Helga’nın Resimli Soykırım Günlüğü
II. Emperyalist Paylaşım yıllarında 8 yaşında olan Helga’nın toplama kampında tuttuğu günlükler 70 yıl sonra tek kitapta toplandı. Küçük kızın Terezin ve Auschwitz’de yaşadıkları bugün Avrupa’yı yeniden sarsıyor. Helga’nın Günlüğü/ Toplama Kampındaki Bir Kız Çocuğunun Tanıklığı adıyla kitaplaştıran XX. yüzyılın en üzücü belgelerinden. Avrupa’da kısa zamanda 2.5 milyon satışa ulaştı. 1929 Prag doğumlu Helga günlükleri henüz 8 yaşındayken tutmaya başladı. 1938’den 1945’e kadar kadar kendisinin ve ailesinin yaşadığı travmatik olayları hem yazdı hem de çizdi.
“Helga’nın Günlüğü” yaklaşık 70 yıl kadar bir bütün olarak yayımlanmayı bekledi. Şimdi ise tek kitap halinde satışta. Günlükteki ilk satırların üstünde 15 Mayıs 1938 tarihi yazıyor. O yıl Prag Nazi işgaline uğramıştı. Aile 8 yıl boyunca işgal altında evlerinde tecrit halde yaşadı. Yahudi çocukları okula kabul edilmiyordu.1941’de ailesiyle birlikte, 3 yıl kalacakları Terezin Kampı’na gönderildi. Küçük kız bu kampta defterine yaşadıklarını yazıyla ve çizgiyle işledi. Annesiyle birlikte Aushwitz toplama kampına gönderildi. Trene binmeden önce günlüğün sayfalarını amcası bir tuğlanın arkasına sakladı. 15 yaşındayken Terezin’de çocukların konulduğu barakalardan birinde kaldı. Şartlar kötü de olsa dans ve doğum günü partileri düzenliyorlardı: patates artıklarından doğum günü pastaları yaparak! Gördüklerini çizmesini ona babası söyledi.
Terezin’de kaldığı süre boyunca banyo odası, yemek sıraları gibi şeyleri çizmeye başladı. Hatta cenaze arabalarında taşınan ekmekleri, arkadaşı Francka ve kendisinin 1929’daki bebek hali, 43’te bir koğuştaki halleri, ve 57’de, yani gelecekte anne olmuş hallerini çizdi. Helga, Auschwitz’i şöyle anlatıyor: “Tüten bacalar görüyorduk. Fabrika olduğunu düşündük. Lakin diğer mahkûmlar bunların krematoryum olduğunu söylüyorlardı. Hatta “Yarın burnunuzun üstünde biriken kurum ben olabilirim” diye şaka yapanlar bile vardı. Bir koğuşta 500 kişi soyunduk ve saçımız tıraşlandı. Annem benden önce gitti ve kendisini tanıyamadım.
SS’ler bunu gördü ve çok güldüler.” Helga hâlâ diğer kurtulanlarla haberleşiyor. “80 kişiden fazlayız ve birçoğumuz dul. Birbirimizi ziyaret ediyoruz, mailleşiyoruz ve Skype yoluyla haberleşiyoruz. Hâlâ başımızdan geçenleri anlatmamız için okullara davet ediliyoruz. Ama bu keyif verici bir şey değil.” “Sağ kalanların çoğunun kabuslarında gaz odaları var. Ben kamptayken rüyalarım sadece beyaz, siyah ve gri renkteydi. çünkü yaşamda renk yoktu. Ama bir gün, çok canlı bir rüya gördüm. bir çayırdaydım; çimenler yemyeşil, gökyüzü masmaviydi, her yerde çiçekler ve kelebekler vardı. Ertesi gün de kurtarıldık. Huzur vardı ve de özgürlük! Helga savaştan sağ kurtulan Yanudi müzisyenle evlendi. İki çocuğu ve üç torunuyla Prag’da yaşıyor