Emperyalist Odakların ”Şok” Haberi Üzerinden Zaman Geçtikçe Komplo Ortaya Çıkıyor!

CNN, Guardian, TRT ve AA tarafından servis edilen “Esad’ın işkenceleri” raporu, çok sayıda tutarsızlık içeriyor. En fazla dikkat çeken husus, fotoğrafların kaynağı ile son 8 günde ve yalnızca 3 kez görüşen ekibin, 55 bin fotoğrafı nasıl tasnif ettiği.

Suriye’deki krize yönelik siyasi çözüm amacıyla Montrö’de yapılması planlanan konferans öncesinde, Suriye yönetimine karşı büyük bir kampanya başlatıldı.

CNN International, Guardian, TRT ve AA’nın Suriye yönetimi tarafından yapıldığı ve işkenceyi kanıtladığı iddia edilen raporu yayımlaması ile birlikte, özellikle sosyal medyada “Esed vahşeti”ne dair çok şey yazılıp çizildi, hala yazılmaya devam ediyor.

Londra merkezli Carter-­Ruck and Co. isimli bir hukuk bürosu adına hazırlanan rapor, hazırlayanların “Sezar” kod adını verdikleri, Suriye yönetiminde uzun yıllar askeri polis olarak görev yaptığı iddia edilen ve sonradan taraf değiştirerek muhaliflere katılan bir kaynağa dayandırılıyor.

İddiaya göre, gizli tanık uzun yıllar olay yeri fotoğrafçısı olarak görev yaptı. Ancak Mart 2011’de Suriye’de gösteriler patlak verince, “Sezar”ın görevi gözaltından askeri hastaneye gelen cesetleri belgelemek oldu.

Rapora göre “Sezar” taraf değiştirerek, geçtiğimiz Ağustos ayına kadar olan “görevi” süresince çektiği 55 bin fotoğrafı, bir flaş bellek ile Suriye dışına kaçırdı. Raporu hazırlayanlar ise bu fotoğrafları, Suriye Ulusal Hareketi isimli bir muhalif gruptan temin ettiler. Rapor, 55 bin fotoğrafın yaklaşık 11 bin kurbana tekabül ettiğini söyledi.

Raporu hazırlayan ekip, “Sezar” ile yaptıkları “dikkatli görüşmeler” neticesinde, onun “dürüst ve güvenilir bir tanık” olduğuna kanaat getirdiler. İddiaya göre “Sezar”ın “sansasyonel” olduğuna dair bir işaret yoktu, ayrıca “partizan” gibi de görünmüyordu.

Raporu hazırlayanlar “Sezar”ın Suriye rejiminin muhaliflerini desteklediğini belirtirken, bununla birlikte gizli tanığın kendi tecrübelerine dair getirdiği “dürüst açıklamalar”ın “tatmin edici” olduğunu söylediler.

“Eğer o [Sezar] kanıtlarını abartmak isteseydi, gerçekte infazlara şahit olduğunu söylemesi onun için çok kolay olurdu.” Gerçekten de raporda “Sezar”, hiçbir infaza şahit olmadığını belirtiyor. Herhangi bir şahit olmadan, fotoğrafların bir infaza işaret ettiğinin nasıl anlaşıldığı ayrı bir soru işareti olmakla birlikte, yazarların “Sezar”a güvenlerini bunun üzerinden açıklamaları, raporun zayıf yönlerinden birini oluşturuyor. Yazarlar okurlara özet olarak, “bizler inandık, siz de inanın” diyorlar. Raporun en zayıf, hatta skandal olarak görülebilecek yanı ise, araştırmacıların “Sezar” ile yaptıkları mülakatlar.

c4057086f7697a69_480x270

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İsmi verilmeyen bir Ortadoğu ülkesine giden yazarlar, burada “Sezar” ile yalnızca üç kez görüştüler. Üstelik, bu görüşmelerin tarihleri de hayli yakın: 12 Ocak, 13 Ocak ve 18 Ocak 2014. Rapor ise dün, yani 20 Ocak 2014 tarihinde yayımlandı. Üstelik “Sezar”ın Suriye’den kaçırdığı iddia edilen flaş disk’in içerisinde 55 bin fotoğraf yer aldığı belirtiliyor.

“Sezar”ın iddiasına göre, “işkence” edilmiş cesetlerin fotoğraflarını çekmesinin ik nedeni var. Birincisi, aileler cesedi görmeden uygun bir ölüm belgesi hazırlayıp gerçek ölüm nedenini gizlemek. İkincisi ise, infazların uygulanıp uygulanmadığını resmi olarak kontrol etmek.

