Geciken İntikamınız İçin Özür Diliyoruz..
19 Aralık: Bir Katliam, Bir Direniş
Yaklaşan İsyan; “Sözün bittiği yerdeyiz, her şey yerle bir edilmeli”
Ankara. 19 Aralık 2000. Hayata karşı. Bir telefon sesi, ovuşturan göz, elle taranan saç, telaşla giyilen hırpani bazı giysiler. Sokağa. Sizi seviyorum kardeşlerim. Bu toprağa kanı. Teri. Sesi. Gencecikliği. Mürekkep ve gözyaşı. Düşen her birinizi; seviyorum. Çünkü. Siz direndiğiniz için bu benim sözlerim takvimine düşmüş bir ağıt değil. Değil. Ağıt yok artık. Ağıt yok. Öç almaktan bahseden diller var. Öç almak için amansız bir hazırlık yapmaktan söz eden. Bizi bir kırık sazın telinde inleten bu barbarlık çağında, insanda ve isyanda sebatı öven diller.
On Dokuz Aralık’ta rejim belki bizi yendi. Yendi ama yenilmeye ikna edemedi. Yendi ama yengisini yaşayamadı. Bu yüzden yakılan ten, süngülenen döş, yolunan saç. On Dokuz Aralık bizim dışımızda -ve bazen bizi- herkesi ve her şeyi ‘sağa’ savurdu. Eşyayı, doğayı ve şiiri eskitti. Kuşları incitti. 98′de İslamcıları eğip büken rejim, 99′da Kürt Özgürlük hareketine önderliği rehin alarak tasfiye dayattı. Pişmanlık yasa oldu. Yasaya uyanlar da. Bir yüzyıl üzerimize kapanırken depremle şakakları yırtılmış halkların, açlıkla terbiyesi başlıyordu. Sokaklar ateşten gömlekti. Zindanlar hınca hınç dolu, fakülteler gergindi. Atlasımızdan işgal orduları geçmeden hemen evvel, Anadolu toprağının iradesine hücum edildi. Katliam bir fikre, bir duruşa, bir sevme biçimine dayatılan vahşet propagandasıydı. Sökmedi.
Bir rejimi yeniden inşa etmek için bilcümle ittifak eden zulmün sahipleri, devrimciliği bir damar olarak kesmek istedi. Fışkıran kan bizimdir.
O yüzyıl kapanırken kasılan atlaslarda hala can atıyor özgürlük. Özgürlük can veriyor sokak aralarında, dağlarda. Yeni yüzyıl bizim annelerimizin çığlıklarıyla yaralanarak açıldı. Morglardan çocuklarını toplayan, kar ayazındaki evlatlarına dokunmaya çalışan babaların yüzüne dağ‘lanmış kederle düştü tarihe günler. Unutmadık. İşte yüzyılı dövüşerek geçirmiş o muhteşem kavmin çocukları kanlı bir pusuda ‘diş ile tırnak ile düş ile’ bir müstesna sözü dik tuttu.
Geriye antidepresanlar kaldı. Pornografi kaldı. Ayakta durmak için alınan vitamin hapları kaldı. Alışveriş nöbetleri kaldı. Üç kuruşluk rekabetler kaldı. İnsanlığın büyük yıkımı kökleşti. Büyük yalnızlığı salgın haline geldi. Yabancılaşma, özgürlüğe en pervasız saldırısını yaptı. Bir rejim değişirken, kanlı madalyalar ellerden ellere dolaştı.
Geriye yoksulluğun kitleselleşmesi kaldı. Konutsuzluk kaldı. İlaçsızlık kaldı. İşsizlik kaldı. Sokakları teslim alan linç kaldı. Delirten özgürsüzlük kaldı. Çünkü. Öznenin yegane nüvesi yenildi. Yenilmeye yenilmedi.
Şimdi yeni/ kadim bir sözle başlamanın ihtimalidir. Nefretle düşmanı işaret eden eller, nefretten bir hüner yaratarak bir hazırlığı yapmaya başlamalıdır. Sepet örer gibi narin, cam üfler gibi bilge, kuş yarası sarar gibi özenli. Güleç bir fikrin örgüsüdür/ örgütüdür; yitirdiği kardeşlerinden bir yenilmez akıl inşa etmenin ihtimali.
On Dokuz Aralık bir etik soru/ sorun/ sorunudur. Bir takvimin başlangıcıdır. O takvim ki her atılan çentikte hıncını tazeleyen çocukların gül çağına işaret eder. Hesap soran ama asla muhasebe etmeyen çocukların çağı. Ekmeğini ve aşkını çılgınca sevenlerin çağı. Özgürlüğün ertelenemez çağını en güzel sözlerle aşk eder günlere.
Aralık ki anmaların bahsi değildir. 19. Anmıyoruz. Yaramızdan bahsetmiyoruz. Bırakalım düşman ansın kaybettiklerini. Bir tarihimiz var bizim. Tarihleşen sözlerimiz. Dünyanın tüm insan atlaslarında, tüm ten renklerinde, tüm dillerinde aynı muhteşemlikte dövüşmüş bir insanlaşma fikrimiz var. O fikrin Anadolu toprağındaki gövdesi bizimkilerdir. Onlardır toprakta, zindanda, sürgünde kardeşleşen. Tek bir gövdedir onlar. Aralık o gövdeye saplanmış bir paslı demirdir. Demiri erit! Pası sil!
Sizi seviyorum kardeşlerim. Özledim. Bize düşen taziye fazla uzun sürdü. Zımparaya ten basmış gibi olduk. Fırtınaya kuş dökmüş gibi. Ateşe su vurmuş gibi olduk. Ateşlendik. İçe kapandık. Küsülü kaldık. Geçti. Ufka gerili gözlerle tarıyoruz hayatın olasılıklarını. 19 Aralık. Ankara. Mezarlarınıza geleceğim. Ailelerinizi ziyarete. Sevdiğiniz şarkıları söyleyeceğim. Sizi seviyorum. Geciken intikamınız için özür diliyoruz.
‘HAYATA DÖNÜŞ’ÜN ADI: 119 ÖLÜ
19 ARALIK 2000 UNUTMAK İHANETTİR..
”devlet, ölüm orucuyla, kendi isteğinizle ölmenize izin vermez.
gelir, sizi bulur ve öldürür…”Devletin ‘hayata dönüş’ vahşeti!
gerçek adı ‘hayata dönüş operasyonu’ değil, 19 aralık katliamıdır.
-Açlık grevi yapılan hapishane 41
-Operasyon yapılan hapishane 21
-Öldürülen tutuklu ve hükümlü 30
– Yaralı tutuklu-hükümlü 237
-Operasyon öncesi ölüm orucundakiler 259
-Operasyonun sonrası ölüm orucunu sürdürenler 357
-Operasyonu protesto edip gözaltına alınan 2 bin 145
-Operasyonu protesto edip sonra tutuklanan 58
-Operasyonun sonrası basılan kültür merkezi, dernek, parti binası 18.