Kapitalist Dünyanın Ekonomik Krizinin Derinleşmesi

Dünya kapitalist ekonominin krizden çıktığının dair iddiaları kanıtlamak için öne sürülen ABD ekonomisinde ki  “düzelmelerin” bir balon olduğunun ve tam tersine ABD ekonomisinin derin bir bulanım içinde bulunduğunun açığa çıktığı döneminde, Almanya’da yapılan federal parlamento seçimlerinin kapitalizmin “zaferi” olarak lanse edilmesi ve burjuva çevrelerinin ve onun “sol” görünümlü “yatakçılarının”  sevinç gösterilerinin sahte olduğu  anlaşılıyor.  

“Welt am Sonntag”(1)gazetesi, 22-09-2013 tarihinde 2007-8 ekonomik krizin patlak vereceğini önceden tahmin eden ve uyarılarda bulunan William Wahite’le yaptığı röportaj sonucu,” yeni kriz ağır olacak ” manşetini öne çıkarmak zorunda kalıyordu .(2)

William Wahite, “ Uluslararası finans dünyası müşkül durumdadır ve Lehman Crash (iflas) krizinin patlak verdiği dönemin bir benzeri “kapının arkasında bekliyor” diyor.

Welt am Sonntag gazetesinin; bu büyük kriz korkusu karşısında ne yapılmalı?  sorusuna William cevabı; ”Tüm dünya da devletler, işletmeler, Bankalar ve özel kişiler yıllardır çok borç yaptılar. Çok azı akılla uygun kullanıldı ve geri ödendi. Tüm sistem borç krizinin etkisiyle çökme aşamasında.   

Welt ama Sonntag: Finans krizin sorumluları, ABD’ de ki İpotekler ve krediler, Euro çevreleri. Biz bu krizden çıkışı nasıl olacağını öğrendik mi?

William: bu şokları atlatmak için 20ler toplantıları yapıldı ama bu ülkelerin genel olarak borçları 2007 den beri   %30 oranında artı. Finans krizinin başlamasını sorumlusu merkez bankalarının, ucuz paraları (yani çok düşük ve sıfır faizli paraları-y)  ekonomiye ve bankalara pompalayıp durmasıdır.

Welt ama  Sonntag: hiç değilse Lehman’ın krizinin  batmasından sonra Merkez bankalarını bu politikası engellenemedi  mi, ikinci krizin içinde sürükleniyor.’

William: çok az merkez bankası bu politikayı terk etti. Fakat normal olan büyüyen borçların finans krizini oluşturmasıdır. Borçların tüm ya ödenecek ya da silinecek başka çıkar yol yok.

Ama çok sayıda borçlular sorumluluklarını yerine getirmedikleri gibi, ek borç yapmaya devam ettiler.

Welt ama Sonntag:  çok sayıda devlet her şeye rağmen bankaları kurtarmak için yeni borçlar edindi.

William: ekstra olarak Merkez bankları düşük faizlerle onlara(bankalara-y) yardım ettiler. Sorun ucuz para politikasıdır.25 yıldan beri US- Amerikan federal rezervleriyle her krizle mücadele etti. Bunun için iflasların 1987 de olup, olmaması sorun değil.    

 1998 Asya krizine, yada 2001 de patlayan teknoloji balonuna, 2007 krizine, her defasında merkez bankları patlayan spekülasyon balonlarına karşı ucuz paralarla mücadele ettiler. Pompalana paralar geleceğin büyük balonların oluşturdu ve gelecekteki krizlerin oluşumun körükledi.  Şimdiyse büyüyen devletlerin borç krizleriyle baş, başa kalındı. Finans dünyası birbiri içine giren girift bir sistemdir.  Sürekli kriz ve birlikte çöküş bu sistem için normaldir, yeni krizinin ne zaman patlak vereceğini kimse tahmin edemez, “ekonominin köşe taşları” yeni bir krizinin geleceği uyarısında bulunuyor ve yeni kriz daha da ağır olacak gibi.    

