Türkiye’de Çocuk Olmak..

Bir “Dünya Çocuk Hakları Günü” daha kutluyoruz ama 82 yıl sonra sorunlar neredeyse aynı.
Türkiye’de 42 bin çocuk sokakta yaşıyor, yılda 7.000 çocuk tecavüz ve tacize uğruyor. Son 5 yılda, haklarında koruma kararı alınan ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda barınan toplam 14.398 çocuğun 2.678’i, yani yüzde 18,6’sının anne-babası tarafından ihmal veya istismar edildiği görülüyor. Suça itilen çocuk sayısı yılda yüzde 5 ile 10 oranında artıyor, yılda 125.000 çocuk mahkemeye çıkıyor. Altı yaş altındaki çocuklarda fakirlik oranı yüzde 34 olduğunu, bu oran kırsal kesimde yüzde 40’a ulaşıyor. Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’deki çocukların durumunu NTVMSNBC’ye değerlendiren uzmanlar, yasalarda olmasına rağmen yaşama geçirilemeyen çocuk hakları sorunlarının rakamlara yansıyandan çok daha kötü olduğu noktasında birleşiyor.

16322_947887998574196_98679416320850210_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye’de 42 bin çocuk sokakta yaşıyor. Sokakta yaşayan çocukların yüzde 37’si Doğu ve Güneydoğu’dan göç etti. Çocukların yüzde 11’i hiç okula gitmedi, yüzde 52’si madde kullanıyor. Sokakta yaşamakta en büyük etken ise aile içi şiddet. Adalet Bakanlığı’nın son açıkladığı verilere göre yılda ortalama 7.000 çocuk tecavüz ve tacize uğruyor. İstismar ve ihmal, çocuk hakkında koruma kararı alınmasında ekonomik nedenden sonra ikinci sırada yer alıyor.

Dünya üzerinde birçok çocuk ya savaş ortasında ya da açlık sınırında yaşamını sürdürüyor. 82 yıl önce, Uluslararası Çocuk Günü fikri bu şartları ortadan kaldırmak için geliştirildi. 1925 yılında Cenevre’de, 54 ülkenin katılımıyla Çocukların Refahı için Dünya Konferansı düzenlendi; Çocukların Korunmasına Dair Cenevre Bildirgesi kabul edildi. Konferanstan sonra 20 Kasım “Dünya Çocuk Hakları Günü” olarak ilan edildi ve hazırlanan Çocuk Hakları Sözleşmesi bugün 191 ülke tarafından kabul ediliyor.

TÜRKİYE’NİN ÇOCUK HAKLARI KARNESİ ZAYIF
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Çocuk Hakları için Yurttaş Hareketi Koordinatörü Prof. Dr. Oğuz Polat, Türkiye’nin bu sözleşmeye 1990 yılında imza koyduğunu hatırlatarak, 2007 Dünya Çocuk Hakları Günü’nde Türkiye’yi büyüteç altına aldı. Polat, henüz bir çocuk politikası geliştirmediği ve sadece günlük tedbirlerle durumu idare etmeye çalıştığı için Türkiye’nin çocuk hakları karnesinin zayıf olduğunu söylüyor. Polat’a göre öncelikle, çocuk politikasının belirlenmesi, kısa ve orta dönemli stratejilerin oluşturulması gerekiyor:

ÇOCUĞA YATIRIM, İNSANA YATIRIMDIR
“Çocuğa yatırım, insan kaynağına yatırımdır. Bunlar sadece sokaktaki çocuklar, istismara uğrayan çocuklar değil. Çok daha fazlası yani eğitim, sağlık ve Türkiye’de göz ardı edilen katılım boyutunda stratejik bir planlama yapılması lazım. Ancak bu planlama iktidarlara göre değişmemeli, çünkü bizde her iktidar değişikliğinde o an için yapılan uygulamalar mevcut. Örneğin son Ak Parti iktidarında başbakan,‘sokak çocukları önemlidir’ dedi. Bir komisyon kuruldu, çocuk hakları ile ilgili dersler konuldu ama onun dışındaki konular göstermelik boyutta kaldı.”

imam-hatip

ÇOCUKLARIN KATILIM HAKKI YOK
çocuk politikasının en önemli eksikliklerinden birinin, çocuğun toplumsal yaşama katılım sorunu olduğu Çocuğun sendika üyesi olabilmesi için 16, dernek üyesi olabilmesi için ise 18 yaşına gelmesi gerekiyor. Çocuk derneklerinin kurulmasının yasal olarak mümkün olduğunu ancak yasanın çocuklar arasında bilinmediğini vurgulayan Prof. Polat şöyle devam ediyor: “Çocuk haklarının en önemli maddesi katılım hakkıdır ve bu katılım bugün halen hiç kimse tarafından uygulanmıyor. Serbest olduğu halde çocukların kurmuş olduğu bir dernek yapılanması yok. Diğer taraftan, özellikle çocuğun tek başına birey olarak değerlendirilebilmesine yönelik temel bakış açısının noksanlığı dikkat çekmektedir. Çocuk kendisiyle ilgili hiçbir kararı alma ve bu karara katılma hakkına sahip değil. Çünkü çocuk ile ana babası arasındaki durum, velayet ilişkisine değil, velayet hakkına dayanıyor.”

ANAYASADA ÇOCUK YOK SAYILIYOR
Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirten Prof. Polat, şu anda tartışılan Anayasa taslaklarında çocuklara yeterince yer verilmediği görüşünde:

“Çocuklar eski anayasaya göre çok dar bir kapsamda ele alınmış, çocuğun korunması ile ilgili bir madde var ama çocuğun geliştirilmesi ile ilgili hiç bir şey geçmiyor. Yani her iki Anayasa taslağında da çocuk yok denecek kadar az yer alıyor. Bir defa bu çocuğa verdiğimiz değeri çok iyi gösteriyor.”

