Dozerin üstünden Çankaya’daki devir teslim törenine;

HDP’nin Tarz-ı Siyasetini yere göğe sığdıramayanlara..
Sırrı’nın yada Öcalan’ın yada PKK’nın; gerek Emperyal odaklarla gerekse de Yerli Egemenlerle..Diplomasi-Barış-Reel Politik adına yaptıkları-söyledikleri şeylerin hiçbiri Asla Devrimci Değildir..olsa olsa güçlüye-zorbaya burjuva alana meyletme ona sırnaşma pratiğidir..burjuva alandaki benzerlerinden tek farkı ,bunu sol soslu yapıyor oluşundadır..
HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, “Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olmasını isterim” temennisinde bulundu.
HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, CNN TÜRK’te “Ne Oluyor?” programında Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı. Lice’deki heykel gerilimine de değinen Sırrı Süreyya Önder, “Heykel meselesi benim içimin ısındığı bir mesele değildir” dedi. Atatürk heykeline de saldırılar düzenlendiğini söyleyen Önder, “Atatürk heykelinin önünde de dururum” diye konuştu.
-Çözüm süreci niye bitsin? Ya da biterse ne olur? Binlerce canımızı da yitiririz, zamanımızı da, kaynaklarımızı da yitiririz. Ama dönüp dolaşıp şu an oturmakta olduğumuz masanın etrafında oturacağız. Dönüşüp dolaşıp bu masaya oturacaksak neden bu masadan kolayca kalkalım. Ya da bu masayı niye kıralım, kırdıralım, tahrip edelim?
-Bölgede çıkarı olan bütün ülkeler buradaki durumun savaşa ya da barışa evrilmesiyle menfaati haleldar olacak bütün gruplar, silah tüccarları bu iş nasıl buralar geldi diye hayret edecek bir gün. Bunun tarihi yazılacak, okuyacaklar. O zaman hayret edecekler bu kadar istemeyenin arasında siz nasıl bu işi yürüttünüz diye belki bir hayır dua edecekler.
“PKK, Kürt milliyetçisi bir örgüt değil”
-Sağ zihniyet bunun çözümüne dair milliyetçi yaklaşımlar önüne set olmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Dünyanın en tembel ideolojisidir milliyetçilik. Kürt milliyetçisi derken kast ettiğim bu kesimdir. Kim PKK’yı tahkir ediyorsa savaşın bitmesini istemiyordur. PKK, Kürt milliyetçisi bir örgüt değil. Buna çok basit iki örnek vereceğim, bugün ortak vatan isteyen sadece özerkliği olmazsa olmaz yapan bir anlayışın nesine milliyetçi diyecekseniz? Ötekisi hiçbir zaman türk olmamış ki. Milliyetçiliğin panzehiridir KCK.
“Heykel meselesi benim içimin ısındığı bir mesele değildir”
-Bu heykel meselesi benim içimin ısındığı bir mesele değildir. Ama baktığınız zaman dikilmesi gereksiz, yersiz, zamansız bir iştir. Çözüm sürecinin ruhuna da uygun değildir. Fakat bunu orada kaldırmaya çalışmak da çözüm sürecinin ruhuna uygun değildir. Böyle olunca kim diktirdi soruları ortaya çıkıyor. Ben biliyorum ki KCK’nin böyle bir tutumu yok. Bunu bize devlet söyledi. ”Yarın bunu kaldıracağız.” Dediler. ”Biz de böyle davranmamalarını, bunun olası sonuçlarını söyledik. İki üç günlük bir zamana yayalım. Biz bunu halkın insiyatifine bırakalım.” Dedik. Peki, neden bu oldu? Dedik ya milliyetçiler bunun çözümlensin istemiyor. Ben dedim bunun gereği yok ama üzerinde kopan fırtınanın hiç gereği yok.
“Diyarbakır cezaevini konuşacaksınız”
-İnsanlar önce bunun sunuş biçimi orada heykeli dikilen insanı Eruh-Şemdinli baskınından anlatan tarih anlayışı var. Kimse oraya nasıl gelindiğini düşünmüyor. Mahsun Korkmaz’ı konuşacaksanız Diyarbakır cezaevini konuşacaksınız.
“Atatürk heykelinin önünde de dururum”
-Bu hükümetin de şöyle bir dirayeti yok; nolur kardeşim dikmişsin. Diyelim ki orası bir mezar. Sen benim değerlerime saygı gösterceksin ben senin değerlerine. Atatürk heykellerine saldırılar düzenleniyor. En az devletinki kadar saçma. Onu yapanları da protesto ediyorum. Önüne siper ederim kendimi. Siz onun heykeline saldırı yaptığınız zaman o insanlarla aynı saftasınız demektir.
