Bir sürü çocuğu öldürdüler – Turgut Uyar

4 Ağustos 1927 yılında Ankara’da iki katlı bir evde doğdu Turgut Uyar.

Babası Harita Binbaşısıydı. Babasını, henüz ilkokula başlamadan kaybetti. İstanbul’a taşındılar.

İlk kez burada aşık oldu. O aşk aynı zamanda ilk hayal kırıklığıydı. Askeri lisede okudu.

Mutlu değildi ama okulu bitirdiğinde genç bir subaydı artık. Anadolu’ya çıktı tayini.

İlk karısı Yezdan Şener’i aldı yanına trenlerle, atlarla vardı görev yerine. Ve ilk şiirlerinden birini de Yezdan Şener’e yazdı…

Ağır ağır geçmede perdelerin üstünden, bir hac kervanı gibi, büyük yorgun bulutlar.

Sevgiliden bir koku kalmış -veda gününden şu köşede: odamın içindeki tek bahar. Yalnızlık yatağımda gerinir yavaş yavaş yastıkta sevgilinin kumral başının yeri. yalnızlık, rüyaları paylaştığım arkadaş suat, noktalar durur upuzun geceleri Bir üstüva ormanı kadar aydınlık odam, mehtap, perdelerimde yağı tükenmiş kandil. Resimlerim, duvarda esniyen birer adam, gece, gözyaşlarımı sildiğim siyah mendil. Anadolu’da görev yapmasının şiirlerinde de etkisi oldu.

Daha çok halkı, Anadolu’yu anlattı. 1947’de Yad isimli şiiri ilk defa Yedigün dergisinde yayınlandı. Ancak dikkatleri üzerine çekişi Arz-ı hal şiiri ile oldu. 1948’de bu şiirle kaynak dergisinin yarışmasında ikinciliği elde elde etti. Bir yıl sonra çıkan ilk şiir kitabı da bu şiirin ismini taşıdı.

Ben de günahkar kullarındanım Allahım… Bir “Kulhuvallahi” bilirim dualardan, Bir de “Yarabbi şükür” demeyi doyunca, Bir kere oruç tutmam ramazan boyunca, Ama çekmediğim kalmadı sevdalardan. Be n de günahkar kullarındanım Allahım!…

Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!… Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun. Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni. İnsan hatırlamıyor dün ne yediğini. Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun. Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!… 1958 yılında kendisini boğan askerlikten istifa etti.

Ve dedi ki; ”Ben severim omuzlarımı bir gün/ sırmaları, apoletleri olmasa da.” SEKA’nın Ankara bürosunda göreve başladı. Artık bilinen bir şair olmuştu ve en iyi arkadaşları arasında Cemal Süreya, Nurullah Ataç, Muzaffer Erdost vardı.

Askerliği bırakmasının şiirlerine de yansıması oldu. Artık halkla ilgili şiirlerden daha çok varoluşsal şiirler yazmaya başladı. Çünkü çocukken de hüzünlü, çocukken de her an ağlamaya hazır ve çocukken bile sıkıntılı bir adamdı.

Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk yahut bir adam bıçaklasak yahut sokaklara tükürsek ama en iyisi çeker giderdik gider geyikli gecede uyurduk 1966 yılında ilk eşinden boşandı. Birkaç yıl önce tanıştığı Edip Cansever ve Cemal Süreya’nın da delicesine aşık olduğu Tomris Gedik’e aşık oldu. Çift 3 yıl sonra evlendi. Uyar, 7 senelik aradan sonra Tomris’le beraber başladı şiir yazmaya. Ve en güzel şiirlerini de ona yazdı. Kıskandığım tek bir kadın var; Tomris Uyar.

Çünkü o Turgut Uyar’ın karısı, onu yedi sene aradan sonra şiire yazmaya döndüren kadın. (bakınız: 1 Kadın 3 Şair) Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım 12 Mart muhtırasından sonra öldürülen sosyalist gençlerin acısını içinde yaşadı.

