direnişinde bir ara sokakta üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Aliali-ismail-manset İsmail Korkmaz polislerin ve onların yönlendirdiği faşistlerin saldırısına uğradı. İlk başta yürüyerek gittiği hastanede ilk başta tedavi görmeyen Korkmaz, 20 saat sonra beyin kanaması geçirdiği anlaşılarak gecikmeli olarak tedavi altına alındı. Yaşam mücadelesini tam 38 gün boyunca komada sürdürdü. Ülkenin dört bir yanında direnişçilerin gözü kulağı hastanedeydi. 10 Temmuz’da Ali İsmail yaşamını kaybettiğinde tüm ülke ayağa kalktı. Başta Eskişehir halkı olmak üzere direnişçiler Ali İsmail’in katillerinin peşine düştü, cinayetin üzerinin örtülmesini engelledi. Ali İsmail Korkmaz için “Arkadaşları dövmüş” diyen Eskişehir Valisi Azim Tuna daha sonra Ali İsmail haberleri yapan gazeteci İsmail Saymaz’ı tehdit edecek, “güvenlik” gerekçesi ile davayı Kayseri’ye kaçıracaktı. Dava Kayseri’ye kaçırıldı ama halktan kaçırılamadı her duruşma bir eyleme dönüştü. Ali İsmail adı sokaklara, amfilere, parklara verildi.
Erdoğan kaçıyor
Ülke isyanla sarsılırken Erdoğan 3 Haziran’da Afrika “seyahatine” çıktı. Bitmeyen direniş direnis-tayyip-erdogan-gezi-sl
TOMA’ya karşı POMA
3 Haziran’da Beşiktaş Dolmabahçe’de çatışmalar devam etti. Çatışma sırasında direnişçiler Anti-government protesters behind the barricades and on an excavator clash with riot police as they try to march to the office of Turkey’s PM Erdogan in Istanbulbir dozeri ele geçirdi. Başbakanlık Ofisi’ne doğru sürülen dozere POMA (Polise Müdahale Aracı) adı verildi. Halkın POMA’sı polisin TOMA’sını Dolmabahçe Sarayı’nın kapısına kadar sürdü. POMA’yı sürenlere saldıran polis, sıradan bir iş makinesini değil direnişin bir başka simgesini yok etmek için dozeri yaktı. POMA ise direnişin efsaneleri arasında yerini aldı. 3 Haziran‘da TTB tarafından yapılan açıklamada 1.845 kişinin yaralandığını açıklandı.
Erdoğan’ın sarıldığı yalan: Cami’de içki içtiler
POMA’nın yakıldığı saatlerde polis saldırısından ağır yaralanan ve gazdan etkilenen bezmialem_camidirenişçiler, Dolmabahçe’deki camiye sığındı. Bezmiâlem Valide Sultan Camii, saldırılar sonucu yaralanan onlarca direnişçinin tedavisinin yapıldığı revire dönüştürüldü.
Bezmiâlem Valide Sultan Camii’ne giren direnişçiler ve kurulan revir, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından kara propaganda malzemesi olarak kullanıldı. Tayyip Erdoğan eylemcilerin cami içinde içki içtiğini iddia edecek ve aksi kanıtlanmasına rağmen her konuşmasında bu sözleri kullanacaktı. Erdoğan tabanını saflaştırmak için ısrarla bu söylemi kullanırken caminin müezzini hakkında İstanbul Müftülüğü soruşturma açtı. Kimsenin uygunsuz davranışta bulunmadığını ve alkol alındığını görmediğini söyleyen müezzin, yıllık izne çıkarıldı.
‘Erdoğan’ı yedirmeyiz’
Ülkenin dört bir yanında milyonlar doğrudan Erdoğan’ı hedef alırken Başbakan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Habertürk kanalında “Tayyip Erdoğan’ı kimseye yedirmeyiz. Yüzyılda çıkan bir liderdir, Başbakan, dönüştürücü ve karizmatik liderliği ile. Liderimizi bu tür şeylere feda etmeyiz” dedi.