Welt ama Sonntag’ın; bu demektir ki patlamaya hazır yeni bir balonlar oluşmuştur sorusuna William Wahite cevabı:  bir mi! çok balon oluşmuştur. Finans krizi sadece devlet borçlarından ibaret değil, birçok yerde tahvil (3)balonları patlamaya hazır, örneğin altın ve tahvil balonları Japonya ve Metrolarının yan ülkelerinde oluşmuş durumda. Anormal krediler akıyor buralara. Çünkü yatırımcı mini faizlerle kar sağlamaya çalışıyor

Welt am Sonntag: Şimdilik Avrupa sakin!

William: Avrupa’da sakin bir eğilim var. Bu bizi memnun ediyor, fakat bu derin bir nefes almayı gerektirmiyor. Herkes temel problemleri çözdüğünü iddia ediyor. Bu, kendini ve kamuoyunu aldatan bir yalandır. Beklenmedik olaylar sonucu kriz yeniden patlar.  Sonucun kötü olmasını düşünmeni nedeni, cılız olan bir temelde beklentiler çok fazla olmasındandır. AB sınırlarında çok borç birikmiş.

Welt am Sonntag: nasıl ucuz para politikasının baskısıyla yeni krizde olmaksızın çözüm olabilir? Fed (ABD merkez bankası) bir kez daha yatırımcıya güven vermiyor ve de borçlar giderilemiyor.

William: biz kesinlikle dünya ekonomisinin istikrar kavuşup, kavuşmayacağını bilmiyoruz. Büyük kriz gelmenden 5 sene önce ve Lehman’ın çökmesinden sonra iyimserdim. Fakat bu zaman dilimi içinde merkez bankalarının çok azı ucuz para politikasını terk etti. Bizim hareket ettiğimiz nokta daha fazla bir şeylerin yapılabilmesiyle ilgilidir. Ülkeler yeterli finans oyunlarıyla, devlet yatırımlarıyla güçlü talepler yaratmada koşulsuz hareket etmeli.

 

Welt Am Sonntag:   Şu halde Almanya da.

William: Evet, çünkü Alman ekonomisinin güçlü gelişmesi satışları çok az etkiliyor. Firmaların satış yaptığı çok ülkenin borçları büyüyor ve onların ödeme güçleri zayıflıyor. Gelecekteki ekonomik büyüme iç pazarda özel tüketimin ve yatırımın büyümesini zorunlu kılıyor. Euro’yu AB içinde tutmak için bu gereklidir.

William, istemese de günümüzün uluslararası kapitalizmin çıkmaz içinde olduğunu izah ediyor. ABD, Sovyetler dağıldıktan sonra “tek kutuplu dünyanın hamisi” olma görevini yerine getirmek  için peş, peşe patlak veren ekonomik kriz karşısında kendini feda! Ederek sözde dünya kapitalizminin kurtarmaya çalıştı!

Bu “göz yaşartıcı “ ABD emperyalizmin fedakârlığının! Nedeni,1987 den itibaren ortaya çıkan ekonomik durgunlukların sıkı para politikaların neden olduğu düşüncesinin benimsenmesinden dolayıydı. Yüksek faizli para hareketlerinin borsa simsarlarının ve ekonomik faaliyetlerini yüksek faizlerle rant elde etmeğe yönlendiren bankaların ellerinde büyük paralar birikti ve özelikle “gelişmiş sanayi ülkeleri” diye adlandırılan metropol ülkelerinin merkez banklarının rezervleri büyük boyutlara çıkmıştı.

 1998 Asya kriziyle dünya kapitalizminin ekonomik durgunluk dönemine girmesinin nedeni olarak “sıkı politikası” ve spekülatörlerini borsa oyunlarıyla çok paralar kazanmaları ve vergiye tabi tutulmayan,  yatırıma harcanmayan paraların ellerinde birikmesi gösterildi.