-Lice’deki heykeli biliyorum ki KCK’nin yaptırmak gibi bir tavrı yok. Öyleyse kim dikti soruları ortaya çıkar. Lice’ye o heykeli dikmek lüzumsuzdu ama onu indirmek için kimi basın odaklarının kopardığı kıyamet de öyle. Ben yıkılmaya çalışılan Atatürk heykelinin önünde de dururum.
“Öcalan bir barış önderi noktasına gelmiş”
-Biz çok cenazeler gördük. Irkçı tayfa nefretle dolmuş. Biz orada insanları gördük. Gerilla, asker yakını… Lice’deki olaylar beni çok etkiledi. Gerek Mehdi’nin ölümü gerekse askerin ölümü.. Kabul edemiyor insan. Biz bu çocukları ateşin içine atmayabalirdik.. Gün herkesin seferber olma günüdür. Ben İmralı’dan biliyorum ki bu mesele daha ciddi bir boyuta gelmiştir. Artık Öcalan bir barış önderi noktasına gelmiş. Orada nakış nakış barışı ören bir insan var, bu tarafta hoyratça harcayan birileri… Çözüm sürecini bir gencemizin daha burnu kanamadan sonlandırmak istiyoruz. Hükümet yaşanan her solayda yıkın dökün dememeli, serin kanlı olmalı…
“Çözüm sürecinde şafağına en yakın noktada duruyoruz”
-Bir çok kez halk inisiyatifle alıkonulan askerleri geri getirdik. Değerlere saygı göstererek bu sürecin devam ettiricisi olursunuz.
-Çözüm sürecinde şafağına en yakın noktada duruyoruz. Yapılan işler de çok kıymetsizleştiriyor. Az mesafe kaydedilmedi. Olmayan şeylere bakmak da bir ölçü. Sadece yapılanlara bakmayın. Yapılmayanlara da bakın. KCK’ye gittiğimizde, devlete gittiğimizde ‘böyle yaparsanız yol alırız’ diyoruz. İki tarafın da yapmaya muktedir olup yapmadığı şeyler var. Yürüttüğümüz süreç Meclis’in 4 yıllık çalışma temposundan daha yoğun.
-Süreçte iki taraf da güven sorunun aşacak, aşmak zorunda. Heyet olarak süreçteki en büyük moral ve desteği İmralı’dan alıyoruz. Barışın en önemli teminatı İmralı’dır. İmralı ve Kandil arasında bir fikir ayrılığı yok.
CHP’nin durumu
-Kemal Bey siyaseten daha geniyş bir alan bulursa bu CHP tabanının dönüşmesi anlamında önemmli bir işlev görecektir. Çünkü sadece Demirtaş’ın aldığı oy oranı bile CHP’nin nerede durduğunu gösterir. Kemal Bey bunun farkında ama etrafındakiler onu sınırlıyor. CHP’nin meselesidir ama Kemal Bey, son zamanlarda gösterdiği yaklaşım özenle korunması gereken bir yaklaşımdır. Kemal Bey kıymetli bir değerdir. Kürt meselesine, ana dil meselesine dair önemli, sürece katkı sağlayacak mesajlar veriyor. Kemal Bey ne yapacağını kurultay öncesiinde söylüyor. Taban da bunu kredileyecektir. Kılıçdaroğlu , CHP’nin eksenini değiştirecek biridir. Süreçte CHP gibi sosyal demokrat partiyi yanımızda görmek bize onur verir.
Cemil Bayık’ın sözlerine tepki
-Cemil Bayık’ın (‘HDP marjinallerden kurtulmalıdır’) sözleriyle beni kastetmiş olmasını dilerdim ama değil. Seçim sonuçları ortaya çıktı ki bu marjinaller sonuçları ikiye katlamış. Bayık’ın sözleri açıkçası beni yaralayan bir tespit oldu. Burdan kim kasdettiğini bilmiyorum. Beni kastetmiş olmasını dilerim. Ben marjinalliğe değil ama kurtulmak kelimesine takıldım. Bizim bileşenler için kullandığımız bir terim değildir. Ben bu partinin ilk dört kurucusundan biriyim. Herkesin burun kıvırdığı zaman buna inanan insanlardan birisiyim. Bütün bileşenlerimizi bu çatı altına çağırma girişimlerinde bulundum. Siyasi alt yapısını hazırlayanlardan biriyim. Emeğim var, bunu çürütmem. Son güne kadar emek verenlerle birlikte gideceğiz. Bütün marjinal kardeşlerime diyorum ki, biz bu yola birlikte çıktı, sonuna kadar da birlikte gideceğiz. En büyük marjinal olarak kendimi görüyorum. Siyaseti bırakırsam Cihangir’de muhtarlığa aday olurum. Cihangir’i kimseye yedirmem.
“Facebook hesabım yok”
-Benim Facebook hesabım yok. Benim adıma yazan gereksizler var. Hiç bir Facebook sayfam yok. Buradan duyuruyorum.
Öcalan görüntülü mesaj mı verecek?
