Kürtler, petrol ve özgürlük
Ortadoğu’da işler kızışınca Kürtler bölgenin ve dünyanın politik gündeminin en önemli unsurlarından biri durumuna geldiler. Ortadoğu ile ilgili analizlerde bulunanlar, haber yapanlar, strateji kuranlar mutlaka Kürtleri dikkate alarak konuşuyorlar. Mevcut dünya ve bölge düzeni açısından bu yeni bir durumdur.
Kürtleri dünya siyasetinin gündemine oturtan iki önemli neden bulunmakta.
Birincisi; Yüz yılı aşkındır değişik biçimlerde özgürlük mücadelesi yürüten Kürtler yaşadıkları dört bölgede de siyasi ve askeri olarak örgütlü durumdalar.Ortadoğu’da Arap baharı olarak da adlandırılan halk ayaklanmalarının yaşandığı bu dönemde özellikle Türkiye, Suriye ve İran’daki Kürtlerin büyük ölçüde demokratik bir halk hareketi olarak örgütlenmiş olmaları büyük önem kazanmaktadır.
Artık Kürtler ortak çıkarlarını ilgilendiren meselelerde, dört bölgede birlikte tutum alabilmekteler. Suriye de Kürtler özerkliklerini inşa edeceklerini açıklayınca, başta Irak Kürtleri olmak üzere dört bölgedeki Kürtler, Suriye Kürtlerini destekleyeceklerini ilan ettiler. Desteklerini ilan etmekle kalmayıp, Suriye’deki Kürtlerin kendi iç birliklerini oluşturmaları için ciddi bir çaba sarf etmekteler. Askeri ve siyasi olarak güç vermekteler. Aynı durum Irak merkezi hükümetinin, Irak Kürdistan’ına yönelik saldırı ihtimali ortaya çıktığında Türkiye, İran ve Suriye’deki birçok Kürt örgüt, Irak askeri güçlerine karşı peşmergelerle birlikte savaşacaklarını açıkladılar.
Türk hükümetlerinin yıllardır baskı ve tehditlerine rağmen Irak Kürdistan hükümeti kendi ülke sınırları içinde barınan PKK güçlerine karşı açık bir tutum almıyor. Tek tek örgütlerin tutumunun ötesinde, bu gün Kürt halkı yaşadığı bölgelerin birinde bir kazanım elde ettiğinde diğer bölgelerde yaşayan Kürt halkı bunu kendi kazanımı olarak görüyor. Bütün Kürtler acı ve sevinçlerini ortaklaştırıyorlar. Kürt halkının yaşadığı bu politik ve örgütsel düzey, bölgedeki diğer gelişmelerle birlikte Irak, Türkiye, Suriye ve İran Kürt bölgeleri arasındaki sınırları fiziksel olarak işlevsiz, siyasi olarak anlamsız hale getirmektedir.
Bu durum Kürtlerin ulusal birliklerinin oluşması için önemli bir aşmada olduklarını göstermekte. Ayrıca başta Irak Kürdistanı olmak üzere, dört bölgedeki Kürtlerin küçümsenmeyecek askeri güçleri bulunmaktadır.
İkincisi ise; Kürtler dünya ekonomisinin ihtiyacı olan enerji kaynaklarının %56 sının bulunduğu coğrafyadalar.Dünya tükettiği enerjinin %85’ini fosil esaslı (Petrol, doğalgaz, kömür vb.) kaynaklardan karşılamaktadır. Bu kaynakların %56’sı Kürtlerin de yaşadığı İran, Irak’la birlikte Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinde bulunmaktadır. Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinin Irak’ta olduğu tahmin edilmekte. Iraktaki bu rezervlerin önemli bir kısmı Irak Kürdistanın da bulunuyor. Son altı ay içerisinde başta ABD’nin petrol devleri Exxson-Mobil ve Chevron, Fransız tekeli Total, Rusya petrol ve doğalgaz devi Gazprom peş peşe Irak Kürdistan hükümetiyle büyük çaplı petrol çıkarma ve satış anlaşmaları yaptılar. Birçok ülke ve şirket ise Irak Kürdistanın da petrol ve doğalgaz sahaları almak istemektedir. Türkiye hükümeti Irak Kürdistan hükümetiyle biri tankerlerle taşıma, diğeri ise Duhok’ta Kerkük-Yumurtalık ham petrol boru hattına bağlanan bir boru hattı ilepetrol alma anlaşması yapmış durumda. Ayrıca Irak Kürdistan hükümetiyle Irak petrol ve doğalgazını Avrupaya taşıyacak iki ayrı boru hattı projesinin ön hazırlıkları yapılıyor.
Tüm bu anlaşmalar Irak merkezi hükümetinin karşı çıkmasına rağmen yapılıyor. ABD, Rusya, Avrupa ve Türkiye’nin bugün Irak Kürdistan hükümetiyle kurdukları ilişkiler ve yaptıkları ticari anlaşmalar egemen bir devletle yapıla bilinecek anlaşmalardır. Uluslararası ilişkiler açısından defacto bir durum söz konusu.