Suriye’de ulusal ve öteki çıkarların birbirleriyle rekabet halinde bulunması nedeniyle, “Sezar”ın ifşaatlarını raporlayan yazarlar, “kimsenin aracı haline gelmemek için” tetikte olduklarını iddia ediyorlar.

Raporu hazırlayan ekip, adli uzmanların yardımına başvurduğunu belirtiyor. İddiaya göre 35 fotoğraf, Britanya’daki Acume Forensics isimli bir şirketin güvenli bir sunucusuna yüklendi. Burada Stephen Cole isimli bir “dijital görüntüleme” uzmanı fotoğrafları inceledi ve fotoğrafların dijital olarak üzerinde oynanmamış olduğu sonucuna vardı.

Ekip, fotoğrafların incelendiği bilgisayardaki 26 bin 948 dosyanın ve kalan yirmi binden fazla resmin bazılarının , “Sezar” tarafından temin edildiğine ikna oldu.

Ancak raporun tam burasında, yazarlar bir dipnot düştüler: “Araştırma ekibinin bu paragrafa sözü edilen fotoğraflara erişimi, onları şu anda elinde bulunduran Suriye Ulusal Hareketi tarafından sağlandı.”

Bazı şeyler belli, hiçbir şey belli değil Daha sonra, fotoğraflardaki cesetlerde bulunduğu iddia edilen yara izlerine sıra geliyor. Burada, aşırı zayıflama, çarpmaya bağlı travma gibi durumlardan bahsediliyor. Ancak daha sonra, adli tıp uzmanlarının karşılaştığı problemlere değiniliyor.

Birincisi, fotoğraflar “olay yeri fotoğrafı” değil. Bu nedenle bir ölçeklendirme ve yaralanmalara yönelik yakın çekim görüntüler içermiyor. Ayrıca fotoğrafların çoğunda, “kurbanların” sırt kısmı görüntülenmemiş. Yanı sıra, “içerideki” yaralara dair de herhangi bir kanıt bulunmuyor.

Ancak rapordaki esas dikkat çekici ifade, araştırma ekibinin üzerinde bir zaman kısıtlaması olduğunun belirtilmesi. Yazarlar, bu zaman kısıtı ve çok sayıda fotoğraf olduğu gerekçesiyle, her fotoğraf ve her ceset için ayrıntılı bir yaralanma raporu hazırlayamadıklarını kaydediyorlar. Raporun hazırlanmasına yönelik zaman kısıtının ne olduğu ise belirtilmiyor.

Raporun bir kısmında, “Sezar”ın günde 50 ceset fotoğrafı çektiği ve bunun kendisi ve ekibi için “psikolojik bir acı” verdiği söyleniyor. Dikkat çekici olan ise, “Sezar”ın muhaliflerle kurduğu bağlantı. Suriye Ulusal Hareketi’ne mensup olan ve “Sezar”ın eşinin akrabası olan ismi verilmeyen bir kişi, Suriye’de silahlı çatışmalar başladıktan birkaç gün sonra yurtdışına çıktığını söylüyor. Bu kişi, “uluslararası insan hakları gruplarıyla ilişki kurduğunu” belirtiyor. Daha sonra, Ortadoğu’da, Suriye’de yaşananları materyalleri toplamak ve yayınlamak için bir “enformasyon komitesi” oluşturuluyor.

Bu kişinin iddiasına göre, “Sezar” Eylül 2011’den beri bu komite ile ilişki halindeydi. Raporun yazarları, “Sezar”ın yalnızca güvenilir değil, aynı zamanda ikna edici olduğunu belirtiyorlar. Buna buldukları gerekçe ise hayli tuhaf: “Suriye yönetiminin öldürdüğü kişilerin fotoğrafını çekmesine duyduğu ihtiyaç ile gözaltı merkezlerinde öldürülme emirlerinin yerine getirildiğine emin olunması ihtiyacı, bütünüyle birbiriyle uyumlu.” Raporda, bu zorlama bağlantının nasıl kurulduğu ise açıklanmıyor. Raporun orijinaline ulaşmak için tıklayınız; http://static.guim.co.uk/ni/1390226674736/syria-report-execution-tort.pdf

http://t.co/DFWah3kUi0

static.guim.co.uk