Aynı gün Erdoğan’ın “10 ay sonra sandık var” açıklamasından bir saat sonra Abdullah Gül “Demokrasi demek sadece seçim demek değildir. Mesaj alınmıştır” diyecek, Erdoğan ise Fas’tan yanıt verecekti: “Aldığı mesajın içeriğini ben bilmem.” Kılıçdaroğlu ise aynı gün Gül ile görüşecek “Güzel bir görüşme oldu” dediği ziyaretten hiçbir şey çıkmayacaktı.
‘Piyasalarda panik’
3 Haziran’da İstanbul’da başlayıp ülkeye yayılan eylemlerin rüzgarı “piyasadaki” sarsıntıyı artırdı. İstanbul Borsası, Gezi direnişi ile açıldı. Güne yüzde 7′lik kayıpla başlayan borsa, son 10 yılın en büyük düşüşünü yaşadı ve günün sonunda yüzde 10.47 değer kaybetti.
Bu arada tüm ülkede üniversiteliler, liseliler yürüyüşe geçiyor, sınavlar erteletiliyor, AVM’ler ve medya plazalarının önü eylem alanı haline geliyordu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde akademisyenler ve öğrenciler Araştırma Görevlisi Burak Ünveren ve YTÜ öğrencisi Selim Polat’ın direnişte gözünü kaybetmesini protesto etmek için YTÜ Rektörlüğüne yürürken İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nde binlerce öğrenci, ölüm yıldönümünde Nazım Hikmet’i anarak Taksim’e yürüdü. İstanbul’da ve birçok ilde liseliler, siyah kıyafetlerle eylemdeydi. Liselerden çıkan binlerce öğrenci kent meydanlarında eylem yaparken İstanbul’da hem liselerin bulunduğu semtler hem de Gezi Parkı eylem yeri oldu.
Abdullah Cömert yaşamını yitirdi
Ethem hastanede direnirken bir kötü haber Antakya’dan geldi. Antakya sokaklarında abdullahyoldasgünlerdir uykusuz direnen Abdullah Cömert, 3 Haziran gecesindeki polis saldırısında öldürüldü. “Ülkeyi kurtaramasak da bu yolda öleceğiz” diyen Abdullah, tarihe geçecek olan Haziran İsyanı’nda öldürülen ikinci direnişçiydi. Antakya Abdullah Cömert’ten sonra Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan’ı da yitirecekti. Ahmet, Abdullah ve Ali İsmail Antakya’nın 3 fidanı olarak anılacak, Antakya ise İsyan’ın merkezlerinden birine dönüşecekti.
4-5 Haziran:Emekçiler direnişte, Gezi komünü büyüyor
Gezi Parkı’nda kurulan “Komünyuceltunca hayatı” gün geçtikçe koordinasyonunu sağlamlaştırırken mahalle eylemleri devam etti.
Direnişin 9′uncu gününde Gezi Parkı komünü daha yerleşik hale gelirken emekçiler 4-5 Haziran’da iş bıraktı, kadınlar Taksim’i eylem alanına çevirdi. DİSK, AKP faşizmine karşı ihtar eylemleri yapacağını duyurdu ve “Hükümet durmazsa hayatı durduracağız” dedi. KESK grevini bir gün önceye çekti. 4-5 Haziran’da emekçiler iş bıraktı. Milyonlar ülke çapında emek örgütlerinin çağrısıyla sokaklara döküldü. 4 Haziran’da on binler Abdocan’ı uğurladı. Çağlayan Adliyesi’nde avukatlar eylem yaptı.
Bülent Arınç “İlk olayda çevre duyarlılığı ile hareket edenlere yapılan aşırı şiddet gösterisi yanlış olmuştu. O yurttaşlarımdan özür diliyorum” dedi ve konuşmasının devamında “protestocuları idare eden odaklara” işaret ederek eylemlerin terör kapsamında değerlendirileceği yolunda tehdit etti. Devlet Bahçeli Gezi Parkı eylemlerinde yer almadıklarını açıkladı. İzmir’de 34 kişi sosyal medya üzerinden halkı isyana teşvik ettikleri gerekçesi ile gözaltına alındı.
