Öcalan Kürtler Adına Müzakere Yapabilir mi?

Öcalan, bugün Kürtler içinde liderliği tartışılan bir şahsiyet. Geçmişte yaptıkları hem de yakalandıktan sonraki tavrı hep tartışıla geldi. Kürtler arasında bir kesim onu ilah düzeyine yükseltirken bir kesimde onu ihanetçi ve teslimiyetçi olarak niteledi. Son yıllarda Öcalan’ı ilah düzeyinde kabullenenler de artık kendisini sorguluyorlar.
Öcalan’ın 14 yıllık İmralı tutsaklığı boyunca yürüttüğü sözde müzakereler Kürtlere hiçbir fayda sağlamadığı gibi Kürtleri oyalamaktan başka bir işe yaramadı. Son olarak 2011 yazında yürüttüğü müzakereler liderliğini yaptığı PKK tarafından sonlandırıldı. Örgütün üst düzey yöneticilerinden Cemil Bayık ‘devlet önderliği oyalıyor’ diyerek Öcalan’ın devletle oturduğu müzakere masasını devirdi. Gerçekten de devlet Kürtleri ve PKK’yi Öcalan vasıtasıyla oyalıyordu. Devlet müzakere binlerce Kürt siyasetçiyi ‘KCK üyeliğinden’ tutsak alıp seçilmiş vekil Hatip Dicle’nin vekilliğini iptal ederek seçilmiş diğer Kürt vekilleri de serbest bırakmayı reddetti. Yine askeri operasyon hazırlıkları yaparak Sri Lanka hükümetinin Tamillere yaptığı gibi ani baskınlarla PKK’nin silahlı kuvvetlerini yok etmeyi amaçlıyordu. Bunun sonucunda 2011 son çeyreği ve 2012 ilk yarısında PKK’ye büyük kayıplar verdirildi.
Oyalama taktiğinin farkına varan PKK, 2012 bahar ve yaz aylarındaki devletin müzakere isteklerini geri çevirdi. Bunun sonucunda yazın süren savaşta Türk ordusu birçok kayıp verdi. Bu aynı zamanda Ortadoğu ve çevresinde sıkışan Türk devletinin hamle yapmasını zorlaştırdı.
Diş politikada tam bir kaos yaşayan Türk devleti, etrafında büyüyen silahlı Kürt muhalefetini – Güneyde KDP ve YNK, Güneybatısında ise PYD ve diğer Suriyeli Kürt gruplar, içeride ise PKK – bertaraf etmek için müzakere taktiğine başvuruyor. Bu şekilde Kürtleri silahsızlandırarak tasfiye etmeyi amaçlıyor. Eğer PKK’yi silahsızlandırsa otomatik olarak PYD’yi de etkisiz kılacak. Bu yüzden Öcalan’la müzakereye oturan devletin önünde PKK’nin silahsızlandırılması var.
Kürtlerin silahsızlanması hiçbir şekilde Kürt ulusunun çıkarına değildir. Ortadoğu gibi herkesin tüm varlığıyla silahlandığı bir bölgede Kürtler neden silah bıraksın? Bugün Ortadoğu kaynayan bir kazan, herkes birbirini boğazlamak için fırsat kollarken biz neden silah bırakalım? Eğer silah bırakırsak sonumuz Ermeniler gibi olur. Türklere silahla direnen Kilikya –Adana ve çevresi – Ermenileri, Türkler tarafından ikna edilerek silahsızlandırılıp imha ve tehcire maruz bırakıldılar. Ermeniler gibi Hıristiyan bir topluluk soykırıma uğrarken kılını kıpırdatmayan Batı, bizim gibi Müslüman Kürtler için hiçbir şey yapmaz.

