Tartışılması gereken ABD’ciliktir!
PKK’nın Suriye kolu YPG, ABD özel kuvvetlerden askerlerin ve koalisyon hava saldırılarının desteğiyle IŞİD’in kontrolündeki Rakka’yı ele geçirmek için saldırıya geçti. Saldırıda ABD askerleri de ön saflarda YPG’lilerle birlikte görüntülendi. Görüntüde, ‘YPG arması” takmış Amerikan askeri dikkat çekiyor.
ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon Rakka’ya beklenen operasyonu başlattı. YPG’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Çarşamba günü Rakka’yı ele geçirmek için saldırıyı başlattıkların açıklarken, koalisyon güçleri de havadan desteğini yoğunlaştırdı. Rakka, IŞİD’in ‘de fakto başkenti’ olarak görülüyor. Türkiye’ye 90 km uzaklıktaki kentte yaklaşık 300 bin kişinin yaşadığı belirtiliyor. SDG, halihazırda Rakka’nın kuzeyindeki Tel Abyad ve Ayn İsa’yı kontrol altında tutuyor.
AFP’nin geçtiği haberde ABD özel kuvvetlerden askerler PKK’nın Suriye kolu YPG’lilerle birlikte Rakka saldırısının ön saflarında görüntülendi; Amerikan askerlerinin üniformalarına ‘YPG’nin armasını’ taktıkları görüldü. Bakanlık’taki basın brifinginde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Peter Cook, Suriye’de bulunan Amerikan askerlerini YPG simgesi taşıyan üniformalarla gösteren fotoğraflarla ilgili yorumda bulunmayı reddetti. Israrlı sorular üzerine “Özel operasyon kuvvetleri geçmişte de bazı ortaklarının simgeleri ve kimliklerini belirten işaretleri üzerlerinde taşımıştı” dedi.
‘Askerlerimiz öncülük etmiyor’
Cook, operasyona katılan askerleriyle ilgili “Askerlerin IŞİD’e karşı savaşan güçlere danışmanlık ve yardım görevi bulunuyor. Askerler desteklerini, becerilerini ve kabiliyetlerini bu güçlerin etkinliğini geliştirmek için sunuyorlar. Askerlerimiz ön safta yer almıyor, bu savaşa öncülük etmiyor” ifadelerini de kullandı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner da Suriye Demokratik Güçleri’ni çeşitlendirmek istediklerini söyledi. Şedadi’yi IŞİD’den alan bu gücün yüzde 60’ının Kürtler, yüzde 40’ının ise Araplardan oluştuğunu aktardı. Toner, “çeşitlendirmeyi” isteme nedenlerinin ise IŞİD’den alınacak yerlerdeki nüfusun önemli bölümünün Sünni Araplardan oluşmasından kaynaklı hassasiyetler şeklinde açıkladı. Toner, aynı şekilde Irak’ın Felluce kenti için de benzer hassasiyetleri önemsediklerini belirtti.
YPG’ye silah yardımı sorusu
PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin ABD’den silah yardımı aldıklarına dair açıklamaları hatırlatılan Toner, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde yardım ve danışmanlık rolü üstlendiğini yineledi. Toner, “Yardım etmek, özellikle silah sağlama anlamına gelmez” dedi. Toner, YPG’nin Amerikan yapımı ağır silahlar kullandığına ilişkin bir soru üzerine ise şunları söyledi: “Maalesef ele geçirilmiş çok sayıda ekipman savaş alanında kullanılıyor. Bunların nereden geldiğini, kaynağının ne olduğunu söyleyebilmemiz imkansız. Bu konu hakkında kesin bir şey yok.”
ABD, Rakka’yı ele geçirme operasyonu öncesi kente havadan broşürler bıraktı. SDG Sözcülerin Telal Sello, AFP’ye yaptığı açıklamada IŞİD’le çatışmaların şu an için kırsal alanda yoğunlaştığını söylerken, “Rakka kent merkezine yönelik şimdilik bir plan yok. Şu anki saldırılar sonrası gelecekte şartlara göre bir operasyon olabilir” dedi. Ancak Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin Başkanı Rami Abdürrahman, dün akşam itibariyla koalisyonun Rakka kentine hava saldırılarını yoğunlaştırdığını söyledi. Gözlemevi’ne göre Suriye’de 10-15 bin arası SDG’li bulunuyor.