Gezi Komünü yayılıyor
Gezi Parkı’nın zapt edilmesinin ardından kurulan komündeki örgütlü yaşam yuceltunca_06062013_taksim_gez
Mustafa Sarı için, “öldürdüler yalanı”
Adana’da Mustafa Sarı isimli bir komiser direnişçilerin peşinden koşarken 5 Haziran’da 5 metre yüksekliğindeki yaya geçidinden düşerek öldü. TRT, “köprüden atıldı” diye haber yaptı. Daha sonra yolsuzluk dosyaları nedeniyle istifa eden dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Mustafa Sarı’yı direnişçilerin öldürdüğünü iddia edecek, Mustafa Sarı’nın ailesi ise Bakanı yalanlayacaktı. Mustafa Sarı’nın kuzeni yaptığı açıklamada Sarı’nın ışıklandırma ve uyarı levhalarının eksikliği, yorgunluk ve uykusuzluk nedeni ile düştüğünü açıkladı. 5 Haziran’da TTB 4.177 kişinin yaralandığını, 10 kişinin gözünü kaybettiğini açıkladı. İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu grev nedeniyle iş bırakan işçileri “en ağır disiplin cezası verileceği” sözleri ile tehdit etti.
Yumuşatma çabaları
Erdoğan’ın yokluğunda Kadir Topbaş, Bülent Arınç ve “mesaj alınmıştır” diyen Abdullah Gül isyanı yatıştırma kaygısı ile Erdoğan’a göre daha yumuşak açıklamalar yaptı ve Arınç, Erdoğan dönmeden süreci bitirme kaygısı ile Taksim Dayanışması ile görüştü.
Taksim Dayanışması: Taleplerimiz net
Arınç’la yapılan görüşmede Taksim Dayanışması 7 talep iletti;taksim dayanismasi
1-Gezi parkı park olarak kalmalıdır. 2-Topçu Kışlası projesi iptal edilmelidir. 3-AKM’nin yıkılmayacağı açıklanmalıdır 4- Halka şiddet uygulayan ve emri veren tüm yetkililer görevden alınmalıdır. 5- Gözaltındaki yurttaşlar serbest bırakılmalıdır 6- Biber gazı kullanımı yasaklanmalıdır. 7- Tüm kamusal alanlarda toplantı ve gösteri yasakları kaldırılmalıdır.
Metehan Demir: Başbakan’a soru sormayın
17 Aralık operasyonlarından sonra Egemen Bağış’la yaptığı “bakara makara” konuşması ile gündeme gelen dönemin Hürriyet gazetesi Ankara temsilcisi Metehan Demir CNNTürk’te katıldığı bir programda Başbakan’a gezisinde eşlik eden gazetecilerin “şu günlerde” başbakana soru sormamalarını rica etti. Demir; “En kritik grup şu an göstericiler değil, Başbakan ile Afrika’ya giden gazeteciler, iki üç gün biraz sabretsin arkadaşlar. Başbakan’a soru sormasınlar. Alakasız başka konularda konuşsunlar” dedi.
“Topçu Kışlası da yapacağız, AKM’yi de yıkacağız”
Erdoğan 6 Haziran’da Tunus’ta ortaya çıktı, “Terör örgütleri bu işin içinde” dedi. Dayanışma’nın Arınç’la görüşmesi için ise “Şunu alırsam şunu veririm, şunu verirsen bunu isterim gibi bir mantıkla devlet yönetilemez” diyerek taleplerin dikkate alınmayacağını söyledi. Topçu Kışlası’nı yapacaklarını, AKM’yi yıkacaklarını tekrarladı. “Azınlığın çoğunluk üzerinde tahakkümünü kabul etmeyiz” dedi.
Aynı gün Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen, TESK, TZOB ve TOBB ortak bir açıklamayla direnişçilere karşı AKP’yi destekledi.
6 Haziran:Direniş kendi medyasını yarattı; AKP’nin karalama kampanyası capultvboşa düştü
Direnişin medyası Çapul TV ilk yayınını yaptı. Tayyip Erdoğan yurtdışı gezisinden döndü. Havaalanında kendini karşılayan tabanına konuşan Erdoğan, direnişi karalama kampanyası başlattı.
Çapul TV direnişin kendi medyası olarak kuruldu. Halkın medya kuruluşları önündeki eylemleri devam ederken direnişin medyası Çapul TV, Gezi Parkı içinde 6 Haziran saat 16.00′da ilk yayınına başladı. Medya, iktidarın sesine kulak verirken Çapul TV’de yalnızca direnişçiler söz aldı. Gezi Parkı polis tarafından boşaltıldığında parkı en son terk eden ekip olan Çapul TV ekibi, daha sonra “direniş sürdükçe yayındayız, bu daha başlangıç mücadeleye devam” dedi ve 1 yıl boyunca sokakta, direnişin içinde olmaya devam etti. İstanbul ve Ankara’da Çapul TV stüdyoları kuruldu.