Devamlı ekonomik krizden değil, “finans krizden” bahsedildi. Bu görüşlere, kapitalist sistemin karlarından yararlana, işçi sınıfının sömürülmesinden bay alan sendika bürokratları dört elle sarıldı ve spekülatörlerin ellerinde ki paraların yatırıma dönüştürülmesi için onların vergilerinin artırılmasını savundular. Revizyonistler ve sosyal-demokratlarda aynı görüşleri paylaştılar.

Amaçları ekonomik krizin esas nedeninin; kapitalist üretim ilişkiler olduğunu göz ardı etmeydi.

Oysa 1998 Asya krizinin gerçek nedeni; Uzak-doğu ülkelerini hükümetlerinin ve burjuvaların suni “sanayileşme”  içeren ekonomik politikalarıyla “teknoloji balonun” oluşturmalarıydı. Bu ülkeler, uluslararası banklardan aldıkları yüksek faizli kredilerle sanayi yatırımlarına girerek, dünya pazarlarında “söz sahip” olma bilme sevdasına tutuldular. ABD’nin ve AB’nin Tekelci burjuvaları, bu ülkelerin, kapitalist üretim ilişkilerinin sayesinde büyük “ sanayi kalkınmasını” geçekleştirdikleri iddiasıyla  “Asya Kaplanları”  diye adlandırarak övgü düzmekten yorulmuyorlardı!

1998 de Asya krizi;  “Asya Kaplanlarını ” uysal kediye dönüştürdü! Ama buna rağmen yine ekonomik krize, serbest rekabetin ve “nerede kar varsa oraya yönelen” oraya akan sermayenin yarattığı aşır üretimin neden olduğu  “inkâr” edilerek, sorumlu olarak yüksek faizli krediler ve aldıkları kredileri ödeyemeyen uzak-doğu ülkelerin de izlene ekonomi-politikalar gösterildi.

Uzak-Doğu ekonomisinin çökmesi sonucunda fabrikaların kapaması, işsizliğin birde bire tırmanması ve krizin diğer “kalkınmakta olan ülkelere”  sıçraması ve ekonomik durgunluğun başlaması karşısın da  sıkı para politikasına son verilmek zorunda kalındı.

                   Devam eden ekonomik kriz süreci

Aslında 1998 den beri izlene ekonomik-politika, Keynesçi düşüncelerin ekonomiye yön vermesinde başka bir şey değil. Bu ekonomik-politikaların hedef, üretime yönelik yatırımlara girilerek ekonomik durgunluğa sözde son vermeydi.

2002 krizinde sonra George W. Bush hükümeti, büyük firmaların ve bankaların üretim için yatırıma girmelerini teşvik amacıyla vergilerini büyük oranda düşürdü ve ABD merkez bankası da faiz oranlarını aşağı çekerek daha fazla “ucuz paraları” piyasaya pompalamaya başladı.

George W. Bush hükümetinin bu ekonomik politikası 15 Eylül 2008 de ABD’nin “4.yatırım bankası” ve finans devi Lehman Brothes iflasına neden olmaktan ve dolayısıyla ABD’nin (diğer gelişmiş sanayi ülkelerinin de )  en büyük ekonomik krize girmelerine  yol açmaktan başka bir işe yaramadı. Lehman Brothes $ 639   milyar aktif, $619 milyar pasif büyüklüğünde ki batışı   dünya kapitalizminin şimdiye kadar şahit olduğu en büyük iflastı. Lehman; bu ölçeği ile eski iflas devleri Worldcom ve Enron olaylarını ötesine geçmişti. Lehman’ın iflası; Mortgage (İpotekli Konut Kredisi ya da Uzun Vadeli İpotekli Konut Krediler) şirketleri Fanni Mae ve Freddie Mac iflasa sürükledi ve bunlara ABD yönetimi el koydu.

