Gezi’nin Sosyal Devrimi

Türkiye’nin en büyük kitlesel direnişe sahne olan Gezi Parkı Direnişi’nin bu denli büyüyüp ve yayılmasına neden olan kuşkusuz sosyal medya idi. Geçtiğimiz Ağustos ayı içerisinde yayınladığımız; Twitter Analizi, yaşanan bilgi kirlilikleri ve Occupy Wall Street/Tahrir/Gezi karşılaştırmasını kapsayan ‘Gezi’nin Sosyal Devrimi’ dosyamızı hafızaları tazelemek adına yeniden sizlerle paylaşıyoruz.

Türkiye tarihinin gördüğü en büyük direnişti Gezi direnişi.

Tarihte emsaline az rastlanabilecek şekilde plansız, çağrısız ve lidersizdi.

Kuşkusuz çapının bu kadar büyümesi de bu yüzdendi.

Hayatta sokağa ilk defa adım atan insanlar için çoğu zaman es geçtikleri çevre katliamı haberlerinin belleklerindeki birikimin patlamasıydı.

Peki nasıl oldu da bu direniş bu kadar büyüyebildi?

Haber alabileceğiniz çoğu TV ve gazete platformları susuyor ve yayın yapmıyordu…

Medyanın haber vermediği; duvarlarda Gezi’ye sahip çıkmak için afişlerin asılmadığı; büyük basın toplantılarının gerçekleşmediği bu direniş şüphesiz sosyal medya ile Dünya Tarihinde yerini aldı.

Sosyal medya üzerinden çağrılar yapıldı; polis müdahalesinin olduğu yerler belirtildi; fotoğraflar paylaşıldı; kurulan revirler haber verildi…

Sokak hareketlerinin sosyal medya üzerinden yayılma çağını Gezi ile beraber yakaladı Türkiye.

İnternet gençliği 140 vuruşu ‘çevre’ için harcadı geçen sene bu zamanlardan itibaren. Aktif twitter kullanıcı sayısı 10 günde 8 katına çıktığı istatistiği ; izleyici boyutundan eylemci boyutuna geçtiğildiğinin göstergesiydi.

Hali hazırda bir bilgi filtrelemesi mekanizması olmadığı içinde bilgi kirliliği sardı dört bir tarafı. Görevini yapan bir medyanın olmaması yanlış haberleri ve tweetlerin daha çok dolaşmasını sağladı.

Geçen sene Ağustos ayının başında yayınladığımız “Gezi Direnişi’nde Sosyal Devrim” haberimizi tarihe not düşmüş; Gezi’nin twitter analizini, dezenformasyon haberlerini ve Occupy Wall Street/Tahrir/Gezi direnişlerini karşılaştırmıştık.

Özete bakmadan önce, “Gezi Direnişi’nde Sosyal Devrim” raporunu e-kitap şeklinde indirmek isterseniz:

Gezi’de ortaya çıkan reaksiyonu aradan geçen bir yılın ardından daha iyi anlayabilmek adına size o dosyadan kesitler sunuyoruz:

1. BÖLÜM – GEZİ’NİN SOSYAL MEDYA İSTATİSTİKLERİ

Gezi parkı protestoları ile beraber “sosyal medya” kuşkusuz hayatımıza farklı bir açıdan girdi. Daha önceleri halkın çok fazla önemsemediği ve aktif olarak yer almadığı twitter, Başbakan Erdoğan’dan “baş belası” sıfatını almasından da anlaşılacağı gibi, Gezi Direnişi ile ilgili mihenk taşlarından birisi.

#direngeziparki hashtagi ile gündemi belirleyen twitter, ana akım medyanın görevini yeterince icra edememesinden dolayı anlık  “bilgi verme” işlevini gerçekleştirdi.

En genel değerlendirme itibari ile Türkiye’deki aktif twitter kullanıcı sayısı olayların başladığı tarih olan 29 Mayıs günü 1.8 milyon iken 10 Haziran itibari ile aktif kullanıcı sayısı 10 milyonu buldu.