ÇOCUKLARI ORGANİZE ÇETELER KULLANIYOR
Çocuk istismarı ve şiddetinin şekil değiştirdiği tespitinde bulunan Prof. Polat çocukları organize çetelerin kullandığını belirterek çocuk istismarı hakkında şunları kaydediyor:

10378921_938879279475068_7121120035638612403_n

“Çocuk istismarı ya da şiddeti bireysel ve aile içinde yaşanan bir problem iken şiddet şekil değiştirdi. Şiddet artık organize çetelerin çocuklar üzerinde çocukları belli amaçlarla kullanmak için uyguladığı ve uygulattığı bir yönteme döndü. Eskiden beri dayak bir disiplin aracı olarak görüldüğü için fiziksel istismar zaten çok vardı. Kapalı bir toplum olduğumuz için cinsel istismarı da çok yaşıyoruz ama bir türlü konuşulmadığı için rakamların ortaya çıkardığı gerçeğin çok az bir parçası. Ancak bugünkü temel sorun; bu konuda artık organize suç çetelerinin olması.”

AKRANLAR ARASI ŞİDDETTE PATLAMA VAR
“Bir de akranlar arası şiddet giderek artıyor ve artık silahla, bıçakla öldürme olayları yaşanıyor. Uyuşturucu, şiddet ve fuhuş paralel giden kavramlardır. Bizim çocuk fuhuşu konusunda bilimsel rakamlarımız yok, emniyet ve içişleri bakanlığı gibi makamlar son noktaya gelmeden, ‘böyle bir problemimiz yok’ diyorlar ama burada bir patlama olduğu ve bu patlamanın bizi çok kötü durumlara sokacağı bir gerçek. Çünkü akranlar arası şiddeti beş yıl önce yok sayıyorduk ama birden bire patladı. Her gün bir okulda bir çocuğun bir başka çocuk tarafından öldürülüyor, bunun üzerine her okula bir polis dikildi ama çözüm olup olmadığı tartışmaya açık. Tartışmasız bir durum var ki o da sıkıntının giderek büyüdüğü.”

CİNSEL İSTİSMARLAR KAYITLARA GEÇMİYOR
Yapılan çalışmalar, töre cinayetleri ve aile baskısı sonucunda meydana gelen çocuk intiharlarının özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde devam ettiğini gösteriyor. Bulgular intiharların sebeplerini zorla evlilik, aile içi şiddet, cinsel istismar ve sosyal yoksulluk olarak gösteriyor ancak konuyla ilgili güvenilir veri bulunmuyor.

Gerçeklerin rakamlardan çok daha ürkütücü boyutta olduğunun altını çizen Prof. Polat, “İstismar toplumda aslen ayıplandığı için ve bazı türleri suç kapsamında olduğu için de doğası gereği gizli tutulmaya çalışılıyor” diyor. Böylece çoğu olgunun ortaya çıkmadığını, mevcut verilerin de kamuoyunun bilgisine düzenli ve güncel olarak sunulmadığını belirten Prof. Polat’a göre hastane ve adliyelere yansıyan olgulardan da gerçekçi bir sonuç elde etmek mümkün değil. Çünkü, çoğu kez buradaki kayıtların “kaza sonucu yaralanma veya ölme” şeklinde tutulduğu biliniyor.

10354961_10152366905514164_2878926204182510641_n

ÇOCUK MAHKEMELERİ YETERSİZ
Suça itilen çocuk sayısının yılda yüzde 5 ile 10 oranında arttığına dikkat çeken Prof. Polat, çocuk mahkemelerine yönelik olarak da şu tespitte bulunuyor:

“Bugüne kadar tüm merkezlerde kurulması gereken Çocuk Mahkemelerinin sadece 11 adet olması hayal kırıklığı yaratmanın da ötesinde çok vahim bir boyuttur. Yılda yaklaşık 125.000 çocuk mahkemeye çıkarılırken, Adalet Bakanlığı’nın öncelikleri içinde bu konunun yer almaması, gerçekte Bakanlığın çocuğa bakış açısını yansıtan bir durumdur.”

YASA VAR AMA UYGULANMIYOR
Çocuk istismarı ile ilgili davalara bakan İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi Avukat Aşkın Yaşar Topuzoğlu da çocuklara yönelik cinsel, fiziksel ya da duygusal istismarının gün geçtikçe arttığını, var olan yasaların ise uygulanamadığını söylüyor:

“İstismarın önlenmesine dair yasalar var ama yasaların uygulanabilmesi için gerekli altyapı, kurum ve kuruluşlar oluşturulmadığı için yasalar kağıt üzerinde kalıyor. Çocuk koruma kanunuyla ilgili tedbirler var, ancak bu tedbirlerin uygulanabilmesi için kurum ve kuruluşların yönlendirilmesi ve kaynak ayrılması gerekir ama bu yapılmıyor. Çocuk koruma kanununun öngördüğü bakım evleri, destek alanları henüz oluşmuş değil. Öncelikle kaynak aktarımı gerekiyor.

Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzaladı ama sözleşmedeki şartların çoğu yerine getirilmiyor, çocuğa dair oluşmuş bir politikamız yok. Çocuklara yönelik cinsel, fiziksel, ekonomik ve duygusal istismar gün geçtikçe artıyor ama önlemeye yönelik doğru dürüst bir uygulama yapılmıyor. Bir yaşındaki bebeklere yapılan ve basına yansıyan istismarları gözden geçirmemiz gerekiyor.”