İşçiler Ölüyor Biz Unutuyoruz
Kapitalizm kanla beslenen bir vampirdir.
İşçilerinin hayatını güvenceye alacak tedbirleri maliyet unsuru olarak gören patronların kar hırsı, yaşamak için çalışmak zorunda olan on emekçiyi daha ölüme mahkum etti..
O inşaatlar, koca koca gökdelenler ne kadar çabuk biterse o kadar çabuk para gelir de ondan.
Bu rakamlara ulaşmak için insanların nasıl paçavra edildiğini havsalanız alıyor mu?
Her gün en az 1 işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor..Türkiye iş ‘kaza’larında dünyada ve Avrupa’da ilk sıraları kimseye kaptırmıyor.
‘Avrupa’da birinci sırada yer alırken dünyada da üçüncü yer alıyor.İş kazaları ya da daha doğru bir tabirle iş cinayetleri Türkiye’nin dört bir yanında her gün yaşanıyor.
Ancak medyaya yansıyanlar üzerinden değerlendirecek olursak, çok değil daha dört beş yıl önce neredeyse her gün Tuzla’da iş cinayetleri yaşanıyordu ve biz onları konuşuyorduk.
Hükümet yetkilileri Tuzla’ya gidiyor, Tuzla hakkında demeçler veriliyor, raporlar yazılıyor, iş cinayetinde ölenler için “üzgünüz” açıklamaları yapılıyor, ailelere baş sağlığı dileniyordu.
Kozlu, Davutpaşa, Ostim, Tuzla, Soma ve şimdi de Mecidiyeköy…
Hepsi sonucu aynı olan toplu iş cinayetleri…
Bundan birkaç ay önce Soma’da yaşanan faciayı konuşuyorduk…
Şimdi ise Torunlar şirketine ait inşaatta 10 işçinin “asansör kazası”nı konuşuyoruz…
Ama ne yazık ki sadece konuşuyoruz ve zamanla alışıyoruz.
Tuzla, Soma, Ostim gibi bu son iş cinayetini de unutacağız; hatta toplumsal hafızamızdan silip atacağız.
Toplum olarak ne yazık ki olaylara çok çabuk alışıyoruz.
Zamanla benzer haberlere hiç şaşırmıyoruz; hatta kendi içimizde normalleştiriyoruz.
Türkiye’de her gün en az 1 işçi hayatını kaybediyor.
İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi her gün iş kazasında ölenleri bizlere duyurmaya çalışıyor.
Tuzla’daki kazaların yaşandığı dönemde gemi sanayiinde artış olan bir dönemdi..
Soma’da maden emekçileri daha fazla üretim sağlamak için daha çok çalıştırılıyordu.
Davutpaşa ve Ostim maliyet düşürmenin doruğa çıktığı kaçak küçük ölçekli, ana firmalara fason üretim yapılan bölgeler olmalarıyla öne çıkmıştı. Bu örneklerin hepsi bizi aynı sonuca götürüyor.
“Can güvenliği” iş veren için bir maliyet kalemi olarak görülüyor ve kârlılıktan sonra geliyor.
Türkiye’de yaşanan yüksek işsizlik oranı, geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı ise işçilerin baskı altına alınıyor, ucuz ve kötü çalışma koşullarına mecbur ediyor. Elbette yasa ile belirlenen bazı temel kurallar var.
Örneğin, çalışma saatleri: Asgari ücretin yasada belirlenmiş çalışma saati aylık 225 saattir.
Ancak birçok işyeri 12 saat mesai sistemiyle çalışılıyor ve bu da aylık 360 saatlik çalışma anlamına geliyor.
Yani işçiler asgari ücretin çok altında bir ücretle çalıştırılıyor.
Bu ve benzeri birçok yasa işveren tarafından çiğneniyor. İş güvenliği denetimi de özel sektör tarafından yürütülüyor.
Firmalar arasındaki rekabet denetim yapmaya değil adeta sorunları ve hayatı tehdit edici unsurları görmezden gelmeye teşvik ediyor .
Hükümet yeterli denetimleri yapmıyor…
İşveren kanunlara uymuyor…
İşçiler ölüyor…
Şaşırdınız mı ?