Ve içindeki acıyı şiirlerinde bir başkaldırışa dönüştürdü. Kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye yukarda dediğime bakma aslında başarısız boktan bir kış geçirdik kanımız bile doğru dürüst akmadı bir sürü çocuğu öldürdüler ”12 Eylül Darbesi”nden sonra canı daha çok acımaya başladı, Uyar’ın.

Şiirleri değiştirmiyordu insanları, düzeni… Ama o yine de yazmaya devam etti.. Eylül toparlandı gitti işte ekim filan da gider bu gidişle tarihe gömülen koca koca atlar tarihe gömülür o kadar 80 darbesinden 4 sene sonra hastalandı. Siroz olmuştu. Tedaviyi reddetti. Biricik aşkı Tomris Uyar’ın yanında usul usul ölmeye bekledi. 1985 yılında canını sıkan bu dünyaya veda etti. Tatsız bir tesadüf; Turgut Uyar’ın öldüğü gün, Cemal Süreya işten kovuldu… Gezi Parkı olaylarında duvarları, yolları ”Göğe Bakalım” şiiri süsledi…

“yine de kötü bir kış geçirmedik sanıyorum altın düştü örneğin karlar beyaz yağdı, direndi uzun zaman geleceğin sevgisi bir aklık olarak başladı sevgilim senin ellerin bir keçi sever kadar taze sevgilim kolera yavaşladı üstelik birkaç kez de aya gidildi gelindi bile şimdi ey benim badem gözlüm su çiçeği, kızamık boğmaca geçirmi…şimdi ancak ölünce hatırlanan sarışınım altın sarısının beyaza dönüştüğü şu günlerde sabah sabah aç karnına ölünen şu günlerde kararlı yüreğin bir manşeti yadırgarken silah kullanmayı isterken ellerin şu günlerde-sana onu da öğretirim- yüreğin kıpır kıpır yerinde duramazken saçını taramamaktan aktardığın sıkıntı sarı bir boya halinde parmaklarına yayılırken öyle bir sarı boya ki kanlardan damıtılmış ve kanların bağışlanmaz dirimini taşıyan sana bir türkü söyleyeyim güzel olmasın gerçek olsun beklet kendini hazır dur adı belirsiz bademlerle birlik dur kağnı güdenlerle birlik dur şehir kuşatanlarla birlik dur ölen ve yara alanlarla birlik dur bir tarihte bir dağ yamacında onikibinsekizyüzelliüç kişi öldü yamaç yeşildi çünkü bir bahara başlıyordu ölenlerin bir kısmı,küfeksiz, onların bir kısmı tüfek müfek bir yana donsuz gömleksizdi sayı bilmezlerdi toptandılar böylece bir yerlerde toplandılar yürekleri uzun bi süre atmadı aslında çoğu da insan olduğundan yüreksizdi bir sürü alan ve ova bir sürü ağaçaltı ve orman ölmemeye bir sürü bahane örneğin suyu görünce hemen ayaklarını soktular çünkü gölgeli bir su her zaman bitmemiş bir yapıdaher zaman çünkü sonu buysa ölmek elbette gereksizdi bilirim hoşuna gitmiştir bu ilkel türkü ilkelliği bütün bir yaz ve kış yaşanan çünkü sağlıklı bir güneşe taparsın sen her bir ışını şiir yazanlara umut ve hüzün veren bir karanfil olarak süner gider belleğinde atı ve insanı doyuran çavdar sevgilim kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı hazırlığın tamdır ve şiire artık saygın yok üstelik ben de seninleyim bu konuda pazardan karsız dönen köylüler gibi böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye yukarda dediğime bakma aslında başarısız boktan bir kış geçirdik kanımız bile doğru dürüst akmadı bir sürü çocuğu öldürdüler.”

Turgut Uyar

3fidan