Bir ‘Kürdistan’ Yazısı
Barzanistan sözcüğünü ilk ne zaman kullandığımı hatırlamıyorum, ancak düzenli olarak kullanıyorum; Kürt siyasi hareketi içinde olanlardan daha az, Kürt siyasetiyle “dayanışma içindeki” kralcılardan ise daha çok olmak üzere, yer yer tepki alıyorum. Bazen getirilen suçlama, “Kürdistan” demediğim için, “ırkçılık” oluyor; doğrusu çok ilginç buluyorum.
Bu ülke, “Kürdistan” sözcüğünü yasaklayıp de facto bir “Kürdistan” kuranlarca yönetiliyor; bunların başında sermaye, AKP ve yüksek komutanlar geliyor. Ve bu ülke, aynı zamanda, Kürt halkı ve Kürdistan sözlerini, daha kimse zikretmezken savunduğu için hapis yatan, emek ve halk düşmanlarına karşı savaşta Kürt ilericiliğiyle birlikte yürüyen sosyalistlerin ülkesidir.
Ben sosyalistim; Amerika ile taşeronlarının Ortadoğu halklarını kana bulayarak kurduğu bu emperyalizm karakolunu, bir halkın adıyla anmamayı seçiyorum; elim gitmiyor.
Geçtiğimiz ay Wall Street Journal Türkiye sitesinde, Türk Patent Enstitüsü’nün son 1 yıl içinde ilk kez başvurusu yapılan “Kürdistan”, “Kurdish Patent Institute”, “Kurdishbank”, “Kürt Marka Patent”, “Cola Kurt”, “Kürtcell” gibi birçok markaya “ret” verdiği haberini okuyorduk; güler misin, ağlar mısın, önce kuruyorlar ve sonra adını yasaklıyorlar, “şşşş, kimseler duymasın” der gibi bir halleri var, ama duyan duymuş, gören görmüştür; şimdi Peşmerge, gene Ankara’nın tezkeresiyle ve TSK’nın onayıyla, Türkiye topraklarından geçmektedir.
Ankara’nın Kürdistan’ı
Şşşş, sanki bir fail-i meçhul, bir gün yokmuş ve bir gün varmış, ancak kimler eliyle ve nasıl kurulduğunu biliyoruz. Amerika, Kuzey Irak’da Barzani’nin liderliğinde Talabani ile birlikte devletsi bir yapı kurarken, Barzani-Talabani devletini Araplar’dan koruyan, İncirlik’ten kalkan Amerikan bombardıman uçaklarıydı; ayrıca Ankara Irak’ı bombalaması için İncirlik’i Amerika’ya açmakla kalmıyor, bu devletsi yapı için posta teşkilatı, televizyon, ordu kuruyordu. Ve bizler anlamaya başlıyorduk; Türkiye egemenlerinin Kürt düşmanlığı “US State of Kurdistan” için geçerli olmuyordu.
2007’den 2009’a
2007’de Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral İlker Başbuğ’un ünlü Harp Okulu tespitlerini hatırlayan var mı, PKK bir yana, “asıl tehdit Kuzey Irak’ta” diyor ve Barzani’yi işaret ediyordu: “Kürt kökenli vatandaşlarımız için cazibe merkezi olacaktır”. Demek, sonuçlarını o zamandan görüyordu. Peki, görüyordu da ne yaptı? Başbuğ’un yukarıdaki sözlerini aktaran Mehmet Ali Birand, 2009’a gelindiğinde bu kez şöyle diyordu: “AKP iktidarı 2007-2008 döneminde Kuzey Irak yönetimi ve özellikle de Barzani ile ilişkileri düzeltmek ve PKK’ya karşı mücadelede Erbil’i yanına çekmek ister, TSK da buna karşı çıkardı… Başbuğ, Barzani boykotunu geçen aylarda yumuşatmaya başladı ve nihayet ‘temas ve görüşme boykotunu’ da kaldırdı. Ya şu günlerde ya da yakın dönemde Genelkurmay’ın bir temsilcisi Barzani ekibiyle görüşme sürecini açıyor.” Abdullah Gül’ün “Çok güzel şeyler olacak,” diyerek haber verdiği 2009 yılıdır.
