‘Kökler’ neden Amerika’nın en önemli dizisi oldu?

Kökler, 1977’de ABD’de en çok izlenen dizi olmuştu. Yeniden çekilen dizinin yenisi de eskisi kadar rağbet görebilecek mi?

 ABC televizyonu yöneticileri 1977’de Alex Haley’in Kökler adlı romanından uyarlanan diziyi yayınlama kararı aldığında, edecekleri zararı karşılamak için gerekli tedbirleri de düşünmüştü. Afrikalı bir ailenin Amerika’da köleleştirilmesi ve sonunda özgürlüklerine kavuşması anlatılıyordu.

Dizinin şansını artırmak için şair Maya Angelou, futbol yıldızı OJ Simpson gibi isimler de dahil edilmişti. Köleleri taşıyan geminin beyaz kaptanı, yaptığı işin çelişkilerini vicdanında taşıyan bir karakter olarak, atalarının köle ticaretindeki rolü konusunda beyaz izleyici kendisini daha iyi hissetsin diye eklenmişti diziye.

Beklenenin tam tersi oldu. 23 Ocak 1977’de yayınlanan ilk bölümü izlemek için 29 milyon evde o kanal açılmıştı. Son bölümü ise 36 milyon hanede yaklaşık 100 milyon kişi izlemişti. Bu Amerikan televizyon tarihinde bir ilkti. Dizi daha sonra dünya çapında da büyük ilgi gördü.

Yeniden eski diziler
ABD’nin ırk tarihiyle ilgili konular hala büyük ilgi görüyor. Bu nedenle History Channel bu diziyi yeni kuşaklar için tekrar çekme kararı aldı. Kanal sayısının artması gibi nedenler ilk dizinin başarı seviyesini yakalamayı zorlaştırsa da yeni dizinin ilk bölümünü 5,3 milyon kişi izledi. Bu, bir mini dizinin ilk bölümü açısından son üç yıldır kaydedilen en yüksek rakamdı.

Kökler dizisinin son bölümünün ABD'de televizyonu olan evlerin yüzde 85'inde 100 milyon kişi tarafından izlendiği tahmin ediliyor.

Kökler dizisinin son bölümünün ABD’de televizyonu olan evlerin yüzde 85’inde 100 milyon kişi tarafından izlendiği tahmin ediliyor.


Amerikan film sektöründe sürekli devam filmleri çekildiği için televizyonlarda da eski dizilerin yeni yapımları gündeme geliyor. Netflix, bu yıl Full House dizisini Fuller House adıyla yeniden yayınlarken Fox kanalı X-Files dizisini, Showtime ise İkiz Tepeleri (Twin Peaks) gündeme getiriyor. Muppet Show gibi bazıları eski başarılarını yakalayamıyor. Televizyon eleştirmenleri de eski ve denenmiş fikirlere yeniden para saçmak yerine yeni şeyler üretmek gerektiğini söylüyor.

Fakat Kökler dizisi yeni yapım konusunda en iyi gerekçeleri sunuyor. Yeni kuşaklar modern yıldızların rol aldığı yeni yapımlara daha fazla ilgi duyacaktır. Ayrıca 2016 yılı, kurumsal ırkçılığın ve köleliğin karanlık geçmişinin çokça tartışıldığı bir dönem olmuştur. Bunun yanı sıra siyah karakterler televizyonda daha sık görülmeye başlamıştır.

Kökler’in içerdiği mesaj 1970’lerde olduğu gibi bugün de ABD’nin dışında da yankı bulmaktadır. Avustralya, Japonya, Kanada, Güney Kore ve İspanya da dahil olmak üzere 50’den fazla ülke yeni diziyi yayınlamak üzere satın aldı.

Kökler’in hikayesi
Dizi, Amerikalı yazar Alex Haley’in kendi ailesinin hikayesini konu alan Kökler: Bir Amerikalı Ailenin Efsanesi (Roots: The Saga of an American Family) adlı kitaptan uyarlanmıştı.

Bu kitap dört ay boyunca New York Times gazetesinin en çok satan kitaplar listesinde kalarak 6 milyondan fazla sattı; Pulitzer ve National Book Award ödüllerini kazandı.

Kökler’in kitap olarak yayınlandığı dönemlerde televizyon sektöründe de ekranlarda siyahlara daha fazla yer verilmesi sorunu tartışılmaktaydı.