Bir bakıma Türkiye’de 10 milyon olan twitter kullanıcı sayısı, görüşlerinin ve düşüncelerinin yeteri kadar medyada yansımadığını görünce; 29 Mayıs-10 Haziran tarihi arası Türkiye’den atılan toplam 143 795 432 tweet ile kendi düşüncelerini ve görüşlerini paylaştı ve gündemi kendi belirlemeye çalıştı.

Gezi parkına ilk müdahalenin yapıldığı tarih olan 29 Mayıs’ta atılan twitter mesajı adeti  7 milyon iken, 31 Mayıs gecesi yapılan ikinci şafak operasyonundan sonra  15 milyon ve 1 Haziran itibari ile 18 milyon mesaj adetine ulaşıldığını görmek mümkün.

31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece en büyük kitlesel direnişin gösterildiği, sosyal medyanın sayısal verilerinde de göze çarpıyor.

Bu grafikte de görüleceği üzere 1 Haziran günü twitter mesajları tavan yapmış durumda. 11 Haziran, 15 Haziran ve 17 Haziran tarihlerinde twitter paylaşımlarının arttığını görebiliyoruz. Hatırlanacağı gibi bu tarihlerde sırası ile Taksim Meydanına müdahale, Gezi parkına müdahale ve Duran Adam eyleminin ortaya çıkışı gerçekleşmişti.

Haber Kaynağı “#” etiketler

Peki gezi protestoları twitter içerisinde kendisine nasıl yer buldu? Bu sorunun cevabı twitterın “Top Trend” dediği etiketler (twitter da başına “#” koyarak yazılan yapılar). Protestoların başlangıcından itibaren ana akım medyanın suskun kalmasından sonra aşırı miktarda kullanılan bu etiketlerin “Türkiye Gündemi”ne  girmesiyle beraber, twitter üzerinden ulaşılan insan sayısı oldukça çoğaldı.

Aktif olarak çok sayıda kullanıma maruz kalan etiketleri sıralayacak olursak; #occupygezi, #occupygeziparki,  #direngeziparkı, #direnankara, #direngaziparki, #direnizmir, #tayyipistifa, #sesvertürkiyebuülkesahipsizdeğil, #tayipistifa, #direnbesiktas, #direntaksim, #wearegezi, #durankadin, #direnduranadam, #cevapver, #eylemvakti, #24saatiçindeistifaet, #bizdeğilpolisevedönsün, #direngezi, #duranadam biçiminde. Bu etiketlerin mesaj olarak kullanım sayısı 23.9 milyon adet.

#occupygezi, #direngeziparkı,#direnankara, #direngaziparki,#sesvertürkiyebuülkesahipsizdeğil, , #direngezi, #duranadam bir milyon barajını aşan etiketler olarak ön plana çıkıyor.

Kullanım açısından #direngeziparki, #direnankara, #occupygezi  13.9 milyon ile etiketlerin %57.96‘sını oluşturuyor.

Yukarıdaki grafiği takip edecek olursak birikmiş toplamda bu etiketler 4 günde 10 milyon barajını, 7 günde 15 milyon, 20 günde de 20 milyon barajını aşıyor.

İlgi gören mesajlar

Gezi Parkı protestoları süresince, en çok ilgi gören mesaj Cem Yılmaz’ın paylaştığı “Yahu su gaz sikma isini bi bitirin.. bu insanlar dusmanmi? Kac yerden mesaj geliyor ölucez diye gunahtir ayiptir ya ! Kimi kimden koruyosun?” mesajı oldu. Toplamda 44 466 retweet aldı. Bunu 1 Haziranda Ahmet Kural’ın paylaştığı ve 26 753 retweet alan  “Sanki uyusan ihanet edicekmişsin gibi hissediyosun değil mi? #direngeziparki” mesajı oldu.  (29 Mayıs – 10 Haziran arası)

Günlük bazda en çok retweet edilen mesajlar ise şöyle sıralandı:

Gün bazında retweetleri incelediğimizde Erdoğan’ın “Başörtülü kardeşime saldırdılar” demecinden sonra sosyal medyanın verdiği tepkiyi görebiliyoruz. @suuummmm rumuzu ile atılan “Başörtümle Taksim deydim! Laf söylemek yerine beni orada korudular! Yalan yanlış konuşmayın! @beyaztvcomtr” tweeti, 6 gün boyunca en çok retweet alan mesaj oldu.