Bu kriz döneminde General Motor, Chrysler ve Ford gibi büyük otomobil firmaları da iflasın eşiğine gelmişti.

Obama’nın devlet başkanı olması dönemine tekabül eden bu durum karşısında hemen 700 milyar dolarlık  “sorunlu varlıkları kurtarma “programı hazırlandı. Bunun yanı sıra sanayiyi canlandırma adıyla 800 milyarlık teşvik planı yürürlüğe koyuldu. En önemlisi de, Amerikan merkez bankasının kredi faizlerini “0” oranına indirmesiydi.

Obama’yla birlikte ekonomik durgunluktan çıkmak için devletin direk yatırımları da devreye girdi. Nitekim Obama döneminde işsizliği azalmasıyla, işçi ve emekçilerin satın alma güçlerinin yükseltilmesiyle, ferdi tüketim maddelerin yönelik talepleri attırarak, üretimin canlandırılması ve ekonomik durgunluğun giderilmesi hedeflendi!

Bunun için Obama döneminde devlet ve diğer kamu sektörleri, 800 milyar dolarlık yatırıma girmişti. Peki sonuç! Bu ekonomik –politika; ABD büyük bir borç bataklığına sürüklemekten başka bir sonuca varmadı.

Aslında Obama’nın izlediği Keynesçi düşüncelerin belirlediği ekonomik-politika, kapitalizmi ekonomik krizden çıkaramadığını ve ekonomik durgunluğa son veremediğinin kanıtlanmasıdır. Günümüzde ekonomik kriz döneminde uygulana politikalar, Keynesçi düşüncelerin “iflasını” gösteriyor ve de  Marksizm’in kapitalizm sistemi analize eden düşüncelerinin de, bir kez daha doğrulanmasını ortaya çıkarıyor.   

Ama kapitalizmi savuna ve kapitalist sistem içinde ekonomik krize sözde çözüm arayan sosyal-demokrasi ve “Marksist” geçine Keynesçi revizyonistler, savundukları görüşlerin sosyal-pratik tarafından mahkûm edildiğini kabul etmeğe yanaşmıyorlar. İşçileri, emekçileri, kapitalist ekonomik kriz nedeniyle karınlarını dahi doyuramayan ve Kızıl-Haç ve Kızılayların açtıkları aşevlerinin önünde kuyruklara giren milyonlarca yoksulları(4), kapitalizm içinde ekonomik krize sözde çözüm “var” diyerek kandırmaya çalışıyorlar.

 Bir yanda da Devletlerin borçları işçilere, emekçilere ödetilmeye çalışılıyor.  İflas tehlikesiyle baş, başa olan General Motor, Chrysler Ve Ford kurtarmak için harcana 700 milyar dolarlar ne üretim canlandırdı ve neden bu dev otomobil firmalarını iflas tehlikesiyle baş, başa kalmaktan kurtardı.

General Motor, Almanya ‘da ki Opel gibi fabrikalarını kapatmayı planladıkların tekrar açıkladı. Ford, keza Belçika ve İngiltere’de ki fabrikalarını kapatacakların ve Almanya’daki fabrikasını da küçülteceklerini ilan etti. Chrysler firması yine kriz  içinde.

Obama’nın ABD ekonomisinin krizden kurtarmak adına harcadığı paraların ABD borçlarını dev boyutlara çıkardığı artık gizlenemiyor. ABD’nin 17 trilyon dolar Borçlanma Limitinin dolmasın ve “Cumhuriyetçi partinin”  Obama’nın borç limitini yükseltme talebini ret etmesi ve de ABD’nin borçlarını ödeyememeyle karşı, karşıya kalması, Dünya burjuvazisinin korkuyla “titreme nöbetine “ tutulmasına sebep oldu!