abdullah_ocalan_infazi_silah_atarak_kutlamis_h11213
Gelelim Öcalan’la müzakere aşkına. Daha önceki bir yazımda devletin Kandil’e karşı Öcalan’ın elini güçlendirmek için çeşitli girişimlerde bulunduğunu belirtmiştim. Bunlardan biri de Türk zindanlarındaki Kürt tutsakların başlattığı açlık grevleri idi. Devlet açlık grevlerini tutsakların hiçbir talebini karşılamadan Öcalan’a bitirterek Öcalan’ın elini güçlendirdi. Öcalan makul adam rolüne büründürülerek öne çıkartıldı; hem Kürt kamuoyuna hem de türk kamuoyuna bu intiba verildi. Ve şimdi de PKK’nin reddettiği müzakereleri Öcalan’la yapmaya çalışıyorlar ama bir farkla; bu sefer bu kirli oyuna BDP de dahil edilmek isteniyor, bu yüzden BDP’den Ahmet Türk, Ayla Akat ve Meral Bektaş Danış, Milli Güvenlik kararı ile Öcalan’la görüştüler. Eğer BDP Kürt halkının temsilcisi ise bu kirli oyuna alet olmamalı.
Şimdi gelelim Öcalan’ın neden müzakereci olmayacağına. Öcalan, bir esirdir, Kürtlerin çıkarlarını yaptığı görüşmelerin ilk maddesi olarak ele alacağı fazlasıyla tartışmalıdır. Onun için müzakerenin temel anlamı kendi konumunu sağlamlaştırmak ve garantiye almaktır. Bunları neden söylüyorum? Çünkü Öcalan geçmişte bunları yaptı. İdamdan kurtulmak için PKK’yi tasfiye etmeyi kabul etti. Ama devlet buna inanmadı ve kendi açısından bu fırsatı kaçırdı. Aklı başına gelene kadar artık her şey Öcalan’ın kontrolünden çıkmıştı. Geçmişte birkaç kültürel hak ve Öcalan’a ev hapsiyle bunu çözebilirdi ama şimdi zor. Artık Kürtlerin istemleri değişti ve bölge de eski bölge değil. Güneyde bir Kürt devleti kuruluyor, aynı şekilde Suriye’de de Kürtler belli bir statü almak üzereler. Böyle bir ortamda devlet Öcalan eliyle Kürdistan’ın en büyük parçasındaki direnişi tasfiye etmeyi amaçlıyor, bu biraz zor çünkü artık Kürtler Öcalan’ın kulu değiller ve her geçen zaman zarfında konumunu sorguluyor ve hatalarını yüksek sesle dile getiriyorlar. Bağımsız Kürdistan’a bu kadar yaklaştığımız bir zamanda bunu ne Öcalan ne de Türk devleti engelleyebilir.
Mevcut durumda Öcalan’ın oturduğu bir masada Kürtler dışında herkes kazanacak. Öcalan’ın kendi konumunu güçlendirme çabası Kürde kazanma fırsatı vermemektedir. Şuan Öcalan oynadığı satrançta Kandil’i devre dışı bırakmak için bir hamle yaptı. Eğer Kandil Öcalan’ı devre dışı bırakmasa, kendileri sürecin dışında bırakılmaya çalışılacaktır.
Eğer devlet-Öcalan “çözümü” yaşam bulursa, Öcalan’a ev hapsi karşılığında örgüte silah bıraktırılması söz konusu olursa, örgüt yöneticilerinin mülteci konumuna düşeceğini şimdiden kestirmek mümkündür. Bundan sonra üst düzey PKK komutanlarının kuş gibi avlanması kolaylaşacaktır. Zaten Öcalan, PKK yöneticilerinin bugünkü konumundan rahatsızlığını geçenlerde iki kardeşine Mehmet ve Osman Öcalan’a söylettirdi. İki kardeş Rudaw gazetesine Kandil’i hedefe koyan açıklamalar yaptılar.
Öcalan’ın eskiden Kemalistlere hizmet ettiği, şimdi de İslamcı Türkler için emniyet supabı rolü oynadığı yönündeki değerlendirmeler yabana atılacak gibi değil. Öcalan’ın kaderi bu, örgütü hiçbir zaman kendisi yönetme fırsatı “bulamadı”.
Şimdi gelecekte ne olacağını görmek çok ta zor değil: Öcalan’la devlet kendi yazıp kendilerinin başrol oynadığı, Kandil ve Kürt milletini figüran olarak resmettikleri bu oyunu bahara kadar oynayacaklar? Baharda ne mi olacak? Kandil kendisini devre dışı bırakmak isteyen Öcalan’ı oyun dışına itecek ve ‘müzakere masası’ darmadağın olacak. 2011 yazı gibi olacak her şey.
Eğer Türk devleti bu sorunu çözmek istiyorsa Kürdistan’a federasyon statüsü verilmesini tartışacak ve gerillaya da silah bıraktırmak yerine Güney Kürdistan’daki Pêşmerge statüsü gibi bir statü tanınacaktır. Aynı zamanda Güneybatı Kürdistan’da (Suriye) Kürtlerin yeni konumunu ve statüsünü tanınacak ve sorun bu böyle ve kolay bir şekilde hallolacaktır.
Devlet, Öcalan’la Kürtleri statüsüz bırakmayı düşünüyorsa ve Kürt sorununu sadece PKK’den ibaret görüyorsa, yanılıyor. PKK silah bıraksa bile Kürt milliyetçileri özgür bir Kürdistan’dan asla vazgeçmeyecekler.
Yazıyı iki büyük Kürt milliyetçisi olan Ehmedê Xanî ve Hecî Qadır Koyî’nin bir argümanıyla bitiriyorum: “Kılıç ve Kalem (Şûr û Qelem), bu iki unsur Kürdistan’ın kurtuluş anahtarıdır. Eğer biri eksik olursa asla özgür bir Kürdistan olmayacak. Kılıcın kalemi koruması lazım kem gözlerden…”

Erdoğan Alparslan