“Sosyal Medya” haberin yeni merkezi oldu

Sosyal medya, Gezi Parkı protestolarının hem yardımcısı hem de depolayıcısı oldu. Anlık oluşturulan revirler, polis baskınları, eksik olan malzemeler, yaralılar, acil ulaşılması gereken birimler hep sosyal medya üzerinden insanlara ulaştı. İnsanlar Gezi Parkından haber almak için televizyon kanallarından önce ilk sosyal medyayı tercih etti.  Sosyal medyanın insanlar arası iletişim ve bilgi aktarımında bundan sonra da etkili olacağı ortaya çıktı. Bir bilgi denetim filtresi olmadığı içinde yanlış bilgiler bu süreçte insanları yanıltmaya başladı. Ana akım medyanın olmadığı bir kitlesel olayda ortaya çıkan dezenformasyonlar da tarihteki yerini aldı:OCCUPY

2. BÖLÜM: DEZENFORMASYONLAR

Türkiye “dezenformasyon” kelimesine yabancı değil. Tarihte bunun örneklerini görmek mümkün. Örneğin 1955′te yaşanan 6-7 Eylül olaylarının patlama noktası olan “Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldı” haberi o zamanın medyasında oldukça geniş ver bulmuş, gazeteler ikinci baskıya girmişti. Çıkan olaylarda Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Dilek Güven’in verdiği verilere göre 300’e yakın kişi yaralanmış, 400’e yakın kadına tecavüz edilmiş, 5 317 taşınmaz tahrip edilmişti.

Buradan yola çıkarsak, medyanın olduğu yerde dahi bilgi kirliliği yaşanan Türkiye’de, ana akım medyanın dahil olmadığı bir kitlesel olayda dezenformasyon haberleri görmesinin yadırganamayacağı yargısına ulaşabiliriz.

Medyanın olmadığı yerde “Dezenformasyon”

Gezi Parkı protestolarının bir filtreden geçmeden direkt olarak yer aldığı bir sosyal mecrada sayıları binleri bulan retweetlerle yalan haberler yayıldı.  Bu haberler gerek Gezi Parkı direnişçilerinin gerekse Gezi Parkı direnişini desteklemeyen insanların canını yaktı.

İşte o örneklerden bazıları:

Çarşı’nın bir TOMA’yı ele geçirdiği haberi 

Bu haber 31 Mayıs günü sosyal medyada çok dolaşan yalan haberlerden biri. Hatta bir internet sitesinde Çarşı adına ele geçirilen TOMA, satışa çıkarılmıştı. Fakat gerçek öyle değil.  Bu haberler üzerine Çarşı’dan yalanlama yukarıdaki yazıda olduğu gibi geldi.

Eylemlerin 48 saat sürmesi halinde hükümetin düşeceği haberi

Bu haber kitlesel direnişin en büyük oranda gerçekleştiği 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece internette çok fazla dolaştı. Hatta 1 Haziran itibari ile polisin geri çekilmesine karşı, “48 saat doluyor, polis o yüzden geri çekildi, direnişe devam” türü tweetler atıldı. Söz konusu tweeti atan kişi gazeteci Yılmaz Özdil’in ismini taşıyordu. Yılmaz Özdil’in resmi bir twitter hesabı olmamasına rağmen, bu tweet Egemen Bağış tarafından AB üye ülkelerinin büyükelçilerine resmi bir twitter hesabından atılıyormuş gibi gösterildi.

