Bir Komünist Partisinin Altı Temel Özelliği

1961-1992 yılları arasında Portekiz Komünist Partisi MK Genel Sekreteri görevini yürüten, Uluslararası Komünist Hareketin seçkin ismi Alvaro Cunhal yoldaşın, 2001 senesinde Uruguay’ın Montevideo kentinde Uruguay Komünist Partisi’nin uzun yıllar MK Genel Sekreteri Rodney Arismendi yoldaş adına oluşturulan “Rodney Arismendi Vakfı” ‘nın düzenlediği uluslararası bir buluşmaya sunduğu çalışmanın IV.Bölümünü yayınlıyoruz.

A.Cunhal yoldaş,  Büyük Ekim Devrimi’nin ö-nemine, Sovyetler Birliğin’de 20.yy’da Sosyalizm kuruculuk deneyinin  başarı ve sorunlarına değiniyor. Sovyetler Birliği’nde Sosyalizm’in çöküş ve yok olma sürecini analiz ediyor, oradan sınıfsal analize geçip, soğuk savaşın sonlandığı dönemdeki sınıfsal durumu analiz ediyor. Buradan yola çıkarak, I. Bölümde; Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin kazanımlarını ve sorunlarını, özellikle Emperyalizm karşısındaki konumu-nu ele alıyor. II. Bölümde; Sovyetler Birliği sonrası dünyada, Emperyalizmin saldırganlığı, amaçları, emperyalizm karşıtı güçlerin niteliğini ve özellikle geniş ideolo-jik yelpazesini analiz ediyor. III. Bölümde; Bugünkü koşullarda orta vadeli hedefler çerçevesinde demokrasi mücadelesi ve bağlaşıklıklar politikasını analiz ediyor. Son ve IV. Bölüm’ü ise kısaltmadan yayınlıyoruz.IV. Bölüm: Bir Komünist Partisi’nin Altı Temel Karakteristik ÖzelliğiDevrimci güçlerin dünya çapında mevcut olan eylem çerçevesi 20. Yüzyıl’ın son on yıllarında değişmiştir.Uluslararası Komünist Hareket ve onu oluşturan partiler, SSCB’nin ve diğer sosyalist devletlerin yıkılması ve kapitalizmin sosyalizm ile olan rekabette elde ettiği başarısı sonucunda derin değişimlerin etkisi altında kaldılar.Mücadeleci geçmişlerini, sınıfsal doğalarını, sosyalist toplum hedeflerini ve devrimci teorilerini reddeden partiler oldu. Bazıları sisteme entegre partilere dönüştüler ve sonucunda yok oldular.Uluslararası Komünist Hareketteki bu yeni durum toplumda, içlerinde kendi ülkelerinin somut koşulları altında önemli ve bazı ilkesel sorularda Komünistlerin hedefleri ve eylemleriyle örtüşen başka devrimci güçlerin girdiği bir boşluk oluşturdu. Demek ki bugün Uluslararası Komünist Hareketten bahsedilince, geçmiş dönemlerin pratiğinin aksine, Komünist ve diğer devrimci partiler arasına sınır çizilemez. Komünist Hareket bileşiminde yeni hareketlilik elde etmiş ve yeni sınırlara kavuşmuştur.Bu süreçler, toplumun kendilerine özgü kimlikleriyle Komünist Partilerine gereksinim duymadığı anlamına gelmemektedir. Tam tersine, Komünist Partiler tam da kimliklerinin temel karakteristik unsurları nedeniyle gerekli, vazgeçilmez ve yeri doldurulamazdırlar; ancak sosyalist toplumun tek bir  “modeli” olmadığı gibi, bir Komünist Partisi’nin de tek bir  “modeli”  olmadığı hesaba katılmalıdır.Buna rağmen, her verili duruma getirilen tüm somut yanıtların farklılıklarına rağmen, partinin bu ismi taşıyıp taşımamasından bağımsız, bir Komünist Partisi’nin kimliğinin altı temel, karakteristik unsuru gösterilebilir. Bu karakteristik özellikler şunlardır:1. Sermaye güçlerinin çıkarlarından, ideolojisinden, baskı ve tehditlerinden tamamen bağımsız parti olmak.Söz konusu olan, bir Komünist Parti kimliği için kurucu unsuru oluşturan parti ve sınıfın bağımsızlığıdır. Bu bağımsızlık kendisini bağımsız eylemde, kendi hedefleri ve kendi ideolojisinde kanıtlar.Bu temel karakteristik özelliklerin inkârı hiç bir zaman bir bağımsızlık göstergesi değil, aksine bunlardan feragatin ifadesidir.

2. İşçi sınıfının partisi, genelde emekçilerin, ezilen ve sömürülenlerin partisi olmak.

Her ülkedeki sosyal yapıya göre, parti üyelerinin sosyal bileşimi ve partinin toplumsal kitle tabanı partiler arasında büyük farklılıklar gösterebilir. Belirleyici olan, partinin kendisini içine kapanıp, sınırlamaması, aksine işçi sınıfına ve emekçi kitlelere sıkı sıkıya bağlamasıdır.

Bazı güçler bunu ihmal ettiklerinden, sınıfsal doğalarını kaybederek dikey bir düşüşe geçtiler, diğerleri ise kendilerini imhaya ittiler ve yok oldular.

