İslamiyet’e Devrim Gerek!
Mine Kırıkkanat dünya çapında ses getirecek bir kitap yazdı. ‘Bir Hıristiyan Masalı’ öncelikle Vatikan’ın kuruluşunun sahte bir vasiyete dayandığını anlattığı gibi diğer dinlerin de bundan nasıl etkilendiğinden bahsediyor. Kırıkkanat’la kitabını ve İslam etkisinin arttığı Türkiye’nin durumunu konuştuk.
Kitap fikri nasıl çıktı ve niye şimdi?
18 yıldır Fransa’daki Kiosk programı ekibindeyim. Ekipten arkadaşım Julien Brunn, 2010’da bir gün dedi ki: “Vatikan devletinin temeli, İstanbul’un kurucusu Büyük Konstantin’in sahte vasiyetidir. Papa’ların aslında hiçbir meşruiyeti yok, bunu incelesene. Sahtekârlık kanıtlanmıştır, ama kimse sözünü etmez. Katolik Kilisesi’nin kurucu yalanını Yahudi ya da Hıristiyan kültürden gelen kimse, sonradan ateist bile olsa kitaplaştıramaz. Bunu ancak İslami kültürden gelen bir laik, yani sen yazabilirsin.” Çok heyecanlandım ve araştırmaya başladım.
» Biraz cesaret isteyen bir iş miydi bu?
Şu sırada Fransa hariç Katolik bir ülkede yaşamaktan korkardım. Bir şey yapmasalar bile, yalnız bırakılır, bütün kapılar suratıma kapatılırdı.
» Yazım süreci zorladı mı?
Üç yıl uğraştım çünkü en ufak bir hatada Hıristiyan dünyası yerin dibine batırır. Bu kitabı yazmak için Fransız Ulusal Kitap Merkezi’nden yazı bursu aldım. Bu kitap tarihsel anlamda hatasızdır. Ama hayatımda hiçbir kitabı yazarken kendime bu kadar kızmadım. “Geneli 150 kelimeyle konuşan, dolayısıyla okuduğunu anlamayan, anlayacak olanların da önemli bir bölümü meraksız bir topluma neyi anlatmaya çalışıyorsun Mine” diye. Ankara’da ülkeyi yöneten adamlar, anlatmak istediğimi anlayacaklar mı, değerini bilecekler mi, yanlış yerlerden dönecekler mi?
» Bununla halkı da kast ediyorsunuz sanırım?
Halkın büyük bir bölümünü kastediyorum tabii ki. Ne Müslüman’ı ne laiki; çoğu böyle, umurlarında değil. İyi yürekli olsalar bile entelektüel birikim yok gibi. Ama küresel anlamda da bir iddiam var. Birkaç kişinin gözü açılırsa ne mutlu bana.
» Aslında dünya düzeninin oluşması bu kadar basit bir yalana dayanıyor öyle mi?
Aynen. Bu kitabın İslamiyet’te Hıristanlık hakkında izafi yorumların dışında eleştirel bir bakışla, gerçekten Hıristiyanlık’ı anlamak için dünyada yazılan ilk kitap olduğunu düşünüyorum. İslami kültürdekiler sadece İslamiyet üstünde çalışıyorlar. Oysa bir olguyu över ya da yererken kıyas yapmaz, bir ölçü koymazsanız o çalışma yanlıştır. Başka dinlerle ilgilenmediğin zaman ölçüyü kendin zannediyorsun. O zaman kırılgan hale geliyorsun çünkü dünyayı sen yönetmiyorsun. Dünyayı okuyan, bilgi sahibi olan Hıristiyan ve Yahudi Alemi yönetiyor. Tarih bir devletin ömrüyle sınırlı bir şey değil. Dokuz yüz yıl sonra aynı şey yeniden oluyor.
» Kitabı niye Voltaire’e adadınız?
Kilise o kadar baskıcı ki, kiliseyi eleştirenler öldürülmediyse aforoz ediliyor yani açlığa, yokluğa mahkûm ediliyor. Voltaire, Katolik Kilisesi’ne laf söyleyemediği için oturuyor İslamiyet’i inceliyor. Muhammed diye bir tragedya yazıyor. İslamiyet’i eleştirir gibi görünüyor ama aslında Katolik Kilisesi’ni hedef alıyor. Tabii ki kilise bunu yutmuyor, tragedya yasaklanıyor ve Voltaire, Almanya’ya kaçmak zorunda kalıyor, yıllarca sürgünde yaşıyor. Alman imparatoru koruyor onu, çünkü imparator Protestan. Günümüzde Pakistan, İran, Afganistan’ın durumu, Türkiye’de Fazıl Say’a Ömer Hayyam’ın dizelerini retweetlediği için ceza verilmesine bakınca İslamiyet şu an ortaçağ’ı yaşıyor. Bizim de İslamiyet’e hiçbir eleştirel bakış açısıyla araştırma kitabı yazmamız olanaksız. Yazarsak, bu ancak övgü olabilir… Ben de Voltaire’in yaptığının tersini yaptım, Katolik kilisesini eleştiren bu kitapla aslında diğerlerine diyorum ki: ‘Biraz düşünün, kardeşler.’
