Kobane’de Bir Devrimden Bahsedilebilir Mi?..

Emperyalizme Karşı Olunmadan Devrimci Olunmaz..

YPG, IŞİD’e karşı Suriye’deki diğer örgütlerle işbirliğine gidiyor.

Peki kim bu örgütler?

Liva El-Tevhîd Liva Siwar El-Reqqa, Fecir El-Hurriye tugayları,  El-Ekrad Cephesi, SiwarUmmena El-Reqqa, El-Qesas ordusu, Liva El-Cihad Fî Sebîlillah güçleri.

Bunlar ÖSO ve İslami Cephe çatısı altında emperyalizmin verdiği silahlarla Suriye’yi yıkmaya çalışan, çoğu yabancı ülkelerden gelmiş ve hepsi de ganimet-cariye-maaş usulü çalışan çeteler.1234024_973066406056355_6162930641642664508_n

Geçtiğimiz senelerde, aylarda Lazkiye’de, Halep’te diğer yerlerde

Kürtlere, Araplara (Alevi/Sünni) ve gayri-müslimlere  karşı katliamlar düzenlemiş bu güçlerle YPG’nin ne işi olabilir?

Şeriatçılarla Demokratik Modernite

Emperyalizmin silahlandırıp, Türkiye üzerinden Suriye’ye saldığı bu çeteler bir yönetim boşluğu yarattı.
Öcalan Suriye’deyken, Rojava Kürtleri’nin sorunları ile ilgilenmiyorlardı, dengeler onu gerektiriyordu. Sonrasınde ise doğan boşlukta özerklik kurmaya çalıştılar ve ‘devrim’ dediler yaptıklarına.

Ortadoğu halklarına özgürlük getireceklerdi, kapitalizme karşıydılar ve her ne demekse ‘kapitalizmin sol versiyonu’ dedikleri sosyalizme de karşıydılar. ‘Demokratik modernite’yi kuracaklardı. Teorik fantezileri bir yana kurdukları aslında BAAS’ın Kürt versiyonunun yerel bir biçiminden öte bir şey değildi.

“Üçüncü yol” dediler, “mevcut rejime de rejime karşı savaşanlara da karşıyız” dediler. Kendi topraklarını savunmaları meşruydu, hala da meşru.  Suriye yönetimi onları düşman saymadı, ağır silah verdi.

Ama İmralı’dan gelen talimatlar farklıydı. Öcalan PYD/YPG’nin Suriye’ye karşı açıkça Türkiye’nin çizgisine gelmesini istiyor, cihatçılarla ile beraber çalışmasını istiyordu. Bu 2013 Mart’ında Halep’in Kürt Mahallesi Şeyh Maksud’ta denendi, pek yürümedi.

El Kaide/IŞİD, PYD lideri Salih Müslim’in oğlu YPG savaşçısı Şervan Müslim’i öldürdüğünde Öcalan ”bizim söylediklerimizi hayata geçirmiş olsalardı şimdi oğlu yaşıyor olacaktı”  demişti.

Bir yıl sonra yine benzer bir anlaşma yapıldı ve halen de yürürlükte. Bu defa anlaşılanlar El Kaide/Nusra, Ahraruş Şam, Liva Tevhid, İslam Cephesi ve Ceyşül Mücahidin grupları idi.

Yani ha IŞİD ha diğerleri. Son bir iki yıl içinde YPG, İmralı’nın telkinleri ile hepsi ile şu veya bu şekilde ilişkiye geçti, işbirliği yapmaya çalıştı.

Cihatçı örgütler sayısız katliama imza attı. Türkiye’deki Kürt çevreleri ve soldan müttefikleri  Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin yoğunlukta olduğu üç yerleşim yeri dışında yaşanan katliamlara genelde sessiz kaldı.
*-IŞİD Musul’u ele geçirdiğinde yine bir tepkileri görülmedi. Ne zamanki katliam Şengal’de Ezidi Kürtlere yöneldi. Birden IŞİD’e karşı kendilerini kurtarıcı ilan ettiler.
*-IŞİD veya diğerleri yabancı, YPG ise yerli bir örgüt. Varsa bir üstünlük oradan geliyor.
*-IŞİD’in Kürt petrolüne doğru uzanması ABD’den tepki gördü. ABD ve AB peşmergeye silah yardımına başladı. PKK de ABD’nin terör listesinden çıkabilmek için yoğun kampanya başlattı.

PKK’nin Şengal’in kuzeyinde IŞİD’e karşı kazandığı sınırlı başarı bu amaç için kullanıldı.

ABD silahının bir fiyatı var

IŞİD’in veya diğerlerini emperyalizmin nasıl silahlandırdığını, ellerindeki olanakların nasıl olduğunu en iyi bilenlerden biri de YPG.
IŞİD Irak işgaline karşı direnen küçük bir El Kaide grubuyken, ABD tarafından liderlerinin öldürüldüğünü ve yeniden ABD kontrolüne girdiklerini, büyüdüklerini Ortadoğu’da herkes gibi PKK de biliyor.