 “Ekonomik krize çare bulmak adına ”     “8’ler ve 20’ler Kulüplerine” üye ülkelerin maliye bakanları,  merkez bankaların başkanları,  ABD ve Avrupa merkez bankası başkanları, tabi IMF ve Dünya bankası başkanları, uluslararası bankalar birliğinin yöneticileri,  dünyanın tanınmış bankerleri vs. açıl olarak Washington’a çağrıldı.  Bu büyük toplantı sonunda “çaresizlikte” başka ortaya somut bir şey çıkmadı

Ama PDS döneminde, PDS’nin, SPD özentisi yöneticilerine karşı Marksizm savunur bozlarında muhalefet yapmaya yeltene ve “komünist platform” grubunun önderliğini yapan ve şimdi ise, Marksizm’e karşı “ateşli Keynesçi “ olarak hareket eden Sahra Wagenknecht, emperyalist ABD’nin krizden nasıl kurtulacağının yolunu gösteriyor! Ve Keynesçi görüşlerini doğrulamak için sözde Obama’nın iyi bir “Keynesçi” olmadığını ispat etmeğe çalışıyor! Tabii yalana başvurmaktan geri durmuyor. Obama, yukarda da değindiğimiz gibi dev otomobil firmaların destekleyerek, bu firmalarda çalışan işçilerin işsiz kalmalarını önünü kesti.  Ve yine Cumhuriyetçi partinin tüm karşı çıkışlarına rağmen özellikle belediyelere, kamu ilgilendiren yatırımlara girmeleri için para yardımında bulundu ve geçici de olsa yeni iş yerlerinin açılmasını sağladı. Obama’nın ikinci kere devlet başkanı seçilmeden önce ABD de işsizlik oranlarının düştüğü açıklanması yapılıyordu.

Sahra. W  göre, ABD Merkez bankasını piyasaya pompaladığı  “ucuz para”  kamu ve özel yatırımcılara değil, borsa Spekülatörler işine yaramış ve bu Spekülatörler, ABD merkez bankasından aldıkları 0 faizli kredileri , “gelişmekte olan ülkelere “ yüksek faizle borç vererek aşırı kar sağlamışlar!

Bu iddiaların yalan olduğunu, Türkiye de 0 faizli kredilerle,  bir tek fabrika dahi açmadan, oto yollar, barajlar,  konutlar yapan Tayyip hükümeti izlediği IMF güdümlü ekonomik girişimleri dahi kanıtlıyor. ABD merkez bankasını ucuz para politikasına son vereceğini açıklamasından en fazla Türkiye gibi ucuz paralardan yararlana ülkeler rahatsız oldu.

Peki, ABD merkez bankasını yatırımları teşvik eden ucuz para politikası Lehman Brothes isimli dev firmanın iflasına yol açmadı mı?  Lehman  Brothes  Borsa da “kumar oynadığı için “ batmadı.  Konut yatırımlarına girdiği için battı.

Sahra.W, başın Keynesçi zırvalardan kaldırıp, gerçekleri görmek istemiyor. Borsa Spekülatörlerin vergilendirilmesi 8 büyük devletin toplantısında (İngiltere’nin itirazına rağmen) kabul edildi. Bunların vergilendirilmesini istemekte çokta önemli bir talep olmaktan dahi çıktı. Merkel ve CDU’nun Borsa Spekülatörlerin vergilendirilmesini istediği ama hükümetlerinin ortağı FDP’nin karşı çıkması üzerine bunların vergilendirilmelerinin gerçekleştirilmediği de biliniyor. Merkel; yine borsa Spekülatörlerin kontrol altına alınmasını savunuyor. Tüm bunlara rağmen hale  “Spekülatörler vergilensin”, uluslararası  “para dolaşımları” kontrol altına alınsın” taleplerini öne sürülerek, ekonomik krizin nedeni kapitalist üretim biçim değil, Spekülatörlerin borsa oyunlarında aranmaya devam ediliyor. DGB’nin bürokrat mülti milyoner yöneticileri gibi kapitalist üretim biçimini savunmak için Spekülatörleri ekonomik krizinin “suçlusu” ilan edile biliniyor. DGB şeflerinin dilinden düşmeyen “gazino kapitalizm”  lafları şimdi de Sahra Wagenknecht dilin de! Paralar “gazino finansörlerinde” değil, kamu yatırımlarına gitsin diyor!