-1 Eylül Dünya Barış Günü’Nde Öcalan görüntüle mesaj mı verecek? Ne var bunda görüntülü de verir, kendisi de gelir. Bu ırkçıların söylemine kulak kabartanlara söylüyorum. Türkmenleri Irak’ta HPG’liler kurtardı. Türkmenlere özerklik verilmelidir. Katliama açık bir durumda kaldığı zaman bu bölgede hiç bir barış tesis edilemez diye Öcalan defalarca söyledi. Kürt savaşçılar geldi, onları korudu. Kürtler bölgede tüm azınlıklara kendini siper ediyor.
 “PKK eğer silah bıraksaydı IŞİD şu anda Adana’daydı”
-PKK silah sevdalısı bir örgüt değil. Sizin düşündüğünüzden daha çabuk silah bırakmak isterler. Çünkü demokratik cumhuriyet kurmak istiyorlar. PKK eğer silah bıraksaydı IŞİD şu anda Adana’daydı. Silah bırakma bir günlük iş. Önemli olan gönlümüzü barışa yatırmaktır. CHP bu konuda önemli bir atılım içerisinde. Meclis’in içinde ve de dışında kim isterse şerefim için söz veriyorum, barış için hangi adımlar atılmış ise kim gelip soracaksa anlatırız. Süreçte neler yaşandığını saklamıyoruz.
“Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olmasını isterim”
-Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı olmasını isterim. Belirli bir mesafe yürüttük kendisiyle. Büyük bir barışı kuruyoruz. Görüşmeler yürütüyoruz. Yakın mesaiye girince de bir güven temelinde bu ilişkiyi götürüyoruz.  Bir an önce Dışişleri Bakanı olsun. Ben böyle söylüyorum ama Recep Tayyip Erdoğan şimdi yapmaz!
-Bu meseleye kim küfretmemişse biz onlarla müzakareyi yürütebiliriz. Falanca gelirse iyi olur, falanca giderse kütü olur şeklinde bir durum tespiti yapmamız doğru olmaz.
“Başkanlık sistemini bu şekliyle desteklemeyiz”
-Başkanlık sisteminde Erdoğan’ın bize ihtiyacı varsa biz demokrasinin teminatıyız. Biz başkanlık sistemni bu şekliyle desteklemeyeceğiz. Freni olmayan, desteği olmayan, demokratik denetleme mekanızmaları geliştirilmeden getirilecek olan sistemin karşısında oluruz. Gelin konuşalım. Lazımsa alırız, lazım değilse atarız.
“Neredeyse oy almadığımız sandık kalmamış”
-Seçim işlerine bırakılmayacak kadar farklı zeminde yürüyor halkın algısında Kürt meselesi. Her siyasal partiden, halktan doğru şeyler yaptığmızı anlıyoruz. Hiçbir şey yapmadan oy aldık diye bir şey yok. İnsanlar görüyorlar, bunlar samimi, bunlara ödül verelim diye düşünüyor. Daha fazla tutarlı olduğunuz zaman, bunun iktidara kadar yolu var. Neredeyse oy almadığımız sandık kalmamış, insanlar samimiyetimizi anlıyor.
10590536_944372608925735_2693757207859077029_nGünün dipnotu: Uludere katliamıyla ilgili suçladıkları Efkan Ala’yla içli dışlı olmuş HDPli iki Sırrı’yı tebrik ederiz. Hayırlı pazarlıklar!
Dozerin üstünden, Çankaya’daki devir teslim törenine;
Bir ‘devrimci’nin öyküsü: Sırrı Abe.
Sırrı Süreyya’nın temel problemi; kendisini hala devrimci ve içinde olduğu hareketi de sol sanıyor olmasından kaynaklıyor..
Gezi isyanının yarattığı; hayatın sermayeleşmesine karşı isyan ruhunu ilerletmek yerine meclis siyaseti yapıyor oluşu..
ve yine gezi’nin rüzgarıyla İstanbula belediye reisi olmaya aday olduğunda ;hiç bir konuşmasında belediyelerin şirketleşmesine-TAŞERON-laf etmiyor şirketleşmiş belediyeciliği lağvedeceğini de söylemiyor oluşu idi..Eğer belediyecilik şirket yönetmekse bu bir CİO seçimidir.
Sırrı Süreyya bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da ikircikli vedüzen politikacısı tavrıyla davranıyor…
Belediyelerin Şirketleşmesine karşı Demokratik Özerklik şartken, Özerklik fikrini bir kimliğin üzerinden tartışmak ve oraya hapsetmek büyük ustalık..
SIRRI ve YANDAŞLARI Nerede durduğunu net ifade etmelidirler;
İslami yeni Sermaye Cumhuriyetinden ve dolayısıyla Küresel Emperyalden mi?
Toplumsal alanın devrimci Politikliğinden yana mı?…
Aslına bakarsanız seçimler çoktan yapılmış!..