Oktay Yıldız-Nerinaazad adli sitede acikca emperyalizme biat edislerini gerekcelendiriyor ve bundan son derece memnun..
Kısacası artık PKK ile Türkiye baş başa kalamayacaktır. Türkiye Kürt sorununu, yalnızca PKK ile değil, ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa ile çözmek zorundadır. durumuna geleli hayli zaman olmuştur. Birçoğumuz PKK’nin izlediği politikaları tam olarak algılamasak da, PKK’ye hakkını teslim etmek gerekiyor. PKK Ortadoğu coğrafyasın da kendini kabul ettirmede, dengeleri iyi gözetlemede ve ağırlığını hissettirmede devlet gibi davranmakta. Birçok alışkanlığını hala terk etmemiş olsa da, bu bir realite olarak ortada. Kısaca yaptığı hamlelerle Kürt sorununun çözümünü Türkiye’nin tekelinden aldığıdır.
Yaptığı bu hamlelerle, bölge coğrafyasında Türkiye’nin söz hakkını yok denilecek düzeye indirmiştir. Cemil Bayık, ABD ile direk görüştüklerini, IŞİD ile mücadeleyi de ABD öncülüğündeki koalisyon ile birlikte yürüttüklerini, uluslararası güçlerden kendilerine mektuplarla çağrı yapıldığını, kendilerinin de bunlara mektuplarla cevap verdiklerini söylemesi de, ABD ile görüştüklerini açık olarak söylemesi bundandır.
Başta ABD’nin ve AB ülkelerinin yıllarca’ terör örgütleri’ listesinde yer verdikleri PKK’nin, kafa kesen canavarlardan oluşan, Avrupa’nın göbeğindeki şehirlerde katliamlar yapan IŞİD’e karşı savaşan PKK ve YPG, “kendileri için verdikleri mücadelenin, batı ülkelerini da koruyan kahraman örgütler imajını yarattı. Dünya’da büyük bir sempati kazandırdı. Artık özelde Avrupalıların, genelde Dünya devletlerinin gözünde, Kurtarıcı durumuna gelen PKK’nin ve YPG’nin, Türkiye’nin tüm karşı çabalarına rağmen, işin bu boyuta gelinmesinde PKK’nin tartışılmaz rolü vardır.
Kısacası artık PKK ile Türkiye baş başa kalamayacaktır. Türkiye Kürt sorununu, yalnızca PKK ile değil, ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa ile çözmek zorundadır. Yıllardır sorunu orduya ihale ederek, “Vur kurtul” yöntemiyle işin çözüleceğini düşünen hükümetler, bekledikleri gerçekleşmeyince de, başarısızlıklarının sorumluluğunu hiç alakası olmayan kendi müttefikleri devletlere fatura ederek kendi halkını kandırma yolunu hep seçtiler. Artık şansları bile olmayacak ve “Ver kurtul” yolunu bile seçemeyeceklerdir.
PKK Oslo’da masaya silahlı oturmuştur. İngiltere’nin eski bakanlarından biri olan aracının söylediği sözler karşısında Türkiye heyetinin yaşadığı çaresizliği şöyle izah edelim : “Hangi vali, kaymakam, emniyet amiri, komutan sizi rahatsız ediyorsa, söyleyin görevden alalım” denilmiştir. PKK daha sonraki görüşmeleri üçüncü göz olmadan yapma hatasına düşmüş ve bundan önemli deneyimler edinmiştir. Görülen bu.
Amerika’nın IŞİD’e karşı karada bir müttefike ihtiyaç duyduğunda ilk aklına gelen PKK ve YPG olmuştur. Mart 2014 tarihinde, Amerikan Özel Kuvvetleri’nden Yarbay R. Falchuk ve İsrail Hava Kuvvetleri’nden Binbaşı M. Noam, Kandil’de PKK’nin üst düzey yetkilileri Murat Karayılan ile Mustafa Karasu’nun da bulunduğu heyetiyle yaptıkları görüşmede, birçok konuda görüş alış-verişi yapmışlardır.