TOMA’nın ezdiği çocuk  haberi

Bu tweette çok sayıda insan tarafından paylaşıldı. Gerçeğin yabancı bir ülkede bot motorundan düşen biri olduğu ortaya çıktı.

Gezi Parkı eylemcilerinin Boğaziçi Köprüsü’ nden geçişinin fotoğrafı

Kitlesel direnişin en büyüğünün gösterildiği 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece, Kadıköy’de toplanan kalabalık Boğaziçi Köprüsünden Avrupa Yakasına geçiş yapmıştı. Zaten sayıları binleri bulan kalabalığın fotoğrafı yerine Avrasya Maratonu’ nda çekilen bir fotoğrafı paylaşılınca gereksiz yere bilgi kirliliği yaşanmış oldu.

Kırmızılı kadının reklam oyuncusu olduğu iddiası

Twitter’da hükümet yanlısı hesaplardan yayılan bu fotoğrafta, kırmızılı kadının reklam oyuncusu olduğu iddia edildi. Oysa kırmızılı kadın ile ilgili sadece tek bir fotoğraf yok:

Ayrıca reklam ajansı olarak gösterilen yerde fotoğrafçı Jason Christopher’in fotoğraflarından:

AKP’nin Kazlıçeşme mitingi günü çekildiği iddia edilen fotoğraf

Oysa bu fotoğraf plakalardan da anlaşılacağı gibi burası Türkiye değil. Ayrıca şu linkten, gördüğünüz tabelaya istediğinizi yazıp resim halinde alabiliyorsunuz.

Camide içki içildi iddiası

Gezi Parkı direnişinin en fazla gösterildiği yerlerden biri olan Beşiktaş’ta, Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii revir olarak kullanılmıştı. Başbakan Erdoğan camii de içki içildiğini belirtmişti. Bunun üstüne sosyal medya da bu fotoğraf dolaşmış ve kişinin elinde bira tutulduğu belirtilerek bir linç kampanyası dönmüştü.

Konu ile ilgili ilk açıklamada, camiinin müezzini iddialara cevap vermiş ve camide içki içildiğini görmediğini belirtmişti. Daha sonra diyanet tarafından yürütülen sorusturmada da aksi bir kanıt bulunamamıştı. Söz konusu fotoğrafın sahibi de yaptığı açıklamada elinde kola kutusu olduğunu belirtmişti.

Ayrıca resme yakından baktığımızda kişinin elinde tuttuğunun kola kutusu olduğu belli oluyor:

 Ethem Sarısülük bu fotoğrafı DHKP-C kampında mı çektirdi?

Gezi parkı direnişinde hayatını kaybeden yurttaşlardan birisi olan Ethem Sarısülük’ün ölüm haberi geldiğinden itibaren sosyal medyada karalama kampanyası başlamıştı. DHKP-C kampında eğitim gördüğü ve “terörist” olduğu yalanı ortaya atılmıştı. Oysa fotoğraf Ethem Sarısülük’ün resmi facebook profilinden alınmış, Hakkari’de bir karakol inşaatı sırasında çekilmiş bir fotoğraftı. Bu videoya ise karakol inşaatında çalışırken Ethem Sarısülük’ün görüntüleri yansıyor.

“TOMA cenazeye su sıktı”

Bu fotoğrafta sosyal medya da Ethem Sarısülük’ün cenazesinde “TOMA cenazeye su sıktı” şeklinde yayıldı. Oysa söz konusu fotoğraf Aralık 2012’de Diyarbakır’da çekilmişti:

Polisin  TOMA’ların içerisine “Jenix” markalı gaz solüsyonu koyması

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu konu ile ilgili sıkılan suyun içerisinde kimyasal olmadığını ilaç olduğunu belirtmişti. Konu gündeme geldikten sonra jenixbibergazi.com/tr sitesi kapanmıştı. Şu an açık olan site de bidon halinde ürün reklamı bulunmuyor. Konu gündeme geldikten sonra siteden aldığımız görsel şu şekildeydi:

Konu ile ilgili sosyal medya yalanlarına gelirsek bu durum bazı sosyal medya mecralarına şu şekilde yayıldı:

Oysa ortada fotoğraflarla sabit olan bir şey vardı. Polis Jenix marka bir bidon ile TOMA’nın içine bir şeyler ekliyor ve Jenix markasının bizzat kendi sitesinden alınan bilgiye göre de bu bir kimyasal gaz solüsyonu.

CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün yanlış fotoğraf paylaşması

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’de sosyal medya yalanlarına kanıp nasibini alanlardan. 16 Haziran günü Aygün’ün paylaştığı fotoğrafa cevap Vali Mutlu’dan geldi:

Fakat fotoğraf yanlış olsa da eylem bakımından yanlışlık yoktu. Gezi süresince plastik mermiler kullanıldı. Hüseyin Aygün’ün ertesi gün paylaştığı bu fotoğraf ise ne yazık ki önceki günkü kadar medya da yer bulamadı.

Duran Adam Eylemi’nin CIA odaklı olduğu iddiası

“Duran Adam” eylemi kuşkusuz Gezi Direnişinin en büyük eylemlerinden biriydi.  Fakat bu eylemin tamamen CIA odaklı bir eylem planı olduğu gibi bir bilgi kirliliği ortamı yaratıldı. Yeni Şafak teknoloji editörü Melih Bayram Dede’nin paylaştığı şu tweet ile kamuoyunda tartışmalar başladı:

Öncelikle Melih Bayram Dede’nin paylaştığı  blogda söz konusu kitabın isminden “Diktatörlükten Devrime” diye söz ediliyor. Oysa kitabın gerçek ismi “Dikdatörlükten Demokrasiye” şeklinde. Kitabı yazan kişi Gene Sharp. Gene Sharp üç kez Nobel Barış Ödülüne aday gösterilen ve Kore Savaşı’nı protesto ettiği için 9 ay hapis yatmış biri. Söz konusu olay Türkiye gündemine girdikten sonra wikipedia’da Gene Sharp adına açılan sayfada şöyle belirtiliyor:

Söz konusu olay Hüseyin Çelik’e de soruldu. Çelik açıklamasında “Bu iddiaları yabana atmıyorum. Uluslararası medya boyutu faiz lobisi boyutu var. Biz şu anda bunun o tarafında değiliz. Şu yangını söndürmenin gayretindeyiz. Bu iş bittikten sonra bu işin üzerinde ciddi ciddi değerlendirmeler yapacağız.” dedi.

Kitapta belirtilen mevcut  198 şiddetsiz eylem maddesi Melih Gökçek tarafından da çok yerde eleştirildi. Oysa hiç kimse “duran adam” eyleminin neden yapıldığını ve gerçekten bu ülkede diktatörvari bir yönetim anlayışı mı var sorusu üzerinde yeteri kadar durmadı.

Yani kısacası CIA’in bir şiddetsiz el kitabı yok. Kitap ABD’li siyaset bilimcisi tarafından yazılmış. Ve söz konusu maddeler günlük hayattan karşılaşabileceğimiz eylem türleri. Kitabın tamamına ulaşmak için: https://youtu.be/oewvdFbB4Vw

Sosyal medyada dezenformasyonlar sadece bunlarla sınırlı değil.  İlgili fotoğrafları ve videoları belediye başkanlarının, parti örgütlerinin, aydınların, sanatçıların, milletvekillerinin hatta gazetecilerin tweet ya da retweet ettiği görüldü. Binlerce takipçisi olan insanların yaydığı dezenformasyonlar çoğu kişide “acaba?” duygusu yaşattı.

Habere ulaşma hakkının halka verilerek, basının suskun değil hakim olması gerektiği sosyal medya dezenformasyonlarını incelediğimizde daha iyi açığa çıkıyor. Önümüzdeki dönem şunu gösteriyor ki haber artık sosyal medyada saniyesinde yayılabiliyor. Gerçek gazetecilere de bu haberi doğrulamak ve bunu araştırmak düşüyor.