Oysa (yukarda da değindiğimiz gibi) kapitalist sistemi içinde, sermaye nerede kar varsa oraya yöneldiği için aşırı üretim bulanımı patlak verir ve verdi.

Sahra. W, Dünya kapitalizminin bulanımdan çıkması için,1929 ekonomik bulanımı dönemin de ABD devlet başkanı Roosevelt’in Keynesçi düşüncelerin ışığında kapitalizmi, sosyalizm karşısında savunma programında başka bir içeriğe sahip olmayan ve  1933- 1939 arası yürürlüğe koyulan  “New Deal” programın benzerini şimdi yine “ekonomik krize çare” olarak tüm kapitalist ülkeler de “ekonomik reformular” olarak uygulanmasını  istiyor!

Sahra. W;  o dönemde Komüntern üyesi ABD komünist partisinin,  Roosevelt’in “New Deal”(5) kapitalizme karşı değil, tam tersine kapitalizmin savunması olduğunu açığa çıkardığından haberi yok!

Her şeyden önce  “New Deal” programı Keynesçilerin iddia ediği gibi; “Efektif talep” oluşturarak aşırı üretimi giderme ve ekonomiyi canlandırma amacı taşımıyordu ve de taşıyamazdı. Nitekim “devletin ekonomiye müdahalesi” olarak gösterilen “New Deal” programı özellikle işsizlerin, yoksullaşan emekçilerin sosyalizmin sınıfsal kurtuluşlarını sağlayan bir rejim olduğunu fark etmemeleri için artan işsizliği azaltmak amacıyla devletin üretici olmayan ve sermayenin kar için rekabete girişerek aşırı üretimi körüklemesine olanak tanımayan alanlara yapılacak yatırımlarla işsizlere iş bulmayı ön görüyordu. Çünkü 1929 krizi ABD de, de milyonlarca çalışanı işsiz bırakıp, açlığını içine itmişti. Açlıktan ölenlerin sayısı durmadan artıyordu.

Roosevelt, aşırı boyutlara çıkan yoksulluğu karşı mücadele etme vaatleriyle devlet başkanlığı seçimlerini kazanmıştı.

New Deal programı işsizlik sigortasını, sosyal yardımları, konut yardımlarını, emeklilere maaş vermeği yasalaştırdı. İşsizlere iş yeri olarak ta, ağaçlandırma, orman yangınlarına karşı mücadele ve heyelanları önlem, yollar, köprüler, barajlar okul binaları yapma, silah sanayi geliştirmesi gibi alanlarda işyerleri açıldı.  En önemlisi bu işyerlerinde çalışanların ücretleri en düşük ve yaşamlarını sürttüre bilecek düzeyde tutulmasıydı. Bu program üretim durgunluktan çıkaracak olan üretici alanlara, ( örneğin ihraç mallarını üretimi gibi ) yatırıma girişilmedi ve böyle bir amacı da yoktu.