Yani ABD kimseyi öyle bedavaya listesinden çıkartmaz, kimseye durduk yerde silah vermez, desteklemez. Bunun bir bedeli var. PKK/PYD/YPG bu bedeli ödemeye hazır mı?
Suriye’nin direnişi ve Esad’ın halk tarafından tekrar seçilmesi, emperyalizmin planlarını bozdu. Bölgedeki direniş eksenini kıramadılar. Planı değiştirdiler.

Irak’ta Şiilere yakın duran hükümet bu eksenin en zayıf halkasıydı. IŞİD’e yol verdiler, Irak parçalandı. Peşmerge petrolünü almaya başladılar.
IŞİD’e verdikleri destek iyice teşhir olmaya başladı. Hem bunun önüne geçmek hem de bahanenin olgunlaştığını düşündüklerinden geçtiğimiz yaz açıklanan Obama planı hızlandı.

Obama kontrol edilebilir muhalefetin geliştirilmesi için 5 milyar dolarlık bir paket daha açıkladı. 2011’den beri harcadıkları 1.7 milyar doların sonucu ortada.
Yine bir 11 Eylül günü bir ABD başkanı daha kameraların önüne çıkıp ‘teröre karşı plan’ açıkladı. Planın ortakları Wahhabiliğin, Selefiliğin resmen destek gördüğü Körfez ülkeleri ve Türkiye.

Alenen bir tiyatro oynanıyor.

ABD Savunma Bakanı, Ankara ziyaretinde “Bana PKK’nın IŞİD’den daha büyük bir tehdit olduğunu hiçbir biçimde söylemediler” dedi.
Obama televizyon karşısına geçmeden PKK/YPG’nin ÖSO ve İslami Cephe’ye bağlı gruplarla işbirliği anlaşması yaptığı haberi geldi.

YPG’nin anlaştığı örgütlerin IŞİD’ten bir farkı olmadığını belirtmiştik. Yalnızca bir farkları var. Hepsi de IŞİD’e nazaran güçsüz. Yani askeri olarak YPG’nin yaptığının hiçbir manası yok. Aksine zararı var.

Kimse sana ılımlı olamazsın demedi

Siyasi olaraksa bu çevre ittifaklarına hep faydacı yaklaşır. Buradaki hesap da ABD’ye mesaj vermek. ABD’yi ikna etmeye bu ittifak açıklamaları yetmeyecektir. ABD daha fazlasını isteyecektir. Bu, Rojava’daki özerkliğin siyaseten sonunu getirecek, halk zararlı çıkacaktır.

Batı basınında YPG’yi övücü ama Esad’la ilişkileri şüpheli bir örgüt değerlendirmesi yapılıyor. Suriye Kürtlerinin belirli bir bölümü burada farklı yansıtılsa da yabancı işgale karşı Esad iktidarını desteklemeyi sürdürüyor.

Kısacası Batı ile PKK arasında bir aşkın filizlendiğini görüyoruz. Ne diyelim muhabbetleri artsın eksilmesin.
Düne kadar “çete” dediği cihatçıları bir günde “silahlı muhalefet örgütü” ilan eden HDP bileşeni sola ise yazık.10686736_982675348428794_1473755601762855203_n

Hiçkimsenin Kobane direnişini küçümsediği yok..

Direnmek elbette ki iradi bir durumdur, birkez daha belirtelim Kobane’de süren iradi duruşu tartışmıyoruz;ortada sanki çatışmanın son anına yetişmesini (katılmasını) istedikleri bir güç varmış gibi zımni bir durum var. Şimdi bu durumu iki ayrı şekilde yorumlayacak olursak;

birincisi, İŞİD’in bu kadar silah ve insan unsuru ve silah gücüyle bir günde alacağı Kobane’yi nedene almadığı,

ikincisi, almıyorsa neden saldırılarını kesmediği?

Her iki nedenin ortasında bizce AKP hükümetinin Ortadoğu konusunda Emperyalistlerle varmak istediği anlaşma yatmaktadır.

Kobane üzerinden dünya ayağa kaldırılıyor ve Türk hükümeti , Suriye devletini hedef almayan bir oparosyona girmeyeceğini dayatıyor.

Kobane üzerinden siyaset ve savaş sürmektedir. Bunun karşısında gerek Kürt ulusal güçleri ve bunlara biat eden Türkiye’li devrimciler demokratlar bu kan ve katliam politikalarına alet olmaktadırlar.

Gezi olaylarında tüm yazılı görsel basını tehdit eden  dönemin başkabakanı, şimdi tüm basını Kobane ile ilgili haber yapsın diye hergün hükümet ve askeri çevrelerinden bir ikisini yollayarak gündem oluşturmaktadır. Bütün bunların altında Türk hükümetinin küresel koalisyonla Suriye’yi işgal etme planı yatmaktadır.

Bu savaş politikalarına alet olan gerek Kürt siyasetçiler gerekse de onların peşine takılan kuyrukçuları karşı-devrim saflarında savaş verdiklerinin ancak o kan deryasında boğulduklarında görecekler..

Emperyalizim ve onun bölgedeki gerici güçlerine bu topraklar mezar olacak ve halklarımız özgürlüklerine kavuşacaktır..

Emperyalizmi Ortadoğu da döktüğü kanda boğacağız..!