Erdoğanı Türkiye’nin Başına Kim Bela Etti?
Tüm bunların CIA ile ne ilgisi var?
Milli Gazete’de buluştular
Yıl: 1985 ABD Başkanı Reagan, Beyaz Saray’ın bahçesinde gazetecilere, yanındaki Afganlı mücahitleri göstererek konuştu: “Bu beyler, Amerika’nın kurucu babalarının ahlaki eşdeğerleridir!…” CIA, Sovyetler Birliği işgaline direnen Afganistan’daki yedi İslami gruba yardım ediyordu. Bu isimlerden biri de, Hizb-i İslami hareketinin lideri Gulbeddin Hikmetyar…
Aynı yıl…Hikmetyar 1985’te İstanbul’a geldi.
Recep Tayip Erdoğan, Refah Partisi İstanbul il başkanı.
İstanbul’a davet ettiği Erbakan ile Hikmetyar’ı, Topkapı’daki Milli Gazete’de buluşturdu.
Erdoğan’ın Kasımpaşa’daki takımı Erokspor aracılığıyla Spor ve Sergi Sarayı’nda düzenlediği “Milli Gençlik Spor Gecesi”ne katıldılar. Recep Birgit’in söylediği türküleri dinleyip; 40 yaşındaki Cemal Kamacı ile Yugoslav Sinisa Popoviç maçını seyrettiler.Tarih 29 Kasım 1985’ti…
Gelelim Türkiye yakın tarihinin en önemli fotoğrafına…
O fotoğraf; Hikmetyar’ın davet edildiği RP’li Mustafa Atalay’ın evinde çekildi.
Koltukta oturan 36 yaşındaki Hikmetyar’ın dizinin dibinde,31 yaşındaki Erdoğan vardı.
O evde Cengiz Çandar da vardı ve nedense fotoğraf karesinde yer almadı.
Bu fotoğrafın birçok açıdan anlamı büyük!
Birincisi Hikmetyar’ın politik kimliğiyle ilgili…Yüzü açık kızlara kezzap attı
Malum fotoğraf 2003’te ortaya çıkınca dediler ki, “Hikmetyar terörist değil, üniversite mezunu elektrik mühendisi!” Hiç bilmiyorlar.
Hikmetyar; televizyon seyredilmesinin, müzik dinlenilmesinin ve sinemaya gidilmesinin haram olduğunu söyleyen; Kabil üniversitesinde okurken yüzü açık kızlara kezzap atan acımasız biriydi.
Solcu bir üniversite öğrenci liderini öldürme suçuyla bulunduğu Afganistan’daki cezaevinden 1973’te kaçırıldı. Kaçıran, Pakistan istihbarat örgütü ISI, yani itibariyle CIA idi. Okulu bitiremediği için mühendis filan da değil!
CIA ile ilişkisi Asya Vakfı aracılığıyla Kabil Üniversitesi’nde başladı. Vakıf CIA’nındı ve Abdul Resul Sayyaf, Burhaneddin Rabbani ve Hikmetyar’ın başını çektiği Müslüman Gençlik Örgütü’nün finansörüydü. Hikmetyar örgütün askeri kanat sorumlusuydu.
ABD Büyükelçiliği’ne örgüt çalışmalarına ilişkin sundukları raporda; dört solcu lideri öldürdükleri; matbaa kurmak için para ve silah istedikleri yıllar sonra ortaya çıktı.
İlişki Sovyet işgalinden çok önce başlamıştı.
Suudi Arabistan’ın ve Pakistan’ın itibariyle CIA’nın, Afganistan’da en güvenilir adamı Hikmetyar’dı.
1980’lerde Afganistan’a gelen binlerce yabancı kökenli mücahit, onun örgütü tarafından eğitildi ve cihat gerçekleştirmek üzere dünyanın dört bir yanına gönderildi. 44 İslam ülkesinden 35 bin militan yetiştirdi.
Hikmetyar, 1996’ya kadar CIA’nın dizinin dibinde oturdu. Taliban’dan korkup İran’a sığınınca CIA ile ipler koptu. ABD ve BM tarafından hemen “terörist” ilan edildi. Nereden nereye…
Erdoğan’ın 1985’te Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturması nasıl bir saygının ürünü?
Dizi dibinde oturulan kişi yetkili bir din alimi değil; acımasız bir örgüt lideri!
Terörist!..
AKP’li Mehmet Metiner’in çıkardığı “Girişim” dergisinin dördüncü sayısında bir fotoğraf var:Hikmetyar’ın dava arkadaşı Burhaneddin Rabbani’nin dizinin dibinde iki kişi oturuyor.
Biri, bembeyaz Arap giysileri içindeki M. Emin Saraç…
Diğeri aynı kıyafetli oğlu Fatih Saraç! Yani, “Alo Fatih”!
.
Saraçlar, Rabbani ile röportaj yapıyordu!
O yıllarda; Hikmetyar ve Rabbani’nin dizinin dibinde oturup poz vermeler tesadüf olabilir mi? Olamaz. Türkiye’deki siyasal İslam’ın çizgisi nasıl olacaktı; İran İslam Devrimi mi yoksa Suudi Arabistan çizgisi mi?
1979 İran devrimi İslamcı gençleri derinden etkiledi. Zaten Muhammed İbn-i Abdül Vahab’a yani Vahabiliğe mesafeliydiler.
Anti-emperyalist/ anti-kapitalist, İslamcı Marksist Dr. Ali Şeriati okuyan Müslüman gençler, nasıl İran devrimi karşıtı yapıldı? Akıncılar, Suudi Arabistan çizgisine sokulup, nasıl katı bir Sünni yapılıp; mücadeleleri bir mezhebe indirgendi? Türkiye’deki İslamcı entelektüeller “ulemaya” nasıl yenildi?
İran devrimine övgüler dizen Cengiz Çandarlar, Mehmet Metiner’ler nasıl “CIA’cı İslam” çizgisine getirildi.
Neoliberalizmin “din sosuna” batırılmış “Ilımlı İslam” sömürüsünde kimler aktif olarak görev yaptı?
Bireysel özgürlükler yalanı altında;
– yeter ki özelleştirmeci ve serbest piyasacı olsunlar,
– yeter ki dış politikada tamamen ABD yörüngesinde bulunsunlar,
– yeter ki laik ve sosyal ulus devletine düşmanlık yapsınlar, diye; “Ilımlı İslam”ın toplumu dincileştirmesini kimler destekledi?
“Kâr… Daha çok kâr…” ilkesiyle hareket eden neoliberalizmin İslamcı siyaset yoluyla yerlileştirilmesind
Erdoğan ve Cengiz Çandar suç ortağıdır!