“Yol ver gidelim Taksim’i ezelim”
Erdoğan 7 Haziran’da ülkeye savaş hazırlığı ile döndü. Toplu taşıma araçlarıyla AKP’lilerin taşındığı karşılama törenlerinde otobüs üstünden nefret saçtı. “Demokratik taleplere canımız feda” diyen Erdoğan, direniş için “faiz lobisinin işi”, direnişçiler için “vandal” dedi. Şehirlerin yağmalandığı, Türk bayrağı yakıldığı yalanına sarıldı. AKP’liler ise Erdoğan’ın konuşmalarına “Yol ver gidelim Taksim’i ezelim” sloganlarıyla yanıt verdi. Ertesi gün 7 yandaş gazete aynı manşetle çıktı: Demokratik taleplere canımız feda!
AKP’nin 8 Haziran tarihli MKYK’sından halk isyanına karşı mitinglerle gövde gösterisi gezikadinyapma kararı çıktı.
Aynı gün Hüseyin Çelik Gezi direnişini “Yeniçeri ayaklanması”na benzetti ve açıklamasında “başbakan kelle vermez”, “istemezükçü lobiye teslim olmayız” cümlelerini kurdu. Kadınlar, 8 Haziran’da “Tacizsiz ve Tayyipsiz bir yaşam istiyoruz” diyerek İstiklal Caddesi’nde eylem yaptı.
Futbol kulübü taraftarları aynı gün akşam saatlerinde iki koldan Taksim Meydanı’na yürüdü. On binlerce Beşiktaşlı, Fenerbahçeli ve Galatasaraylı taraftar, Taksim Meydanı’nı meşalelerle aydınlattı.
Erdoğan il il geziyor, direnişçiler eylemde
Direnişçiler 9 Haziran’da Taksim’de tarihi bir kalabalıkla miting yaparken, Erdoğan Mersin ve Adana’ya gidip Ankara’ya döndü. Bindirilmiş kıtalar karşılamada, direnişçiler eylemdeydi. Erdoğan, bu mitinglerde Kabataş’ta başörtülü bir kadının deri eldivenli üstü çıplak yüz kadar erkek tarafından tacize uğradığı iddiasını diline dolayıp “Benim başörtülü bacıma saldırdılar” diyecek, bu iddianın tamamen yalan olduğu aylar sonra Kabataş görüntülerinin ortaya çıkması ile anlaşılacaktı.
Vali “Mutlu”
Vali Mutlu twitterdan “iki saat uyudum ve uyuyamadım. Sıcak yatakları yerine Gezi Parkı’nda yatan bu ülkenin gençlerine selam vermek için ayaktayım… Gezi Parkı’nda kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir saba varmış, doğru mu? Aranızda olmak isterdim” mesajını 9 Haziran sabahı attı. Aynı gün Erdoğan’ın gezdiği illerde eylem yapanlara ve Ankara dönüşünü Güvenpark’ta bekleyenlere polis saldırdı.
Saldırı sinyalleri
10 Haziran’da Bakanlar Kurulu toplandı. Arınç toplantı sonrasında “Artık yasadışı eylemlere kesinlikle izin verilmeyecek, bunlara karşı gerekenler yapılacaktır” dedi ve Başbakan’ın bazı gruplarla görüşeceğini açıkladı. Taksim Dayanışması “Bize görüşme çağrısı yok, kimle görüşüleceğini merak ediyoruz” açıklamasını yaptı. Bu bazı “grupların” direnişin meşru temsilcisi Taksim Dayanışması’nı ekarte etmek için oluşturulan bir heyet olduğu sonradan anlaşıldı.