Türkiye’de hükümet bu görüşmeyi yaklaşık 4 ay sonra öğrendi ve işin ciddiyetini anlamaya başlayınca da, İncirlik Üssü’nün yanı sıra, Batman, Diyarbakır ve Malatya üslerinin de, Amerikan uçakları tarafından kullanılabileceğini Amerikanlı yetkililere bildirdi. IŞİD’e karşı hava harekâtlarına katılmaya gönüllü olunduğu havası yaratılmaya çalışıldı. O dönemde hükümet yetkililerinin ağzından sürekli bu yönde açıklamalar yapıldı. Ama artık şu çok iyi bilinmeli ki, ABD’nin müttefikleri arasına, PKK de katılmıştır.
AKP’nin 14 yıllık iktidarı sırasında izlenen sahte politikalar karşısında, PKK’nin bölgede izlediği politikalar ve IŞİD karşısında en sağlam güç olduğu, hem ABD, hemde batı ülkeleri tarafında görülmüştür. PKK’nin izlediği politikalarla yalnızca coğrafyada silahlı bir güç olarak değil, siyaseten de Ortadoğu’da söz sahibi olmasına ve koalisyon güçleriyle müttefik haline gelmesine yol açmıştır. Çözüm sürecinin başından buyana 29 kez İmralı ile görüşen hükümet yetkilileri, Kandil ile ilk teması Irak Kürdistan Bölgesi Başkenti Erbil’de 11 Ağustos’da gerçekleştirdi. MİT yetkililerinin Ağustos ve Eylül ayları içinde 2 kez daha görüşme gerçekleştirdiğinde artık biliniyor.
ABD’li General Joseph Votel’in Rakka operasyonu öncesinde Rojava’ya gelmesi, burada YPG yetkilileriyle görüşmesi bu büyük operasyon için yeterli görüşmeler olduğunu düşünmek elbette ki gerçekçi olmaz. En büyük aktörlerden olan PKK ile görüşmemesi, böylesi bir operasyonun başlatılmasını mümkün kılmazdı. Daha öncede değişik tarihlerde dolaylı ve direk görüşmeler olmasına karşın bu denli yüksek düzeyde bir görüşme ilk kez oldu. Görüşmelerin detaylarını şimdilik bir tarafa bırakalım. Önemli olan böylesi bir görüşmenin olması ve ardından Rakka’ya operasyon emrinin verilmesi.
ABD’li General Joseph Votel’in, Rojava’da birçok yeri ziyaret ettiği, bu ziyaretler arasında iki üst düzey PKK yöneticisiyle de görüştüğü güvenilir kaynaklarca doğrulanmakta. ABD’li bir üst düzey generalin direk olarak PKK ile görüştüğü ilk görüşme. Votel’in, Washington’un Türk devletiyle masaya dönülmesi konusunda çabalarının devam edeceğini vurguladığı görüşmede, ilk kez dolaysız görüşmenin çok yararlı olduğu belirtilirken, bazı uzmanlar bu görüşmenin bir kırılma noktası olacağını ve önümüzdeki süreçte bunun sonuçlarının görüleceğini belirtiyorlar. Bunu bekleyip göreceğiz elbette. Obama liderliğindeki Demokrat Parti hükümeti yapılacak seçimler öncesi Demokrat Parti’nin Ortadoğu’da en azında IŞİD’in belini kırarak seçimlere girmeyi hedeflediği, Suriye ve Irak’ta yapacağı operasyonları bu süreye sığdıracağı düşünülmekte.
General Votel ise, ziyarette kendisine eşlik eden gazetecilere yaptığı açıklamada, bu gezi sonucunda ABD’nin IŞİD’le mücadele kapsamında yerel unsurları güçlendirerek doğru bir yaklaşım sergilediği yönündeki inancının pekiştiğini belirterek “Buradaki güçlerin yeteneklerine dair artan bir güvenle ayrıldım” dedi. Eee bu kadarı da normal, PKK ile görüşen General’le Ortadoğu için güven gelmesi bence de normal. 40 yıldır NATO’nun en güçlü ordularından biriyle savaşan PKK’den bahsediyoruz.