Partinin sınıfsal doğasının yerine herhangi bir “yurttaşlar partisi” konseptinin getirilmesi, yurttaşlar arasından sömürülenler ve sömürenler olduğu gerçeğinin üstünü örtme anlamına gelmektedir. Ve bu, partinin sınıf mücadelesi karşısında tarafsız pozisyon alarak, parti pratiğini ve sömürülen sınıfları silahsızlandırma ve partiyi egemen sömürücü sınıfların politikalarının uzantısı ve aracı olma sonucuna vardırır.

3. Demokratik parti içi yaşamı ve tek tip merkezi yönetimi olan bir parti olmak.

Parti içi demokrasinin hayli zengin avantajları vardır. Somut olarak adlandırısak: Kolektif çalışma, kolektif yönetim, yönelim ve siyasi eylemin temel sorularına yönelik kongreler, toplantılar ve parti bütünündeki tartışmalar, sorumluluğun desantralizasyonu, merkezdeki ve tüm diğer organizasyonlardaki yönetici organların seçilmesi.

Bu ilkelerin uygulanması, bir partinin içinde mücadele ettiği siyasi ve tarihsel durumla uyumlu olmalıdır.

İllegalite ve baskı koşulları altında demokrasi öz savunmanın zorunlu nedenlerinden dolayı sınırlıdır. Burjuva demokrasisinin koşulları altında bu olanaklar son derece geniş ve derin biçimde uygulanabilir ve uygulanmaları da arzu edilir.13245236_719501338189595_3081635304627478944_n

4. Aynı anda enternasyonalist ve kendi ülkesinin çıkarlarını savunan bir parti olmak.

Komünist Hareketin belirli bir döneminde savunulanın aksine, Komünist Partilerin yönelimi ve eyleminde bu iki unsur arasında çelişki bulunmamaktadır.

Her parti, diğer ülkelerin partileri, emekçileri ve halklarıyla dayanışma içerisindedir. Ama aynı zamanda kendi ülkesi ve halkının çıkarları ve haklarının inançlı savunucusudur. “Yurtsever ve enternasyonalist parti” ifadesi 20. Yüzyıl’ın sonunda tam güncellik taşımaktadır. Enternasyonalistin bakış açısından; kendi ülkesindeki mücadele, dayanışmacı değer ve katkı olarak görülebileceği kadar; Yurtseverin bakış açısından; diğer ülkelerin emekçileri ve halkları ile olan dayanışma ilişkileri, kendi ülkesi için bir değer ve katkı olarak görülebilir.

5. Amacını, sömüren ve sömürülenlerin olmadığı bir toplumu, bir sosyalist toplumu inşa etmek olarak tanımlayan bir parti olmak.

Bu amaç aynı zamanda tam güncellik de taşımaktadır. Ancak bir dizi ülkede sosyalizm inşasının olumlu ve olumsuz deneyimleri ve dünya çapındaki durumda meydana gelen derin değişimler, geçmişin eleştirel bir analizini ve Komünist Partilerin hedefi olan sosyalist toplumun yeni bir tanımını zorunlu kılmaktadır.

6. Devrimci teorinin taşıyıcısı olmak: Sadece dünyayı açıklamayı olanaklı kılmakla kalmayan, aynı zamanda değişmesinin yollarını da gösteren Marksizm-Leninizm’in taşıyıcısı olmak.

Marksizm-Leninizm, tüm iftiracı antikomünist kampanyaları yalanlayan, canlı, dogmatik olmayan, diyalektik, yaratıcı ve pratikle ve yeni durum ve görüntülere verdiği yanıtlarla zenginleşen bir teoridir. Pratiği dinamik bir biçimde geliştirir ve pratiğin derslerinden hareketle kendisini yaratıcı biçimde zenginleştirir ve yükseltir.

Marx “Kapital’de” ve Marx ve Engels “Komünist Partisi Manifestosu’nda” kapitalizmin temel unsurlarını ve temel özelliklerini analiz edip tanımladılar. Kapitalist gelişme 19. Yüzyıl’ın ikinci yarısından itibaren önemli bir değişikliğe uğradı. Rekabet konsantrasyona, konsantrasyon da tekelleşmeye yol açtı.

Kapitalizmin 19. Yüzyıl’ın sonundaki tanımını Lenin’e ve “Kapitalizmin En Üst Aşaması Emperyalizm” adlı eserine borçluyuz.

Teorideki bu gelişmeler olağanüstü değerdedir. Teorik bilgilerin araştırılması ve sistematize edilmelerinin değeri de aynı ölçüdedir önem taşımaktadır.

Lenin ünlü bir makalesinde olağanüstü bir açıklık ve sertlikle yaptığı sentezde “Marksizmin Üç Kaynağını ve Üç Bileşenini” açıklamaktadır.

Felsefede, tarihsel materyalizmde toplumdaki uygulamasını bulan diyalektik materyalizm.

Ekonomi Politikte, kapitalizm ile sömürünün analizini ve açıklamasını ve sömürünün anlaşılmasını köşe taşını oluşturan artı-değer teorisi.

Sosyalizm teorisinde, insanın insan tarafından sömürülmesinin ortadan kaldırılmasıyla yeni toplumun tanımını.

20. Yüzyıl boyunca ve toplumsal dönüşümlerle birlikte sayısız yeni teorik düşünceler de oluşmuştur. Ancak, neyin teorik gelişme olduğunu, neyin ise ilkelerden revizyonist sapmalar olduğunu anlamayı zorlaştıran yaygın ve çelişkili düşünceler.

O nedenle önyargısız ve mutlaklaştırılmış gerçekler olmadan yapılacak tartışmalar zorunludur, ki söz konusu olan kesin olduğu düşünülen sonuçların aranması değil, ortak yansımanın derinleştirilmesidir.