» Bu bilgilerin Türkiye’yi yönetenlerce bilinmesinde nasıl bir fayda var?
Dünyayı yönettikleri için Hıristiyanlık’ı bilmeleri gerek. Halbuki siz İstanbul’un tarihini fetihle başlatıyorsunuz, Galata Kulesi’nin temeli 300’lü yıllarda atılmıştır ama üstünde sadece 1453’te anahtarı Fatih Sultan Mehmet’e teslim edilmiştir yazar. Oysa sen neyin üzerinde oturduğunu, tarihini bilmezsen, o tarih 900 yıl sonra geri gelir, seni yer.
» 1453’den öncesi neden yok sayılıyor?
Bence bu kitabı Devrimci Müslümanlar çok iyi okumalı. Benim İslamiyet’teki son umudum onlar çünkü İslamiyet’e bir devrim gerekiyor! Bana, başlattıkları hareketle Bogomilleri hatırlatıyorlar. Yalnız Bogomiller ve Katarlar sağlam bir ideoloji oturtmuşlardı. Devrimci Müslümanların başarısı bilgilerine, birikimlerine bağlı çünkü mücadele ettikleri sadece İslamiyet’in dejenere olmuş kapitalistleri değil aynı zamanda uluslararası bir komplo. Umuyoruz ki sonları aynı olmasın. Onlara bir de mesajım var: İstanbul 1123 yıl süreyle Hıristiyanlığın başkentiydi. Sadece 561 yıldır Türk ve Müslüman. Bundan sonrası da çok belli değil. İstanbul’u kaybetmenin travmasını Hıristiyan dünyası atlatamadı!
» ”Ümmetten millete geçişi 100 yılı bile bulmayan toplumların hızla
ümmete yöneldiğini görüyoruz” diyorsunuz. Bunun silahı da din. Altındaki neden inanmaya olan ihtiyaç mı?
Başka silah yok. Hep imametle bilimsel gerçeklerin, dinle dinden bağımsız cumhurun savaşıdır bu. Değişmedi ve değişmeyecek. Bu bir kimlik sorunu. İnsanların büyük çoğunluğunun kalabalık olduğu zaman cesur olduğunu düşünürsen kalabalıkları bir araya getiren düşünceler gerekiyor. Bu düşüncelerden en güçlüsü de ölüm korkusudur. Onu yenebilecek tek şey de inançtır. Öldükten sonra dünyanın devam fikrinde umut vardır. Ölüme çare bulunmadıkça dinler var olacak.
» Türkiye’nin Müslüman ülkeler içinde en modern ülkeden AKP ve Cemaat arasında sıkışmış kalmış bir ülkeye dönüşmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Unutma ki Cemaat de Hıristiyan-Yahudi kültür tarafından empoze ediliyor. Bize Ilımlı İslam, reform olarak sunuldu. ‘İslamiyet gibi muazzam bir din ve kültür varken benim başkasının kotardığı bir reforma ne ihtiyacım var’ diye sormuyor kimse. Şu anda Türkiye’deki Müslümanlar arasındaki kavga, Yahudi-Hıristiyan egemenlerin Türkiye’ye empoze ettikleri Cemaat’le, tamamen parayı tanrılaştırmış ve dini kadının tesettürüne ve iffetine indirmiş insanlar arasında geçiyor. Ilımlı İslam’ı kim icat etti, dünyayı kim yönetiyor bak!
» Peki bu kavganın sonu ne olacak?
İnan ben de bilmiyorum. Ama gerçeklerin açığa çıkacağı bir çağa giriyoruz. Herkesin kirlisi ortaya dökülüyor. Ya batar gideriz ya da çok düzgün bir kadro çıkar tertemiz. Biz de bir umudun peşindeyiz. İnşallah o umut da dinler kadar inanmaya değer.
» Din gibi bir ortak çıkar varken barışabilirler mi tekrar?
Barışırlar. Yapabilecekleri hiçbir şey kalmazsa el sıkışır, yola ve yolsuzluğa devam diyebilirler. Rezilliğin dibi yoktur.
» Cumhuriyet’in ardından bu noktaya gelinmesi sizi üzüyor mu?
Tabii ki çok üzüyor. Son derece mutsuz ve öfkeliyim. Atatürk ve arkadaşlarının yaptığı bir devrimdir. Ama her devrimin karşıdevrimi 100 yıl olmadan gelmiştir. Biz de o karşıdevrimin şokunu yaşıyoruz. Ama er ya da geç karşıdevrimin yenileceği kesindir. Cumhuriyetçi fikirler ‘donmak’ gibi yanlışlarından arınarak CHP’nin büründüğü hal, kireçlenmektir. Şahsen, Atatürk’ü putlaştırmaya en çok karşı çıkan laiklerden biriyim.
» Size ulusalcı ve faşist deniyor bazı kesimlerce, öyle misiniz?