10 Haziran’da “asıl mesajı” almış olan Abdullah Gül alkol yasağını onayladı.
Taksim’e saldırı emri
11 Haziran sabahı Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun “Kesinlikle hiçbir müdahale olmayacak”,11 haziran_gezi “Gezi Parkı’na değil anıta ve AKM’ye asılan pankart ve flamalara müdahale ediyoruz” tweetleri ile direnişe yönelik ikinci büyük polis saldırısı başladı. İki gün kesintisiz sürecek direniş 07.30′da barikatları temizleyerek gelen polisin meydana gaz bombaları atmasının ardından başladı. Taksim’e sefer yapan tüm metro hattı ulaşıma kapatıldı. Vali Mutlu saldırı sürerken bir basın toplantısı düzenledi. O “Amacımız Taksim’i normalleştirmek, Gezi Parkı’na müdahale olmayacak” derken polis Gezi Parkı’na gaz bombası ve plastik mermi yağdırıyordu. Erdoğan saldırı sonrasında Vali’yi ve polisi tebrik etti; yalanlarına “Esnaf çöktü”yü ekledi. Grup toplantısında bu yalanlarına “Türk bayrağı yakıldı”yı kattı, Mustafa Sarı’nın eylemciler tarafından öldürüldüğü iddiasını yineledi.
Tam 13 saat süren çatışmadan sonra 20.15 civarında Taksim Meydanı’nda toplanan yaşlı, genç, engelli yaklaşık 50 bin kişiye polis yeniden gaz bombaları ve tazyikli su ile saldırdı. Taksim çevresinde direniş sürerken Okmeydanı halkına polis saldırıyor, halk Gazi’de TEM’i, Kartal ve Beylikdüzü’nde E-5’i kesiyordu. Saldırı ile birlikte ülkenin dört bir yanında yüz binlerce insan sokağa döküldü Taksim bölgesindeki çatışmalar 12 Haziran öğle saatlerine kadar sürdü. Polis geri çekildi ancak meydanı terk etmedi. Halk Gezi Parkı’nda yeniden bir araya geldi. Polis saldırısı ve direniş kesintisiz sürdü.
CHP MYK’sı olağanüstü toplanırken, sonucu beklenen toplantıdan çıka çıka Cumhurbaşkanı’na “liderler zirvesi yapması” çağrısı çıktı.
‘Polisimiz gereğini yaptı’: Ethem öldü…
12 Haziran’da, 1 Haziran’da Kızılay’da polis tarafından vurulan Ethem Sarısülük’ün beyin ölümünün gerçekleştiği açıklandı. Saldırılar hakkında “Polisimiz gereğini yapmıştır” diyen Erdoğan İçişleri Bakanı’na talimat verdiğini, “24 saat içinde bu işin biteceğini” açıkladı. Erdoğan aynı gün içinde tiyatrocu, akademisyen, öğrenci, sosyal medya uzmanı olarak tanıtılan bir toplama “heyet”le görüştü. Taksim Dayanışması Erdoğan’ın heyetinde dayanışmadan kimsenin olmadığını açıklayarak herkesi Taksim’e çağırdı.
Halkın hakları oya sunulamaz
AKP’nin seçtiği görüşmecilerle 12 Haziran’da yapılan toplantı bittiğinde Hüseyin Çelik, Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yapılmasına ilişkin referandumun (Daha sonra referandum yerine plebisit sözcüğü tercih edilir oldu) bir seçenek olabileceğini açıklıyordu. Önerilen ‘kamuoyu yoklaması’ idi. Çelik, direnişin AKP iktidarının baskı ve zor politikalarına karşı özgürlük taleplerini, direnişin başından itibaren 3 insanın ölümüne, yüzlerce insanın yaralanmasına neden olanların istifa etmesi taleplerini yok sayarak konuyu sadece Topçu Kışlası’na sıkıştırdı. AKP’nin ülkenin dört bir yanına yayılan halk direnişinin taleplerini, meydanlarda yankılanan “istifa” seslerini görünmez kılmak için sarıldığı “illegal örgütler/çevreci gençler” söylemini tekrarlayan Çelik, çevreci gençlerin Gezi Parkı’ndan çıkması ve orada kalmak isteyen “kötü niyetlilerle” emniyet güçlerini baş başa bırakmaları gerektiğini söyledi. Çelik “Eğer diktatörlük olsaydı bu gösteriler olamazdı” diyerek yine “orantısız güç” tartışmasını tekrarladı. Çelik görüşmeye katılanların Taksim Dayanışması’nın taleplerini kendilerine iletmediğini de söyledi.Taksim Dayanışması kamusal alanlara ve toplum yararına ilişkin konularda “referandum” yapılamayacağını açıkladı.