TÜSİAD halayları
Çok güzel şeyler oluyordu; TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner Diyarbakır’a kadar gidip, “barış için, kardeşlik için” halaylar çekiyor, oradan Erbil’e açılıyor; yüksek komutanlar askerlerin sivil yargıya teslimine onay verince önü açılan Ergenekon ve Balyoz kıyımı, Henri Barkey’in deyişiyle Türkiye-Barzani yakınlaşması ile “açılımın” önündeki en büyük engel olan orduya öldürücü darbeyi vuruyor; AKP Kongresi’ne davet edilen Barzani, kürsüye alkışlarla ve “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlarıyla çıkıyor ve Amerika Erbil’de üs kuruyordu. Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın Erbil’den kalkan Amerikan bombardıman uçakları!
Üzerinde Erdoğan
Amerikan üslü Kürdistan, Ankara eliyle kuruldu; Amerikan ordusu çekilirken, koruması TSK’ya ve petrolü ile ticaretinden “uygun” bir miktar, halaycı Boyner’in camiası ile badem bıyıklı türdeşlerine verildi. Amerikan think-tank’lerinde, Kürt tüccarların, Batı’dan euro ile mal alıp “Kürdistan’da” dolar sattığı anlatılıyor. Tüccarlar, paritelerdeki oynamalardan şikayet edince, Amerikalılar, ileride “Kürdistan’ın” kendi parasını basarak sorunu çözebileceklerini söylüyor. Aldıkları cevap, şaka yollu, “Olabilir, ama üzerine Erdoğan resmi koymamız gerekebilir” oluyor. Ne de olsa kurucularından görüyorlar…
Türkiye egemenlerinin tek tutarlı Kürt politikası, Kürtler’i Amerika’nın kucağına itmek oluyor; bedelini Ortadoğu halklarının yanında Türk ve Kürt emekçilerinin ödeyeceği kesindir.
Mini ‘Kürdistan’
Geçtiğimiz hafta Hürriyet’e konuşan CFR Başkanı Richard Haas, Irak ve Suriye Kürtleri’nin kuracağı mini Kürdistan’ı desteklediğini söylemektedir; kimse yanılmasın, gerçekleşmesinin önündeki engel ise AKP ile TSK değil, Suriye, İran, Rusya ve Suriye’den kopmadan, bölgedeki dengeler arasındaki cambazlığında ipten düşmemeye çalışan PYD’dir. Erdoğan et al.’ın IŞİD sevdası, elbette PYD karşısında pek baskın; ancak Davutoğlu’nun çağrıları, Amerika ile uzlaşmış bir PYD’ye hiçbir itirazları olmadığı ortaya koymaktadır. Harp okullarında Game of Thrones yasaklayıp Peygamberin Hayatı derslerini koyan yüksek komutanlara gelince; 2007’de “asıl tehdit” olarak teşhis ettikleri Barzani ile ilişkileri, Amerika’ya bağlılıklarının, “Türkiye’nin bölünmezliğine” bağlılığına galip geldiğini göstermiyorsa ne gösteriyor, soru yanıtını beklemektedir. Daha önce yazdığım için burada ayrıntısına girmiyorum; AKP’nin yüksek komutanlarla el birliğiyle çıkardığı tezkere, Amerikancı bir mini Kürdistan projesiyle uyumludur.
Emperyalizm ve gericilikle barış
CFR Başkanı, eninde sonunda Hürriyet’e konuşuyor ve ekliyor, Amerika için “ideal çözüm”, “Irak ve Suriye’de Kürtler’in daha büyük bir askeri rol üstlenmesi ve Türkiye içinde ise Kürtler’in askeri varlığının bitmesi”. Gerçekçi mi, ya da inanılır yanı var mı, Türkiye için ne anlama geliyor, üç ayrı sorudur ve bir başka yazıya bırakıyorum. Ancak söylenen budur; demek “Irak ve Suriye Kürtleri Amerikan askeri olacak ve Türkiye’de bir Pax ABD sağlanacak”. Yaşasın halkların kardeşliği!
Şimdi Demirtaş çıkmış, “Diyalog ve müzakere dediğimiz farklı anlayışların yakınlaşmasıdır” diyor. Çok da doğru söylüyor. AKP ile barış arayışının son kurbanı, HDP’nin Soma ve Ermenek’teki işçi ölümlerine ilişkin soru önergesi olmuştur. Reyhanlı’da “Hükümetin yanındayız!” çıkışlarından ve Gezi’de darbeci arayışlarından sonra çok mu? Ah, idamına “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler!” diyerek giden Deniz! Ah Deniz!