Ulusalcı da faşist de değilim. Ben bir doğruyu tuttuğum zaman o doğru Balyoz’dan ve Ergenekon’dan haksız yere yatanlardan yanaysa bana faşist diyorlar. Onların bana faşist demesi umurumda değil. Türkiye’deki nadir demokratlardan biri olduğumu düşünüyorum. Yazdıklarım da yaptıklarım da bunu doğrular. Doğrunun yanındayım. Bir partim yok, en çok CHP’ye çatıyorum, AKP’li değilim, MHP’li ya da BDP’li hiç değilim, o belli. İnsan haklarından, bireysel ve özgür bilinçten, kadın erkek eşitliğinden yani demokrasiden yanayım.
» Sahte vasiyet konusunda bir tek BBC haber yapmış. Medyada sansür her yerde var mı?
BBC bu konuda yayın yapabildi o da İngiltere’de Anglikan Kilisesi güçlü olduğundan. Ama aramızda şöyle bir fark var: Orada yalanı saklıyor buradaysa o yalanla para kazanıyorlar. Bu daha korkunç.
» Dinler kendi aralarında bölünmelere rağmen bu vasiyet yalanını hiçbiri ortaya koymamış, niye?
Ortodokslar bile bunu ortaya koymuyor çünkü bir dogmayı çekersen bütün dogmaları yıkılacak. O zaman iş “İsa gerçekten var mıydı, bütün bunları söyledi mi?” ye geliyor ki o bile ispatlanamaz.
» O tuğlayı siz çekiyorsunuz ama?
Çekiyorum ama deprem olmasını da beklemiyorum Hıristiyan dünyasında. Koskoca Büyük Konstantin’i gizlemişler bu kitabı mı gizlemeyecekler. Ama Türkiye’de özellikle Fatih Sultan Mehmet’in torunuyum diyenlerin onun tırnağı bile olamayacaklarını, onun çok büyük kültürünü, engin bilgisini ve muazzam öngörüsünü anlamaları açısından önemli. Osmanlı’da övünülecek çok şey var ama sen onu anlayacak ne bilgi ne birikim ne de haslete sahipsin. Önce övündüğün insan kimmiş öğren.
» İstanbul’un haline bakarsak mirasının da korunduğu söylenemez…
Başbakan, Vahdettin’in köşküne taşınacakmış, ilk iş köşkün korusunu budamak olmuş. İstanbul’u beton çölüne çevirdiler ve ‘Niye yağmur yağmıyor’ diyorlar. Soruyorum çöle yağmur yağsaydı çöl olur muydu? Torununa beton mu bırakıyorsun?
» Gerçekten inananlar, olanlardan rahatsız mıdır?
Anadolu halkı, Türkler, aslında bu ülkede toplumun hiç olmazsa yarısı son derece masum, inançlı ve insancıldır. İslamiyet’in aslı, insani anlamda reformist ve devrimci bir ideolojidir. İyilik, kötülüğün bu kadar mı oyuncağı olur? Sanırım bugün dini mali zenginlik emellerine alet edenlerin Türkiye’ye çıkaracakları fatura çok ağır olacak.
» Medya böyleyken halk olanlardan ne kadar haberdar?
Çiğnenmemiş değer kalmadı. Ayakkabı kutusunu kaç kişi önemsiyor? Türkiye’de en büyük sorun, namus ve ahlak kavramının ayaklar altına alınmasıdır. Namusu kadının tesettürüne ve apış arasına bağlayarak, yolsuzluğu namussuzluk olmaktan, hırsızlığı günah olmaktan çıkardılar. Kişisel zenginleşme uğruna yolsuzluk bir iktidar ilkesi haline geldiği zaman, sadece kitaptaki papalara bakarak: “Papalar bile yıkılmış sen mi yıkılmayacaksın?” demeli.
» “Roma İmparatorluğu, Osmanlı yıkılmış, sıra kimde?” diye soruyorsunuz kitabın sonunda. Kimde?
Sıra sizde! O sizin kim olduğunu siz bilirsiniz. Zirveye çıktığında devinim için tek olasılık kalır, iniş. Ama şimdiki muktedirler o merdivenleri yok ettikleri için iniş çok şiddetli olacak. İnişte yaşanacak şiddetin altında biz de kalacağız. Muazzam bir ekonomik kriz geliyor.
Tek laiklik kalesini yerle bir ettik!
Dünyanın durumu bence içinde bulunduğumuz yüzyıl bitmeden çok büyük bir savaşın olacağını gösteriyor. Böyle bir savaşa mutlaka ve yine din alet edilecek. Bu yüzyıl, bu savaştan sonra bir umut, belki de dinlerin son bulmasıyla bitecek. Biz bunu görmeyeceğiz ama, insanlar inanç ayrılığıyla ölmekten bıkacaklar belki de. İslamiyet’te geciken devrim yapılırsa, bu devrim aklı beraberinde getirebilir. Yoksa Avrupa’da dine dayalı aşırı sağın yükselişi görünüyor. Hıristiyanlar arasındaki bağnazlık da korkunç. İslam dünyasında radikalliğe karşı mücadele eden henüz yok. Gerek Yahudi gerek Hıristiyanlar arasında kendi radikalleriyle mücadele eden laik güçler var. Oysa biz, İslamiyet’in içindeki tek laiklik kalesini yerle bir ettik!
birgün.net