Eğer işsizlerin iş bulmaları sonucu hayatların sürdürmek harcana paralar, aşırı üretimi ortadan kaldırma gibi bir fonksiyon oynasaydı, ne ücretlerin düşük tutulması söz konusu olurdu, nede burjuvazinin işçi ücretlerini atmasını önlemek için durmadan mücadele etmesine gerek olurdu. Ama kapitalizmin, üretimin sağladığı gelirlerin sözde eşit paylaşımıyla    “refah toplumu” dönüşe bileceğini öne süren revizyonistler, kapitalist üretimi, çalışanların ferdi tüketim taleplerinin yönlendirdiği düşüncesindeler. Oysa kapitalizm de ferdi tüketim maddelerinin üretimi çok kar getiren bir alan değil, çünkü kapitalist sömürünü ana temeli olan artı-değer elde edilmesi, meta olan iş –gücünün en ucuz tarzda satışına bağlıdır.  Bunun için kapitalist ekonomi geliştikçe yoksulluk kaçınılmaz olarak artar.  Bu da ferdi tüketim maddelerine yönelik talebin mutlak olarak azalmasına yol açar. Dolaysıyla ferdi tüketim maddelerini üretimi,  burjuvazi açısından önemli kar sağlayan alan değil. Bunun için genellikle gelişmiş sanayi ülkelerinde ferdi tüketim maddeleri ithal edilir.

Ama Keynesçi düşüncelerin ortaya attığı tezler, eksik tüketim sonucu aşırı üretimin ortaya çıktığı ve işsizlere iş bulunup, çalışan kitlerin tüketim taleplerinin artırılmasıyla aşırı üretime son verilir iddiasındadır.

Böylece, kapitalist üretim özgü aşırı üretim bulanımı, kapitalist üretim biçiminin karakterinden değil, uygulana ekonomik-politikalardan doğduğu öne sürülüyor.

Bu görüşlere karşı Friedrich Engels’in anti- Dühring eserinin ekonomi bölümün de, eksik tüketim, tüm sömürücü toplumlarda sömürüden dolayı var, ama aşırı üretim krizi sadece kapitalist sistemde ortaya çıkıyor, aşırı üretim krizi, sabit olan olgular üzerinden değil, de değişen olgulara göre tahlil edilmelidir dediği biliniyor. Dühring’in aşırı üretim konusundaki görüşlerini  şimdi  Sahra.W’  de  paylaşıyor.

Aşırı üretim krizinin nedenini, eksik tüketimde arayanlar, kapitalist üretiminin ferdi tüketim maddelerini üretimini gözeten bir üretim bicimi olmadığı ve kapitalist üretimin, ferdi tüketim maddelerinin üretiminden  “bağımsız” ve adeta “üretim için üretim” tarzında gerçekleştirildiğini inkâr ediyorlar.

Oysa Sermaye hangi alanda kar varsa orada yatırıma girer ve hiç bir zaman talebe göre üretimin hacmini tahmin edemez. Meçhul bir Pazar için üretim yapılır. Burjuvalar arası rekabet ve kar hırsı üretimin, tabi olduğu anarşi sistemi içesinde geçekleştirilmesini zorunlu kılar. Bu üretim koşullarında burjuvalar arası arz, talep dengesini Pazar kendiliğinde oluşturur. Sermayenin meçhul Pazar için ve anarşi kanuna tabi üretimi bazen arz ve talep arasındaki denge, dengesizliğe dönüşür ve arz fazlalığı ortaya çıkar ve de  bunun doğal sonucu olarak ta aşırı üretim meydan gelir ve Pazarın yine kendiliğinden tekrar arz, talep dengesini sağlayıncaya kadar, aşırı üretim krizi devam eder. 

 Ve meta ekonomisinin doğal sonucu olarak tüm ekonomik sektörlerin bir, birlerine bağı olması, bir sektörde başlayan aşırı üretimin dalga, dalga tüm sektörlere yayılmasına neden olur. Çünkü burjuvalar, kapitalist pazarda hem satıcı, hem de alıcı konumundalar.  Bunun için bir sektörde başlayan aşırı üretim tüm ekonomiyi durgunluk içine iter ve ardı, ardı fabrikalar kapanır, stoklar ve işsizlik çığ gibi büyür.

 Son tahlil de, aşırı üretim bulanımı eksik ferdi tüketimden dolayı değil, kapitalistler arası amansız rekabetten, Pazar için ve kar amacıyla üretimin gerçekleştirilmesinde dolayı ortaya çıkar ve kapitalist toplumsal sistem tasfiye edilmedikçe ekonomi, periyodik olarak ortaya çıkan aşırı üretimi yarattığı ekonomik çöküntüden ve durgunluktan kurtulamaz.