BÖLÜM 3: GEZİ / OCCUPY WALL STREET / TAHRİR KARŞILAŞTIRMASI

Gezi Parkı süreci birçok kesimin ezberini bozarken, amaç ve gelişme açısından sürekli olarak dünyadaki örnekleri ile karşılaştırıldı. Bazen “Occupy Wall Street” olaylarına bazen ise “Arap Devrimi” ‘ne benzetildi.

Konuya sosyal medya yönünden bakacak olursak, diğer ülkelerde yaşanan kitlesel olaylarda olduğu gibi Gezi Direnişinde de sosyal medyanın etkisi oldukça fazla.

Colorado Üniversitesi’nden Kate Starbird & Leysia Palen’in hazırladığı rapora göre kitlesel gösterilere artık insanlar bildiri ve afişlerle toplanmıyor. Günümüz dünyasında kitlesel eylem organizasyonları sosyal medya üzerinde icra ediliyor. Sosyal medya sayesinde toplanan insanlar şahit oldukları olayları internet üzerinden anlık olarak yayarak daha fazla insanın bu olaydan haberdar olmasını ve ona göre hareket edebilmesini sağlıyor.

Peki Gezi Parkı protestolarını dünyadan hangi örnekleri ile karşılaştırabiliriz? “Occupy Wall Street” ve “2011 Tahrir” sosyal medyanın en çok kullanıldığı örnekler olarak ön plana çıkıyor.

İki aylık Gezi Parkı, iki yıllık Occupy Wall Street’i geçti

Occupy Wall Street(OWS) olayları hatırlanacağı gibi sosyo-ekonomik eşitsizliğin tavan yaptığı ABD’de yaşanmıştı. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin protesto edildiği olaylar dünya gündeminde uzun süre yer tutmuştu. “OWS” protestolarının sosyo-ekonomik boyutlarını bir kenara bırakarak sosyal medya sürecinin nasıl işlediğine bir göz atalım.

OWS protestoları Ocak 2011-Şubat 2013 olmak üzere iki yıllık bir süreci kapsarken Gezi parkı direnişi daha iki ayını yeni doldurdu. Bu durumda sağlıklı bir analiz tam olarak doğru değil. Fakat Gezi parkının sosyal medya yönünden şu aşama da bile daha önde olduğu durumlar var.

Kullanılan etiketlerin katlanmış toplamlarına bakarsak OWS protestoları için açılan toplam 5 etiketin mesaj bazında ulaştığı rakam sayısı 15.8 milyon iken gezi parkında toplam 20 etiketin ulaştığı mesaj sayısı 23.9 milyon adetti.

Birikmiş toplamda 5 milyon tweet adetine ulaşma zamanı OWS hareketinde 2 ayı bulurken, Gezi Parkı protestolarında 5 milyon tweet adetine 3 gün gibi bir süre zarfında erişildi.

Sosyal Medya Arap Baharı’nı da etkiledi

Tahrir Meydanı Direnişi’ni 25 Ocak-11 Şubat arasında 18 günlük bir dilimde inceleyebiliriz. Çünkü sosyal medya etkisi bu 18 günlük dilimde ön plana çıkıyor. Tahrir Direnişi de diğer halk hareketlerinde görüldüğü gibi etiketler üzerinden yürümüş durumda. #egypt, #cario, #jan25, #mubarek en çok kullanılan etiketler olarak ön plana çıkıyor.

#egypt etiketi 1.4 milyon mesaj toplarken, #jan25 etiketi 1.2 milyon etiket topladı. Gezi Parkı süresince etiket bazında toplanan mesajlar (23.9 milyon) ise Mısır Devrimi ile karşılaştırılamayacak durumda yüksek. Fakat Mısır Devrimi’ndeki sosyal medya hareketinin Gezi Parkı’na göre dezavantajlı olduğu durumlar mevcut.