Siyahlar görünür mü?
Daha sonra ilerleme sağlandı. Siyah oyuncu Diahann Carroll, 1960’larda sürpriz bir şekilde çok tutan Juliain’de başrol oynadı. 1970’lerde siyah ailelerin yaşamlarına odaklanan durum komedileri “Good Times” ve “Jefferson Ailesi”, daha gerçekçi ve toplumsal programcılık dalgasında üne kavuştu. İki dizi de “All in the Family”nin yapımcısı Norman Lear tarafından yaratıldı.

Yeni Kökler dizisinde, 1750'lerde köle tacirleri tarafından kaçırılan Kunta Kinte'yi Malachi Kirby oynuyor.

Yeni Kökler dizisinde, 1750’lerde köle tacirleri tarafından kaçırılan Kunta Kinte’yi Malachi Kirby oynuyor.


Bu umut verici işaretler ve 1977’nin başlarında gösterilen Kökler’in beklenmedik başarısına karşın Amerika, televizyonda yeni ve çok kültürlü bir döneme tanıklık etmedi. Piyasa, toplumsal bilinç odaklı programcılığa yanaşmıyordu.

“Mutlu Günler”, “Charlie’nin Melekleri” ve “Laverne ve Shirley” gibi çok tutan diziler, “fazla beyaz” ve dönemin sorunlarına eğilmekten uzaktı.

Bunu izleyen on yıllık zaman diliminde, “What’s Happening”, “Diff’rent Strokes” ve “Webster” gibi komedi dizilerinde olduğu gibi zaman zaman, siyah başrol oyuncuları çıkıyordu. Bunların önemli bölümü şaşırtıcı bir şekilde çocuk yıldızlardı.

Siyah Broadway yıldızı Nell Carter, beyaz bir ailede siyah bir hizmetçiyi canlandırdığı “Gimme a Break” dizisinde başrol oynadı. Bu ortam, varlıklı bir siyah ailenin anlatıldığı “Cosby Ailesi”ni, ilk gösterildiği 1984 yılındakinden daha “devrimci” bir konuma taşıdı.

Cosby Ailesi’nden sonra “The Fresh Prince of Bel-Air” ve “Family Matters” ile yine küçük bir dalga oluştu. Ancak kablolu televizyonla birlikte izleyiciler bölündü ve büyük kanallar, bir kez daha “sağlamcı” davnararak beyazlara yöneldi.

Bu durum, siyah yapımcı Shonda Rimes’ın dizisi olan Grey’s Anatomy’nin çok büyük bir başarı elde etmesine kadar sürdü. “Renk körü” bir teknikle seçilen oyuncular, bugüne kadar görülmededik ölçüde çeşitlilik içeren bir kadro oluşturdu.

Rimes bu başarısının ardından siyah oyuncuların ana karakter olduğu “Scandal” ve “How to Get Away With Murder” dizileriyle yine büyük kitlelere ulaştı.

Israrla hatırlatmak
ABD’de ırk ilişkilerinin daha fazla tartışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Siyah Hayatlar Önemlidir hareketi, polisin Afrika kökenli Amerikalılara uyguladığı orantısız şiddete dikkat çekiyor. Bu nedenle Kökler’in yeniden yayınlanması anlamlı bulunuyor.

Yeni dizi eskisiyle tümüyle aynı değil. Yeni dizide hikayenin kahramanı Kunta Kinte’yi canlandıran Malachi Kirby, ilk dizide canlandıran LeVar Burton’dan daha olgun tavırlar sergilediği gibi, kökenlerinin dayandığı Batı Afrikalı kabileye ilişkin de daha fazla bilgi içeriliyor.

Dizinin yeniden çekimi konusunda Burton şunları söylüyor: “Holokost hikayelerini ne kadar sık duyuyoruz. Yahudilerdeki ‘asla unutma’ kültürü muhteşem bir gelenek. Bu hikayelerin ısrarla yeni kuşaklara aktarılması Yahudi kimliğinin bir parçası haline gelmiş. İnsanın hafızası şaşırtıcı derecede kısa ömürlü olduğu için bazı şeyleri sürekli kendimize hatırlatmak gerekiyor.”


Jennifer Keishin Armstrong, BBC Culture