(1) Batı-Almanya sermayesinin en tanımış basın –yayın holding Axel  Springer AG’in  günlük gazetelerinden en önemlisi die Welt ‘in hafta sonu gazetesi.

(2) William Wahite,  şimdi OECD’nin ekonomik danışma kurumunun başkanlığını yanı sıra Alman başbakanı Merkel’in de ekonomik danışmanlığını yapıyormuş.

(3) Tahvil: devletin ya da ticari bir kuruluşun ödünç para sağlamak amacıyla çıkardığı, yıllık belli bir faiz getiren ve alınıp satıla bilinen değerli kâğıt.

(4)  II.  emperyalist savaştan sonra İngiltere de ilk kez  “Kızıl Hac” yoksullara yiyecek dağıtmaya başladı.   “Aş evlerinin” önündeki kuyruklar her gecen gün uzayıp gidiyor.  Uluslararası Kızıl-hac federasyon ve Kızıl-Ayların haberlere göre AB ülkelerinde 43 milyon insan, yiyecek maddelerin temin edemiyormuş. 3 yıl içinde “açların” sayısı % 75 atmış.120 milyon Avrupalı insan daha açlığın tehdidi altındaymış. Avrupa 10 yıllardır en kötü insan dramlarıyla yüzleşiliyormuş.42 Kızıl –Hac ve Kızılay şubesi 2009 dan 2012 kadar milyonlarca insana yiyecek yardım yapmışlar. 22 Avrupa ülkesinde bu yardım örgütleri yoğun bir tarzda “açların” yardımına koşuyorlarmış. Sadece İtalya’da 150 bin dükkân sahipleri ve esnaf iş yerlerini kapatmış. Almanya ve Fransa’da yoksulluk hızlı bir tarzda artıyormuş. Fransa’da yoksullara yiyecek temin eden “aş evleri” çığ gibi büyüyormuş. Sadece İtalya’nın Milan şehrin de 50 kişiye yiyecek temin ediliyormuş. Tüm “insan manzaralarına” rağmen, işçi sınıfın içinde burjuvazinin 5 kol olarak faaliyet gösteren revizyonistler hale kapitalizm içinde krizin çözümünü arıyorlar!

(5) Kaldı ki Roosevelt’in New Deal programların benzerlerinin yürürlüğe koyulması,özelikle II. emperyalist savaş sonrası Dünya’nın 1/3 de sosyalist sistemin kurulması ve kapitalizmin köşeye sıkıştırması karşında, dünya burjuvazisinin Kapitalizm sistemi yaşatmak için başvurduğu savunma tedbirlerin başında geliyordu. İşsizlik parası ve yardım, sosyal –yardım, Konut yardım, sosyal-konutların inşası, sağlık sigortası uygulanmasını, çocuk parası verilmesini, emekli maaşlarının artırılması sürekli hale getirildi.1990’la üst, üste patlak veren ekonomik krizler sonucu işsizliği artması karşında, devletler işsizlere iş bulmaya çalıştığı ve Roosevelt’in programını ön gördüğü alanlar da işsizlerin çalıştırıldıkları biliniyor.  Özellikle, Almanya da Başbakanı  Helmut Kohl’un  işsizlere kamusal iş yeri açma programı, Schröder’in işsizliği azaltma  adına,  Hartz yasalarını  (bu yasayı Volkswagen firmasını menajer Peter Hartz  hazırladığı için onun adıyla anlıyor)    yürürlüğe koyuncaya kadar  devam etti. Yani  Sahra .W, New –Deal programını  ekonomik reform için uygulamaya sokulmasını istemesi ,boşunadır. Zaten özellikle Avrupa’da bu program yürürlüktedir! Ama ekonomik krizlere çare olamıyor!