Mısır’daki gösteriler sırasında Mübarek rejiminin internete erişimi durdurması oldu. Yukarıdaki grafikte 27 Ocak gecesi hükümetin internet erişimini kesmesinden sonra tweet sayısındaki düşüşü gözlemleyebiliyoruz. Göstericiler bu tarihten sonra ne kadar bu yasağı delmek için alternatif yollar geliştirsede Mübarek rejimi yıkılana kadar sağlıklı bir internet akışı sağlanamadı.

Bu sebeplerden ötürü Tahrir Direnişi sırasındaki sosyal medya ayağının Gezi Parkı ile karşılaştırılması tam olarak sağlıklı görünmüyor.

Gezi Parkı Direnişi’nde sosyal medyanın hayati bir önemi olduğunu kavramış bulunmaktayız. Sosyal medya Gezi Direnişi’nin ilk haber kaynağı olarak karşımıza çıktı. Bu süreç ana akım medyanın belki de süreçte yeteri kadar yer almamasından dolayı oluştu. İnsanlar olaylar hakkında bilgi almak için ilk sosyal medyayı takibe aldı. Gezi süreci medyanın sadece bugününü değil, geçmişte yaptığı haberleri de insanlara sorgulattı. Sosyal medyanın her türlü bilgiye açık olması ve bir filtreleme mekanizması olmaması, insanların bu haberi doğruladıktan sonra itibar etmesi gerektiğini ortaya çıkardı.

SONUÇ

/-/  Sosyal medya, Gezi Parkı protestolarının hem yardımcısı hem de depolayıcısı oldu. Anlık oluşturulan revirler, polis baskınları, eksik olan malzemeler, yaralılar, acil ulaşılması gereken birimler hep sosyal medya üzerinden insanlara ulaştı. İnsanlar Gezi Parkından haber almak için televizyon kanallarından önce ilk sosyal medyayı tercih etti. Sosyal medyanın insanlar arası iletişim ve bilgi aktarımında bundan sonra da etkili olacağı ortaya çıktı. Bir bilgi denetim filtresi olmadığı içinde yanlış bilgiler bu süreçte insanları yanıltmaya başladı.

/-/  Sosyal medyada dezenformasyonları sadece verilen örnekler ile sınırlı değil. İlgili fotoğrafları ve videoları belediye başkanlarının, parti örgütlerinin, aydınların, sanatçıların, milletvekillerinin hatta gazetecilerin tweet ya da retweet ettiği görüldü. Binlerce takipçisi olan insanların yaydığı dezenformasyonlar çoğu kişide “acaba?” duygusu yaşattı.

/-/  Ana akım medyanın sürece dahil olmaması doğru ve güvenilir haber akışının sağlanmaması sonucunu doğurdu. Occupy Wall Street ve Tahrir hareketleri bu anlamda birbirine zıt iki örnek olarak karşımıza çıkıyor. Tahrir Direnişi’nde Mübarek rejiminin ülkedeki tüm haber kaynaklarını kesmesi sonucunda oluşan bilgi kirliliği ortamı halkın çoğunu yanıltmıştı. Yalan kaynaklar gösterilerek yayılan bu haberler insanları sokağa dökmeyi başarmıştı. Occupy Wall Street hareketi ise medyanın yabancı kalmadığı, sürece dahil olduğu bir hareket olarak karşımıza çıkıyor. Bu yüzden OWS hareketinde ne Gezi Parkı gibi ne de Tahrir Direnişi gibi halk yalan haberlerle çok sık karşılaşmadı.

/-/  Gezi Parkı protestoları sağlıklı haber akışının tam olarak sağlanamadığı ortamda bu tarz haberlerde doğruluk payı aramanın önemini hatırlattı insanlara.

/-/  Habere ulaşma hakkının halka verilerek, basının suskun değil hakim olması gerektiği sosyal medya dezenformasyonlarını incelediğimizde daha iyi açığa çıkıyor. Önümüzdeki dönem şunu gösteriyor ki haber artık sosyal medyada saniyesinde yayılabiliyor. Gerçek gazetecilere de bu haberi doğrulamak ve bunu araştırmak düşüyor.

Soner cetin