Erdoğan’da pislik kokusu
Erdoğan görüşme şovuna Necati Şaşmaz ve Hülya Avşar’ın da olduğu bir “sanatçı heyeti” ile görüşmeyle devam etti. Necati Şaşmaz’ın “kedi gözlü” konuşması sosyal medyada “direntürkçe” etiketiyle karşılandı. 12 Haziran gecesi tüm ülkede “diktatör Erdoğan” sloganlarıyla halk yeniden sokaklardaydı.
Erdoğan 13 Haziran’da yaptığı konuşmada “İllegal örgütlerle aynı yerdesiniz.
Taksim Dayanışması’nın çağrısı ile direnişçiler, 14 Haziran’da Gezi Parkı’nda 7 ayrı noktada yapılan forumlarla gün boyu direnişe nasıl devam edileceğini tartıştı.
“Eve dönmüyoruz direnişe devam”
15 Haziran’da Gezi Parkı’nda yapılan forumlarda “Eve dönmüyoruz, direnişe devam” kararı çıktı. Taksim Dayanışması yaptığı açıklamada direnişin Gezi Parkı sınırlarının ötesine geçtiğini söylerken açıklamayı şöyle bitiriyordu: “Bugünden itibaren tüm yurda hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle, ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu an 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz.”
Polisin Gezi ablukasına karşı 43 yıl aradan sonra yine ‘15-16 Haziran direnişi’
Erdoğan çareyi “Milli iradeye saygı” mitingleri düzenlemekte buldu.
Halk bir kez daha Boğaz köprüsünde
Berkin arkasında yeni bir lise hareketi bıraktı. Berkin Elvan’la birlikte sokağa çıkan liseliler, ders boykotları, sokak direnişleri ile ülkenin dört bir yanında harekete geçti. “Berkin Elvan 15′inde bir fidan” sloganları ile Erdoğan’ın hesap vermesi istendi.
16 Haziran ve sonrası: “Bu daha başlangıç”
Erdoğan devletin tüm olanaklarını seferber ederek İstanbul’da yaptığı mitingde “Bazıları diktatör diyor. Bu nasıl diktatör ki sizin gibi o Gezi Parkı’nı işgal edenlerle, samimi çevrecileri kabul ediyor” diyordu. Aynı saatlerde görülmemiş bir polis terörü yaşanırken Erdoğan kürsüden bağırıyordu: “Polisimize şiddet uygulayan, sokaklarda çatışan, caddeleri yakıp, yıkan, kamu malına, özel mülke zarar verenleri tek tek inceleyecek ve araştıracağız. MOBESE kayıtlarında bunlar var. Hepsi inceleniyor. Sosyal medyada provokasyon yapanları da araştıracağız. Provokasyon yapanları, arkadan her türlü lojistik destek verenleri de araştıracak ve deşifre edeceğiz.”
Çatışmalar kesintisiz 30 saat sürdü. Erdoğan’ın her fırsatta “kahraman” ilan ettiği polis istanbul-taksim-gezi-direnisi-
15-16 Haziran işçi direnişinin 43. yılında yeni bir tarih yazılıyordu. 1970′in 15-16 Haziran’ında işçiler sokağa dökülürken 2013′ün 15-16 Haziran’ında halk TOMA’lara göğüs geriyordu. 16 Haziran sabahı, direnişin simgesi Boğaziçi Köprüsü üzerinden Taksim’e yürüyüşe geçen binlerce direnişçiye polis saldırıyor, mahallelerden yürüyüşe geçen halk caddeleri, sokakları trafiğe kapatıyor, tüm Türkiye’de halk ayağa kalkıyordu.