Irak Kürdistanının petrol ve doğalgaz konusundaki bu stratejik konumunun yanı sıra, Suriye ve Türkiye’deki Kürtlerin bulunduğu bölgelerde de azımsanmayacak miktarda petrol rezervleri bulunmakta. Suriye de mevcut petrol rezervlerinin neredeyse tamamı, önemli Kürt kentleri olan Serekaniye ve Kamışlının güneyindeki Alxasar petrol sahalarındadır.
Başta Irak Kürdistan’ı olmak üzere körfez ülkelerinde petrol üretiminin artmasına rağmen bunun dünya piyasalarına nasıl taşınacağı hali hazırda önemli bir sorundur. Petrol ve doğalgazın en hızlı ve en ekonomik taşınma yöntemi boru hatlarıdır. Bölge petrol ve doğalgazını taşımak için öngörülen boru hatlarının en önemlileri Kürtlerin yaşadığı coğrafyadan geçmek zorundadır. Başta Avrupa olmak üzere dünya ekonomisi bu bölgedeki petrol ve doğalgaza bir an önce kavuşmak istiyor. “Gönül cennet istiyor ama günahlar bırakmıyor” diye meşhur bir söz vardır.
Bu “kavuşmaya” engel teşkil eden bölgenin önemli politik sorunları bulunmaktadır. Bunlardan biriside Kürt halkının bundan sonraki statüsünün ne olacağıdır.
Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeye çalışan ABD, Rusya, Çin ve Avrupa gibi emperyalist güçler, bu coğrafyanın jeopolitik ve jeostratejik önemini çok iyi bilmekteler. Aynı şekilde Kürt halkının artık “statüsüz” olmayacağını da bilmekteler. Kürt halkının yüzyılı aşan özgürlük mücadelesini zorla, şiddetle, kanla bastırmaya çalışan Türkiye, Irak, Suriye ve İran’da bu durumun farkında. Türkiye ve İran, Suriye ve Iraktaki gelişmelerden hareketle sorunu bölünme ve güvenlik olarak görüp planlarını buna yönelik yaparken, ABD, Çin, Rusya ve Avrupalı emperyalistler Kürt halkının statü sorununu “çözmeye” kapitalist sistemin sınırları içerisin de olması şartıyla hayır demeyeceklerdir. Emperyalist güçler, özerklik mi, federalizm mi, devlet mi, kültürel özerklik mi? olacağını bölgedeki gelişmelere bağlı olarak tercih edeceklerdir.
Egemen güçlerin asla vazgeçmeyecekleri şey çözümün kapitalist sisteme uygun olmasıdır.
Peki, Kürt halkı nasıl bir çözüm istiyor?
Türkiye’deki Kürtler başta olmak üzere, Suriye ve İran dahil üç bölgedeki Kürt halkı büyük ölçüde, halk meclisleri biçiminde örgütlenmiş durumdalar. Bugün açısından öngördükleri ve hazırlığını yaptıkları “demokratik özerklik” modeli, yer yer komünal örgütlenmelere dayanan, halkın yönetime doğrudan katılımını esas ilke olarak benimsemiş
bir yönetim biçimidir. Demokratik özerklik modelini geliştiren demokratik kürthareketi “demokratik özerkliğin ekonomik sistemi kapitalist moderniteyi ret eder” diyor. Suriye’de Kürt halkı açısından süreç devrimci bir temelde ilerlemektedir. Demokratik Kürt Hareketi, benzer süreçleri kuzey ve doğu Kürdistan halkı içinde öngörmektedir.
Kürt halkının bu devrimci, demokratik örgütlenişi ve mücadelesi, on yıllardır diktatörlüklerle yönetilen Ortadoğu’nun mazlum halkları için örnek olacaktır. Bu durum emperyalist güçlerin bölgede kurmak istediği düzen için de bir risktir.
Emperyalist güçler bu riski ortadan kaldırmak için ideolojik olarak da kapitalist sistemle bir sıkıntısı olamayan Irak Kürdistanı başkanı Mesut Barzani’yi Kürtlerin hamiliğine soyunduruyorlar.
Barzani’nin petrol ve doğalgazdan kaynaklı elde ettiği gelirler Irak Kürdistanında kapitalist bir ekonomik-siyasi sistemin kurulması için kullanılmakta. Bunda epeycede yol alınmış durumda. Irak Kürdistanında oluşturulan bu ekonomik ve siyasi yapının Suriye, Türkiye ve İran Kürtleri üzerinde etkili olmasının dayanakları oluşturulmaya çalışılıyor. Kürt halkı sürdürdüğü özgürlük mücadelesinde edindiği en önemli birikimlerden birisi de kapitalist sistemin kabul ettiği “özgürlüğün” gerçek bir özgürlük olmayacağıdır.
Petrol ve doğalgaz bugünün dünyasında sadece arabamızda yakıt, kombimiz de ısı kaynağı değildir. Dünya siyasetindeki dengeleri belirleyen önemli ekonomik, siyasi ve askeri bir güçtür. Değerli büyüğümüz makine mühendisi Münir Cerit 1968 de yazdığı “ PETROL EMPERYALİZMİ” adlı kitabında “Petrol olanlar içinde olmayanlar içinde büyük bir sorun olacaktır” der. Umuyor ve diliyoruz ki petrol Kürt halkı için özgürlük mücadelesinin dayanağı, refahın ve insanca yaşamın kaynaklarından biri olsun.