CENTCOM komutanı Votel’in ziyareti, şimdiye kadar ABD tarafından Rojava’ya yapılan en üst düzey askeri ziyaret özelliğini de taşıyor. Bu görüşme ile birlikte PKK’nin bölgedeki en önemli güçlerden biri olduğu ve IŞİD’le ilişkileri her gün dünya medyasına yansıyan Türkiye’nin acı gerçeklerle daha sert bir şekilde yüz yüze kalacağının somut göstergesi olmakta. Bir kaç sözcükte savaşın gidişatına dair söyleyelim. Devlet-Hükümet savaşı kesintisiz sürdürecek. PKK ise Ethem Sancak’ın yaptığı zırhlı kirpilerin çare olmayacağını, savaşın zırh ile uçak ile dengeleri değiştirmeyeceğini, Kürdistan İl ve İlçelerinde yakılarak öldürülen sivil halkın yarattığı öfkeyi soğutmaya yönelik sert hamleler yapacak. PKK bugüne kadar görmediğimiz bir savaş stratejisiyle saldırılarını yoğunlaştıracak.
Tartışılması Gereken ABD’ciliktir!
HK-Herkes ABD’nin kiminle, ne kadar, ne çerçevede, hangi boyutta ve nasıl ittifak yapacağını-yaptığını tartışıyor, bu durumun Türkiye’deki siyasi güçlere etkisi ve olası sonuçları üzerine kafa yoruyor.ABD emperyalist bir ülkedir ve emperyalist ülke ile girilen işbirliği reddedilmelidir.Anti-emperyalist duruş bugün kimsenin gündeminde dahi yoktur.Konunun analiz boyutundan öte emperyalist gerçekliğin bizzat karşıya alınmasını içerik olarak başa yazmak gerek.
Tarihi, siyaseti, dış politikayı emperyalist-kapitalist sistemin çıkarları ve hedefleri ile değil de kendi “çıkarları“ bağlamında bakan Kürt siyasi hareketinin bundan sonra neler yapabileceğini hep birlikte göreceğiz. Ortada bir vaka vardır ve emperyalizm bölgeye terk etmeyecektir.
Kürt siyasi hareketi emperyalizmin yörüngesini girdi mi girmedi mi, Ortadoğu’da bağımsız bir siyasal aktör mü değil mi, boşluklara mı oynuyor yoksa işbirliği içinde mi gibi tartışmalar da bu görüntülerden sonra artık kimse için bir tartışma konusu değildir. “Ortadoğu’da seküler güçler ile dayanışma içinde olmak” gibi üstü kapalı PYD destekçiliğini gündeme getiren Türkiye sosyalist hareketinin bir kesimi şimdi ne yazacak, kimi ikna edecek? Rojava bir devrim mi, yoksa emperyalizm tarafından parçalanan Suriye’nin ABD gölgesinde siyasi birim haline gelmesi mi?
Bugün emperyalizm tartışılmalıdır, Anti-Emperyalizm temel söylem olmalidir.
Yıllardır yoksul Kürt emekçisinin mücadelesini veren Kürt devrimcisi de, Denizlerin yolundan gittiğini söyleyip Kürt siyasi hareketinin gölgesinden çıkamayan Türkiye devrimcisi de oturup düşünmelidir. Türkiye’ye dönük büyük güçlerin oyununa karşı durduğunu zanneden sağcılar, “hedefte Türkiye var” söylemini gündeme getirmeden önce Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalenin gönüllü ve faal piyonu olan AKP’ye ve kendisine bakmalıdır.
Emperyalizm, bölgeye müdahale etmiştir. İsrail’in güvenliği, petrol rezervlerini ele geçirme, bölgenin siyasi kontrolü gibi çıkarlarla Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasını hedeflemiştir. Etnik ve mezhepsel çatışmayı körüklemiş ve bunun için en fazla AKP’yi kullanmışlardır. Kürt siyasi hareketi de bu parçalanma siyasetinin içinde ABD gölgesinin altında kalmıştır.
Bugün Ortadoğu halkları birbirini kırıyor, emperyalizm ellerini ovuşturuyor. Emperyalizmin en büyük işbirlikçisi ise kendilerine Müslüman diyen cihatçı çetelerdir. Bunların hamisi bölge devletleri ve en başta AKP iktidarıdır. Yıllardır NATO tarafında beslenen İslamcı siyasi hareketlerdir.