AKP ise halk isyanını gözaltı, tutuklama terörü ile sindirmeye çalıştı. Sabah saatlerinden gezi-filtresi-internetdirenişi
Sincan mitingindeki MHP bayraklarının ardından Kazlıçeşme’de de Çarşı’nın simgeselliğinipolis-gezi kırmak için sahte Çarşı yelken flamaları kullanıldı. Çarşı daha sonra yelken flama kullanma tercihlerinin hiç olmadığını açıklayacaktı. (10 Haziran’da toplanan Bakanlar Kurulu sonrasında konuşan Bülent Arınç, direnişin öne çıkan isimlerinden Çarşı’nın eylemlerden çekildiğini açıklamıştı. O sırada Çarşı Gezi Parkı’ndaydı. Arınç’ın açıklamasını öğrenen Çarşı grubu üyeleri Gezi Parkı’nda “Çarşı burada Arınç nerede?” sloganları atmıştı.)
Ethem’in cenazesine saldırı
Erdoğan Kazlıçeşme’de konuşurken Ankara’da polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenazesi Kızılay Meydanı’ndan kaldırılmak isteniyor, polis saldırısı sonucu saatler süren çatışmalar yaşanıyordu.
AKP faşizmi “Duran İnsanları” zaptedemedi
Saatler süren çatışmaların ardından Gezi Parkı ve Taksim Meydanı boşaltılmıştı ki “durmak” mansetduranadamkadınAKP faşizmine karşı en güçlü ve yaratıcı eylem biçimlerinden birine dönüştü. Yeni eylem biçimi birkaç saat içinde tüm Türkiye’ye yayıldı.
DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve TDB’nin bir günlük iş bırakma eylemiyle başlayan 17 Haziran‘ın ilerleyen saatlerinde direnişin yeni eylem biçimleri ortaya çıktı. Akşam saatlerinde Taksim Meydanı’nın orta yerinde bir “adam” durmaya başladı. Slogan atmıyor, yürümüyor, pankart veya döviz taşımıyordu, polis de halk da bu eylem biçimi karşısında şaşkındı. Halk kısa sürede bu eylemi benimseyerek durmaya başladı. Önce bir kadın, ardından Ethem’in Abisi, Ankara’da kardeşinin polis kurşunuyla vurulduğu yerde durmaya başladı. Yılların eylem biçiminlerine bir yenisi katmak sadece birkaç saat sürmüştü. Sadece Taksim Meydanı değil Türkiye’nin her yerinden binlerce kişi “duruyordu”. 18 Haziran sabah saat 03.00 sıraları ve sonrası insanlar sokağa çıkıyor, duruyor ve fotoğrafını sosyal medyada paylaşıyordu. Direniş gece-gündüz ayrımını çoktan ortadan kaldırmıştı. AKP direnişi yine bitirememiş, “durmak” AKP faşizmine karşı en güçlü ve yaratıcı eylem biçimlerinden birine dönüşmüştü.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”
Halk çatışmaların yer yer azaldığı dönemde isyanı sürdürmenin yeni biçimini ortaya çıkardı. Hızla yaygınlaşan park forumlarında buluşan yüzbinler, öznesi olduğu direnişi sürdürme iradesini de birlikte oluşturdu.
Duran insan eylemlerinin yaygınlaştığı 18 Haziran’da başta İstanbul olmak üzere çeşitli abbasagaforumuşehirlerde mahallelerin/semtlerin parkları dile geldi. Milyonların yeni buluşma noktaları forumlar, halk toplantıları oldu. Forumlar başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de onlarca mahalleye yayıldı. Çarşı’ya yönelik operasyon ve tutuklamaları tartışmak için Çarşı üyeleri 17 Haziran’da Beşiktaş Abbasağa’da ilk forumu yaptı. 17 Haziran’daki ilk deneyim 18 Haziran’da İstanbul’un 11 farklı noktasına yayıldı. İlk forumlarla birlikte Taksim Dayanışması, “Mahallelerde düzenlenen tencere tava eylemleri sürecek. Park ve meydanlarda yapılan forumlar büyütülecek. Cumartesileri Gezi Parkı nöbeti sürdürülecek” açıklaması yaptı. Forum deneyiminin ilk adımları 15 gün boyunca devlet otoritesinin olmadığı halkın denetiminde yaşamın şekillendiği Gezi Parkı komünü olmuştu. Gezi Parkı’nda sağlıktan barınmaya, gıda ihtiyacından temizliğe kadar çeşitli konularda oluşturulan dayanışma ağları ve birlikte karar alma pratikleri, forum deneyimlerine giden önemli bir birikim yarattı. Mahalle forumlarının temelini atan etkenlerden bir diğeri de Taksim Dayanışması heyetinin Başbakan Erdoğan ile görüşmesinden sonra mücadelenin geleceğine ilişkin “Kararı halk verecek” demesiydi. İsyan eden halk temsili değil doğrudan demokrasi talep ediyordu.
Direniş hiç durmadı…
Direnişin genel taleplerinin takipçisi olunurken aynı zamanda yerel sorunlara çözüm arama, mücadele planı çıkarma, forumların bir başka ana gündemini oluşturdu. Forumlar yapıldıkları bölgelerde etkili çağrı merkezlerine dönüştü.
Lice’de karakol inşaatına karşı eylemde köylülere ateş açılması sonucu Medeni Yıldırım’ın medeniöldürülmesi ve 10 kişinin yaralanması üzerine 28 Haziran’da halk birçok ilde ve mahallede forumlardan önce yürüyüşler yaptı. Yürüyüşlere on binlerce kişi katılırken aralarında Türk bayrakları taşıyanlar da vardı. Türk bayrağı taşıyanlar da Kürtçe slogan attı, “Diren Lice seninleyiz” dedi. 1 Temmuz’da yapılan forumların gündemini 2 Temmuz eylemi oluşturdu. Türkiye genelindeki forumlarda alınan ortak karar üzerine forumlar Sivas Katliamı’nın yıldönümündeki eylemlerin hem örgütleyicisi hem katılımcısı oldu. İstanbul’da ve Türkiye’de on binler, sokakları doldurdu.
Hayallerini satmayanların ülkesi…
ODTÜ ve Tuzluçayır’da eş zamanlı başlayan direnişlere ses vermek için 10 Eylül’de Antakya-ahmet-atakanArmutlu’da
Eylük’de yine bir direnişçi, Hasan Ferit Gedik, devrimcilerin uyuşturucu mafyasıyla mücadele ettiği Gülüsuyu’nda polis destekli çetelerin saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. Hasan’ın aktif bir katılımcısı olduğu forumlar, anısına büyük yürüyüşler düzenledi.
Bitmedi sürüyor bu kavga…
İftar çadırlarına karşı yeryüzü sofraları, Cumartesi eylemleri, mezuniyet törenlerine ardındanmanset-onur-yuruyusu yıl başında üniversite açılışlarına taşınan eylemler, ODTÜ yoluna karşı direniş, Tuzluçayır Cami-Cemevi projesine karşı halk direnişi,tribünleri yıl boyu eylem alanına çeviren taraftarlar, görülmemiş kalabalıkla gerçekleşen LGBTİ Onur Yürüyüşü, forumların ilk ortak etkinliği Eylül’de GelKonseri, Antakya’da Sevgi Direniş Parkı’ndan Armutlu sokaklarında süren direniş, her bir “Gezi davası”nın AKP’nin yargılandığı eylem alanlarına dönüşmesi, Taksim Dayanışması temsilcilerine yönenlik ev baskınları ve gözaltılara karşı karşı çıkış, İsyan’ın içinden kurulan Kuzey Ormanları Savunması ve 22 Aralık Kent Mitingi’nin ardından kurulan “İstanbul Kent Savunması” gibi kentmitingideneyimler, 17 Aralık yolsuzluk operasyonları döneminde AKP’den de Cemaat’ten de hesap soran sokak eylemleri, 30 Mart seçimlerinde AKP stantlarına, seçim bürolarına yönelik eylemler, parkına, suyuna, ormanına, yeşil alanlarına sahip çıkmak her yerde sokağa çıkan, dozerlerin önüne oturan, şantiye kilitleyen, boş alanları işgal eden insanlar, 1 Mayıs direnişleri, Soma’da katledilen işçilerin hesabını sormak için sokakların yeniden hareketlenmesi… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Haziran İsyanı AKP iktidarının meşruiyetini ortadan kaldırdı, halkın Erdoğan’ın çürümüş diktatörlüğünü kabul etmediğini gösterdi. İsyan siyasi krizi derinleştirdi. Yönetenleri eskisi gibi yönetemez hale getirdi. İsyanın dinamikleri bugün Gezi Parkı’nın kamusal kentsel mekan olarak sahiplenilmesinden Soma’daki işçilerin “kamulaştırma” talebine uzanıyor.